Her pazar günü Bediüzzaman Vakfı merkezinde buluştuğumuz arkadaşlarımızla, bu hafta bize anlatılan ders “Urfa ve Bediüzzaman Said Nursi” idi.
Tarihten günümüze Urfa pek çok tarihi olaya şahitlik etmiştir. Pek çok enbiyaya, evliyaya ve büyük zatlara ev sahipliği yapmıştır. Urfa deyince aklımıza Hz. İbrahim (a.s), Hz. Eyüp (a.s), Hz. Musa (a.s), Hz. İsa (a.s), Hz. Elyasa (a.s) gibi peygamberler geliyor, onların burada yaşadıkları rivayet ediliyor. Hatta peygamberlerden Hz. Eyüp Aleyhisselam’ın kabri şerifi burada olduğu bilinmektedir. Ayrıca evliullah olan Hayat el Harrani Hazretleri ve Hazreti Hüseyin Efendimizin torununu İmam Bakır Hazretleri gibi pek çok muhterem zatların bu topraklarda yaşadığı bilinmektedir.
Peki daha önce pek az bulunmuş olmasına rağmen, başka ülkelere kendisi davet edilmesine rağmen, Bediüzzaman Hazretleri neden özellikle Urfa’yı tercih etmiştir? Bu soruya bir cevap olabileceğini düşündüğümüz Risale-i Nur’dan, Emirdağ Lahikası’da geçen bir mektupla cevap arayalım. (E.L., s.189)
Üstad Hazretleri sohbetlerinde ve nasihatlerde sık sık ahiretten ve vasiyetinden bahseder. Yanında bulunan yakın talebeleri Üstad hazretlerinin son günleri olduğunu fark ederler. Üstad hayatının son günlerinde, hep Urfa taraflarına gideceğini belirtir. Üstat hasta olduğu için, talebeleri bu kararı çok benimsemezler. Üstad’ın talebeleri ikinci defa söyleyince işin ciddiyetine varırlar. 20 Mart 1960’da Isparta’dan Urfa’ya 25 saat sonunda ulaşırlar.
Bediüzzaman Urfa’ya varınca çok bitkin bir vaziyette idi. Daha sonra İpek Palas Otel’in, 27 numaralı odasına yerleşir. Anlaşılır ki, Bediüzzaman rüyasında Hz. İbrahim Aleyhisselam’ı görür. Hz. İbrahim rüyasında Bediüzzaman Hazretlerini Urfa’ya davet eder. Bediüzzaman’ın Urfa’ya geldiğini öğrenen emniyet güçleri baskı yaparak Bediüzzaman’ın Isparta’ya dönmesini istiyorlar. Bunun üzerine “Acayip, ben buraya ölmeye geldim belki de öleceğim” der. Emniyet güçleri baskıya devam eder. Bu baskıya direnç gösteren Urfa halkı kendi memleketlerinde Bediüzzaman Hazretlerini misafir etmek istemektedirler. Böylelikle Urfa halkı Bediüzzaman’a vefa gösterir ve onun hiç bir yere göndermek istemezler. Bediüzzaman’ın Urfa’ya geldiğini duyan Urfa halkı İpek Palas Otel’e Bediüzzaman’ı görmek için birbirleri ile adeta yarışırlar. Halen Şanlıurfa’da yaşı ilerlemiş insanlarda Bediüzzaman’ın hatıraları vardır. Bediüzzaman 23 Mart 1960’ta, sabaha karşı otelde vefat eder ve Dergah Camii avlusuna defnedilir.
Üstat, eserlerinde Urfa ile ilgili, “Ben çok evvel bekliyordum ki Urfa tarafından nurlara karşı kuvvetle eller sahip çıksın. Çünkü orası hem Arabistan’ın hem Şark’ın manevi merkezi hükmündedir. Nurlar oraya gelirse o üç memleketin intişarına vesile olur. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükürler ediyorum ki o havalinin dindarı, hamiyetkarı sahip çıkmaya başladılar” ifadeler kullanarak, Urfa’nın ve hizmetlerinin önemine dikkatleri çekmiştir. Bediüzzaman ve Urfa, dün olduğu gibi bugün de iman ve Kur’an hizmetlerinde in saflardadır. Kuvvetli eller bugün de layık hizmetleri ifaya çalışmaktadır.
Şimdilerde hizmette nasipli olan bütün Nur talebeleri, Bediüzzaman ve saff-ı evvel talebeleri, iman ve Kur’an hizmetlerini nasıl yapmışlarsa, bugün ve yarın da aynı hassasiyetle, nurları hiçbir şeye alet ve tabi yapmadan, sırf rıza-i İlahi için yapmaya devam edeceklerdir inşaallah. Bu vazife aynı zamanda nur talebeleri üzerine önemli bir sorumluluktur. Layık olmak dualarıyla..