"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kuraklık: Neden?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
26 Ocak 2014, Pazar
Aralık sonunda Yakın Doğu Üniversitesindeki bir konferans için gittiğimiz Kıbrıs’ta da kuraklık yaşandığını ve ayrıldığımız gün yer yer sele dönüşen çok kuvvetli bir yağış olduğunu bu köşede yazmıştık.

Hafta içinde Genç Yorum tanıtım semineri için gittiğimiz Şanlıurfa’da da özel sohbetlerde bu konu gündeme geldi. Çarşamba sabahı yağmur serpiştirmeye başlayınca, yazarımız Sebahattin Yaşar, “Galiba Kıbrıs’taki rahmet buraya da geliyor” diye lâtife yaptı. Ne var ki, düşen damlalaların arkası gelmedi ve hava yine açıldı.
Bu durum bize Sikke-i Tasdik-i Gaybî’de yer alan şu ilginç ve manidar anekdotu hatırlattı:
“Kuraklık zamanında, yirmi-otuz gün içinde yağmur Barla’ya yağmamışken, Yokuşbaşı Çeşmesi yapıldığı bir zamanda menbaına yakın Üstadımız ve biz, yani Süleyman, Mustafa Çavuş, Ahmet Çavuş, Abbas Mehmet beraber cemaatle namaz kıldık. Tesbihattan sonra dua için elimizi kaldırdık. Üstadımız yağmur duası etti. Kur’an’ı şefaatçi yaptı. Birden, o güneş altında, her birimizin ellerine yedi-sekiz damla yağmur düştü. Elimizi indirdik, yağmur kesildi.
“Cümlemiz bu hale hayret ettik. O vakte kadar yirmi-otuz gündür yağmur gelmemişti. Yalnız o yağmur duası anında, dua eden her ele yedi-sekiz damla düşmesi gösteriyor ki, bunda bir sır var. Üstadımız dedi ki: ‘Bu bir işaret-i İlahiyedir. Cenab-ı Hak manen diyor ki: “Ben duayı kabul ediyorum, fakat şimdi yağmur vermiyorum.” Demek sonra sure-i Yasin şefaat edecek. Nitekim öyle de olmuştur.” (s. 35-6)
Şanlıurfa’da, Maraş’tan okuma programı için gelen gençlerle dergâhı, mancınıkları ve Urfa kalesini gezerken serpiştiren yağmur damlaları da bu hatırada anlatılan olayı çağrıştırıyor.
Üstadın orada sözünü ettiği sır, farklı bir bağlamda burada da geçerli olabilir mi acaba?
Maraş, Konya ve Kilis’ten gelen üniversitelilerin katıldığı okuma programında simgeleşen hizmet hamlesi rahmetin celbine vesile olmuş, ama başka birtakım maniler o rahmet tecellîsinin tamama ermesini engellemiş olabilir mi?
Buradan, Türkiye’nin belki yıllardır yaşamadığı dehşet verici bir kuraklık afetiyle karşı karşıya olduğu vakıasına geçiş yapacak olursak:
İstanbul’dan havalanan uçağımızın penceresinden aşağıya bakarken gördük ki, tâ Kayseri’ye kadar, bir-iki yer dışında dağların tepesi boş; hiç kar yok. Malatya’dan aşağısı yine aynı.
Keza hafta sonunda yaptığımız Doğu Karadeniz turunda da aynı şeyi gördük. Temmuz ve Ağustos’ta bile yağmurun eksik olmadığı Rize-Trabzon-Giresun’da da vahim bir kuraklık var.
Bunda, su kaynaklarının bilinçsiz kullanımı, dere ve ırmakların HES’lerle tüketilmesi, yanlış sulama politikaları, velhasıl birçok alanda suyun israf edilmesi gibi maddî sebeplerin yanı sıra, şükür vazifesinin ihmali, haram-helal ölçülerine riayet edilmeyişi, manevî hizmetlerin zayıflaması, mü’minler arasında rahmeti celb edecek ittifak yerine ihtilaf ve kavganın öne çıkması gibi manevî sebeplerin rolünü de irdelemeliyiz...

