Lâzım
Su su demekle hararet sönmez,
Kaynağa bir adım yaklaşmak lâzım.
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez,
Musa’ya arkadaş olmak lâzım.
*
İte ot, ata et verilmez,
Fıtrata uygun cereyan lâzım.
Eman dileyene ateş edilmez,
Vicdan el kaldırıyor, söz vermek lâzım.
*
Kapı komşun aç iken tok yatılmaz
Kırmadan, dökmeden paylaşmak lâzım
Bir şey üretmeden tüketilemez,
Çalışmayı şiar edinmek lâzım.
*
Vade dolmadan Azrail gelmez,
Listede isminin olması lâzım.
Zerre miskal iyilik heba edilmez,
Sevap hanesini doldurmak lâzım.
*
Kurt ile kuzu kol kola gezmez,
Bu işte bir gariplik olması lâzım.
İki yanlıştan bir doğru çıkmaz,
Cevabı soruda aramak lâzım.
*
Haber geldi; son pişmanlık fayda vermez,
Nefsin kulağına haykırmak lâzım.
Elhasıl, arife tarif gerekmez,
Allah’ın emrine inkıyad lâzım
Dursun AYDIN
***
Şu dünya bir gölgedir
Nedir bunca tamahkârlık, dünyalıklara,
Akıl; azab aleti, açmasın kalpte yara.
Resulullah buyurmuş, hem haber vermiş bize,
Demiş; “dünya geçici, kul olun Rabbinize”.
*
Boşa harcama ey Civan; şu kıymetli ömrünü,
Nefes alsan, hayat olur, versen, tadar ölümü..!
Dünya bir gün yıkılacak, Ahiret ebedidir,
O’raya sevkiyat bu dünya bir gölgedir.
*
Buradaki sevdiklerin asla sana olmaz yar,
Dünyadan kat kat güzel, sekiz tane Cennet var.
Rabbimiz rızka kefildir, sen niye korkarsın,
Açlıktan ölen varmı ki, üzüntü duyarsın.
*
Demem o ki, her şey fani, düşmeyesin üzerine,
Nice pehlivanlar göçmüş, toprak dolmuş gözlerine.
Elbet dünyada yaşarız; onu kalbe koymayız,
Arzularımız öyle çok ki, burda asla bulamayız.
İhsan YILDIRIM
***
Beyaz bereket
Bazıları sana kara kış diyor,
Kara değil, beyaz abanla geldin.
Bu kumaşı hangi tezgâh dokuyor,
Pamuktan dokunmuş urbanla geldin.
*
Ey kar, sen ki sedefteki incisin,
Masum çocukların kış sevincisin,
Tüllü duvaklı bir gelin gibisin,
Başında beyaz bir türbanla geldin.
*
Dağlara yakışan kıyafetsin sen,
Tecessüm eylemiş bir rahmetsin sen,
Bir felâket değil, bereketsin sen,
İçi suyla dolu kırbanla geldin.
*
Alçakların gitmese de hoşuna,
Dağlar seni taç eğliyor başına,
Yeryüzünün toprağına taşına,
Bereket taşıyan vagonla geldin.
*
Vadilere tül yaparsın sisini,
Tamamlarsın tepelerin süsünü,
Örtmek için nebatatın üstünü,
Beyaz satenden bir yorganla geldin.
*
Seyreyle Rabbinin mu’cizesini,
Kristalden yapmış kar tanesini,
Bir melek taşıyor her tanesini,
Tevhide sayısız bürhanla geldin.
Abdil YILDIRIM
***
Sakın asla
Bir gün daha gelip geçip giderken,
Sakın asla sakın sönme ümidim.
Rabbimden sabaha haşir dilerken,
Sakın asla sakın sönme ümidim.
*
Uykumu bölmekte kardeş sevdası,
Satmaz kardeşini kardeşin hası,
Anamın, babamın, yârin duâsı,
Sakın asla sakın sönme ümidim.
*
İster uykuda ol ister uyanık,
Bilirim yıllardır bağrın çok yanık,
Nice ümitlere olasın tanık,
Sakın asla sakın sönme ümidim.
*
Sabaha uyanıp yürümek murat,
Yüreğim gecede kalkıp bir tur at,
Tutuşup yanarken Kandahar, Herat,
Sakın asla sakın sönme ümidim.
*
Her yerde fitneci fitne ekerken,
Uygur garipleri çile çekerken,
Çaresiz gözümden yaşlar dökerken,
Sakın asla sakın sönme ümidim.
*
CEYHUNÎ coştukça coşası gelir,
Rahmetle dağları aşası gelir,
Her hal de ümitle taşası gelir,
Sakın asla sakın sönme ümidim.
Mustafa Avcu (CEYHUNÎ)
***
Editör: Abdil Yıldırım
[email protected] - [email protected]