Bediüzzaman'ı ziyaret etmiş olan ve geçen yıl (24 Ocak 2013) vefat eten 'Son Şahit'lerden Yusuf Okumuş'un, Said Nursi'yi ziyareti sebebiyle fişlendiği ortaya çıktı. Yusuf Okumuş'un oğlu Kasım Okumuş'un facebook'ta paylaştığı belgeye göre Yusuf Okumuş, İstanbul Sirkeci'deki Akşehir Palas Otelinde Bediüzzaman'ı ziyarete gittiği için hakkında belge düzenlenmiş.
T.C. Rize Emniyet Müdürlüğü, Kısım 1. Şefliği, sayı: 292 numarası ile İçişleri Bakanlığına yazılan belge şöyle:
"1- İstanbul'da Sirkeci Akşehir Palas otelindeki ikametgahında ziyaret ettiği bildirilen İlimizin Çayeli ilçesi halkından Mustafa oğlu Yusuf Okumuş adındaki şahıs hakkında yaptırılan tahkikatta:
Adı geçen Çayeli ilçesinin Kaptanpaşa Bucağına bağlı Yenice Köyü haklından olup o tarihten 5 sene evvel babası ile birlikte çalışmak üzere İstanbul ve İzmir illerine gittiği ve oralarda fırıncılıkla iştigal ettiği efradı ailesini köyü bulunan Yenice'deki amcasının yanına bıraktığı ve halen orada ikamet ettiği anlaşılmıştır.
Mezkur şahsın şimdiye kadar tarilatla bir alakası bulunmamakla beraber başka bir fenalığı da olmadığı mali durumunun orta derecede olduğu anlaşılmıştır.
2- 24/3/952 gün ve Em.Ş.1.206 sayılı yazımıza ek olarak İçişleri Bakanlığına arzedilmiş, gereği için İstanbul Valiliğine yazılmıştır. 22/4/952
Vali V. Münir Alkan"
Barla'da Bediüzzaman'ı ziyaret edip duasını alan Yusuf Okumuş, (Dehri Yusuf Hoca) Risale-i Nur eserlerini tanımasını Yeni Asya'ya şöyle anlatmıştı:
"Bunca okumama rağmen, içimde bir boşluk hissediyordum. Sürekli intisap edeceğim bir ‘şeyh’ arıyordum. Bunun için tavsiye üzerine çok ile, ilçeye gittim, şeyh aradım. Ama tatmin olacağım bir isme rastlamadım. Sonra bir gün İstanbul’dayken Beyazıt Camii’nde namaz kıldıktan sonra yürümeye başladım. Derken, tanımadığım biri arkamdan bana dokunarak, “Kardeşim, senin aradığın Risâle-i Nurdur, onları oku” dedi. Tabiî ben şaşırdım. Beni tanımayan birisi bunu nasıl söyler diye düşündüm. (...) Hayret ettim. “Risâle-i Nur nedir?” diye sordum. Kısaca anlattı. “Peki” dedim, “Ben İzmir’e gidiyorum (O zaman rahmetli babam İzmir’de oturuyordu) orada da var mı bu eserler?” “Var” dedi ve eserleri temin edebileceğim bir kitapçı adresi verdi. (Tilkilik Caddesi’nde bir kitabevinin adresini verdi.) İzmir’e gittim ve verilen adreste Risâleleri buldum, aldım.
İlk olarak “El Hüccetü’z-Zehra” isimli bir eseri almıştım. Şevkle okumaya başladım. Sonra Ankara’ya gittim, orada “Et-Balık Kurumu”nda çalışmaya başladım. Risâleleri okumaya devam ettikçe içimde Üstad’ı ziyaret arzusu doğdu. (...) Burdur, Eğirdir üzerinden Barla’ya gittik. Tabiî o zamanlar Üstadı ziyaret çok sıkı kontrol altındaydı, izin yoktu. Biz Barla’ya giderken iki jandarma sürekli bizi takip etti. (...) Biz gittik, Üstadın evinin kapısını çaldık. Rahmetli Zübeyir Ağabey bizi kapıda karşıladı. Meramımızı anlattık. “Üstad ziyaretçi kabul etmiyor, ama ben yine de bir sorayım” dedi ve biraz sonra gülümseyerek yanımıza geldi. Üstadın odasına girdik, bizi kabul etti. Şu anda o ziyaret ânı gözümün önünde... Ama biz Üstada bakmaya bile hicap ederdik. Üstadı yatakta oturur vaziyette gördük. Üzerinde cübbe vardı. Bize bir 10 dakika nasihat etti. Ben de daha önce ‘Gençlik Rehberi’ni eskimez yazı ile yazmış ve yanımda götürmüştüm. Orada Üstada takdim ettim. Aldı ve ‘Maşallah’ diyerek sonuna bir duâ yazdı. “Bu risâleyi yazan Yusuf Okumuş’u Cennetü’l-Firdevs’e nail eyle’ mânâsında bir duâ idi."
MERHUM YUSUF OKUMUŞ İLE YAPILAN RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Haber Merkezi