Eğitimci-Yazar Abdülbaki Çimiç “Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân’ın manevî bir mu’cizesi olan Risale-i Nur’da, Hz. Rasulullah’tan (asm) aldığı ilhâmla istikbale ait müjdelere işaretler etmiştir” dedi.
Adana / Yeni Asya - Beytullah Avcı
“Bediüzzaman’dan müjdeler” semineri Eğitimci-Yazar Abdülbaki Çimiç tarafından Adana Yeni Asya Gazetesi Zübeyir Gündüzalp salonunda icra edildi. Yoğun bir katılım ve ilgiyle takip edilen seminerde öne çıkan hakikatler dinleyicilere aktarıldı. Eğitimci Yazar Abdülbaki Çimiç, konuşmasında şöyle dedi: “Müjdeler konusu hepimizi heyecanlandırıyor. Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân’ın manevî bir mu’cizesi olan Risale-i Nur’da, Hz. Rasulullahtan (asm) aldığı ilhâmla geleceğe ait gaybî hâdiselerin koordinat noktalarını belirleyip şifreleriyle istikbale ait müjdelere işaretler etmiştir.”

Ehl-i imanı ümitsizlikten kurtarmaya çalıştı
Çimiç konuşmasında, 1907’den itibaren 1908’deki II. Meşrutiyet yıllarında bütün gücüyle hürriyeti ve meşrutiyet-i meşruayı, şarkın çobanları dahil göçerlere, çadırlara ve ulaşabildiği her yere tebliğ ve ilân eden Bediüzzaman’ın müjdelerinin karşılığı hak, hukuk, adalet ve hürriyet olduğunu ifade etti.

Bediüzzaman Eski Said döneminden beri, ümitle “Bir nur göreceğiz” sözünü söyleyip ehl-i imanı ümitsizlikten kurtarmaya çalıştığı, fecr-i sadıkın da zuhuruna vesile olacak nurun Kur’ân güneşinden gelen hakikatlerin Risale-i Nur yoluyla tezahür ettiği Çimiç tarafından ifade edildi. Çimiç, Risale-i Nur’un tüm insanlığı gerek itikadî, gerek imanî gerekse sosyal ve içtimaî yönden beşeri doyuracak mahiyette olduğunu beyan etti.
Hakikati referans alarak müjdelerde bulundu
Çimiç şöyle devam etti: “Lâ ya’lemü’l gaybe illallah” sırrınca gaybı ancak Allah bilir. Bir de, Allah tarafından kendisine gaybî hâdiselerin bildirmesi muvacehesinde peygamberler de istikbale ait hadiseleri, kendilerine bildirildiği kadar ümmete haber vermişlerdir. Üstad Bediüzzaman da istikbale ait müjde ve haberlerde daima bu hakikati referans alarak müjdelerde bulunmuştur.

“Fıtratta asla ümitsizlik yoktur. Kâinatta mutlak galip hayır, hüsün ve güzelliklerdir. Beşerin sulh-u umumîyi sağlayarak huzur ve mutluluğuna giden tek yol Kur’ân’ın nurlu ve feyizli hakikatleri ve yoludur. Kâinatta her zaman hak, hayır ve güzellikler asıl, çirkinlik ve şerler ise tebeî ve dolayısıyla olup ekalliyettedir.”
Meşrutiyet-i meşrua hâkim olmalı
“Meşrutiyet-i meşruanın (Kur’ânla barışık meşrutiyet ve doğru demokrasi) gelişip hâkimiyeti ölçüsünde bütün insanlık Kur’ân’ın fecr-i sadıkını doya doya yaşayacaklardır. Biz buna Kur’ân ve İslâmiyet prensipleri diyoruz. 2022 yılında dünyada 149 ülke incelenerek yapılan ‘Dünya İslâmîlik Endeksi’ çalışması ‘Ekonomi, Hukuk ve Yönetim, İnsan ve Siyasal Haklar, Uluslararası İlişkiler’ dikkate alınarak yapılmıştır. Yapılan çalışmada ilk on ülke sıralaması şöyledir: “Danimarka, İrlanda, Hollanda, İsveç, İzlanda, İsviçre, Norveç, Finlandiya, Yeni Zelanda, Almanya...” 2020 yılında yapılan ‘Dünya İslâmîlik Endeksi’ raporunda ise ilk sırada Yeni Zelanda yer almıştır. Listenin ilk 10’una Müslüman ülkeler giremezken, Türkiye endekste 100’üncü sırada yer alır.”

