"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm hakikatlerinin yayılmasına sekiz mâni

Risale-i Nur'dan
15 Ekim 2024, Salı
(Dünden devam)

Evet, hakaik-ı İslâmiyetin mazi kıt’asını tamamen istilâsına sekiz dehşetli mânialar mümanaat ettiler:

Birinci, ikinci, üçüncü mâniler: Ecnebîlerin cehli ve o zamanda vahşetleri ve dinlerine taassuplarıdır. Bu üç mâni, marifet ve medeniyetin mehasini ile kırıldı, dağılmaya başlıyor. Dördüncü ve beşinci mâniler: Papazların ve ruhanî reislerin riyasetleri ve tahakkümleri; ve ecnebîlerin körü körüne onları taklit etmeleridir. Bu iki mâni dahi, fikr-i hürriyet ve meyl-i taharrî-i hakikat nev-i beşerde başlamasıyla zeval bulmaya başlıyor.

Altıncı, yedinci mâniler: Bizdeki istibdat ve Şeriatın muhalefetinden gelen sû-i ahlâkımız mümanaat ediyordular. Bir şahıstaki münferid istibdat kuvveti şimdi zeval bulması, cemaat ve komitenin dehşetli istibdatlarının otuz-kırk sene sonra zeval bulmasına işaret etmekle ve hamiyet-i İslâmiyenin şiddetli feveranıyla sû-i ahlâkın çirkin neticeleri görülmesiyle, bu iki mâni de zeval buluyor ve bulmaya başlamış. İnşaallah tam zeval bulacak.

Sekizinci mâni: Fünun-u cedidenin bazı müsbet mesâili, hakaik-ı İslâmiyenin zâhirî manalarına muhalif ve muarız tevehhüm edilmesiyle, zaman-ı mazideki istilâsına bir derece set çekmiş.

Meselâ, küre-i arza emr-i İlâhî ile nezarete memur “Sevr” ve “Hût” namlarında iki ruhanî melâikeyi dehşetli cismanî bir öküz, bir balık tevehhüm edip, ehl-i fen ve felsefe, hakikati bilmediklerinden İslâmiyete muarız çıkmışlar. Bu misal gibi yüz misal var ki, hakikati bilindikten sonra, en muannid feylesof da teslim olmaya mecbur oluyor. Hatta Risale-i Nur, Mu’cizat-ı Kur’âniye risalesinde, fennin iliştiği bütün ayetlerin her birisinin altında Kur’ân’ın bir lem’a-i i’câzını gösterip, ehl-i fennin medar-ı tenkit zannettikleri Kur’ân-ı Kerîm’in cümle ve kelimelerinde fennin eli yetişmediği yüksek hakikatleri izhar edip, en muannid feylesofu da teslime mecbur ediyor. Meydandadır, isteyen bakabilir ve baksın; bu mâni kırk beş sene evvel söylenen o sözden sonra nasıl kırıldığını görsün.

Evet, bazı muhakkikîn-i İslâmiyenin bu yolda telifatları var. Bu sekizinci dehşetli mânianın zîr ü zeber olacağına emareler görünüyor.

Eski Said Dönemi Eserleri (Hutbe-i Şamiye), s. 241

LÛ­GAT­ÇE:

fünun-u cedide: yeni fenler, ilimler.

hakaik-ı İslâmiyet: İslâm hakikatleri.

istibdat: hak ve hukuku tanımama, keyfî uygulama, zulüm ve tahakküm.

lem’a-i i’câz: mu’cizelik parıltısı.

marifet: ilim, bilgi, sanat, tanıma.

mehasin: güzellikler, iyilikler.

mesâil: meseleler.

meyl-i taharrî-i hakikat: gerçeği araştırma meyli, hakikati araştırma isteği.

muhakkikîn-i İslâmiye: araştırmacı Müslüman âlimler.

mümanaat etmek: engellemek.

müsbet: doğruluğu anlaşılmış, ispatlanmış.

riyaset: reislik, başkanlık.

sû-i ahlâk: ahlâk kötülüğü, kötü ahlâk.

tahakküm: zorla hükmetme, hükmü altına alma.

telifat: yazılmış eserler.

tevehhüm etmek: zannetmek, evhamlanmak, olmayanı var zannetmekle korkuya düşmek.

zeval bulmak: sona ermek.

zîr ü zeber olmak: altüst olmak.

Okunma Sayısı: 417
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı