Halil Uslu, Köln, Haziran 2015...
21.07.2015’te Konya’da Hakk’ın rahmetine kavuşan Halil Uslu hayatında 1500’den fazla konferanslar vermiştir. Bunlardan yüzlercesi Türkiye sınırları dışında, kısm-ı azamı Avrupa’da, Avusturya, İsviçre, Hollanda ve bilhassa Almanya’da gerçekleşmiştir. Haziran 2015’de Köln’de yaptığı bu son konuşma Avrupa’da bir nev’î veda konuşması olmuştur. Ruhu şad olsun.
***
Çok değerli misafirler, hepinizi saygı ve sevgiyle selâmlıyorum, tekrar hoşgeldiniz diyorum.
Değerli Şükrü Bulut Hocamız, benim can kardeşim, aziz kardeşim anlattı, gözlerim yaşlarla doldu. Bizim için söylenecek her şeyi söyledi. O zatların kısm-ı azamı, hemen hemen hepsi Hakk’ın rahmetine kavuştu. Hepsi mümtaz Nur Talebeleriydi. Hepsi dâvâ adamlarıydı. Biz buralara geldiysek, geliyorsak evvelâ Allah’ın avn-ı inayeti, sonra da onların gayret ve himmetleriyle buralara geldik. Ne gördüysek biz onlardan gördük. Buralara kadar bu dâvâ bir bayrak yarışıdır. Üstad’dan onlara, onlardan bizlere... Bizlere derken; yani sizlere bu bayrak geldi. Bir bayrak yarışındayız. Ne formamızı değiştireceğiz ne de bayrağı düşüreceğiz.
Kâzım Bey kardeşimiz, Latif Bey kardeşimiz, Şükrü Hocamız, İsmail Özdemir Bey kardeşim, yine İslâm Teşkilâtı Başkan Yardımcısı burada. Göremiyorum galiba gittiler. Onlar ne kadar güzel konuştular. Her şeyin özetini yaptılar. Ben de şöyle bir-iki gönül tellerine dokunarak sözlerimi toparlayacağım.
Sizleri seviyorum. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. 15 yıl dediler, Cenâb-ı Hak bunun yanlarına rakamlar koysun. Belki biz göremeyeceğiz. Ama, burada vızıltı şeklinde sesleri çıkan o yavrular görecekler... 15’ler, 30’lar, 45’ler, 50’ler, 60’lar... Osman amcanın torunları, Mikail Yaprak’ın torunları; bak burada oturuyor. Bunlar görecekler inşaallah. Bu cihetle sizi tebrik ediyorum. Aslında ben tebrik etmiyorum. Sizi başta Fahr-ı Kâinat Efendimiz (asm) tebrik ediyor.
İsmail Özdemir kardeşim sözlerinin başında bir Hadis ile konuya girdi. Peygamberimiz (asm) bir gün bir kısım insanlardan bahsetmiş, özelliklerinden bahsetmiş sonra da onlara “Allah’ım onları koru, muhalefet edenlere karşı onlara yardım et. Kıyamet gününde gözümü onlarla aydınlat” diye duâ etmiş. Sonra da Yunus Sûresi’ndeki şu Âyeti okumuştur: “Dikkat edin Allah’ın dostları için ne bir korku vardır ne de onlar mahzun olurlar.” Siz o Hadis-i Şerif’e mazharsınız, muhatabsınız.
Ama, bizim evimizde siyah beyaz bir kedimiz var. O kedi olduğunu bilmiyor. Ailece kediyi çok severiz, ama kedi, kedi olduğunu bilmiyor...
Bazan, bazan, bazan bizler de kendimizi bilmiyoruz. Onun için şair diyor ki; “O mâhîler ki (balıklar) deryâ içredir deryâyı bilmezler”. Balıklar denizin içinde, derya olduğunu bilmezler. Bizler Nur deryası içindeyiz. Bediüzzaman’ın deryasında, Fahr-ı Kâinat’ın deryasında, ama bazen gaflet bizi yakıp bitiriyor. Onun için merhum Zübeyir Ağabey “Vurdum duymaz, hakikî Müslüman olmaz” diyor.