İmanî değerlerle de taçlanacak
“Üstad’ın seneler önce müjdeyle işaretler verdiği İsveç, Norveç ve Finlandiya ve bunlarla birlikte Yeni Zelanda, Hollanda, Almanya vb. gelişmiş batılı ülkeler, gelişmiş sosyal, içtimaî ve malî seviyeleriyle ilk onda yer almışlardır. Bu ülkelerde hürriyet, adalet, muhabbet ve yardımlaşma, vb. insanî ve etik değerlerin öne çıkmasıyla bu seviyeleri yakalamışlardır. Bu değerler ayrıca İslâmîlik kriterleri olarak da kendini göstermiş olup, inşallah bu güzellikler yakın bir gelecekte imanî değerlerle de taçlanacaktır.”
Ahirzamanın başarısı; prensipler galibiyeti olacak
“Üstad, “yeis yok, yeis aczden gelir. Yeis mani-i herkemaldir” diyor. Maniler çoğaldıkça gayreti artırmak gerekir. Çabuk ümitsizliğe dönen gayret değil tembelliktir. Ahirzamanın galibiyeti, prensipler galibiyeti olacaktır. Kur’ân ve İslâmiyetin prensipleri tüm insanlığı kuşatacaktır. Eğer çabuk bir kıyamet kopmazsa, İslâm’ın fecr-i sadıkında sulh-u umumî hâkim olarak beşerin mutluluğunu temin edecektir. Bunu rahmet-i İlâhiyeden ümit edip bekliyoruz. Burada Hıristiyanlık dini de hurafattan kurtularak tasaffî ettikten sonra teslisten tevhide gelerek İslâmiyete tabi olacak.”
Risale-i Nur’a beşinci halife nazarıyla bakabiliriz
“Risale-i Nur’un mesleği Sahabe mesleğidir, meşrebi ise Hz. Hasan (ra), Hz. Hüseyin (ra) Efendimiz’den gelen adalet-i mahza ve hürriyet-i şer’iyedir. Bu manada Risale-i Nur’a beşinci halife nazarıyla bakabiliriz.
1371’de fecr-i sadık çıkmış ve çıkacaktır. Bu fecr-i kazip de olsa bundan 30-40 sene sonra fecr-i sadık çıkar. 30-40 sene sonrası 1980 ve 1990 senelerini gösterir. Fecr-i sadık emareleri bu tarihlerde görünmeye başlamıştır. 30 ile 40 toplanarak da bir hesap yapıldığında bunların toplamı 1371+70=1441 ederek ki fecr-i sadık için başka bir hesapla hicrî olarak bakarsak 2020’leri göstermektedir. Bu da artık fecr-i sadık içinde olduğunuzun bir emaresi sayılabilir. 1441’e Rumî baksak 2025’i gösterir. Lâ yağlemül gaybe illallah (Gaybı Allah’tan başkası bilemez.) Bakalım önümüzdeki senelerde nasıl hadiseler vaki olacak. İnşâallah ferec, fütuhat ve hayır cihetinde hadiseler yaşanır.”
En yüksek gür sadâ İslâm’ın sadası olacak
“1980-2030 arasında intibah-ı İslâmın mertebe-i kemale erişeceği, dünya milletlerinin de Kur’ân’ın hakikatlerini araştırıp benimseyecekleri dönem olarak bakılabilir. Bu manada buraya işaret eden ayet ve hadisler [”Kendisine ilm-i gayb ihsan edilen ve İslâmiyet’in istikbaline müteallik ahvali haber veren iki zâttan birisi Hz. Kur’ân’ın hakaiki ve esrarını bu kadar emsalsiz bir surette şerh ve izah ve tedris edecek ki, bâdemâ hiçbir kimse onun gibi mükemmel ve vazıh bir tedris yapamayacaktır. (Tılsımlar Mecmuası’nın Zeyli-Maidetü’l- Kur’ân ve Zeyli)] vardır.
Fetih Suresi’nin 6. Ayeti ise cifir olarak 2031-2033’ün intibah-ı İslâm’ın bir başka cihetini göstermektedir. (Ya Muhammed (asm) şunlar ki sana ahd-i peyman ile biat ettiler. Onlar hakikatte Allah’a biat etmişlerdir.( Fetih Suresi: 9.))
Son kelam: Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ İslâm’ın sadâsı olacak; hâkim yalnız Kur’ân ve İslâmiyet olacaktır.”