Yeni Asya yazarı Faruk Çakır gündeme ilişkin çok önemli konulardan birtanesi olan 'akredite' konusunu köşesine taşıdı.
Çakır ilgili yazısında; ''Bilhassa 28 Şubat 1997 sürecinde şahit olduğumuz ve itiraz ettiğimiz bir uygulama vardı.'' şeklindeki sözleriyle olayın vehametine dikkat çekerek, postmodern darbe günlerinden haksız, hukuksuz ve kötü örnekleriyle akıllarda kalan akredite uygulamasının günümüzde vardığı son noktayı çarpıcı ifadelerle dile getiriyor ve bu içler acısı durumu insaflı nazarların dikkatine sunuyor.
Çakır; 'gerçek olmamasını arzu ettiğimiz habere göre' beliterek dehşet veren bir iddiayı aktararak şöyle diyor;
“O kadar olmaz, bu kadar olmaz” derken, gazetecilere akredite uygulaması hac ziyaretlerine dayandı. Gerçek olmamasını arzu ettiğimiz habere göre Diyanet İşleri Başkanlığı da gazetelere akredite uygulamaya başlamış. Yani, Yeni Asya’nın da içerisinde olduğu bazı gazetelere ‘hac daveti’ gönderilmemiş.
Diyanetin bu uygulamasına ‘yanlıştır’ demeye dahi ihtiyaç duymuyoruz. Yanlış üstü yanlış, hatta yanlışın katmerlisidir! Gazetelerin Diyanet’in davetine icabet edip etmemesi ayrı bir konudur. Ama Diyanete düşen, hiç bir ayırım yapmadan bütün medyaya davetiye göndermesidir. Geçmiş yıllarda Diyanetin daveti üzerine hacca giden gazetecilerin masraflarını da Diyanet karşılardı. Son yıllarda ‘gazeteciler ‘lüks hac’ yapmış olsa da ‘standart hac fiyatı’ üzerinde masraflarını kendileri/kurumları karşılıyor. Dolayısı ile hac gibi bir ibadeti takip etmek isteyenlere dahi sınırlama getirmek, ayrımcılık yapmak, akreditasyon uygulamak katmerli bir yanlıştır. Hele hele bunu Yeni Asya gibi ‘İslami gelişmelerle ilgili haberler’ konusunda seferber olan bir gazeteye karşı uygulamak izah edilemez.
Sayın başkan, sayın üyeler, sayın müftüler, sayın hocalarımız... Bu konuda sizlerden ‘fetva’ bekliyoruz!''
Faruk Çakır'ın Yeni Asya'daki yazısının tamamını okumak için tıklayınız;
http://www.yeniasya.com.tr/faruk-cakir/akreditenin-zirvesi_353733
Haber Merkezi