Şili’deki Atacama Çölü’nün bazı bölgeleri, beklenmedik yoğun yağışın ardından çiçek tarlasına döndü.
Şili’deki Atacama Çölü’nün bazı bölgeleri, beklenmedik yoğun yağışın ardından çiçeklerle bezendi. Dünyanın en kurak çölü olarak bilinen Şili’deki Atacama Çölü’ne düşen beklenmedik yağmur, çölü rengârenk çiçeklerle kapladı.
Çölü çiçek tarlalarına çeviren bu görüntü, ziyaretçilerin ve botanikçilerin ilgisini çekti. Turizm yetkilileri, farklı türlerin farklı zamanlarda filizlendiğini ve gelecek haftalarda daha çok çiçek açmasının beklendiğini belirtti.
Bölgede 200’den fazla bitki türü yetişiyor
Birkaç yıl arayla meydana gelen, “Desierto florido” (çiçeklenmiş çöl) adı verilen bu tabiat olayı, saklı tohumların filizlenmesine ve çiçek açmasına yol açıyor. Çöldeki benzeri son olay 2015’te görülmüştü. Atacama Çölü, yılda ortalama 15 milimetre yağış alırken, çölün bazı kısımlarında neredeyse hiç yağış görülmüyor.
***
Tefekkürün faziletleri
Risale-i Nur, baştan sona bütün satırlarında tefekkürü ibadet haline getirmiş; “Bir saat tefekkür, bir sene ibadetten hayırlıdır.”6 Hadisinin feyiz ve bereketine mazhar olmuş bir tefekkür ummanıdır.
“Âyet, Hadis ve Risale-i Nur’a göre tefekkürün önemi nedir?”
Konuyla ilgili son derece önemli makalenin devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/tefekkurun-faziletleri_216654
Okumak için tıklayınız:
Tefekkür penceresi: Ağaçlardaki sistem hayret uyandırdı...
Dikkat çeken araştırma: Arılarla ilgili yeni bir tefekkür penceresi
Moğolistan'ın dev 'kaya kaplumbağa'sı ve Bakara Suresi'nin mucizevi ayeti
Kainat Kitabı'nın 5000 yıldır okunan güzel bir sayfası...
Bir saat tefekkür...
***
Kar, yağmur, dolu; gelmiyor gönderiliyor, yağmıyor yağdırılıyor...
Kur'an-ı Hakim'in hakikatli ve nurlu bir tefsiri olan Risale-i Nur'da Cenab-ı Hakk'ın zerrelerden yıldızlara kadar tecelli eden ismlerini ve azim tasarrufatını tefekkür etmeye devam ediyoruz.
'İlimlerin esası, ilimlerin şâhı ve padişahı, imân ilmidir.' hakikati çerçevesinde Kainat Kitabı'nda gerçekleştirilen herşeye mana-i harfiyle bakarak eserden sanatkara yönelerek Cenab-ı Hakk'a ulaşıyor, nazarlarımızı Esma-ül Hüsna'sının tecellilerine çeviriyoruz...
Özetle diyebiliriz ki; Hissiz, şuursuz olan kar, yağmur, dolu, toprak, otlar, ağaçlar ve benzeri nice sebep bizlere şefkat edip, rızık yetiştirmek kabiliyeti olmadığından, su gelmiyor, gönderiliyor; toprak kendi kendine açılmıyor; Birisi o kapıyı açıyor, nimetleri ellerimize veriyor, meyveler, hububatı yetiştirmekten pek çok uzak olduğundan, onlar bir Hakîm-i Rahîmin perde arkasından uzattığı ipler ve şeritlerdir ki, nimetlerini onlara takmış, zîhayatlara uzatıyor.
Tefekkür haberinin devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/dunya/kar-yagmur-dolu-gelmiyor-gonderiliyor-yagmiyor-yagdiriliyor_410925
Okumak için tıklayınız:
ABD'de tefekkür saati: Astronomi tarihinde bir ilk...
Tefekkür Saati: Hârika bir tasarrufu, lezzetli bir hayret ile seyir vakti...
Çünkü bizler için tasarlanan ve birçok vazife ile vazifelendirilen Güneş,
- Cenab-ı Hakk'ın Esmaü'l-Hüsnasından Nur ismine kesif bir ayine,
- Sema denizinin yüzünde ziyadar bir kabarcık,
- Dünya sarayının kubbesinde büyük bir elektrik lambası,
- Bahar ve yaz tezgâhında dokunan Rabbanî mensucat için bir mekik, gece-gündüz sahifelerinde yazılan Samedanî mektuplar için bir nur hokkası,
- Nuranî bir ağaç. Gezegenler onun hareketli meyveleri. Ağaçlara muhalif olarak güneş silkinir, ta o meyveler düşmesin. Eğer silkinmezse düşüp dağılacaklar,
- Meczub bir serzakir. Zikir halkasının merkezinde cezbeli bir zikir eder ve ettirir,
- Sema yüzünün gözü,
- Allah'ın emrine temessül eden ve herbir hareketini O'nun meşietine tatbik eden bir çöl paşasıdır. ve Cenab-ı Hakk'ın emri ve bilgisi dairesinde hareket etmektedir.