Okunma Sayısı: 1969
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • h.h.k

    26.1.2014 10:44:00

       Birinci Emirdağ lahikasının 14.mektubunda kuraklık ve yağmursuzlukla ilgili bazı noktalara dikkat çeker ve çareden bahseder Üstad hazretleri.. ’’.....Şimdi,malda ve rızıkta hilelerle,suiistimalle,rüşvetle çok haram karıştığı.....Yağmursuzluk,bir musibettir ve ceza-i amel bir azaptır. Buna karşı,ağlamakla ve hüzün ve kederle,niyaz ve hazinane yalvarmakla ve pek ciddi nedamet ve tevbe ve istiğfarla karşılamak.......Hem böyle umumi musibetler,ekser nasın hatasından geldiği cihetle...Ve yine 41.mektuptan...Eğer memur ise,kanun namına kanunsuz hıyanet eden,ilişen o memlekete o biçare ahaliye bir umumi tokada vesile olur.Y zelzele,Ya yağmursuzluk,ya hastalık,ya fırtına gibi umumi belalara bir vesile olur.....’’
       Bilhassa son zamanlarda; her türlü rüşvet,yolsuzluk,zulüm,iftira gıybet ve yalanlardan geçilmiyor..Bunları ehli iman olan kişiler bir birine karşı ittihamkarene,siyasi tarafgirlik uğruna yapıyor..Fitne ve fesat şebekeleri de kıs-kıs gülüyor..çok çok yazık..yangını söndürmeye su değilde benzin taşıyanları Allah islah eylesin..Olmayacaklarsa Rabbım cezalarını versin..

  • Garib Doğu

    26.1.2014 10:43:00

    Evvela Cenab-ı Haktan niyazım;kuraklıkla imtihan olmamamızdır.Yani Allah bizi kuraklıkla terbiye etmesin!Üstadımız lahika mektuplarının birinde;öyle günahlar işkleniyor ki rahmet istemeye yüzümüz tutmuyor diyor.Şu an da benzer bir hali yaşıyoruz diye düşünüyorum.Biz yinede rahmet istemeye devam edeceyiz.Gerçi Mayısın sonuna kadar bir yağış zamanı var,fakat kuraklık için de maddi,manevi sebebler ortada.Yazı içinde geçen bütün sebeblere katılıyorum.Topyekün toplum olarak kendimize çekidüzen vermez,içinde bulunduğumuz günahları terketmez,hata ve günahlarımıza tövbe istiğfar etmez ,Hakka yönelmezsek,şiddetli bir şekilde terbiye edileceğimiz kuvvetle muhtemeldir.Bunların zıddını yaparsak,rahmeti ilahiye başımızı okşayacak,rahmetini gönderecektir inşaallahürrahman...

  • ömer güney

    26.1.2014 10:33:00

    Bu kuraklığın hem ülkemizde,hemde diğer birçok ülkede olmasının maddi ve manevi sebepleri olsa gerek.Geçen hafdakazakistan da bulunan bir kazak dostumla görüştüm.Kazakistanın Sibirya sınırında öskemen bölgesinde yaşıyor.Orada da yağış olmadığını söyledi.geçen yıl aynı gün eksi 45 derece olan sıcaklık bu yıl artı 3 derece dedi.bu aylarda eksi onbeş dereceden aşağı hiç düşmezdi sıcaklık dedi.Bence bunun iki sebebi var.Birincisi ülkemizde ve dünyada yayılmaya başlamış olan Risale-i nurların sadeleştirme adı altında sahteleştirilmesi,bu yanlışlıkların tüm uyarılara rağmen devam etmesi.ikinci sebep dünyada birçok yerde,bir kısım insanların yatlarda katlarda sefalar sürerlerken ,milyonlarca insanın aclıkdan ,sefaletten,terörden,kan emicilerin ellerinde öldürülmesi perişan olmalarına ses çıkarmamalarındandır bence diğer sebepde.

