Barla’nın her yanı mübarek, her yanı nurlu. İnsanlar ellerinde cevşeniyle, risalesiyle sokaklarda yürürken sen de Üstadın, talebelerini kafanda canlandırabilirsin. Sanki 28. Söz Cennet Bahçesi’nde yeni yazılmış gibi, sen de okuyabilirsin.
Gençler, sene içinde biraz para biriktirin, çok özel bir seyahate çıkmak isteyebilirsiniz Bu yazıyı okuyunca… :)
Isparta iline bağlı Barla Nahiyesi’nin mânen parlaması Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ni misafir etmesiyle başlamıştır. Sonrasında bu küçük yer Nur menziline dönüşecek, zamanla Risale-i Nur’la özdeşleşecektir. Çünkü Bediüzzaman’ın, “Ücra bir köşede, mahrumiyetler, kimsesizlik ve gurbet hayatı içinde kendi kendine ölür gider” düşüncesiyle sürüldüğü dağlar arasındaki bu köyde, Risale-i Nur’un has talebeleriyle Külliyatın dörtte üçünü tamamlanmıştır.
Haydi, bu şirin köyü mânen birlikte gezelim. İlk başta adını 28. Söz 'Cennet Bahsi’nden alan 'Cennet Bahçesi’ne gidelim. Merdivenlerden inip çeşit çeşit meyve ağaçlarının altından geçelim. Bir sürü oturacak yer var aşağılarda, çünkü insanlar buraya gelince bir ders yapmak, okuma yapmak isteyebiliyor veya yorulan soluklanıyor. Bu banklardan birine oturalım, serin esen rüzgâr eşliğinde tefekkürün doruklarına ulaşalım. "(Risale-i Nur'dan) 28. Söz" burada okunabilir meselâ, Üstad Bediüzzaman ve talebeleri hayalen oradaymışçasına, onlardan dinlermişçesine...
Haydi, kalk gidiyoruz, gezecek 'Nur menzili' çok. Gözleme yapan teyzelerin, şifalı bitki satan amcaların arasından geçerek Üstadın evine ve 'Ulu Çınar’ın yanına varalım. Esen rüzgârı bir de Çınar’ın yapraklarından dinleyelim, çeşmeden akan suyun sesiyle beraber... Çeşmeden ab-ı hayat olan suyumuzu da içelim. Çınar’ın altındaki banka otur bakalım, şimdi kaldır kafanı, Üstadın geceler boyu ibadet ettiği o küçücük tahta tefekkürgâhının yaklaşık 450 yıllık dev Çınar tarafından nasıl sarmalandığını göreceksin. Bu çınar için Üstad şöyle diyor: “Ehl-i hükümet gelerek, ‘Eğer razı olursan şu ağacı keseceğiz, sana da 10 bin altın vereceğiz; bu parayı Risâle-i Nur’un hizmetine sarf edersin’ deseler, vallahi razı olmam.” (Son Şahitler 1. Cild s. 409)
Ayrıca Üstad 20 yıl sonra Barla’ya döndüğünde bu ağaca sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve “Cennet ağacı olsun diye duâ ettim” diyor.
Hemen oradaki evine giriyoruz. 1926–1934 yılları arasında ikamet ettiği bu ev, şimdi gelenin gidenin ders yaptığı bir medrese-i nuriye. “Risale-i Nur okumak benimle on defa görüşmekten daha kârlıdır” diyen Üstadını dinleyen herkes bir köşede Risalesini okuyor. İki odalı bu mütevazı ev ve bitişiğindeki Yokuşbaşı Camii de önemli birer Nur menzili. Muhacir Hafız Ahmet Ağabey bu camide uzun yıllar imamlık yapmış ve Üstad Barla’ya sürgün edildiğinde bu evde kalmış.
