Hem bütün mevcudatta görünen muntazam miktarlar, hikmet ve maslahata göre biçilmiş şekiller, bir kazânın düsturuyla ve kaderin pergârı ile tanzim edilmiş gibi meyvedar vaziyetler ve heyetler, bir ilm-i muhiti gösteriyor. Evet, eşyaya ayrı ayrı muntazam suretler vermek, her şeyin mesâlih-i hayatiyesine ve vücuduna lâyık mahsus bir şekil vermek, bir ilm-i muhit ile olur, başka surette olamaz.
Hem bütün zîhayata, her birisine lâyık bir tarzda, münasip vakitte, ummadığı yerde rızıklarını vermek, bir ilm-i muhit ile olur. Çünkü rızkı gönderen, rızka muhtaç olanları bilecek, tanıyacak, vaktini bilecek, ihtiyacını idrak edecek; sonra rızkını lâyık bir tarzda verebilir.
Hem umum zîhayatın, ibham ünvanı altında bir kanun-u taayyüne bağlı olan ecelleri, ölümleri bir ilm-i muhiti gösteriyor. Çünkü her taifenin, gerçi ferdlerin zâhiren muayyen bir vakt-i eceli görünmüyor, fakat o taifenin iki had ortasında mahdud bir zamanda ecelleri muayyendir. O ecel hengâmında, o şeyin arkasında vazifesini idame edecek olan neticesinin, meyvesinin, çekirdeğinin muhafazası ve bir taze hayata inkılâb ettirmesi, yine o ilm-i muhiti gösteriyor.
Hem bütün mevcudata şamil, her bir mevcuda lâyık bir surette rahmetin taltifatı, bir rahmet-i vâsia içinde bir ilm-i muhiti gösteriyor. Çünkü meselâ, zîhayatın etfallerini süt ile iaşe eden ve zeminin suya muhtaç nebatatına yağmur ile yardım eden, elbette etfali tanır, ihtiyaçlarını bilir ve o nebatatı görür ve yağmurun onlara lüzumunu derk eder; sonra gönderir. Ve hakeza, bütün hikmetli, inayetli rahmetinin hadsiz cilveleri, bir ilm-i muhiti gösteriyor.
Hem bütün eşyanın sanatındaki ihtimamat ve sanatkârâne tasvirat ve mahirâne tezyinat, bir ilm-i muhiti gösteriyor. Çünkü binler vaziyet-i muhtemele içinde, muntazam ve müzeyyen,
sanatlı ve hikmetli bir vaziyeti intihap etmek, derin bir ilim ile olur. Bütün eşyadaki şu tarz-ı intihabat, bir ilm-i muhiti gösteriyor.
Mektubat, 20. Mektub, 2. Makam, YAN-2024, s. 287
LÛGATÇE:
etfal: çocuklar, yavrular, tıfıllar.
iaşe: geçindirme, besleme.
ibham: belirsizlik, kapalılık, gizlilik.
ihtimamat: özenle iş görmeler, özen göstermeler.
ilm-i muhit: her şeyi ihata edici, kuşatıcı ilim.
intihap etmek: seçmek, tercih etmek.
kanun-u taayyün: belirgin olma kanunu.
mesâlih-i hayatiye: hayat için faydalı, gerekli olan şeyler.
muayyen: belli, belirli.
müzeyyen: süslenmiş, süslü.
pergâr: pergel.
rahmet-i vâsia: geniş rahmet.
tarz-ı intihabat: seçmelerin tarzı, biçimi.
vaziyet-i muhtemele: ihtimal dahilinde olan vaziyet, mümkün olabilir durum.
zîhayat: hayat sahibi, canlı.