Yazarımız Abdil Yıldırım geçirdiği hastalık için “Başımıza gelen musîbetlere hikmet dürbünüyle bakmalıyız.” dedi.
Yakın zamanda bir by-pass ameliyatı geçirdiniz, bu durum sizi nasıl etkiledi?
Görünüşte bünyesi sağlam, fazla kiloları olmayan ve bir kalp hastalığı riskinden uzak bir halim vardır. Ama son günlerde yürürken biraz tıkanma hissettiğim için bir kardiyoloji doktoruna görünmek istedim. Hastaneye başvurdum. Yapılan efor testinden sonra doktorum, acilen bir anjiyo olmam gerektiğini söyledi. Ben yine rutin bir işlem diye düşündüm. Anjiyo oldum. İşte o sırada durumun ciddî olduğu anlaşıldı. Kalbe giden üç damarımın yüzde doksan oranında tıkalı olduğu ve acilen by-pass olmam gerektiği söylendi.
Tabi önce bir şaşkınlık yaşıyorsunuz. Ondan sonra da kaderin hükmüne boyun bükerek kabulleniyorsunuz. Ama çok şükür, Risale-i Nur’dan aldığım derse binaen, hiç panik yaşamadan, “neden benim başıma geldi?” demeden, kadere rıza dairesinde ameliyat olmaya karar verdik. Bu ameliyat hayatımda önemli bir değişikliğe yol açmadı. Belki çevremdekiler benden çok etkilendi. Ama hamdolsun her şey kaderin çizdiği yolda ve yolunda devam ediyor.
Hastanede yattığınız süreçte neler hissettiniz, ahireti hatırlamak size teselli verdi mi?
Bu sorunuz bana Yavuz Sultan Selim’in Hasan Can’a verdiği cevabı hatırlattı. Hani Yavuz, Şirpençe has- talığından hayatının son demlerini yaşamaktadır. Başından hiç ayrılmayan Hasan Can’a der ki,” Hasan Can nasıl görünüyorum?” Hasan Can da; “Sultanım Allah bilir, ama Cenâb-ı Hakk’a kavuşmak zamanıdır,” deyince, Yavuz şu cevabı verir: “Hasan Can, bunca zamandır sen bizi kiminle sanırsın?
Elhamdülillah, hayatımızın her anında ahireti hatırlıyoruz. Sadece hasta olduğumuz veya öleceğimizi düşündüğümüz zaman değil. Zaten her hasta olan ölecek diye bir şey yok. Nice sağlam insanlar vardır ki, hasta arkadaşını ziyaret etmiş, fakat hasta arkadaşı onun cenazesine katılmıştır. “Ecel birdir, tegayyür etmez” hakikati, hayatımızın rehberi olduktan sonra, hiçbir hastalık ve musîbet, hayatımızı etkilemez.
Hastanede yattığım süreçte, insanların hasta olduktan sonra daha fazla Allah’ı ve ahireti hatırladıklarını müşahade ettim. Normal zamanda dinî konulara pek de ilgi göstermeyen insanların, hastalık vesilesiyle daha ziyade dine yöneldiklerini, Allah lâfzını daha çok anar olduklarını gördüm. Dolayısıyla hastalığın hikmetlerinden birisinin de, insanın aczini anlayarak, Rabbini daha iyi tanımasına vesile olduğunu hakkalyakin olarak görmüş oldum.
Hastalıklara ve musîbetlere nasıl bakmalıyız?
Başımıza gelen musîbetlere, hastalıklara ve bize şer gibi görünen her şeye, iman gözüyle, hikmet dürbünüyle bakmalıyız. Nice şer gibi gördüğümüz işlerde, nice hayırlar vardır. Bir şey ya bizzat güzeldir ya da netice itibarıyla güzeldir. Bize bu bakış açısını kazandıran, Risale-i Nur ve Bediüzzaman Hazretleri’dir. Bu eserleri tanımak, böyle bir cemaate mensup olmak herkes için bir nimet..
Hastalığım süresince cemaatimin duâlarını arkamda hissetmek, benim için en büyük bir nokta-i istinad olmuştur. Duâ eden herkese ben de mukabil duâlarımı takdim ediyor, böyle bir şahs-ı manevî ile birlikte olmayı nasip ettiği için Cenâb-ı Hakk’a şükrediyorum.
RÖPORTAJ: FETHİYE SONGÜL AKAY