Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde verdiği seminere "İslam’da açılma ve kapanma" meselesinin dini bir problem olarak çok önemli bir konu olduğunun altını çizerek başlayan Prof. Dr. İsmail Kara; açılmanın Müslümanları dinin dışına çıkma riskiyle karşı karşıya bıraktığını belirtti.
Prof. Dr. İsmail Kara, Çağdaş İslam Düşüncesi seminerinin Kasım bölümünde “İslam açılarak mı, kapanarak mı devam etmeli?” sorusunun cevabını aradı ve İslam’da dönem dönem güçlenen Selefilik düşüncesinden bahsetti. Selefilik düşüncesinin yükseliş dönemlerinde İslam coğrafyasındaki hadiselere de değinen Prof. Dr. Kara, Selefi düşüncenin en önemli temsilcisi ve tasavvuf karşıtı olarak bilinen İbn-i Teymiye’nin tarikat mensubu, ehl-i tarik bir zaat olduğunun pek bilinmediğini söyledi.
Kur’an-ı anlamak irfana bağlıdır.
Konuşmasında “Dini inanışlar açısından bu açılma dediğimiz hadise çok dikkat ve rikkatle takip edilmesi gereken bir konudur. İslamiyet’ten önceki dinlerin bozulduğunu, kitaplarının tahrif edildiğini biliyoruz. Bunu bize Kur’an-ı Kerim söylüyor. Müslümanlık açısından garantili bir sahamız var. O da Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın vaat ettiği gibi koruma altında olmasıdır. Fakat bu bizleri aldatmasın. Kur’an-ı nasıl okuyacağımız, anlayacağımız, hayata aktaracağımız koruma altında değildir. Bu kısım Müslümanların irfanına bağlıdır." ifadelerine yer veren Kara;
” Hz. Osman zamanında Kâbe’nin etrafındaki duvarların genişletilmesi sırasında, Hz. Osman’a sahabenin en kıymetlilerinden olmasına rağmen muhalefet edildiğini belirterek, bu hadisenin Selefi düşünce ve açılma kapanma meselesi ile doğrudan alakalı olduğunu söyledi. Konuya ikinci bir örnek olarak ayetlerde geçen “Allah’ın eli” ifadesini örnek vererek “Kur’an’da Allah’ın eli ifadesi geçiyor. Bu ifadeyi Allah’ın iradesi, kudreti olarak açıklayabilir miyiz? Selefi düşünceye göre, bu ifade Kur’an’da geçiyor, orada kalacaktır. Bunu Allah’ın gücü kuvveti olarak yorumlarsanız bu yoldan çıkmadır. Selefilik dediğimiz dini bir yorum, yaşama üslubudur.” dedi
Selefilik düşüncesinin 13. Yy.’da ikinci kez yükselişe geçtiğini anlatan Prof. Dr. Kara, Selefilik düşüncesinin yükseliş dönemlerindeki gerekçeleri ise şu sözlerle ifade etti:
“13. Asırda, İslam dünyasının ilim, kültür, siyasi yapılar açısından büyük bir kriz sürecinden geçerken, Selefilik ikinci kez yükselişe geçmiştir. Bu İslam’ın açılma hadisesinin, dinin dışına doğru alanlara kayması ile alakalıdır. Selefi hareket bu süreçte güçlenmiştir. En önemli temsilcisi İbn-i Teymiye, modern dönemde tasavvuf karşıtı bir âlim olarak bilinmektedir. Pek bilinmez fakat Teymiye tarikat mensubu, elh-i tarik bir zaattır. Peki niçin tasavvuf yorumuna karşı çıkıyor? Esasında tasavvuf karşıtı değildir. Tasavvuf üzerinden yaşanan açılma, din alanın dışında kaldığı için bunu mesele haline getirir. Vahdet-i vücut yorumu üzerinden tasavvufla niçin uğraşıyorsa, aynı sebepten felsefe ve mantıkla da uğraşır. Yapmak istediği açılmayı durdurmak değil, bu açılmayı kapanma ve toparlanma ile dengelemektir. Bunu kaynaklara, Kur’an-ı Kerim’e, hadislere ve selef-i salihine götürerek, onları ölçü kabul ederek yapar. İbn-i Teymiye ve aynı düşüncedeki arkadaşları kendi yaşadıkları dönemin duvarlarını tahkiye etmeye çalışıyorlar.”
Haber Merkezi