[email protected] - [email protected]
***
İncitme bir kalbi
Lezzet ve elemi karışık dünya,
Acı ve tatlısı sürer bir ömür,
Bir gün uyanırsın dersin ki rüyâ,
İpek sandığın ten akıbet çürür.
Bahar bir diriliş yaz gençlik çağı,
Sonbahar yaşlılık kış ölüm ağı,
Dolup, boşalır han bırakmaz sağı,
Köşk, saray beğenme ahirin çukur.
Başını kuma sok nefsi oyala,
Gaflet gözlüğünü pembe boyala,
Sofran pek mükellef bal döküp yala,
Günahın dağ gibi sırtında kambur.
Rüzgâr ve bulutlar sırlı bilmece,
Her biri bir âyet gün ile gece,
Ay ve güneşe bak tılsımlı hece.
Gökyüzü mu’cize, rahmettir yağmur.
Dünya yol üstünde kurulmuş pazar,
İbret gözü ile gel eyle nazar
Hafızan bir defter Hak cümle yazar,
Ne yese doymuyor, nefis pek obur.
Hak hitabı dinle hatadan sakın,
Bir muhasebe var hesabı yakın,
Doğumdan ölüme sürer bu akın,
Mayanı saf eyle ekşir bu hamur.
Uslu en güzeli özlü söz kısa,
İncitme bir kalbi verme hiç tasa,
Sevgi ve hoş görü saygıda yasa,
Huzur reçetesi sulh ile sabır.
Z. Güngör Uslu
***
SALTANAT
Öyle bir saltanat ki, sayılamaz nîmeti,
Hesabı tutulamaz, sınırsızdır serveti.
İhtişama dikkat et, askeridir her zerre
Kâinatı kuşatmış o muhteşem heybeti.
Parıldayan göklerde, o saltanatın tacı,
Yıldırım ve şimşeğin pek tesirli kırbacı.
Korkutarak sindirir acizsin der insana,
İbret alan var mıdır şu kaçıncı ikazcı?
Sanki bir beşik gibi yeri sallar âdeta,
Öyle bir saltanat ki emrinde yedi kıt’a,
Deprenir de, sıtmadan titreyen hasta gibi,
Bir ikazdır kullara, vesile ise hata.
Ne çok faniler göçmüş, şu ölümlü dünyadan,
Kavimler helâk olmuş, âsi olduklarından.
Resuller elçidirler saltanatın aynası,
Müjde verip durmuşlar, o ahiret yurdundan.
Bir rüzgârın eliyle, harap eden saltanat,
Bağın bahçen nerede, hani servetin heyhat!
Böbürlendin de durdun, fâni güzel malınla,
Unuttun, ahirete şu hayat bir seyehat.
Tuncay Hamdi
***
Durmuş Ali İNCİ Ağabeye…
YAZ BE HOCAM!
Nurlar ile hakikati sezmişsin,
Ötelere taşıyorsun bizleri,
İnci gibi kelâmları dizmişsin,
Ötelere taşıyorsun bizleri.
Hikâyeler, hikâyeler hikâye,
Ne güzel şey hakikati vikaye,
Maksat insan, Hak rızası tek gaye,
Ötelere taşıyorsun bizleri.
Âli kalbin âli şeyler peşinde,
İman nuru aydınlığı eşinde,
Abdurrahman Akça Hoca işinde,
Ötelere taşıyorsun bizleri.
Salihli’den aşinayım sizlere,
Taşı bizi eskimeyen yüzlere,
Elif ile koşup Nurlu izlere,
Ötelere taşıyorsun bizleri.
Yaz be hocam okuyoruz, okursun,
Gönüllere ince nakış dokursun,
Yarınlara gelip geçen bir tursun,
Ötelere taşıyorsun bizleri.
CEYHUNÎ der; boşalacak şu yayla,
Gidenlere binler selâm duâyla,
Bazen güneş ile bazen de ayla,
Ötelere taşıyorsun bizleri.
CEYHUNÎ
***
BERCESTE MISRALAR
Bir dane hakikat, yakar bin yalanı,
Tatlı dil deliğinden çıkarır yılanı.
Zayıf bir iradenin, maneviyattır temeli,
Güzel olamaz akibeti, kötü ise amali.
İnsan güzele müştak, sever cemali,
Muhabbet ve sevgiyle bulur kemali.
Sinesi dağlanmış, püryan olmuş, olsa da,
Kula sabır ihsan eylesin, Hazret-i Huda.
Ahlâk, edep dersi verilir okulda,
Neye yarar Allah korkusu yoksa o kulda.
Helâlinden kazan, muhtaç olma ele,
Çift elle kazandığını verme tekele.
Hasan Yeşilkaya
***
Kim doydu gitti?
Günleri birer birer, saatler saydı gitti,
Gençliğim sabun gibi, elimden kaydı gitti.
Hayat coşkun bir ırmak, mecraya uydu gitti
Mümkün değil durdurmak, dâveti duydu gitti.
Hükümdarlar tacını, tahtını koydu gitti,
Çıkardı kaftanını, bir kefen giydi gitti.
Dünyaya el uzatan, şöyle bir değdi gitti,
Yaradan’ın hükmüne, boynunu eğdi gitti.
İpek, atlas giyenler, hepsini soydu gitti,
Tıka basa yiyenler, sanma ki doydu gitti.
Abdil Yıldırım