Araştırmacı Reha Ruhavioğlu, kayyım atamaları ve infaz düzenlemesinin, toplumda bir ayrımcılığa uğradığı hissini güçlendirerek vicdanları rahatsız ettiğini söyledi.
HAK İnisiyatifi Derneği’nin kurucu üyelerinden biri olan araştırmacı Reha Ruhavioğlu, koronavirüs salgını süreciyle ilgili Gazete Duvar’a konuştu. Diyarbakır’da yaşayan Ruhavioğlu, “Kayyımların atanmasının, bölgedeki salgına ilişkin olumlu ya da olumsuz etkileri oldu mu?” sorusuna şu cevabı verdi: “Kayyım atamalarının öncesinde OHAL’in ilan edilmesiyle beraber çıkarılan KHK’ler ile belki bugünün aciliyetine cevap olabilecek birçok STK kapatıldı. Bu, bugün belki salgınla beraber yerelin dinamiklerini daha iyi bilen ve bu sebeple daha hızlı hareket edebilecek altyapıyı ve işleyişi de zayıflattı. Kayyım atamaları da bu durumun devamından çok farklı değil. Ama yine de herkes salgınla mücadeleye yoğunlaşmış ve belediyeler süreci anlama, sürece hazırlanma ve sahada çalışmalara başlamışken bir sabah belediyelere kayyım atanmasının akıl edilmesi hem moral hem insanilik duygusunu daha da zedeledi. Sadece kayyım atamaları, salgınla mücadele çalışmalarını, ilgili yerlerde en az 1-2 hafta ötelemiştir. Bir yandan merkezi işleyişteki muğlaklık ve belirsizlik, öbür yandan yerel yönetimlere kayyım atanarak onların da merkezi politikanın tamamen angajmanına çekilmesi, çoğunluğu politik olan bölge kamuoyunun güvensizliğini arttırıyor.”
Ayrımcılık hissi güçleniyor
Rehavioğlu, “Meclisten geçen yeni infaz yasası ve cezaevinden tahliyeler bölgede nasıl değerlendiriliyor?” sorusuna ise, “İnfaz paketinin düşünce özgürlüğü kapsamına girebilecek, şiddete bulaşmamış birçok ismi ıskalayarak salt adli bir yaklaşımla düzenlenmesi bir rahatsızlık uyandırıyor. Hele ki “Doksanlar” diye tabir edilen yakın dönemin karanlık ilişkileriyle özdeşleşmiş ancak bu dönemde dahi yargılanamamış isimlerin 2020 yılında salıverilmeleri siyasal olarak da bazı kaygıları güçlendirdiği gibi toplumsal vicdanı da rahatsız ediyor. Hem salgın dönemindeki son kayyım atamaları hem de infaz düzenlemesi, toplumda bir ayrımcılığa uğradığı/uğrayacağı hissini güçlendiriyor. Yardım toplayabilme faaliyetlerinin hükümetin sınırladığı alanlarda kalması, İstanbul ve Ankara gibi büyükşehir belediyelerinin bağış toplama kampanyalarına yasak konulmasının etkileri buraya kadar yansıyabiliyor” dedi. “İnfaz yasası siyasi mahpuslar ve düşünce mahpuslarını dışarıda bırakıyor” diyen Rehavioğlu, şöyle devam etti: “Herkes salgınla mücadeleye yoğunlaşmışken hükümet bir yandan kayyım atama meselesine akıl ve enerji ayırabiliyor. Öbür yandan kendisini sivil toplumun da içinde ve güçlü şekilde konumlandırarak sivil toplum ve yerel yönetimlerin hareket ve dayanışma kabiliyetini zayıflatıyor."