Binlerce kişinin öldüğü 17 Ağustos sabahının üzerinden tam 17 yıl geçti. Yaşanan can kayıplarının ardından yıllar geçmesine rağmen hafızalardan silinmeyen anlar tarihe Türkiye’nin en acı sabahı olarak geçti.
17 Ağustos depremin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen yaşananlar hafızalardan silinmiyor. Türkiye’nin en acı sabahlarından birisi olarak tarihe geçen 17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saat ile 03:02’de gerçekleşen Kocaeli Gölcük merkezli deprem büyük çapta hasara ve can kaybına sebep olmuştu. Resmi verilere göre 7,5 büyüklüğünde gerçekleşen depremde 17 bin 480 vatandaşımız vefaat etmişti. 23 bin 781 yaralının tedaviye alındığı ve 505 kişinin sakat kaldığı depremin korkusu günümüzde de devam ediyor.
Tehlike büyük, tedbirler küçük
Uzmanlar kentlerin depreme hazır olmadığını vurguluyor ve her 10 konuttan sadece 4’ü deprem sigortalı olduğunu belirtiyor. Türkiye’deki 17 milyon 661 bin 690 konuttan sadece yüzde 42,10’unun Zorunlu Deprem Sigortası bulunduğunu açıklayan Doğal Afet Sigortaları Kurumu Başkanı Murat Kayacı, “tehlike büyük önlem ve tedbirler küçük” uyarısında bulundu. Çalışmalarını ‘Depreme hazır bir Türkiye’ için hayata geçirmeyi hedeflediklerini aktaran Kayacı, “Başlıca hedefimiz, depreme hazırlıklı olma ve sigortalılık bilincini artırarak sistemimizdeki konutların tamamını zorunlu deprem sigortası güvencesi altına almak.” dedi.
Şehirler depreme hazır değil
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından yapılan açıklamada, Marmara depreminin üzerinden 17 yıl geçmiş olmasına rağmen İstanbul başta olmak üzere, kentlerin depreme hazır olmadığı belirtildi. Şube Başkanı Gürkan Erdoğan, depreme dayanıksız yapıların sayısının korkutucu düzeyde fazla olduğunu vurguladı. Erdoğan, “Ülke topraklarının yüzde 66’sının 1’inci ve 2’nci derecede deprem bölgesinde yer alıyor. Ülke nüfusunun yüzde 70’i ve büyük sanayi tesislerinin ise yüzde 75’inin deprem tehlikesi altında. Sorun bir doğa olayı olan depremin kendisinde değil, depreme dayanıklı yapı üretilmemiş olmasında yatmaktadır. Gerekli önlemleri almamaktan ya da denetimsizlikten kaynaklanan olumsuzlukları kader olarak değerlendirmemek gerekir. Bunun yerine mühendislik bilimine uyun hareket edilmeli, deprem büyüklükleri dikkate alınarak yapı üretim yerleri ve yapı üretim süreci bilime ve bilgiye dayalı olarak yönetilmelidir” dedi.
Yerli yersiz her yere gökdelen dikiliyor!
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe İstanbul’da dolgu alanları ve dere yataklarının imara açıldığını, yerli yersiz yerlere alışveriş merkezleri ve gökdelenler yapıldığını belirtti ve tehlikeye dikkat çekti. Gökçe, “Mühendislik bilgisi dikkate alınarak üretilen yapılar, depremlerde bir afet yaratmazlar. Ülkemizde bulunan yapı stokumuzun büyük bir kısmı, 6 ve 6.5 büyüklüğünde bir depremde önemli ölçüde hasar görmektedir. Biliyoruz ki biz 17 Ağustos’ta yaşamış olduğumuz deprem, yapılarımızın yüzde 6’sının yerle bir olmasına, yüzde 7’sinin ağır hasar görmesine, yüzde 12’sinin de orta hasar görerek, oturulamaz duruma geldiğini gördük. Bunun anlamı şudur; yapılarımızın yüzde 25’i, yaşanacak bir depremde devre dışı kalacaktır. Yani oturulamaz bir duruma gelecektir. İstanbul ve çevremizdeki illerde de yaşanacak olan bir depremde yapılarımızın en az yüzde 25’i devre dışı kalacak, en az 2 milyon insan evsiz kalacak. Bu insanların toplanacakları boş alanlara ihtiyaç var. Çadır kurulacak boş olanlara ihtiyaç var. İstanbul’da en az 50 bin binanın, birim konut demiyorum. 50 bin binanın önemli ölçüde hasar göreceğini, depremin büyüklüğüne ve ivmesine bağlı olarak, gece veya gündüz olmasına bağlı olarak, yönüne bağlı olarak da, 50 binle 150 bin arasında ölüm ortaya çıkaracağını, bugüne kadar yapılan çalışmalar ortaya koyuyor.” değerlendirmesinde bulundu.
17 Ağustos’tan ders alınmadı
İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı H. Çağdaş Kaya, “Kentsel dönüşümler dışında deprem kaygısını giderecek adımlar atılmadığını ifade etti. Kaya, yapı üretim sürecindeki eksiklikleri, ülkenin kentleşme ile ilgili politikaları, afete hazırlık konusu gibi geniş yelpazede ortaya çıkan yetersizliklerin gözler önüne serildiğini söyledi. 17 Ağustos’tan ders çıkarılmadığının 2011 yılında Van’da yaşanan depremlerle ortaya çıktığını söyleyen Kaya, depremin unutulmaması ve duyarlılığın arttırılması için kitlesel eylemler, etkinlikler yaptıklarını dile getirdi. Denetimsizliğin çok fazla olduğunu vurgulayan Kaya, “Ancak son yıllarda iktidarın mesleğimizi ilgilendiren konularda yaptığı değişikliklerle; meslek odalarının üyeleriyle olan ilişkileri zayıflatılmıştır. Mevzuat ve uygulamaya ilişkin yapılan değişiklikler, yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum etmiştir” dedi.
Suçlular cezalandırıldı mı?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Gölcüklü depremzedelerin müteahhitlere açtığı davanın reddedilmesini ‘adil yargılama hakkının ihlali’ olarak değerlendirdi ve Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etti. Gölcük’te yaşayan 20 vatandaş tarafından 4 Mayıs 2000 tarihinde, konutların yapında standartlara uyulmadığı ve kullanılan malzemenin kalitesiz olduğunu gerekçesi ile inşaat şirketlerine maddi-manevi tazminat davası açılmıştı. Strasbourg mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesini (adil yargılama) göz önünde bulundurarak, Yargıtay’ın farklı dairelerinin benzer davalarda farklı kararlar vermesi sebebiyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile şikayetçilerin tazminat talebini kabul etti. Türkiye’yi her bir başvuran için 4 bin 500’er Euro olmak üzere toplamda 90 bin Euro ödemeye mahkum etti.
Fransa uyardı!
Fransız Le Figaro gazetesi Marmara Denizi altında kurulan gözlem ekibinde rol alan Fransız bilim adamları ve onların 6 aylık bulgularının yayınladığı rapora yer verdi. Uzmanlar iki fay hattının burun buruna olduğunu ve hareket etmediğini, ancak ilk hareketlilikte 2 metreye kadar kayma yaşanabileceğini ve bunun da Richter ölçeğine göre 7 ila 8 büyüklüğünde bir depreme yol açacağını söylediler.
N. Nur Ener / İstanbul