"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hiç mümkün müdür ki insan başıboş bırakılsın?

Risale-i Nur'dan
01 Ekim 2024, Salı
(Dünden devam)

Ve şu bağistan-ı âlem içindeki küre-i arza bakıyoruz, görüyoruz ki bir bahçe şeklinde, rengârenk yüz binler süslü çiçekli nebatat taifeleri onda serilmiş ve çeşit çeşit yüz binler envâ-ı hayvanat onda serpilmiştir.

İşte şu zemin bahçesinde, bütün o süslü nebatat ve ziynetli hayvanat, muntazam suretleriyle ve mevzun şekilleriyle ilân ediyorlar ki “Biz bir tek Sâni-i Hakîmin sanatından birer mu’cizesi, birer harikasıyız ve vahdaniyetin birer dellâlı, birer şahidiyiz.”

Hem o bahçedeki ağaçların başlarına bakar, görürüz ki: Gayet derecede alîmâne, hakîmâne, kerîmâne, latîfâne, cemîlâne yapılmış muhtelif suretlerde meyveleri, çiçekleri görüyoruz. İşte şunlar, bilumum bir lisan ile ilân ederler ki “Biz bir Rahman-ı Zülcemal’in ve bir Rahîm-i Zülkemâl’in mu’ciznüma hediyeleriyiz, hayretnüma ihsanlarıyız.”

İşte bağistan-ı kâinattaki ecram ve mevcudat ve küre-i arz bahçesindeki nebatat ve hayvanat ve eşcar ve nebatatın başlarındaki ezhar ve semerat, nihayet derecede yüksek bir sadâ ile şehadet eder, ilân eder, derler ki:

Bizim Hâlık’ımız ve Musavvir’imiz ve bizi hediye veren Kadîr-i Zülcemâl, Hakîm-i Bîmisal, Kerîm-i Pürneval her şeye kàdirdir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez, hiçbir şey daire-i kudretinden hariç olamaz. Kudretine nisbeten zerreler, yıldızlar birdir. Küllî, cüz’î kadar kolaydır. Cüz, küll kadar kıymetlidir. En büyük, en küçük kadar kudretine nisbeten rahattır. Küçük, büyük kadar sanatlıdır; belki sanatça, küçük büyükten daha büyüktür. Bütün mazideki acâib-i kudreti olan vukuat şehadet eder ki o Kadîr-i Mutlak, bütün istikbaldeki acâib-i imkânata muktedirdir. Dünü getiren, yarını getirdiği gibi, maziyi icad eden o Zat-ı Kadîr, istikbali dahi icad eder. Dünyayı yapan o Sâni-i Hakîm, ahireti de yapar. Evet, Ma’bud-u Bilhak yalnız o Kadîr-i Zülcelâl olduğu gibi, Mahmûd-u Bilıtlak yine yalnız Odur. İbadet Ona mahsus olduğu gibi, hamd ü sena dahi Ona hastır.

Hiç mümkün müdür ki semavat ve arzı halk eden bir Sâni-i Hakîm, semavat ve arzın en mühim neticesi ve kâinatın en mükemmel meyvesi olan insanları başıboş bıraksın, esbab ve tesadüfe havale etsin, hikmet-i bâhiresini abesiyete kalbetsin? Hâşâ!

Mektubat, 20. Mektub, 2. Makam, YAN-2024, s. 280

LÛ­GAT­ÇE:

arz: dünya, yeryüzü.

bağistan-ı âlem: âlemin bahçeleri, bağları.

dellâl: ilân eden, duyuran.

ecram: gök cisimleri.

ezhar: çiçekler.

halk etmek: yaratmak.

küre-i arz: dünya, yer küre.

Mahmûd-u Bilıtlak: hamde lâyık olan Cenab-ı Allah.

Musavvir: her şeye kendine lâyık güzel şekil ve suretler veren Allah.

Sâni-i Hakîm: her şeyi sanatla ve hikmetle yaratan Allah.

semavat: gökler.

semerat: meyveler.

vahdaniyet: Allah’ın birliği; Allah’ın bir ve benzersiz olması.

Okunma Sayısı: 570
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı