Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi'nin müellifi olduğu hakikatli ve nurlu bir Kur'an tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatı'dan Tarihçe-i Hayat isimli eserin ön sözünü yazan ve ''Bu Önsöz, Medine-i Münevvere'de bulunan mühim bir âlim tarafından yazılmıştır'' ifadeleriyle tariflenen ilim ve irfan sahibi alim ve hakikat şairi ve “Akif-i Sani” olarak da adlandırılan Ali Ulvi Kurucu'yu rahmetle yad ediyoruz.
Şiirlerinde kullandığı dil ve yaşam şekli ile ikinci Âkif yani “Akif-i Sani” olarak adlandırılan ilim, irfan ve şiir üstadı olan alim, şair, yazar ve mücadele adamı Ali Ulvi Kurucu’nun vefatının yıl dönümünü rahmetle anıyoruz.
Ali Ulvi Kurucu kimdir?
Konya’da 1922 yılında doğan Ali Ulvi Kurucu, ilk ve ortaöğrenimini burada tamamladı. Seksen yıllık ömrünün ilk on sekiz yılını burada geçiren Kurucu, daha sonra ailesi ile birlikte Medine’ye gitti. Eğitim için Kahire’ye giden Kurucu, yükseköğrenimini Kahire el-Ezher Üniversitesi’nde tamamladı. Sonra tekrar Medine’ye döndü ve çeşitli memurluklarda bulundu. Medine’de uzun süre Evkaf Dairesinin inşaat ve sicillat emini olarak görev yaptı.
Daha sonra Sultan II. Mahmud’un yaptırdığı Mahmûdiye Kütüphanesi ile Şeyhülislam Arif Hikmet Kütüphanesi'nde çalıştı. 1985’te emekli olduktan sonra Medine’de dünyanın her tarafından gelen ilim adamlarını ağırlayan Kurucu, Kur’ân hâfızı olan ve geniş bir hadis kültürüne sahipti.
Aynı zamanda tarih, mûsikî ve hat konularına özel ilgi duyan Kurucu’nun özellikle şair kişiliği daha çok ön plana çıktı. Mehmet Âkif Bey'in şiir üslûbunu devam ettiren nadir şairlerinden biri olan Ali Ulvi Kurucu, aruz ölçüsüyle şiirler yazdı. Ayrıca nesir sahasında da çeşitli eserler verdi. Şiirleri “Gümüş Tül ve Alevler”, makale ve röportajları ise “Gecelerin Gündüzü” adıyla yayınladı. Medine’de 3 Şubat 2002 tarihinde vefat eden Ali Ulvi Kurucu, Cennetü’l-Bakî mezarlığına defnedildi.
Konuyla ilgili röportaj ve makaleler:
Risale-i Nur'da Ali Ulvi Kurucu....
''Bu Önsöz, Medine-i Münevvere'de bulunan mühim bir âlim tarafından yazılmıştır.
Büyük İkbâl'e ait olan Önsözde demiştim ki: "Büyüklerin tarih-i hayatları okunurken, ulvî menkıbeler söylenip aziz hâtıraları anılırken, insan başka bir âleme girdiğini hissediyor. Gönlünü, ter temiz sevgi hislerinin ulvî ateşi yakıyor ve İlâhî feyzi sarıyor. Tarih öyle büyük insanlar kaydeder ki, birçok büyükler, onlara nisbetle küçük kalır.
Tarihe şerefler veren erler anılırken,
Yükselmede ruh, en geniş âlemlere yerden.
Bin rayihanın feyzi sarar ruhu derinden,
Geçmiş gibi Cennetteki gül bahçelerinden.
Bu derin hakikati, Önsözü yazarken bütün azamet ve ihtişamıyla idrak etmiş bulunuyorum. Zira, aziz ve muhterem okuyucularımıza en derin bir ihlâs ve samimiyetle takdim ettiğimiz bu eser, hemen bir asra yaklaşan uzun ve bereketli ömrünün her safhası binlerle harikaya sahne olan gönüller fâtihi büyük Üstad Bediüzzaman Said Nursî'ye, onun yüz otuz parçadan ibaret olan Risale-i Nur Külliyatına ve ahlâk ve faziletleri, ihlâs ve samimiyetleri, iman ve irfanlarıyla hayatın her safhasında sadece bir ülkeye değil, bütün insanlık âlemine ter temiz örnekler vermekte devam eden Nur talebelerine aittir.''
Risale-i Nur'Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/tarihceihayat/#14
Ali Ulvi Kurucu
Bu ismi Risale-i Nur okuyan her Nur Talebesi çok iyi bilir. Tarihçe-i Hayat’ın önsözünü yazan, Medine-i Münevvere’deki mühim bir âlim olduğu için.
Hatta Ali Ulvi Beyin hocası bu sözü duyunca: “Bizim talebemize mühim bir âlim diyorlar da bizim haberimiz yok” diye hem sitem ediyor, hem de bir hakikati teslim ediyor.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/erdogan-akdemir/ali-ulvi-kurucu_318813
Ali Ulvi Kurucu'nun Talebesi Mihr Ali Süleyman: Çıkış yolu Risale-i Nur'un Müsbet Hareket Reçetesinde
“Bediüzzaman o kadar hapislere atıldığı, sürgünlere muhatap edildiği, zehirlendiği halde sabır sınırını taşmamış, hedeflerine aynı kararlılık ve inanç içerisinde devam etmiştir. İşte, Nur hareketinin bu özelliğini, Şam ve Medine’deki âlimler ve ilgililer biliyor ve çok takdir ediyorlar. Hiçbir şekilde şiddete başvurmamak. Müslüman ile Müslümanı karşı karşıya getirmemek. Bu, âlimlere çok orijinal geliyor.”
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/roportaj/cikis-yolu-risale-i-nur-un-musbet-hareket-recetesinde-musluman-muslumanla-karsi-karsiya-getirilmemeli_160444
Hedefi ve istikbâli görenler
Önsözünde merhum Ali Ulvi Ağabeyimiz diyor ki; “madem ki bir âlim, peygamberlerin varisidir; o halde, hak ve hakikatin tebliğ ve neşri hususunda, aynen onların tutmuş oldukları yolu takip etmesi lâzımdır. Her ne kadar bu yol, bütün dağ, taş, çamur, çakıl, uçurum, daha beteri, takip, tevkif, muhakeme, hapis, zindan, sürgün, tecrid, zehirlenme, idam sehpaları ve daha akıl ve hayale gelmeyen nice bin zulüm ve işkencelerle dolu da olsa” 1
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/halil-uslu/hedefi-ve-istikbali-gorenler_218848
Haber Merkezi