  • Sezai Mumcu

    26.1.2014 09:16:00

    (Birden, o güneş altında, her birimizin ellerine yedi-sekiz damla yağmur düştü. Elimizi indirdik, yağmur kesildi.)

    7-8 Damla Rahmet!
    24 Mart 1997, Pazartesi saat 06:30, Münih’te arabamda park halinde elimde Sözler Kitabi 10. Söz’ü okuyorum ve 64. Sayfada: Mesela, bahar mevsiminde... diye baslayan paragrafi okuyordum. O esnada disarda cok siddetli yagmur yagiyordu... ... ne kadar cemil bir kerem, ne kadar latif bir rahmet eseri... cümlesini okuyunca kendimden gecer gibi tefekküre dalmisim, kisacik tefekkür anlarinda Risalelerin heryanindan bu cümle ile dost ve yaklasik anlamli cümleler arkasi arkasina dizildi ve onlari benimle konusuyor sandim. Helva gibi tatli bu tefekkürden gözlerimi 64. sayfadaki mezkur cümleye döndürüp tekrar okumaya basladigimda iri iri 7-8 yagmur damlasi sayfayi süslemis gibi duruyor gördüm. Tedkik ettim, fesübhanallah, ne acik bir pencere ne de camdan sizacak bir yer yok, gerci disarda badaktan bosanircasina yagmur yagiyor ama bu 7-8 damla nerden geldi diye arastirirken. Icimden bir ses sayfaya dikkatli bak dedi. 7-8 damla ...ne kadar latif bir rahmet eseri... cümlesini cevrelemis.
    Fesübhanallah, Risale-i Nurlar her an su dünya ile böylesine akadar oldugunu, karinca kararinca ilmelyakin, aynelyakin ve hatta hakkalyakin müsahede ettim.

    Makaleniz o ani bana hatirlatti. O hatirayi sayfanin yanina derkenar etmistim.
    Risale-i Nurlar hakkinda milyonlarca kerametvari haletlerden, o deryadan 7-8 katre de buranin nasibiymis.

  • enis

    26.1.2014 00:15:00

    sevgili kazım ağabey. bu saydıklarınızla beraber ben asıl kuraklığı risale-i nurda geçen şu paragraflarda saklı olduğunu düşünüyorum umarım burayı okursunuz:

    Hem mu’cizâtlı Kur’ân ın gelmesi ve Afyon dan bir nüsha Zülfikar ın müsaderesi münasebetiyle ehemmiyetli bir hücum beklenirken, takdirle Emniyet Müdürü tarafından okunmuş. Ve üçü İsmail namında üç ehemmiyetli memurun aynı vakitte Nurlara tam şakirt ve naşir olmaları bu yağmura vesile oldu.
    Çünkü şimdiye kadar çok tecrübelerle, Risale-i Nur’un serbest intişarıyla belaların ref i ve ona ilişmek ve susturulmakla belaların gelmesi sabit olmuş, hatta mahkemede ispat edilmiş. Anlaşılıyor ki, bu bahar fırtınasında iki harici, iki dahili dört cereyan, herbiri bir maksada göre ve Nurcuların şevkine ve sa ylerine ilişmek ve yüzlerini dünyaya ve siyasete çevirmek istemelerinden kuraklık başladı, inşaallah yakında ref olur.

    Nurcuların şevkine ve sa ylerine ilişmek ve yüzlerini dünyaya ve siyasete çevirmek istemelerinden kuraklık başladı, inşaallah yakında ref olur. ...

    sosyal medyadaki nur talebesi kardeşlerin bu siyasi meselelerdeki halleri bu duruma kuvvet veriyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı