“Sorduğum bütün soruları açıklayarak cevaplaması, devamlı güler yüzle konuşup izzet ve ikramda bulunması, nazarımı Risale-i Nur’a çevirip, ısrarla okumaya teşvik etmesi neticesinde hayatımı ve dünyaya bakışımı tamamen değiştirdim”
Gazetemiz okuyucularından Yahya Yıldız ile Gençlik Hatıralarını konuştuk...
1- Risale-i Nurlar’ı ve Yeni Asya’yı nasıl tanıdınız?
Tamamen Allah’ın lütfu ile oldu. Taklidi de olsa ailemden dolayı kendimi bildim bileli namaz kılar ve oruç tutar, helâl ve harama dikkat ederdik. Çocukken dahi mahalle camisinde, namaz vakitlerinin çoğunda bulunmaya gayret ederdim. O zamanlarda cami cemaatinden bir zatın, imam olmadığı zaman namaz kıldırması, ciddiyeti, vakarı ve disiplinli olması, oldukça dikkatimi çekmişti. Babam yaşında olan bu muhterem zatın yanında bir gün baktım ki mahallede top koşturup oynadığımız çocukluk arkadaşlarımdan biriyle birlikte geldi. Sonradan o arkadaşıma o gün camide beraber olduğu o adamın kim olduğunu sorduğumda, babası olduğunu söyleyince bende hemen beni de tanıştırmasını rica ettim. Evet o ağabeyimiz bir gün cami çıkışında başımı şefkat ve merhametle okşayarak adımı sorup, içtenlikle ve samimiyetle ilgilenmesi beni kalben ve içten ona daha fazla sevgi ve muhabbet etmeme vesile oldu. Sonra, Yeni Asya cemaatine mensup olduğunu öğrendim. İlkokuldan lise 2. sınıfa kadar sadece sempati ve muhabbet üzere olduğum bu cemaate, tam olarak sebebini sorgulayarak girip tanıdım. Memleketimizde ortalama günlük olarak 15-20 kişinin sağ veya sol görüşten nice gençlerin vefat ettiği anarşi ve terörün arttığı dönemde, hiçbir gruba dahil olmadığım halde, namaz kıldığımdan dolayı ‘gerici faşist’ lâkabı taktılar. Çok sıkıntılar ve tehditler aldığımdan bu durumu tanıdığım ilgili ağabeye açtığımızda, kendi oğlunu, beni ve başka birini de farklı şehirlere yollamak zorunda kaldılar. Daha evvel okumuş olduğum ve inandığım bazı dinî kitaplarla, okunan dersler arasında aklımı karıştıran, fikrimi keşmekeş hale getiren ilmî, siyasî ve içtimaî konulardan oluşan yaklaşık 20-25 adet soru hazırlamıştım. Bunları oradaki ilgili vakıf ağabeye sormayı, eğer ikna olmazsam okul dahil her şeyi bırakıp ailemin yanına dönmeyi düşünmüştüm. Tam iki gece, sabah namazına kadar kendisini bu sorular vesilesiyle yatırmamıştım. Sorduğum bütün soruları ekseriyetle Risalelere başvurup açıklayarak cevaplaması, zahirde çok disiplinli olmasına rağmen bana o özel sohbette son derece güler yüzle konuşup, izzet ve ikramda bulunması, nazarımı Risale-i Nur’a çevirip, ısrarla okumaya teşvik etmesi neticesinde hayatımı ve dünyaya bakışımı tamamen değiştirdim.
2- Geçmişte gençliğinizde hizmete dair pişmanlıklarınız var mı?
Ben Nurlar’ı tanıdığımdan şu ana kadar başta Kur’ân, Cevşen, Risale-i Nurlar’ı okuyup, gazetemiz Yeni Asya’yı takip ettiğim sürece en ufak bir pişmanlık şöyle dursun akıl, kalp, ruh ve diğer duygularım hep mutmain olmuşlardır. Sonra niye olsun ki? Çünkü Üstad Nurlar’ın dünyevî ve uhrevî pek çok faydalarından bahsederken dünyevî kısmında, “Rızıkta bereket, kalpte rahat ve sürur, maîşette sühûlet, işlerinde muvaffakiyet...” gibi pozitif değerler sayarken, felâket ve helâket asrının insanları olarak, devamlı sıkıntı ve stres dolu böyle bir sosyal hayatta insan olan kimin bu tedavilere ihtiyacı yok ki? Ancak, pişman olduğum dönemler de az da olsa vardır. Onlarda saymış olduğum bu değerlerden mahrum olduğum, ihmal ettiğim veya basit başka dünyevî sebeplerle istifade edemediğim anlardır. O gibi hallerde enfüsî dairede sorgulama ve hesaplaşma yaptığım zaman oldukça zoruma gider ve büyük bir pişmanlık içerisine girerdim.
3- Şimdi her imkân var, ama hizmette gayret az, gençlere ne tavsiye edersiniz?
Bediüzzaman Said Nursî’nin ne imkânı vardı ve etrafında kimler bulunuyordu? Bu yolda yürürken Allah rızası başta olmak üzere, ihlâs, samimiyet, halis niyet, fedakârlık, gayret, sadâkat, sebat ve metanet gibi imkânlarla öncelikle teçhiz edilmek gerekiyor. Okuyup bulmak, anlayıp ihlâsla yaşamak ve yaymakla tesiri hasıl olur. Bu hizmetin yeni, taze, dinamik ve aktif olan gençlerine de ihtiyacı var. Madem Allah ve ahiret var; ebedî saadeti kazanma veya kaybetme müsabakasının yapıldığı mekân bu dünya denilen imtihan salonudur. O zaman sorumluluğunu bilen bir öğrenci imtihana 5-10 dakika geç kalsa dahi çok iyi bildiği ders notlarını yine açar ve emin olmak için yine de göz gezdirir.
Gençlerin de ahiret işlerinde böyle yapması lâzım. “Bu biçareler kendilerini, bu mıknatıs gibi cezbedici fitnenin ateşinden kurtaramazlar” ifadesinde belirtildiği gibi Rabbim öncelikle bu masum gençlerimizi ahirzamanın her türlü vahşetinden, dehşet ve şehvetinden muhafaza eylesin. Deccalist ve süfyanistlerin tuzak, hile ve desiselerinden uzak eylesin.
Röportaj: Şeyda Sultan Zengin