02 Aralık 2012, Pazar
Yazar Hüseyin Tunç ile son eseri “Kayıp Renk” romanı üzerine...
104.4 Bizim Radyo’da hafta içi her gün saat 10.00-11.30 arasında yayın yapan Serender programında Feyza Çiğdem Tahmaz, “Kayıp Renk” romanının yazarı Hüseyin Tunç’u ağırladı. Program boyunca Hüseyin Tunç’un yeni çıkan romanı “Kayıp Renk” üzerinde tatlı, düşündürücü ve öğretici bir sohbet gerçekleşti.
Kitap nelerden mi bahsediyor?

Kayıp Renk romanında basit anlatımlardan güçlü çıkarımlara ulaşıyorsunuz. Meselâ Anadolu’nun küçük bir kasabasındaki çarpık yapılaşma ile dünya şehri İstanbul’un yağmalanmasını farklı bölüm ve ortamlarda sunarken, okumuşu okumamışı ile kimi zihniyet dünyalarının aynılığını görüyorsunuz. Zaman geçiyor, dünya değişiyor ama yağmalama içgüdüsü değişmiyor.
Bir başka örnek bankacılık sektöründen… Ömrü boyunca biriktirdiği parayı bankaya kaptıran atölye işçisi Osman ile büyük bir inşaat firması sahibinin kredi oyununa âlet olan Ufuk… Ufuk Osman’ın oğlu… Ufuk hayatını, kişiliğini şekillendiren en önemli iki olayı biliyor: Küçük yaşta kalbine değen neşter ve gözlerine değen bir çift göz. Ama üçüncü bir etken var ki, onun farkında değil. Babasının bankada kaybolan parası… Yıllar yılı gizli bir korku ve nefret olarak içinde taşıdığı bu düşünce yıllar sonra bir banka dolandırıcılığının içine çekiyor onu.
Bankalar güven müesseseleridir diye kutsallaştıranlara haykırıyor: Asıl yanlışlar buralarda oluyor!
Şık kıyafetler içinde güzel konuşan ciddî bankacıların iç dünyası hakkında ne biliyoruz peki? Banka müdürü Gürkan “Sürüngene döndük” diyerek belki de iş hayatında pek çok kimsenin teslim olduğu anomiden bir çıkış arıyor. Banka müşteri arasındaki maskeli ilişkiler ortaya dökülüyor.
Romanda bir özlem fısıltısı duyuluyor:
Küçük veya büyük menfaatler karşısında duruşunu bozmayacak sağlam karakterli insanlara ve kurallarını herkese âdil bir şekilde uygulayabilecek güçlü bir devlete duyulan özlem!
Can güvenliğinin olmadığı bir ülkede sadece etkisiz elemanlar güvendedir. Bunu “masumiyetin tadı” ifadesiyle ironikleştiriyor roman.
BANKACI, AMA ROMAN DA YAZIYOR
Albaraka Türk’ün Kurumsal Kredileri Müdürü Hüseyin Tunç’un üçüncü kitabı Kayıp Renk okuyucuyla buluştu. 2005 yılında başladığı yazarlık hayatına yedi yılda üç kitap sığdıran Hüseyin Tunç yazmaya devam edeceğini ifade ediyor. İlk kitabı “Biz Aslında Neyiz” tür olarak deneme, ikinci kitabı “Katılım Bankacılığı, Teorisi Felsefesi ve Türkiye Uygulaması” ise teknik bir kitap. Yazar rotasını romana çevirmiş olduğunu ve bundan sonra roman türünde yazmaya devam edeceğini söylüyor.
Toplumsal ve bireysel hayatta son otuz yıldır yaşanan değişimin sorgulandığı romanda olaylar birbirine eklenerek akıcı bir şekilde anlatılıyor. Kayıp Renk romanını okurken gündelik hayatımızın kayıt altına alındığını da anlıyorsunuz. Buradan iki sonuç çıkıyor: Birincisi, roman tarihsel bir işlev kazanıyor, ikincisi de basit olaylardan ciddî sonuçlar çıkarmak mümkün oluyor.
Meselâ romanın vurguladığı durumlardan birisi İstanbul’un mimarî yapısındaki düzensizlik… Bu konuya romanın ilk bölümlerinde Anadolu’nun bir kasabasındaki çarpık yapılaşmayı anlatarak giriş yapıyor. İlerleyen bölümlerde “Aç kurtlar ordusu”nun dünya şehri olan İstanbul’u yağmalaması konu ediliyor. Gecekondu sahipleri ile gökdelenleri dikenlerin zihniyet paralelliği işleniyor.
Bankacılık sektöründe yine romanın ilk bölümlerinde ekonomik krizle giriş yapılıyor. Bankalarda paralarını kaybeden sıradan halkın ağır sıkıntıları ilerleyen bölümlerde kredi yolsuzlukları ile farklı bir boyutta işleniyor. Devreye sokulan mafya sahneleri ile devlet mekanizmalarındaki boşluklar sorgulanıyor.
Romanda Anadolu’dan İstanbul’a okumaya gelen bir gencin üniversite, askerlik ve iş hayatında karşılaştığı çelişkili ve sıkıntılı durumlara ve bu durumlarda onun tavırlarını belirleyen kişilik unsurlarına yer veriliyor. Kişilik kazanımlarında çocukluk döneminin ve çevre şartlarının etkisi analiz ediliyor.
Yine Ufuk üzerinden işçi-işveren ilişkilerinde çalışanların hor ve hakir görülmesi, patronların sıkıntılı işlerine çalışanların alet edilmesi ve işlerine gelmediği bir noktada geçmiş bütün çalışmalarının bir anda çizilivermesi gibi konular adalet ve hakkaniyet kavramları çerçevesinde ele alınıyor.
Romanda bir çok kitap ve film ile bağlantılı anlatımlar da var. Bu filmlerin izlenmiş olması veya kitapların okunmuş olması halinde işlenen konular daha net anlaşılacaktır.
Tasavvuf, sosyoloji ve psikoloji ile örülü bir roman. Dili sade, edebî san’atlar ölçülü kullanılmış, son dönem romanlarından kurgu ve dil olarak da farklı.
Okunma Sayısı: 4880
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.