“Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü, Hem işitmez sözümüzü. Hak söyleyen ayetleriz biz.” demiş Said Nursî. Bu acayip seyreden yazıda buradan feyz almıştır.
Güneş, ülfet peyda ettiği gözlerden bir damla yaş gibi ufkun gerisine süzülürken, bir diğer inkılâp başı ile nurlanır âlem. Gündüzün vefat haberidir bu, aynı insanın vefatına benzer. Haşrin kapısı aralanana dek bir topraktır atılan üstüne...
Ve gece, gözlerini, feza örtüsünü yırtarak açar ki çok gözlere bürhan olma vazifesi ile teçhiz edilmiş olmanın şuuruyla... Fakat bir set çeker insanoğlu gözüne ve aklına... Çoğu delillere çektiği setten farklıdır bu. Diğer bürhanlara ülfet peyda etmiştir belki, zeminin baharla zinetlenmesi gibi... Fakat bu başka, çok başka... Beşerin diktiği, göğü delen şu yapılar ve adım başı şu sokak lambaları ve dünyaya dalmanın ızdırabından kafamızı biraz olsun göğe kaldıramama gafletiyle yoğrulmuş bir set bu.
Nura nur ile bir karşılık mıdır bu? Yoksa, nurun nurla israfına çalışmak mı?
Bazen der biri içimden;
“Bu baktığın geceye kimler baktı derinden?”
Gözler aynı değildi belki ama ya gece ya feza...
Bari o aynı olsaydı değil mi, çekilmese idi bu cefa?
Hz. Peygamber (asm) Hira’dan dönerken başını göğe kaldırdığında ona binler müdakkik gözle selam veren şu misbah-ı nevvar olan yıldızlar nerede şimdi? Ya Barla Çam Dağı’nda küre-i arzla yarışırcasına zikredip konuşan yıldızlar neredeler şimdi? Göremeyen bizler miyiz, gözükmeyen onlar mı? Yoksa gözükmemeleri için bir emek mi sarf ediyoruz?
Bir vakit garbın memleketlerinde en gösterişli yapıların arasında bir gece vakti gezerken kafamı kaldırma gafletinde bulundum. Geceyi; beni, şu zeminin yüzünü yaldızlayan tayyareler ile selamlarken buldum.
Geceye dahi saygı göstermek... İşte, işte garbın geldiği nokta bu.
Demek görmemek isteyen bizlermişiz meğer. Demek yaratılana saygı göstererek de zaman-ı hâzıranın nimetleri ve mahlukları en mükemmel derecede kullanılabiliyormuş.
İmrenmemek elde değil en serkeşine mazinin. Sıradan bir gecesinde görebildiği manzaraya imrenmemek elde değil. Belki onun görebildiğini görebilmek için şu an güzel bir meblağı gözden çıkarmak gerek. Asrın ölçüsü değiştiği gibi asrın manzarası dahi değişti. Kaybettiğimiz nimetlerden biri de gece oldu. Gece gözlerini kapadı artık.
Gece gözlerini kapayınca, kapanır ruhumda bir pencere,
Nice yıldızların zikrince, der sema Ya Hayy Ya Hayy.
Çekilmiş set cevv-i semaya, gözler arar da bulamaz,
Ruh ile süzül cevv-i fezaya, de onlar gibi Ya Hayy Ya