Afyonkarahisar'ın Dinar İlçesi Suçıkan mevkisinden doğarak, 584 kilometre boyunca kıvrıla kıvrıla Aydın'nın Söke ilçesi Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Kafa mevkisinden Ege Denizi'ne ulaşan Büyük Menderes Nehri, köylünün 'Akarsu mundar tutmaz' inancıyla attığı hayvan leşleriyle 'biyolojik bomba' oldu.
Ege Bölgesi'nin en büyük akarsuyu Büyük Menderes Nehri etrafındaki kırsal bölgelerde yaşayanların, hastalıklar nedeniyle ölen hayvanlarını "Akarsu mundar tutmaz" diyerek atmasının büyük bir tehlike oluşturduğu belirtildi. Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD), "Genellikle kırsal kesimlerde geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Köylüler, büyükbaş ya da küçükbaş hayvanları bir hastalık sonucu öldüğünde, bunları çukur açıp, üzerine kireç attıktan sonra gömmek yerine, daha kolay bir yolu seçiyor. 'Akarsu mundar tutmaz' denilerek, bu hayvanları kendi bölgesinden uzaklaştıracak en kolay işlemi seçip, Büyük Menderes Nehri'ne atıyor. Bu da nehrin aktığı güzergah boyunca ciddi hastalık riski oluşturuyor" diyerek, uyardı.
"HER GEÇEN GÜN LEŞ SAYISINDA ARTIŞ OLUYOR"
EKODOSD Bilim Danışmanı Üyesi, Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Veterinerlik Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Serap Birincioğlu da "Akarsu mundar tutmaz" anlayışı ile dere ve nehirlere hayvan leşlerinin atılmasının yanlışlığına dikkat çekti. Prof.Dr. Birincioğlu, "Her yıl dere ve nehir yataklarında karşılaşılan hayvan leşlerinin sayısı artmaktadır. Bunların çoğunluğunu, öldükten sonra sahipleri tarafından akarsulara atılan evcil memeli hayvanlar oluşturmaktadır. Daha az sayıda ölen ya da öldürülen domuz, tilki gibi yaban hayvanlarına da rastlanmaktadır. Maalesef ülkemizin tüm bölgelerinde yaygın olarak kullanılan bu yanlış ve tehlikeli yöntem biyolojik bomba niteliğindedir. Ölü hayvanlardan sulara karışan çeşitli enfeksiyöz ajanlar, akarsu güzergahı boyunca insan ve hayvanlara kolaylıkla bulaşabilmekte, hatta denizlere ulaşabilmektedir. Bunlar arasında hayvanlardan insanlara geçebilen ve zoonoz olarak adlandırılan hastalıklar en önemlileridir. Bu hastalıklardan bir bölümü ihbarı mecburi statüsüne alınmıştır. Bölgemizde yıllardır görülen zoonoz hastalıklar; sığır tüberkülozu, anthrax (şarbon), kuduz, brusellozis ve kuş gribidir" dedi.
"KİREÇLENİP GÖMÜLMELİ YA DA YAKILMALI"
Prof. Dr. Birincioğlu, hayvan leşlerinin ne yapılması gerektiği konusunun Bulaşıcı Hayvan Hastalıkları ile Mücadalede Uygulanacak Genel Hükümlere İlişkin Yönetmeliğin 10'uncu maddesinde açıkça belirtildiğine dikkati çekip, " Bu hastalıktan ölen hayvanın kokuşması halinde, derileri yüzülmeden ve uygun bir şekilde nakledilerek diğer hayvanların temas etmeyeceği, akarsulardan uzak, yeraltı sularını kirletmeyecek şekilde en az 2 metre derinliğindeki çukurlara kireçlenerek gömülmeleri veya yakılmaları gerekir. Salgınların yıllardır kontrol altına alınamamasında, kontrolsüz hayvan hareketleri, hastalıkların ihbar ve imhasının yapılmaması, nehirlere ve çöplere atılması önemli faktörlerdir" diye konuştu.
ORTAK ÇALIŞMA YAPILSIN ÇAĞRISI
EKODOSD uzmanları ve yöneticileri yaptıkları bir açıklamayla da dere ve nehirlere atılan olası bir salgın hastalığın önlenmesi için Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Orman ve Su İşleri Şube Müdürlükleri ve yerel yönetimlere ortak bir çalışma yapmalarını çağrısında bulundu. Açıklamada, "Bu tür hayvan ölümlerinde ve vurulan domuzlarda nelerin yapılması gerektiği konusunda özellikle kırsalda bir çalışma yürütülmesi, bilgilendirme yapılması ve bunların kahvelere asılacak posterlerle duyurulması sulak alanlara atılmasını önleyecektir" denildi.
DHA