***
''Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı?''
Gökte bir kuyruklu yıldızı görse...
Bir iğne ustasız, bir harf katipsiz, bir robot da 'mühendis'siz olmaz...
***
Yaratılış kavramı nasıl anlaşılmalıdır? İki yaratılış kavramı: İbda ve inşâ
“İbda-ihtira-inşa ne demektir?”
İKİ İŞARET FİŞEĞİ
Bu kavramlar, hilkat mu’cizesinin iki işaret fişeğidir:
1- İhtira ve ibda’
2- İnşa, terkip ve san’at.
Bediüzzaman, müşahede ettiği hilkat sahifelerini bu iki tür kavramla güncelliyor, gündemimize getiriyor.
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/iki-yaratilis-kavrami-ibda-ve-insa_336748
***
Konuyla benzer haber ve makaleler:
'Her biri, birer yörüngede akar, durur" Merkür'ün Güneş'in önünden geçişi...
9 Mayıs Pazartesi günü Merkür kendisine belirlenen yörüge doğrultusunda Güneş'in önünden geçti.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/bilim-teknoloji/her-biri-birer-yorungede-akar-durur-merkur-un-gunes-in-onunden-gecisi_396284
***
NASA'yı değil, anlattıklarını dinleyiniz!
...Fakat çok az kimse -eserden sanatkara geçmek- prensibiyle, muhteşem bir yaratılış, hikmet ve iradeyle konumlandırılan ve birçok amaca hizmet etmesi amacıyla vazifelendirilen Güneş'in ve bulunduğu Güneş Sistemi'nin yaratılışındaki harikalara dikkat çekti.
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/dunya/nasa-yi-degil-anlattiklarini-dinleyiniz_366749
***
''Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı?''
(...) Fakat, meşhur bir münevverül-akıl denilen kalbsiz bir fâsık feylesof ise, gökte bir kuyrukluyıldızı görse, yerde titrer, Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı? der, evhâma düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan koca Amerika titredi. Çokları gece vakti hanelerini terk ettiler.)
Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden ilgili bölümün devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/
Bilim insanları san'at ve hikmetle yaratılan Kainat Kitabı'nı keşfetmeye, tanımaya ve tanıtmaya devam ediyor. Tefekküre sevk eden ve harika yaratılış karşısında hayran bırakan yeni gelişme dikkatli nazarları Cenab-ı Hakk'a çeviriyor.
Bu doğrultudaki her gelişmeyi Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur'da dikkat çektiği hakikatler çerçevesinde değerlendirerek ''Kainat Kitabı'nda Tasarrufat-ı İlahiyi( Cenab-ı Allah'ın tasarrufları) müşahede (gözlemleyerek) ederek tefekkür edebiliriz. Hârika bir kudret-i Samedâniyeyi ( Allah'ın Kudreti), lezzetli bir hayret ile seyredebiliriz.''
Bediüzzaman'ın Risale-i Nur'da dikkat çektiği ''İmân hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imânı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imânın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikâtından kurtulabilir..." ifadeleri ve ''...Evet, tam münevverü’l-kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimâldir ki, onu korkutmaz. Belki hârika bir kudret-i Samedâniyeyi, lezzetli bir hayret ile seyredecek.'' sözleri çerçevesinde tefekkür vesilesi haline getirerek hakiki imanı elde etmeye çalışmalıyız ve 'Harika bir Kudret-i Samedaniyeyi' 'lezzetli bir hayret ile seyretmeliyiz.'
***
Güneş'in ve Ay'ın tutulmaları, Küsuf ve Husuf namazlarının vaktidir...
Hüsuf namazına hazır mıyız?
Salih Bey: “Küsuf namazı kılmanın hikmeti güneşin açılması için duâ etmek midir? Bu namazlar nasıl kılınır?”
Güneş tutulduğunda Küsuf Namazı, ay tutulduğunda ise Hüsuf Namazı kılmak sünnettir. Bu namazlar Hanefilere göre herhangi bir nafile namaz gibi 2 rekât olarak kılınır. Dört rekât kılmak ise daha faziletlidir.
Bu gök olayları bütün nazarları semaya, Allah’ın kudret harikalarına çevirecek.
