12 Eylül darbesi; günümüz gençleri ve orta yaşlılarının pek bilmediği ve bizim yaşındakilerin yaşadığı korkunç olayların final günüdür.
Terör, kaos, sağlanamayan güvenlik, sağ-sol kavgası, Alevî-Sunni çatışması, boykotlar, grevler, yürüyüşler, mitingler...
OHAL, sıkı yönetim ve alınan tüm tedbirlerlere rağmen sağlanamayan güvenlik ve huzur. “Kıvamına gelmesi...” için bekleyen azınlık, “Allah’ın kulu” olduğunu unutup; “Emir kuluyuz” ve “emirlere uyuyoruz” bahanesiyle kıvama gelmesi için çaba gösteren çoğunluk. Hani “ölümü gösterip sıtmaya” razı etme misali 12 Eylül darbesi de işte böyle bir şey.
Önüne geçilemeyen olaylar, artan terör, olgun ve uygun zaman: 1980 yılı 12 Eylül Cuma sabahı beklenen “kıvam” oluşmuş ve darbe gerçekleşmişti. Ordunun devlet yönetimine el koyması, sivil iktidarın görevden uzaklaştırılması, partilerin kapatılması ve siyasi yasaklar. Ne değişmişti de verdiğimiz vergilerle maaşlarını alan güvenlik güçleri; huzuru bir gecede sağlamışlardı?
Darbe sonrası yapılanlan “biri sağdan biri soldan” denilerek idam edilenler. İşkenceler, ülkesini terk edenler, faili meçhüller... Darbeye zemin hazırlayan, yapan, yapılması için göz yuman ve “emir kuluyum” deyip darbeye katkı sunanlar.
Bunların cezasız kaldıklarını görmek bizi derinden üzmekte. Tek çare ve tesellimiz bunların ahirete görecekleri cezaya olan inancimizdir. Ey darbeyi yapanlar, zemin hazırlayanlar, alkış tutanlar, meyl edenler; bilin ki ölüm var. Mahkemeyi Kübra var.
Tövbe etmeden, kuldan helâllik almadan ölenlerin cehennemde cezalarını çekecekleri inancımız tamdır.