"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ergenekon meşru bir zemine oturtuluyor

07 Aralık 2015, Pazartesi 11:33
Aksiyon dergisine konuşan Prof. Dr. Ferhat Kentel, Türkiye’de şu anda totaliter ülkelere benzer bir sürecin yaşandığını söyledi.

AKP’nin devletleştiğini, AKP'li gibi görünen bir takım insanların da devletin insanları olduğunu anlatan Kentel,

“Ele geçirilen devletin de aslında kafalarındaki o İslami toplum ne ise o olduğunu zannediyorlar ama yanılıyorlar. Devlete tamamen biat etmiş, değiştirmenin zaten gerek olmadığı, zaten iyi olan her şeyin şu anda olmakta olduğuna inanan bir yüzde 49,5’lik kesim var.” diyor. Kentel, “Ergenekon ya da otoriter devlet, AKP vasıtasıyla kendisini daha kanuni -hukuki değil- bir meşruiyet zeminine oturtuyor muhtemelen.” ifadelerini kullanıyor. 

Prof. Dr. Ferhat Kentel’in Cemal A. Kalyoncu’ya verdiği röportajdan bazı bölümler şöyle: 

-1 Kasım sonrası toplumun ruh hâlini konuşalım. Yüzde 49,5 nasıl düşünüyor, yüzde 50,5 ne hâlde? 

Toplum büyük ölçüde kutuplaştığı için, bu hâl insanlara huzur vermiyor. Yani güvensizlik hâkim. Kutuplaşmanın kendisi de sakız oldu hepimizin dilinde. Korkulardan ve büyük ölçüde kendine ve başkalarına olan güvensizlikten kaynaklanan bir süreç. Büyük ölçüde devletin veya iktidar yapılarının, hükmedenlerin yönetebilmek için toplumdaki farklılıkları kullanması buna sebep oluyor.

Toplumda, sürekli, her bakımdan farklı boyutlarda tekrarlanan bir cemaatleşme, güvensizlik ve korku üretiyor. İnsanlar kamusal alanlar dışında özel hayatlarında çok fazla konuşamıyorlar, ne oluyor ne bitiyor diye. Çünkü karşısındaki insanın rakip başka bir siyasal aidiyetten veya başka bir düşünceden olacağından endişe ediyorlar. Dolayısıyla gündelik ilişkilerini bozmamak için de konuşmamayı tercih ediyorlar.

Bu, bir yandan iyi bir şey aslında, toplumsal hayatın ahengini bozmamak için. Ama aklımızın bir kenarında sürekli var. Bir yandan da sosyal medyaya, medyaya baktığımız zaman hiç kimse kendi düşüncesinin yansıdığını göremiyor. Büyük ölçüde bir tekelleşme var. İşte hükümetin, devletin -burada hükümetle devlet lafını artık bir arada kullanmak lazım- kurmuş olduğu büyük total medya yapısı, devlet gibi düşünmeyenlerin fikirlerini ifade etme imkânını büyük ölçüde marjinalize etti.

Bu imkânı sıfıra indirmemiş olsa bile büyük ölçüde zayıflattı. İnsanın bir memlekette yaşarken kendisini iyi hissedebilmesi için kabaca, görüşlerinin, duygularının kamusal alanda bir şekilde yansıdığını görmesi lazım. Siyasal partiler de böyle değil midir? Düşünceme en yakın bir siyasal partinin Meclis’e girmesini istiyorum. Ama siz mesela baraj koyuyorsunuz. Baraj koyunca memlekete istikrar getirdiğinizi mi zannediyorsunuz? Medyada duygularıma tercüman olacak birtakım insanları, görüşleri falan bulamıyorsam bir süre sonra ben aslında bir yoksunluk duygusu yaşıyorum. Bu yoksunluk duygusu da sürekli bir huzursuzluk veriyor. Şu anki hâl böyle bir şey. 

-Bu kutuplaştırıcı dili siz ne zaman fark ettiniz? 

Onu çok sık düşünüyorum. Acaba geçmişten gelip görmediğimiz bir şeyler var mı diye? Muhtemelen geçmişte daha yumuşaktı bunlar. Veya bazı gelişmeleri ‘siyaseten’ diye yorumluyorduk. Referandumda yüzde 58 onay aldı aslında bu hükümet. Boykot eden Kürtleri de düşünürsek bayağı bir kabul ediş vardı. AKP’nin referandum sonrası hızla sertleşmesi veya tekçileşmesi politikasında sanki o yüzde 58’den ziyade çekirdek kitlesinin güvenini ön plana çıkarmak gibi bir plan uygulandı. Bütün o çılgın projelerin ilan edildiği 2011’de inanılmaz kibirli, ‘her şeyi ben yaparım’ diyen dil o zamanlar ortaya çıktı. 

-Bir medya organına, Anayasa’ya rağmen, Türkiye’nin gözü önünde el konuldu. Ve buna, sizin ‘organik aydın’ dediğiniz kesimlerden çok tepki gelmedi. Bunlar belki de yüzde 49’a demokrat adımlar gibi geliyor. Antidemokratik olduğu açık ortada iken o kitle bunu nasıl göremiyor? 

Bunun iki yolu var galiba. Güç sahipleri her zaman için gündem belirleme, yani zihniyetleri manipüle etme kapasitesine sahiptir. İkna, rıza vs… Bu tam da medya vasıtasıyla sağlanır. Son seçimleri düşünün.

Kamusal alana bakın. Kim, ne kadar, hangi mesajı duyuyordu? Duyulan mesaj esas olarak AKP mesajı idi. Bunlar biraz inandırma teknikleri. Yani inanmak ve inandırmak. İnanmak kendi kendimize yaptığımız bir şey değil. Etrafımızdan gelen mesajlarla olan bir şey.

Dolayısıyla bir partinin, bir devletin yapmış olduğu, sürdürdüğü kampanyalar da benzer bir etki yapıyor. Sürekli tekrarladığınız zaman inanıyorsunuz. Başka alternatif yok ki! Kenan Evren’in anayasasına bile yüzde 92 ile oy verdi bu millet. ‘Ama şiddetin önünü aldı’ falan derken, istikrar arayan muhafazakâr tarafımızı tatmin etti.

İyi de bir çok insan asıldı o dönemde. Baskının haddi hesabı yoktu. ‘Başka çaren yok. Ya ben ya kaos’ diyordu aslında Evren bize. Benzer sözleri şimdi de duymuyor muyuz? Dolayısıyla devletin, iktidarın, güçlerin ikna edebilme kapasitelerinin sınırı yok. Devlet, hükümet, parti örgütü, bütün yan gongolar, devlete yakın sivil toplum kuruluşları, medya falan düşündüğünüz zaman ben neye inanacağım? İşte korkuyla karışık inanıyorum buna. İnanma, çok daha karışık, çok daha farklı katmanları olan bir şey.

Bu bence işin birinci kısmı. Yani devletin ikna, inandırma teknolojilerine sahipliği ile ilgili bir şey. İkinci kısım ise toplumun cemaatleşmesi, kutuplaşması. Buna rağmen ancak yüzde 50’sini ikna edebildi. Hâlâ ikna edilememiş yüzde 50’lik bir kesim var. 

Okunma Sayısı: 2285
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    7.12.2015 21:58:02

    28 ŞUBAT'ın DİN SÖYLEMLİ DÖNEMİ BUGÜN.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı