Fehmi Koru, darbe girişiminin üzerinden 10 aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen bilançonun her geçen gün ağırlaştığının altını çizerek “artık normalleşme zamanı gelmedi mi?” sorusunu gündeme getirdi.
Gazeteci Fehmi Koru kendi bloğunda dün yayınladığı yazında darbe girişiminin üzerinden 10 aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen bilançonun her geçen gün ağırlaştığının altını çizdi. “Mücadelenin bilançosu çok ağır” diyen Fehmi Koru, “Hiç vakit kaybetmeden normalleşmenin yolları aranmalıdır” dedi. ‘Darbe girişimi 10 ay önceydi.. artık normalleşme zamanı gelmedi mi?’ başlıklı yazının bazı bölümleri şöyle;
Görevlerine son verilenlerin sayısı bilinmiyor
“Mücadelenin bilançosu çok ağır: Aralarında çok sayıda generalin de bulunduğu asker yargılanmak üzere cezaevinde. Bürokrasi kadrolarında büyük bir temizliğe gidildi; 100 binden fazla memur tasfiye edildi. En büyük tasfiyeler ise Emniyet ve yargı kadrolarında yaşandı, yaşanıyor. Öğretmenler ve öğretim üyelerinden açığa alınan, görevine son verilenlerin gerçek sayısı bilinmiyor. Son bir hafta içerisinde, önce 10 bine yakın, ikinci hamlede de 4 bin yeni isim tasfiyeye uğradı.
İnsanlar tedirgin
Mücadelenin hiç eksilmeyen bir yoğunlukla yürütülmesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tercihi; irtibatlı olduğumuz Avrupalı kurumlardan, NATO’dan ve ABD’den gelen eleştirilere rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlara, FETÖ ile irtibatları varsa, kendi yakınlarını bile ihbar etmelerini istemekten geri durmuyor. Darbe girişimi üzerinden 10 ay geçtiği halde her düzeydeki insanı tedirgin eden hava devam ediyor. Yüzbinin üzerinde yeni ismin bulunduğu kapsamlı bir listenin daha olduğu.. Sıranın siyasilere de geleceği.. gibi iddialar ortada dolaşıyor..
‘Acımak yok’
Tabii böyle ortamları seven ‘sayın muhbir vatandaşlar’ da boş durmuyor; onlar da Antalya ve Mersin’de üniversitelerde yaşandığı türden ihbarlarıyla kargaşayı daha da büyütüyorlar.“Acımak yok” denildiği için de her ihbara kulak veriliyor, “Öyle olmadığını kendisi ispat etsin” anlayışıyla konuya yaklaşılıyor…
Boğucu bir hava var
Darbeciler ve onları arkadan yönlendirenlerin başarılı olsalardı ülkeyi etkisi altına alacakları türden bir hava bu. Oysa darbe girişiminin bastırılmış olması ve demokrasinin ayakta kalması daha farklı bir havayla karşılanabilirdi. Operasyonda yer almış olanlar ile destekçilerine hesap sorulurken, onların bağlı oldukları düşünülen örgüte ‘meşru’ gözüyle bakıldığı dönemlerde, biraz da sevdikleri kadroların iyi gözle bakmalarından aldıkları cesaretle arka çıkmış, yardımcı olmuş kişilerle uğraşmayarak… Merhamet gibi kutsal bir duyguyu göz ardı etmeyerek… Evrensel hukuk kurallarından vazgeçmeyerek… ‘Kazan-kazan’ esası ölçüleri uygulanarak…
Tutuksuz yargılanmaların önü açılabilir
Üniversitelerle ilişiği kesilmiş akademisyenler ve öğretmenler ile gazetecilerin durumlarına öncelik verilebilir… Kaçmayacağı ve delil karartmayacağı belli olmuş kişilerin tutuksuz yargılanmasının önü açılabilir… Ülkenin şu sırada en fazla ihtiyacı olan huzurdur ve bunu sağlamak da siyasetin görevidir. Huzurlu bir ülkenin siyasi kadroları önlerine çıkan iç ve dış sorunlarla daha iyi baş edebilir, sıkıntıların üstesinden gelebilir. Hiç vakit kaybetmeden normalleşmenin yolları aranmalıdır. Aksi halde, zaten zor yetişmiş değerlerimizin heveslerini kursaklarında bırakacak olumsuz gelişmeler yaşanmaya devam eder.”
Komisyon bir an önce kurulmalı
Hâlâ bu yol tercih edilebilir; özellikle de referandumdan ‘Evet’ oylarının önde çıkması ve önümüzdeki dönemin yeni sisteme geçiş gibi hassas bir dönem olması sebebiyle… Avrupa’dan gelmekte olan eleştirileri daha rahat göğüsleyebilmek için kurulacağı vaadinde bulunulmuş, haksızlığa uğradığına inananların durumlarını görüşüp karara bağlayacak komisyon bir an önce kurulup faaliyetine başlatılabilir sözgelimi.