Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, İstanbul'da düzenlenen 20. Avrasya Ekonomi Forumu'nda, "İslam'la Dayanışma Ruhu Çerçevesinde Şiddet ve Terör Ortamında Dinlerin Barışa Katkısı, Mültecilik ve Terörün İlişkisi" konulu oturumda konuştu.
ALLAH BU DİNİ KAVGA İÇİN GÖNDERMEDİ
Sorunların çözümünü sadece dinde aramanın yanıltıcı olacağını söyleyen Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Sadece bütün başarıyı ve bütün umudu dine bağlama da, bütün sorumluluğu, bütün günahı, vebali dine atfetmek yetersiz kalır. Aslında sorun dinde değil insandadır, sorun bizdedir. Kendi elimizde yapıp ettiklerimizdedir. Allah bu dini insanlar kavga etsinler diye göndermiyor. Allah peygamberleri insanlar birbirine düşsün diye göndermiyor. Ama bizim dini anlamamız, dini anlayış tarzımız, uygulama tarzımız, iç dünyamızın sorunları, neticede dinleri de bu savaş ortamında bir araç olarak kullanmaya itiyor" dedi.
"DİN TOPLAYICI, SİYASET AYRIŞTIRICIDIR"
"Biz din ile siyaseti içiçe kıldık" diyen Bardakoğlu, "Ve bundan en çok zarar gören dini değerler oldu. En başta belki dindarlar, siyasetle dinin içiçe geçmesinden dolayı dinin siyaset eliyle daha yaygın ve daha güçlü olacağını düşündüler. Ama din toplayıcı, siyaset ayrıştırır. Ve farkında olmadan din, ayrıştırmaya ve öfke üretmeye başladı" diye konuştu.
MEZHEPLER KAVGA NEDENİ OLMAYA BAŞLADI
Din ile ticaretin de iç içe geçtiğini söyleyen Ali Bardakoğlu, "Halbuki din biraz da fedakarlık içerir. Ticaretten, çıkar ilişkisinden, kişisel menfaatten uzak kalıp daha fedakar olabilmeyi, daha diğerini düşünebilmeyi önerir. Çıkar ilişkileri dinin çok içine yerleşince, din buluşturmak ve birleştirmek yerine ayrıştırmaya başladı, kavga aracı oldu. Mezhep grupları, etnik gruplar din ile ideolojiyle, akide ile içiçe geçtiği vakit, artık bir kavga sebebi olmaya başladı. Etnik aidiyetlerimiz Allah'ın bir lütfüdür. Bir çeşitliliktir. Halbuki hepimiz Adem'in çocuklarıyız. Ahiretin huzurunda tekrar toplanacağız. Biz büyük bir aileyiz. Ama bu etnik gruplar kavga sebebi oldu. Mezhepler din değildir. Ortadoğu'da bilhassa, mezhep aidiyetleri adeta ideoloji haline geldi. İnsanların kavga etmesine araç haline getirildi" diye konuştu.
SORUNLARIN ÜSTÜ DİNLE ÖRTÜLMEMELİ
Ülkelerin kendi sorunlarını çözmek için dini kullanmasının büyük bir tehlike doğuracağını söyleyen Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, " Ülkeler kendi iç sorunlarını, kendi dinamizmi içinde çözmez de dinle, dini değerleri kullanarak bastırmaya çalışırsa, bundan en çok zararı din görür. Her ülkenin çözmesi gereken, sosyal, siyasal sorunlar olabilir. Her ülkenin dostları ve düşmanları olabilir. Ama biz bunu kendi bağlamı içinde ele almak zorundayız. Biz bu sorunları çözmekte dini çok fazla araç olarak kullanmaya başlarsak, o zaman kavgaya din dahil olur. Sorunları çözme kabiliyetimiz azalır. Ve dini adeta insanları uyutma, avutma, sorunların üstesinden gelme yerine, sorunları görmezden gelmek için dini kullanmış oluruz. Sorunların üzerini dinle örtmek, dini duyguları tahrik ederek sorunları yok farz etmek mümkün değildir" diye konuştu.
Dini cemaatler aslında bir sivil özgürlük alanları...
Dini cemaatlerin aslında bir sivil özgürlük alanları olduğunu söyleyen Bardakoğlu,"Ama görüyoruz ki bilhassa İslam dünyasında dini örgütlenmeler, dini cemaatleşmeler giderek ayrıştırmaya ve insanların birbirini ötekileştirmesine yol açıyor" dedi. Çok güzel bir sivil özgürlük alanının farkında olmadan sivil kargaşaya yol açtığını, barış ve huzurun yok olmasına yol açabildiğini belirten Bardakoğlu, "Dini örgütlenmelerin kendi örgütlü alanlarında kalması, toplumsal alanda etkin rol almamaya, pastadan pay alma mücadelesine girmemesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
YAYILMACILIK BARIŞA KATKIYI AZALTIR
Dinlerin yayılmacılık tutkularının da dinlerin barışa katkısını azaltan bir husus olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Her din mensubu diğerlerin de kendi dininden olmasını ister. Bu insani birşeydir. Gönlümüz ister ki herkes bizim gibi inansın. Allah'ın gösterdiği töleransı, merhameti biz niye göstermiyoruz? Allah buyuruyor Kuranı Kerim'de; 'Rabbim isteseydi insanlar hepsi tek bir inanç ve din üzerine olurdu'. Ama öyle demedi. İnsanları dünyada serbest bıraktı. Herkes kendi yolunu kendi seçti. Dinler ideolojik hale geldiği vakit, yayılmacılık dinlerin çok temel bir hedefi olduğu vakit, artık dinin barışa katkısı yerine, dinin barışı dinamitlemesi söz konusu olabilir. Öyleyse dini hoşgörü, dini müsamaha çatısı altında insanları buluşturmamız gerekiyor" dedi.
Konuyla ilgili önemli içerikler:
Okumak için tıklayınız:
Bu mesajlar herkese
Okumak için tıklayınız:
Cemaatler itibarsızlaştırılmasın
Anarşiyi önlemede Risale-i Nur örneği
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/anarsiyi-onlemede-risale-i-nur-ornegi_418023
Ehl-i fesâd ve anarşistler
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/ehl-i-fesad-ve-anarsistler_418025
Terörün yegâne çaresi Risâle-i Nur’da
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/terorun-yegane-caresi-risale-i-nur-da_418024
Büyük İslam Alimi Bediüzzaman’a göre dünya birliği
“İki cihanın rahat ve selâmetini iki harf tefsir eder, kazandırır: Dostlarına karşı mürüvvetkârane muaşeret ve düşmanlarına sulhkârâne muamele etmektir. (Mektubat, Sayfa: 258)
Günümüzde dünyanın küçük bir köy haline gelmesi ile birlikte insanlığın barışık ve mutlu yaşaması âciliyet derecesinde önem kazanmıştır.
Bediüzzaman’ın, bundan yaklaşık yüz sene önce “sulh-ı umumi” diye ifade ettiği dünya barışı konusundaki görüşlerinin önemi henüz yeni anlaşılmaktadır.
Bu, tarihin gelişim süreci içinde geleneklere, değerler penceresinden değil de, ırkçılık ağırlıklı ulusalcılık konseptinden bakanların hâlen anlayamadığı bir durumdur.
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/buyuk-islam-alimi-bediuzzaman-a-gore-dunya-birligi_369395
DHA