KÜSUF VE HÜSUF NAMAZI NASIL KILINIR?
Küsuf, güneş ışıklarının tamamının veya bir bölümünün, gündüz, güneşle dünya arasına ay’ın gölgesinin girmesi dolayısıyla dünyanın belli bir kısmına ulaşamamasıdır.
Hüsuf da, geceleyin ay ışığının tamamının veya bir bölümünün, dünyanın gölgesinin güneşle ay arasına girmesi yüzünden dünyaya ulaşamaması olayıdır.
Güneş tutulduğunda Küsuf Namazı, ay tutulduğunda ise Hüsuf Namazı kılmak sünnettir. Bu namazlar Hanefilere göre herhangi bir nafile namaz gibi 2 rekât olarak kılınır. Dört rekât kılmak ise daha faziletlidir.
Şafiîlere, Malikîlere ve Hanbelîlere göre ise Küsuf namazı 2 rekâttır. Her bir rekâtte iki kıyam ve iki rükû yapılır.
Şöyle ki: Birinci kıyamdan sonra rükû, ardından tekrar kıyam, ardından tekrar rükû; sonra secdeler yapılır ve ikinci rekâte kalkılır. İkinci rekâtte yine birinci rekâttaki gibi iki kıyam ve iki rükû yapılır. Her bir kıyamda diğer kıyamlarda olduğu gibi kıraat yapılır. Her bir rükûda diğer rükûlarda olduğu gibi tespih yapılır.
Küsuf ve hüsuf namazları, gökyüzünde cereyan eden İlâhî San’ata şahit olan mü’minlerin hayranlıklarını ve Allah’a ilticalarını ibadet ve duâ diliyle ifade ederler.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (asm) KÜSUF NAMAZI KILMIŞTIR
Peygamber Efendimiz’in (asm) devr-i saadetlerinde güneş tutulması yaşandı. Peygamber Efendimiz (asm) derhal mescide gelerek Küsuf namazı kıldırdı.
Namazdan sonra şöyle duâ buyurdu:
“Rabbim! Ben aralarında olduğum müddetçe ümmetime azap etmeyeceğini bana vaad etmedin mi? Rabbim! Sana tevbe ve istiğfâr edip yalvardıkları müddetçe ümmetime azap etmeyeceğini bana söz vermedin mi? Kapına geldik Rabbim! Senden affımızı diliyor ve Sana iltica ediyoruz!”
Namazı kıldırdıktan sonra buyurdu ki:
“Güneş ve ay Allah’ın varlık ve birliğine delâlet eden alâmetlerden sadece ikisidir. Bunlar hiçbir kimsenin ölümü ve hayatı için tutulmazlar. Şayet bunlar tutulursa, duâ edin, Cenâb-ı Hakk’a yönelip ona iltica edin, Allah’ın büyüklüğünü hatırlayın, namaza durup Allah’ı zikretmeye koyulun ve sadaka verin...”1
Ashab-ı Kiram:
Yâ Rasûlallah, biz seni durduğun yerden bir şeye elinle uzandığını gördük. Sonra irkilip geri geri geldiğini gördük.” dediler.
Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (asm):
“Cenneti gördüm ve elimle bir salkıma uzandım. Eğer ben o salkımı koparabilseydim, dünya durdukça ondan yerdiniz. Ve bana ateş de gösterildi. Cehennemi bugün gördüğüm kadar çirkin ve berbat görmedim.”2
GÜNEŞİN TUTULMASI KÜSUF NAMAZININ VAKTİDİR
Bediüzzaman Hazretleri her duânın belirli vakitleri bulunduğunu bildirerek, vakti girdiğinde söz konusu duâyı ve ibadeti yapmanın bir kulluk görevi olduğunu, ibadetin ve duânın emir olduğu için yapılması gerektiğini hatırlatıyor ve diyor ki:
“Nasıl ki, güneşin gurûbu, akşam namazının vaktidir; hem güneşin ve ayın tutulmaları, küsûf ve husûf namazları denilen iki ibâdet-i mahsusanın vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nurânî âyetlerinin nikaplanmasıyla bir azamet-i İlâhiyeyi ilâna medâr olduğundan, Cenâb-ı Hak, ibâdını, o vakitte bir nev’î ibâdete dâvet eder. Yoksa, o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesâbiyle muayyen olan ay ve güneşin husûf ve küsûflarının inkişafları için değildir.”3
Dipnotlar:
1- Buhârî, Küsûf, 2, 4.
2- Buhârî, Küsûf, 12.
3- Sözler, s. 287.
Tamamını Okumak İçin Tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/kusuf-namazina-hazir-miyiz_326845
AA