Değerli kardeşim, bu dâvâ aziz bir dâvâ, onun için buraya kadar getiren, bay ve bayan olarak söylüyorum, emek veren, Mevlüt Beyden bütün beyefendilere, Yasemin Bacımızdan bütün bacılarımıza kadar hepsini gönülden tebrik ediyorum. Fahr-ı Kâinat Efendimizin (asm), Üstadımızın alkışına ben de katılıyorum. Sizleri gönülden alkışlıyorum.
Bugün, bu ay, bu yıl Fahr-ı Kâinat Efendimizin (asm) dünyaya teşriflerinin 1444. sene-i devriyeleri.
O olmasaydı ne olurdu acaba? Bir sual! Hep soruyu Şükrü Hoca soracak değil. Ara sıra da bana bırakıyor yani... Dünya karanlıkta kalır. Bu 15 yıllık programlar, bu Nurlu bayramlar olmazdı.
Onun için Cenâb-ı Hak Hadis-i Kudsi’de kendisi buyuruyor, diyor ki: “Levlake levlak lema halaktul eflak” Kâinatı senin için yarattım. Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım.
Âkif-i Sani Ali Ulvi Kurucu Ağabeyimiz, Üstadımızın namdar talebelerinden. Benim de -hasbel kader- üzerimde emeği olan bir Ağabeyimiz. Bahri Bey burda mı? Musıkî erbabı. O da bilir bu olayı. Konya’da çok meşk yapmışızdır. 30 yıllık benim arkadaşımdır. Mevlânâ ihtifallerinde (anma, kutlamalarında) aruz vezninde hüzzam makamında Ali Ulvi Kurucu Ağabeyimiz bu Hadis-i Kudsi’yi tefsir ediyor. Diyor ki:
Doğmazdı kalbe iman,
İnmezdi arza Kur’ân,
Meçhul kalırdı esma,
Levlake ya Muhammed (asm).
İkinci kıt’a daha deruni, daha mânâlı:
Matem tutardı gökler
Gülmezdi hiç melekler
Mahzundu Arş-ı A’la
Levlake ya Muhammed (asm).
Mi’rac’da Körfez’de arkadaşlarımıza bir fasıl yaptım. Onların büyük vakıflarında. Tasavvuf eserlerinde geçiyor. Melekler diyorlar ki; şu şiirin bir açıklaması. “Ya Rabbi! Ne olur Habib-i Kibriya’yı semaya getir, onun arzdan getirdiği ayaklarının tozlarını gözlerimize sürme olarak çekelim” diyorlar.
İşte, siz ve biz, hep beraber böyle bir Nebi-yi Zişan’ın ümmetiyiz biz.
Nereye kadar ümmetiyiz acaba?
Değerli kardeşlerim, Cenâb-ı Hak Peygamber-i Zişan’ımıza gerçek manada ümmet eylesin. Bizim adımıza gerçek manada ümmetli yapan çağımızın müceddidi, imamı, Mehdi-i Azam’ı Bediüzzaman Said Nursî. Neler anlattılar, neler seyrettik. Bizim adımıza Peygamberimizi (asm) temsil eden bir varis-i mutlak. Bu Ali Ulvi Kurucu Ağabeyimiz Bediüzzaman’ın Tarihçe’sinin Önsözü’nde - kaldı ki Zübeyir Gündüzalp Ağabey bu fakire demiştir: “Bu Önsöz Halil kardeşim on kitap mesabesindedir.” Bir Hadis-i Şerif “El ulama verasetul enbiya” Âlimler peygamberlerin varisidir. Çağımızın en büyük - öbürü de gönül sultanı zatlar, aman hata işlemeyelim - ama çağımıza en büyük bir peygamber varisi.
Hazreti Bediüzzaman 19. Söz’de Peygamber-i Zişan’ımız için diyor ki; “Bütün Müslümanlara imam, bütün insanlara hatib...” Dönelim Bediüzzaman da 21. yüzyılda bütün Müslümanlara imam, bütün insanlara hatib.
Değerli Şükrü Hoca, bağrıma basarak söylüyorum “Avrupa’nın müceddidi” diyor. Üstad Hazretleri dünyanın müceddidi. Dünyanın müceddidi! 60 lisana eserleri çevrilmiş. Biraz sonra oraya geleceğim. Her ülke ondan medet bekliyor.
