İstanbul Boğazı’nı koruyan dört manevi kişiden birisi olduğuna inanılan Beşiktaş’daki Yahya Efendi Türbesi, ziyaretçilerine manevi bir atmosfer sunarak huzur veriyor.
Üsküdar’da Aziz Mahmut Hüdayi, Beykoz’da Yuşa Hazretleri ve Sarıyer’de Telli Baba ile birlikte İstanbul Boğazı’nı koruyan dört manevi kişiden birisi olduğuna inanılan Beşiktaş’daki Yahya Efendi Türbesi, Çırağan Sarayı’nın tam karşısında ve Yıldız Sarayı’nın bitişiğinde bulunan yüksek tepeden İstanbul’u izlemektedir. 1571’de ünlü mimar Mimar Sinan tarafından yapılan Türbenin içinde, ünlü alim Yahya Efendi ile birlikte, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Raziye Sultan, 2.Abdülhamit’in kızı Hatice Sultan ve oğlu şehzade Bedrettin, Yahya Efendi’nin 2 oğlu, annesi ve eşi, Derviş Ali Efendi, Şeyh Hasan Efendi ve Şeyh Şemsettin Efendi yatmaktadır.
Türbenin manevi havası farklı iklimlere götürüyor
Yahya Efendi Türbesi, 2.Selim’in isteği üzerine, Yahya Efendi’nin daha önce orada bulunan kabrinin üzerine, tek kubbeli olarak yaptırılmıştır. Osmanlı döneminde 3 kez tamirat gören türbedeki son büyük tadilat 2014 yılında tamamlanmış ve Türbe ziyarete açılmıştır. Türbeye girdikten sonra manevi havası ve sükuneti insanı farklı iklimlere götürüyor. Boğaza bakan penceresiyle de ayrı bir tefekkür boyutu kazandırıyor. İnsanlar, mezar taşlarının arasından geçerek türbeye giriyorlar. Dört bir yanı farklı dönemlere ait tarihi mezar taşlarıyla dolu olan türbe insana ölümü bir kez daha hatırlıyor. Sonra ise, boğazın mavi suları ve serinletici havası eşliğinde huşu içinde dualar ediliyor. Mekânı Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle tasvir ediyor: “İlahi mağfiret Yahya Efendi Dergâhı’nda adeta güzel bir insan yüzü takınır. Ölüm burada, hemen iki-üç basamak merdiven ve bir-iki setle çıkılıveren bu bahçede hayatla o kadar kardeştir ki, bir nevi erme yolu yahut aşk bahçesi sanılabilir.” Evet Tanpınar’ın da dediği gibi, insan hayatla ölüm arasında ince bir çizgidedir. İkisine de o kadar yakınız ki, kıymeti de ancak ölünce anlaşılıyor. İşte Yahya Efendi Türbesi de bizlere bu hakikati hatırlatıyor. Boğazın gözde yerinde, hayatın içinde bir yerde. Ama bir o kadar da uzak ve ölümü hatırlatan bir konuma sahip.
Gönülleri fetheden âlim
Türbe’den bahsederken, aslında büyük alim Yahya Efendi’yi anlatmak gerekir 1494 yılında Trabzon’da doğan Osmanlı alimi Yahya Efendi, Üveysi olarak bilinir. İslami ilimlerde olduğu kadar, tıp, matematik ve geometri konusunda da ehildir. Yahya Efendi’nin namı da halk arasında yayılır. Ağaçlarla, kâinatla ilgilenen Yahya Efendi halkın sorunlarıyla da alakadardır. Kanuni Sultan Süleyman ile süt kardeşi olan Yahya Efendi, halk ile padişah arasında sevilen bir alimdir. Bir ihtiyacı olan gelir dergahına, derdini anlatır. Dergâhında inzivaya da çekilir. Ama kapısına gelen hiç kimseyi geri çevirmez. Cömertliği ile nam salan Şeyh Yahya Efendi’nin bahçesinde kendi elleriyle yetiştirdiği meyvelerden ikram eder. Aynı zamanda şair olan ve Müderrislik yapan Yahya Efendi, Beşiktaş’ta satın aldığı bölgeye hayır için birçok bina da inşa ettirir ve onlar için şiirler yazar. Dergâhına gelenlere de aşık diye hitap eder. Gayrimüslimlerin Müslüman olmasına vesile olup gönülleri fethettiği için Yahya Efendi’ye Rumlar da “Hırsız Evliya” derler. Rivayet odur ki, koyunlarını otlatan bir Rum çobanın birkaç koyunu dergâhtaki bahçeye kaçınca peşlerinden dergâha giren genç, bahçede Yahya Efendi’yi gülleri budarken bulur. Derdini anlatınca Yahya Efendi, dervişlerin bir kısmına koyunları aramasını söyler, gence ikramda bulunurlardı. Vefatına kadar tefekkür ve ibadetle hayatını sürdüren, hiçbir anını boş geçirmeyen Yahya Efendi, 1570 yılında vefat ettiğinde 75 yaşındadır. Süleymaniye Camii’nde Şeyhülislâm Ebusuud Efendi’nin kıldırdığı cenaze namazına tüm sevenleri katılır. Yüzyıllar boyunca da İstanbul’un bu büyük manevi önderine hürmet edilir. Yüzyıllarca insanları etkileyen Şeyh Yahya Efendi, bugün de cami ve türbesinin bulunduğu yerdeki manevi atmosferiyle insanların gönüllerini fethediyor.
Kübra Örnek / İstanbul