m
akalâT
| 18 |
Eski said dönEmi EsErlEri
* +
Bu bölümde yer alan makaleler Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri-
nin 1908 ile 1920 yılları arasındaki muhtelif Osmanlı gazetelerinde neşredilmiş olan
telifatıdır. Üstadımız bu makalelerinden bir kısmını bazı küçük tashih, tasarruf ve
düzenlemelerle Risale-i Nur Külliyatı içerisinde de derç etmiştir. Esasen, geri kalan
büyük bir ekseriyetini de muhtelif risalelerinde mana itibarıyla ve farklı cümlelerle
ifade buyurmuşlardır. Üstadın bütün makalelerinin kronolojik olarak neşrinin gü-
nümüz insanına da çok büyük faydası olacağı inancı biz talebelerinin de meşveretle
ulaştığı bir düşünce olmuştur.
Üstadımızın bu makalelerini bir araya getirirken, bizzat kendilerinin “Kur’ân’ın
bir mu’cize-i manevîsi” olarak vasfettiği Risale-i Nur Külliyatına dâhil ederken yap-
tığı tashihata aynen uyulmuş, bazı açıklamalarla da aradaki farklar nazara veril-
meye çalışılmıştır. Bu sayede Üstadın aynı mahiyetteki olaylara ve meselelere zaman
ve mekânın değişmesiyle nasıl bir boyut kazandırdığının anlaşılmasına yardımcı
olunmuştur. Ayrıca Makalelerin sırası da matbuattaki neşir tarihlerine göre sıralan-
maya gayret edilmiştir. Üstadımız, Risale-i Nurları telifinden sonra bütün eserlerin-
de ve her yerde imzasını daima
“Bediüzzaman,” “Said Nursî”
ya da
“Bediüzzaman
Said Nursî”
olarak kullandıklarından bizler de makalâtındaki imzalarında bunlar-
dan birini kullandık.
Üstadımız şöyle buyururlar: “Gazetelerde neşrettiğim umum makalâtımdaki umum
hakaikte nihayet derecede musırrım. Şayet zaman-ı mazi canibinden, Asr-ı Saadet
mahkemesinden adaletname-i şeriat ile davet olunsam, neşrettiğim hakaikı aynen ibraz
edeceğim; olsa olsa, o zamanın ilcaatının modasına göre bir libas giydireceğim. Şayet
müstakbel tarafından üç yüz sene sonraki tenkidat-ı ukalâ mahkemesinden tarih
celpnamesiyle celp olunsam, yine bu hakikatleri, tevessü ve inbisat ile çatlayan bazı
yerlerini yamalamakla beraber, taze olarak orada da göstereceğim.” (
Tarihçe-i Hayat,
s. 121.) Bilâhare gözden geçirdiği
Divan-ı Harb-i Örfî’
nin Osmanlıca nüshasında ise
buraya şu haşiyeyi de eklemiştir: “Şimdi kırk yedi senedeki dehşetli mahkemelerimde,
aynen on bir buçuk cinayetleri ve on bir buçuk suallerimi o Divan-ı Harb-i Örfîdeki
gibi tekrar ediyorum.”
İnşaallah biz talebeleri onun yerine bugüne kadar neşrolmamış bir kısım makale-
lerini de bugün aynı hâlet-i ruhiye ile neşrederek rıza-i İlâhîye muvafık bir hizmet
olmasını diliyoruz.
(Naşirler)
, -