1
19 Kasım 1908
Hamidiye Alaylarına Dair Beyan-ı Hakikat
6 Teşrinisani 1324, Şura-i Ümmet gazetesi,
Sayı: 46.
T
üRkÇe
iyi bilmez
ve sanat-ı inşayı öğrenmemiş
ve yeni uyanmış bir kürd’ün ifade-i meramında-
ki kusuru affedilsin. Hem de, havassa hitap eder; işaret
kâfidir.
“Hamidiye” denilen asakir-i milliye-i kürdî intizam is-
ter, lâğvı kabul etmez. zira, intizam zararı def ve büyük
menfaatini temin edecektir. Ve mevt ve mahvın kardeşi
olan lağv –ki zararı zararla defdir– muhalif-i kaide-i usul-
dür. Hem, ittihadın temeli ve büyük rabıtası Hamidiye
Alaylarıdır.
Alayların hâl-i hâzırı, askerlikten evvelki hâllerine ve
Hamidiye olmayanlara ve binnispet bir derece medenî
ehl-i kuraya nispeten gösterdikleri ziyade istidad-ı temed-
dünü cihetiyle, cennet-i medeniyet ve nerdiban-ı terakki-
nin onlar için birinci kapı basamağı ve mevcudiyet-i kav-
miyeyi gösterir olan askerlik ünvan-ı mübecceli, kürd gi-
bi şedidü’ş-şekime ve meyyal-i maâlî ve meşrutiyetle ye-
ni uyanmış ve efkâr-ı umumiyenin dürbünüyle müstak-
belde keşfedeceği maden-i hayat-ı milliyeyi ve öteden
beri Hükûmet-i osmaniye ile rabıta-i lâyünfekki olan sa-
dâkati tahkim ve tesis eden askerlik ünvanı başka bir ka-
vim kolaylıkla çıkarmayacaklardır; nerede kaldı o aslan
kürdler!..
meşveret:
işlerin konuşup anlaş-
ma yoluyla halledilmesi, bir konu
hakkında çeşitli ve ehil şahıslardan
fikir alma.
mevcudiyet-i kavmiye:
kavmî
varlık.
mevt:
ölüm.
meyyal-i maâlî:
yükselmeye faz-
laca meyilli olan.
mu’cize-i manevî:
manevî mu’ci-
ze.
muhalif-i kaide-i usul:
usul kural-
larına aykırı, usulsüz, kuralsız.
muhtelif:
çeşitli.
müellif:
eser telif eden, yazan.
müstakbel:
gelecek zaman.
nazar:
bakış, dikkat.
nerdiban-ı terakki:
ilerleme mer-
diveni.
neşir:
gazeteye yazma; kitap veya
gazetede bastırıp çıkarma.
nispeten:
nispetle, kıyaslayarak.
rabıta:
bağ.
rabıta-i lâyünfek:
ayrılmaz, kop-
maz bağ.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sanat-ı inşa:
yazma sanatı.
şedîdü’ş-şekîme:
kimseye boyun
eğmeyen, çok dayanıklı olan.
tahkim:
kuvvetlendirme, sağlam-
laştırma.
talebe:
öğrenci.
tasarruf:
sahip olduğu şeyi gerek-
tiği ya da istediği şekilde kullan-
ma.
tashihat:
düzeltmeler, tashihler.
telifat:
telifler, kaleme alınan eser-
ler.
tesis:
kurma, meydana getirme.
teşrinisani:
Kasım ayı.
ünvan-ı mübeccel:
yüceltilmiş,
aziz kılınmış ünvan.
vasıf:
niteleme.
ziyade:
çok, fazla.
talay:
üç tabur piyade veya
beş bölük süvari askerinden
oluşan askerî kuvvet.
asakir-i milliye-i kürdî:
Kürd
askerleri.
beyan-ı hakikat:
hakikati
açıklamak, bildirmek.
binnispet:
nispeten, nispetle.
cennet-i medeniyet:
medeni-
yet cenneti.
dâhil:
içine girme, sokma.
dair:
alâkalı, ilgili.
def:
mâni olma, kovma, orta-
dan kaldırma.
derç:
sokma, içine alma.
efkâr-ı umumiye:
kamuoyu,
umumun düşüncesi, genel dü-
şünce.
ehl-i kura:
köylü, köyde yaşa-
yan.
ekseriyet:
çoğunluk.
evvel:
önce.
hakikat:
gerçek, doğru.
hâl-i hâzır:
şimdiki durum.
havas:
bilgi ve yaşayışça üs-
tün olanlar, önde gelenler.
hükümet-i Osmaniye:
Os-
manlı hükûmeti.
ifade-i meram:
dilek ve mak-
sadını ifade etme.
intizam:
düzen, düzenlilik.
istidad-ı temeddün:
medenî-
leşme istidadı, kabiliyeti.
ittihat:
birleşme, birlik oluş-
turma.
kâfi:
yeter, elverir.
lâğv:
kaldırma, hükümsüz bı-
rakma.
maden-i hayat-ı milliye:
millî
hayat kaynağı.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
niteliği.
mahv:
yok olma, ortadan
kalkma, batma.
makalât:
makaleler.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 19 |
m
akalâT