“Kur’ân’a dayanan Risâle-i Nur ile mübâreze etmeyiniz. O mağlûp olmaz...”
RUS DA DİNSİZ KALAMAZ
İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir.
Emirdağ Lâhikası, s. 311.
İMAN-I TAHKİKÎ DERSLERİ NASIL YASAKLANIR?
Acaba, bu dünyada yaşamak isteyenler; böyle, hayat-ı dünyevîyenin lezzetini, hem çalışmaya şevki, hem hadsiz musîbetlerine karşı dayanmaya medar kuvve-i manevîyesini temin eden ve îtiraz kabul etmeyen deliller ile ispat edilen îman-ı tahkîkînin derslerine yasak denecek bir kanunun vücudunu kabul ederler mi ve öyle bir kanun olabilir mi?
Tarihçe-i Hayat, s. 205.
RİSALE-İ NUR’LA MÜBAREZE ETMEYİNİZ, O MAĞLÛP OLMAZ
“Dinsiz bir millet yaşayamaz” dünyaca bir umûmî düsturdur. Ve bilhassa küfr-ü mutlak olsa, Cehennemden daha ziyâde elîm bir azâbı dünyada dahi verdiğini, Risâle-i Nur’dan Gençlik Rehberi gayet katî bir sûrette ispat etmiş. O risâle ise şimdi resmen tâb’ edildi. Bir Müslüman, el-iyâzübillâh, eğer irtidat etse, küfr-ü mutlaka düşer, bir derece yaşatan küfr-ü meşkûkta kalmaz. Ecnebî dinsizleri gibi de olmaz. Ve lezzet-i hayat noktasında, mâzi ve müstakbeli olmayan hayvandan yüz derece aşağı düşer. Çünkü, geçmiş ve gelecek mevcudâtın ölümleri ve ebedî müfârakatları, onun dalâleti cihetiyle, onun kalbine mütemâdiyen hadsiz firakları ve elemleri yağdırıyor. Eğer îman gelse, kalbe girse, birden o hadsiz dostlar diriliyorlar, “Biz ölmemişiz, mahvolmamışız” lisân-ı halleriyle diyerek, o Cehennemî hâlet Cennet lezzetine çevrilir. Mâdem hakîkat budur. Size ihtar ediyorum! “Kur’ân’a dayanan Risâle-i Nur ile mübâreze etmeyiniz. O mağlûp olmaz...”
Tarihçe-i Hayat, s. 482.
Lûgatçe:
tevzî: Dağıtma.
küfr-ü mutlak: Kesin ve tam bir inkâr.
irtidat: Dinsizlik.
küfr-ü meşkûk: Şüpheli küfür, inkâr.
müfârakat: Ayrılmalar, ayrılıklar.
mütemâdiyen: Devamlı, sürekli.
mübâreze: Çekişme, kavga, dövüş.
intibah-ı kavî: Kuvvetli uyanış.
hüccet: Delil, belge.
musalâha: Barış