"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bütün mevcudat ilim ve irade-i İlâhiyeye şehadet eder

Risale-i Nur'dan
10 Ekim 2024, Perşembe
(Dünden devam)

...Hadsiz vaziyetler içinde bir vaziyeti intihap etmek, bir tahsis, bir tercih, bir kasd ve bir irade ile olur; ve amd ve arzu ile tahsis edilir. Elbette tahsis, bir muhassısı iktiza eder; tercih, bir müreccihi ister. Muhassıs ve müreccih ise iradedir. Meselâ, insan gibi yüzler muhtelif cihazat ve âlâtın makinesi hükmünde olan bir vücudun, bir katre sudan; ve yüzer muhtelif âzâsı bulunan bir kuşun, basit bir yumurtadan; ve yüzer muhtelif kısımlara ayrılan bir ağacın basit bir çekirdekten icadları, kudret ve ilme şehadet ettikleri gibi, gayet kat’î ve zarurî bir tarzda, onların Sâniinde bir irade-i külliyeye delâlet ederler ki o irade ile, o şeyin her şeyini tahsis eder. Ve o irade ile, her cüz’üne, her uzvuna, her kısmına ayrı, has bir şekil verir, bir vaziyet giydirir.

Elhâsıl: Nasıl ki eşyada, meselâ hayvanattaki ehemmiyetli âzânın, esâsât ve netâic itibarıyla birbirlerine benzeyişleri ve tevafukları ve bir tek sikke-i vahdet izhar etmeleri, nasıl kat’î olarak delâlet ediyor ki umum hayvanatın Sânii birdir, Vahid’dir, Ehad’dir; öyle de, o hayvanatın ayrı ayrı teşahhusları ve simalarındaki başka başka hikmetli taayyün ve temeyyüzleri delâlet eder ki onların Sâni-i Vahid’i, Fâil-i Muhtar’dır ve iradelidir; istediğini yapar, istemediğini yapmaz, kasd ve irade ile işler.

Madem ilm-i İlâhîye ve irade-i Rabbaniyeye mevcudat adedince, belki mevcudatın şuunatı adedince delâlet ve şehadet vardır; elbette bir kısım feylesofların irade-i İlâhiyeyi nefiy ve bir kısım ehl-i bid’atın kaderi inkâr ve bir kısım ehl-i dalâletin cüz’iyata adem-i ıttılâını iddia etmeleri ve tabiiyyunun bir kısım mevcudatı tabiat ve esbaba isnad etmeleri, mevcudat adedince muzaaf bir yalancılıktır ve mevcudatın şuunatı adedince muzaaf bir dalâlet divaneliğidir. Çünkü hadsiz şehadet-i sadıkayı tekzip eden, hadsiz bir yalancılık işlemiş olur.

İşte meşiet-i İlâhiye ile vücuda gelen işlerde, “inşaallah, inşaallah” yerinde, bilerek “tabiî, tabiî” demek ne kadar hata ve muhalif-i hakikat olduğunu kıyas et.

Mektubat, 20. Mektub, 2. Makam, YAN-2024, s. 288-89

LÛ­GAT­ÇE:

adem-i ıttılâ: bilmeme, haberi olmama.

amd: niyet, kasıt, istek.

Ehad: bir olan; her bir şeyde birliği tecelli eden, görünen Allah.

Fâil-i Muhtar: kendi istek ve iradesiyle iş gören, kendi arzusuyla faaliyette bulunan, Allah.

intihap etmek: seçmek, tercih etmek.

meşiet-i İlâhiye: Allah’ın iradesi, takdiri.

muhassıs: tahsis eden, belirleyici.

müreccih: tercih eden.

Sânii: her şeyi sanatlı olarak yaratan Allah.

sikke-i vahdet: birlik mührü.

şuunat: hâller, işler, fiiller.

taayyün: belirlenme, belli olma.

tahsis: (bir şeyi bir kimse veya yer için) ayırma, ona mahsus kılma.

temeyyüz: benzerlerinden farklı olma, seçilme.

teşahhus: cisimlenme; belirme, ortaya çıkma.

Okunma Sayısı: 386
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı