Araştırmacı Yazar-Sosyolog Müfid Yüksel, Siyasal İslâmcıların Said Nursî’nin ‘müsbet hareket’ prensibine uzak durarak Türkiye’yi ve İslâm coğrafyasını büyük bir fırsattan mahrum ettiğini söyledi.
Başta Ortadoğu olmak üzere İslâm Coğrafyası üzerinde yaşanan şiddet ve vahşet olayları günden güne artarken, İslâm Dünyası’nın bediüzzaman’ın ‘Müsbet Hareket Metodu’na olan ihtiyacı iyice gün yüzüne çıkıyor.
İslâm Coğrafyasındaki yaşanan şiddet olaylarını değerlendiren araştırmacı Yazar-sosyolog Müfid Yüksel, İslâm Dünyasının Bediüzzaman’dan uzak durarak büyük bir fırsatı kaçırdığını söyledi. Bediüzzaman’ın ‘Müsbet Hareket’ metodunun çok uzun soluklu bir proje olduğunu belirten Yüksel, Türkiye’deki İslâmcıların Bediüzzaman’ı anlamak istemediklerini ve ondan uzak durduklarını belirtti.
Müsbet hareket yerine haricî-tekfirci anlayış benimsendi
Kürtçülerin ve İslâmcıların, Bediüzzaman’ın müsbet hareket metodunu, pazifizm, uzlaşmacılık şeklinde tercüme ettiklerini belirten Yüksel, “Bu yüzden Bediüzzaman’a karşı uzak durdular, soğuk durdular. soğuk durdukları gibi, Bediüzzaman’ın bu metoduna yönelik sürekli eleştiri getirdiler. Bunun yerine Arap âleminden gelen o ideolojik selefilik ve o ideolojik selefiliğin getirdiği o şiddet anlayışını tevarüs ettiler, aldılar” dedi.
İdeolojik selefiliği; “Bir taraftan, eski selefi Vahhabi anlayışın, hatta ‘Harici, tekfirci’ anlayışın etkisi, diğer taraftan soğuk savaş ideolojilerinin o sertlik ve ideolojik şiddet anlayışının etkisinin bileşkesinden oluşmuş bir anlayıştır” diye tanımlayan Yüksel, bu anlayışın 1960’lı yılların başlarından itibaren Salih Özcan tarafından türkiye’ye ithal edildiğini belirtti.
Bediüzzaman’dan Hep uzak durdular
İdeolojik selefi anlayışın Türkiye’ye girmesiyle birlikte siyasal İslâmcıların Bediüzzaman’dan uzak durduğunu hatırlatan Yüksel, şu şekilde devam etti: “İslâmcılar Bediüzzaman’ın o müsbet hareket metodunu; pasifizm, küfür rejimiyle uzlaşmak veya küfür rejiminin karşısında yeterince tavır alamamak şeklinde anladılar. bu anlayışla insanları Bediüzzaman’dan mahrum edip, ondan uzaklaştırdılar. Böylece Türkiye’de dini hareketlerin Bediüzzaman’dan uzak kalmasını sağladılar. bunun neticesinde de bugün IŞİD gibi bir örgüt Türkiye’den çok fazla militan bulabiliyor. Dolayısıyla siyasal İslamcıların bunu görememeleri, müsbet hareket metodunu dışlamaları İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu duruma sürüklenmesine sebep oldu.”
Bediüzzaman’ın ilk hedefi: İman kalesini tahkim etmekti
Bediüzzaman’ın uzak görüşlü bir şahıs olduğunu belirten Yüksel, “Bediüzzaman 40 sene sonra 50 sene sonra, 60 sene, 100 sene sonrasının hesabını yaparak hareket ediyordu. Yani yapacağı şeyleri İslam’ın lehine olsun, aleyhine olmasın istiyordu. Buna göre Bediüzzaman, önce çok sağlam bir iman müstahdemi anlamında bir temel atma gayreti içine girdi. Çünkü o temel bile artık tahrip edilmişti. O temel üzerine inşacı bir özelliği vardı” diye konuştu.
Devrimci anlayışla olmadı: Müsbet hareket benimsenmeli
Bediüzzaman’ın Müsbet Hareket metoduna da açıklık getiren Yüksel, Müslümanların bütün güçlerini kaybettiği, bütün kalelerini kaybettiği bir dönemde Bediüzzaman’ın elde kalan tek kale olan iman kalesini tahkim etmeye gayret ettiğini söyledi. Bediüzzaman’ın yaşadığı dönemde, Milletin imanını ciddi bir tehdit altında olduğunu görerek, sert ve anlamsız hareketlerin o kaleyi de tahrip edeceği düşüncesiyle hareket ettiğini belirten Yüksel, sözlerini şöyle tamamladı: “İşte Müsbet hareket metodu önce o iman kalesini inşası, onun üzerine diğer şeylerin binası demektir. Zaten temel olmadan hiçbir şey olmaz. Bediüzzaman bir temel atıyor. Bu temel Bediüzzaman zamanında tamamlanabilir veya tamamlanamaz, bir insanın hayatıyla sınırlı değil bu tür şeyler. Batıda bile uzun vadeli 100–150 senelik stratejiler, projeler yaptılar ve meyvelerini bugün topluyorlar. Bediüzzaman’ın illa meyvesini kendi hayatında alması şart değil. Fakat İslamcılar ise 3–5 sene zarfında devrim yapıp her şeyi değiştirecekleri kanısında. Bunların yanılgısı bu oldu. Bu tabi büyük bir yıkıma sebep oldu. İşte İslamcıların bu anlayışı yüzünden 40 yıldır biz bir meyve alamadık.”
Gökhan Yılmaz / @MGokhanYlmz
Haber Merkezi