Onun için Ali Ulvi Kurucu Ağabey öyle diyor “Gönüller Fatihi Büyük Üstada” şiirinde:
Nur yolcusu insanlığa örnek olacaktır
Kudsî heyecanlarla gönüller dolacaktır
Şimdi, evet tecdid, yepyeni bir ufuk; yepyeni bir çehre İslâm Dünyası’nda. Şimdi, dünyanın nüfusu ne kadar acaba? 7 milyarı aşıyor. 200 tane irili ufaklı devlet var. Bir tesbit yapacağım. Üstadın ve Risale-i Nur’un önemini biraz daha iyi anlayacağız.
Hep biliyoruz, biraz daha bileceğiz inşaallah. 200 irili ufaklı devlet. 7 milyar büyük dünya ailesi. Dünya Sağlık Örgütü’nün tesbitine göre günde 400 bin çocuk doğuyor. Yılda 56 milyon kişi ölüyor. 5 milyonu sigaradan. Dünya Nüfus Teşkilâtı’nın yaptığı tesbite göre ortalama (yüzde) 1,6 civarında genel artış. Kâzım Bey konuşmasında söylediler.
Leyle-i Kadir’de Bediüzzaman diyor ki: “Elbette nev’i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse. Maddî ve manevî bir kıyamet başlarına kopmazsa” Ân şart (şart ile).
Dünya Nüfus Teşkilâtı da diyor ki, evet o zaman dünyanın nüfusu son 50 yıl içinde 10 milyar olacak. Türkiye’nin nüfusu da bir kaza, belâ, badireler olmazsa -şu an fay hattındayız- 100 milyon civarında olacak diyor. Bütün dünyayı sayabilirim size. 7 milyarlık büyük dünya ailesinde 2 milyarı okuyor. Sizin buranın gençleri de dahil ve bunların yüde 55’i İngilizce konuşuyor. Okulları da sayabilirim. Sırf Rusya Federasyonu’nda 1251 tane üniversite var. Yüzde 33’ü genç. Amerika’da 4000 üniversite var, 85 üniversite bayan üniversitesi. Ve saire, sayabilirim bunları. Benim bu sahalarda çalışmalarım var.
Devam ediyoruz Hazret-i Bediüzzaman bakıyor, bugüne bakıyor, düne bakıyor, yarına bakıyor, o güne bakıyor. Nerden bakıyor? 3650 metre yüksekliğindeki Başet Dağı’ndan bakıyor. Benim köyümün yaylası. Oranın çocuğuyum ben. Mikail Hocam burada. Doğru mu Mikail kardeşim? Oranın çocuklarıyız biz. Üstadın torunlarıyız bizler. Sizler de öylesiniz. Erek Dağı’na çıkıyor, Isparta Barla’nın Çamdağı’nın tepesine çıkıyor, Gelincik Dağı’na çıkıyor. Kastamonu’da Karadağ’a çıkıyor, Şeyh Sanan Tepesi’ne çıkıyor. Nerede Şeyh Sanan Tepesi? Efendim! Tiflis, Allah razı olsun! Oralara çıkıyor. Ne yapıyor biliyor musunuz? Yepyeni bir ufuk, yepyeni bir tecdid hareketi... Oradan bakarak, o ufuklardan bakarak 14 büyük eser, 7000 sahife... Çağdaş, eşsiz bir tefsir Risale-i Nur Külliyatı. İşte Bediüzzaman işte tecdit hareketi.
Değerli kardeşlerim, buna kim bakıyor ayrıca biliyormusunuz? Bükreş Üniversitesi’nden bir profesör Georg Gregori isminde. Ne olacak bu beşeriyet, bu nüfus, bu patlamalar, çatlamalar... Eser araştırıyor, derman arıyor. Risale-i Nur’a gidiyor. Risale-i Nur’u baştan sona kadar okuyor. Merhum Mustafa Sungur Ağabey bu hadiseyi bana üç defa söylettirmiştir. okuyor Nur Külliyatı’nı beyanat veriyor. Beyanatı da benim şu küçük bilgisayarda. Ne diyor biliyor musunuz. ‘Medeniyetler çatışmasını önleyecek, dünya barışını sağlayacak tek eser Bediüzzaman’ın eseri Risale-i Nur Külliyatı’ diyor.