Karşımızda uzunca bir merdiven ve sonunda Hacı Mehmet Tevfik Öztürk (Hacı Enver) Ağabey’in Üstada “Geldiğinde kalırsın” dediği ev var. Üstad 1953’ten sonraki gelişlerinde bu evde kalmış. Göle hâkim manzarasıyla bu evin içi de dışı da o kadar güzel ki. Belki de o günkü şartlarda Barla’nın en güzel evidir. Önünde başta kocaman bir dut ağacı olmak üzere envai çeşit ağaç var. Bayram Yüksel Ağabey bu evde geçen bir hatırasını şöyle anlatır: “Bir gün bulaşık yıkıyordum, Üstadımız da balkonda okuyordu. Aramızda on beş metre kadar mesafe vardı. İçimden dedim. ‘Bu Barla çok mahrumiyetli bir yer, mübarek Üstad geldiği zaman burada duruyor. Hâlbuki Isparta daha güzel, her şey mükemmel ve Isparta’da hem talebe çok, hem hizmet geniş, vasıta filan da bol’ diye içimden böyle konuştum. Üstad beni çağırdı. ‘Gel evlâdım Bayram’ dedi. ‘Evlâdım sen burayı kerih görme, burası çok mühim, cidden çok mühim, burası ileride nurlanacak inşaallah’ dedi.” (Son Şahitler, c. 3, s. 74–75)
Evden çıkıp yokuşu tırmanmaya devam edersen karşına çıkan cami 1376’da inşa edilen Çeşnigir Sinan Paşa Camii olacak.
Şimdi de 1930’da Üstadın talebeleriyle beraber tamir ettiği ve 4 sene fahri imamlık yaptığı 'Mus Mescidi’nin yolunu tutalım. Küçücük bir mescid kendisi. Arapça ezan ve kametin yasak olduğu sıralarda burada imam olan Üstad, ezan ve kameti Arapça asıllarına bağlı olarak icra ettirir. 1933 yılının bir Cuma gecesi nahiye müdürü, Üstadın hemşehrisi olan Şebab isimli zatın bu mescide namaz kılmaya gittiğini görünce tesbihat sırasında apar topar yakalatıp karakola getirtmiş. Üstad da bu duruma çok içerlemiştir. Bu olay üzerine 28. Mektubun '4. Mesele’si yazılmıştır, bu provokatif eyleme dairdir. 1934’te bu mescidin kapısına mühür vurulur. Daha sonra Üstad Eskişehir hapsindeyken tamamen yıkılır. 2005 yılında ise bu mübarek mescid tekrar inşa edilir.
Nur menzillerinden birisi de şüphesiz Çam Dağı. Çam Dağı’nda Üstadın ünsiyet ettiği iki ağaçtan biri olan Çam Ağacı kesilmiş ve boylu boyunca yerde yatmakta. Ağacın yerine, tırmanıp etrafı rahatlıkla temaşa edebileceğimiz bir kule inşa edilmiş. 'Katran Ağacı' da aynen Çam Ağacı gibi 2000 yılında kesilmiş, fakat o ağaç dağdan aşağı yuvarlandığı için yerini bilen yok. 17. Söz’ün '2. Makamı’nda geçen Karakavak Ağacı ve yanından akan buz gibi suyu da tefekkür edilmeyi bekliyor. Kesin gidilmeli ve orada da özel okuma yapılmalı. 11. Söz’ün gölgesinde yazıldığı bir ağaç var, ama bayağı yüksekte. Gerçi ona da yol yapılmış, yürümek isteyen oraya da çıkabiliyor, ama 1 saatlik tırmanışı göze almak gerekiyor. Yol üstünde bir dereyi geçiyorsun ki, orası da soluklanmak için bire bir. Serin serin esen rüzgârla ferahlarken gürül gürül suyun sesinden yanındaki arkadaşını duyamazsan hiç şaşırma.
Barla’nın her yanı mübarek, her yanı nurlu. İnsanlar ellerinde Cevşeniyle, Risalesiyle sokaklarda yürürken sen de Üstadın, talebelerini kafanda canlandırabilirsin. Sanki 28. Söz Cennet Bahçesi’nde yeni yazılmış gibi, 11. Söz dağdaki o ağacın gölgesinde okunuyor gibi sen de okuyabilir, o havayı sen de iliklerine kadar hissedebilirsin. Eğirdir Gölü’ne nazır bu nurlu atmosfer dimağına kazınmıştır çoktan, buradan ayrılırken bunu daha çok hissedeceksin. Sızlayacak çünkü için. Gönlün daha çok kalmayı arzulayacak burada. Dostundan ayrılır gibi bir hüzün bu. Yine isteyeceksin gelmeyi, duânda artık bu istek de yer edecek. “Ah mümkün olsa” diyeceksin, “Mümkün olsa kalacaktım, bir ömür boyu Barla’da…”
GEZİ: MERVE YAVUZ
Isparta - Barla Notları...