Son perde Sabâhî kapanır son demi ömrün
Gitmiş ki vefâ hem bu cihâna yine küstün
Bunlar olacak… Server-i âlem eder ihbar
Üç-beş kalacak belki de etrafta hem ahyâr
Ak-pâk oluyor saç-sakalın kim neyi bekler
Artık sonudur… kış, yine küllendi emekler
Sendin daha dün gonca, gücün zinde, enerjik
Yattın da unuttun… uyanıp himmeti bekler
Lâkin gider, ancak unutulmuş yine kervan
Baş kaldıramaz, gerçeği görmez de panikler
Dünyâ oturur gönlüne hicrânını duymaz
Kalpten çıkarıp at… niye sonsuzdur emeller
Yetmiş küsür ömrün ki sabâhında uyandın
Etrafınız ıssız buna hayretle de kaldın
Göçmüş nice dostlar geri kalmış elem, ahzân
Dert ortağınız yok, ne de rehber, ne de insan
Gözler dalar… ufkun ki gurup keşmekeş olmuş
Mâtem mi desem her yönümüz yâs ile dolmuş
Hissetmiyor insan nitekim aklı hevâda
İflâs ki eder… rûh, ölü ecsâd ki, cezâda
Aç gözleri… bir bak çölü sandın ki de vâha
Maksada varılmaz bu adımlarla sabâha
Ye’s fışkırıyor her köşeden nâmını duydun
Zâhir şeye aldanmalı mıydın? Neden uydun?
İhlâsla yönel terk ederek kıyl ü kâlü
İnsanlara vasfeyle ki hoş anlaya nûru
Teslim oluver Hakk’a hep umdukların olsun
Dünyâda da ukbâda da gönlün neşe dolsun
İmanını sağlam yaparak Hakka ulaşmak
Her mümin için en yüce azm olmalı mutlak
Son yolculuğundur bu SABÂHÎ ki dönülmez
İmanlı giden… nûru o yollarda da sönmez
SABÂHÎ
(Hasan Şen, Trabzon)
(12 Temmuz 2024- 6 Muharrem 1446)