Mehmet Âkif de diyor ki:
“Doğrudan doğruya Kur’ân’dan alıp ilhamı
Asrın idrakine söyletmeli İslâm’ı” diyor.
Onun şemsiyesi altında, küçüğünden büyüğüne herkes anlıyor. Herkes aşık. Ve burada bir ‘Anne’ vardı vefat etti. Değerli Şükrü Hocamız, Mevlüt Beyler, çoğunuz bilirsiniz. Ona burada ‘Cemile Anne’ diyorlardı. Anadolu’da biz ona Anne Maria Schimmel diyorduk. O profesördü, o hanımefendiye bu fakir kardeşiniz Nur Külliyatı’nı verdi.
Bir yıl sonra yanıma geldi, dedi ki:
“Halil Bey kardeşim bu Nurlar beni aydınlattı. Eğer Avrupa’nın entelleri bu Nurlar’ı kabul ederlerse o zaman Avrupa’ya sevgi ve barış güneşi doğacaktır.” dedi. O günlere gidiyoruz ve o günleri yakalamalıyız.
Değerli kardeşlerim, Hazreti Bediüzzaman’ın bir iki sözleriyle sözümü noktalıyorum. Diyor ki Bediüzzaman Kastamonu Lâhikası’nda (Kırıkkaleli abi sende heyecana geldin, sabırlı ol).
Diyor ki: “Kimin imanı varsa o cihetle kardeşimizdir.” Çağın parolası, tecdid hareketi. “Kimin imanı varsa” savaş bitiyor, herşey bitiyor, kavga bitiyor. o cihetle bizim kardeşimizdir.
Hem burda ruhaniyat da var. Deminden beri feryat ediyoruz. Burada Peygamber-i Zişan’ımızın (asm), Hazreti Üstad’ımızın, Şah-ı Geylani’nin, Hazreti Mevlânâ’nın ruhaniyatı nasıl olmasın? Biz onlarla beraberiz. Onlarla yaşıyoruz biz.
Öyle diyor Bediüzzaman, “İslâmiyet selm ve müsalemettir, dahilde niza ve husûmet istemez.” Ve ümitsiz olan arkadaşlara Divan-ı Harb-i Örfi eserinde diyor ki: “Hep böyle müebbet mi kalır zulmet-i âlem.
Doğar birgün elbet şems-i hakikat.”
Değerli kardeşlerim, yine diyor ki vasiyetnamesinde.
Şuâlar’da söylüyor, Eddaî’sinde söylüyor:
Yakinim var ki istikbal semavatı zemin-i Asya
Bahem olur teslim yed’i beyza-yı İslâm’a.
Sizlere de dönüyor. Avrupa kıt’asına dönüyor. Kastamonu Lâhikası sayfa 190’da söylüyor. 1940larda söylüyor. Diyor ki, “Allah’a inanan, ahireti tasdik eden İsevilerle (Hıristiyanlarla) medar-ı niza noktalarını medar-ı münakaşa yapmayınız.”
Sizin üstünüzde bu görev! Maide Sûresi 99. Onüçüncü Notaya almış Üstad.
“Peygambere düşen ancak tebliğdir.” Biz bu tebliğ görevini kıyamete kadar yapacağız.
Peygamberimizin modeli bu!
Bediüzzaman’ın modeli bu!
Yeni Asya’nın modeli bu!
Son iki söz. Üstad Bediüzzaman Muhakemat Sekizinci Mukaddeme’de diyor ki: ‘Asıl insaniyet-i kübra olan İslâmiyet sema-yı müstakbelde Asya’nın cinanı (bahçeleri) üzerinde bulutsuz güneş gibi pertev-efşan (ışık saçan, nur saçan) olacaktır.’ Müjde bu. Açıklamıyor başka.
Son söz, hepimize söylüyor. “Lisanın, Kur’ân’ın âyetlerini âleme duyururken hal, efkâr ve ahlâkın da onun manasını neşretsin. Lisan-ı halin ile de Kur’ân’ı oku. O zaman sen dünyanın efendisi, âlemin reisi, insaniyetin vasıta-ı saadeti olursun.”
Gel, koca Âkif seninle kapatalım bu sözleri:
Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete rağm ol.
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Hazırlayan: Sezayi Mumcu