EVİN telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı. Telefondaki ses annesine aitti. Telaşlandı, korktu. Başlarına bir şey mi gelmişti?
Annesi: “Nasılsın oğlum, iyi misin?” diye sordu.
Oğlu şaşkın bir ifadeyle:
“İyiyim anne. Hayırdır? Bir şey mi oldu? Siz iyi misiniz?” dedi.
Annesi: “Biz iyiyiz. Bir şeyimiz yok. Sadece sesini duymak istedim.” dedi.
Oğlu da:
“Anne, bunun için mi aradın? Saat sabahın üç buçuğu. Yarın da konuşabilirdik” deyince, annesi:
“Rahatsız mı ettim oğlum?” dedi.
Oğlu: “Evet anne, rahatsız ettin” deyince annesi:
“Otuz sene önce sen de beni bu saate rahatsız etmiştin. Doğum günün kutlu olsun.”
İNSAN VE KESİR
İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa: Payı gerçek kişiliğini gösterir. Paydası da kendini ne zannettiğini… Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür...
Lev Nikolayeviç Tolstoy
GÖNLÜ ÖYLE BİR YERE BAĞLA Kİ...
Hazreti Mevlânâ bir gün birini üzüntülü görür ve der ki:
“Bütün gönül darlığı, bu âleme gönül bağlamaktan gelir. Gönül kuşu her dala yuva yapacak olsa, yuva yapacak yer kalmaz. Gönlü öyle bir yere bağlayacaksın ki, binlerce kıyamet kopsa sana yalnızlık derdi çökmesin...”
TARİH BİLİNCİ
Tarih bilinci, bize teklif edilen bir tarih hikâyesine inanmak, sözümona “tarihsel sorumluluk” adına dolduruşa getirildiğimiz bazı ideolojik misyonlara koşmak değil her şeyden önce tarihin muhtemel zararlı kullanımlarının farkında olmak, bu kullanımlara karşı uyanık olmak anlamına gelir.
Tarih bilgisi insanın bizatihi kendisi hakkındaki bilgidir. Bu bilginin doğası hakkındaki bilinç insanın kendisi hakkındaki bilincinin de ifadesidir.
Yasin Aktay, Yeni Şafak
TUNUS’A DAİR...
Tunus’un bağımsızlığının sembolü hâline gelen şairlerden Ebû el-Kasım el-Şehbî:
“İnsanlar yaşamaya karar verdiklerinde, kader itaat eder…
Kölelik zincirleri kırılmak zorunda kalır…”
DEDİM, DEDİN...
Dedim: Çok yalnızım.
Dedin: “Ben ki sana çok yakınım.” (Bakara-186)
Dedim: Evet biliyorum, Sen bana yakınsın ama ben Senden uzağım, keşke ben de Sana yakın olabilseydim.
Dedin: “Rabbini sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret.” (A’raf-205)
Dedim: Bu da Senin yardımını ister.
Dedin: “Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz?” (Nur-22)
Dedim: Tabii ki, beni affetmeni çok isterim.
Dedin: “(Öyleyse) Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin Gerçekten benim Rabbim, esirgeyendir, sevendir.” (Hud-90)
Dedim: Çok günahkârım, bu kadar günahla ben ne yaparım?
Dedin: “Allah’ın, kullarının tövbesini kabul edeceğini ve Allah’ın tövbeyi çok kabul eden ve pek esirgeyen olduğunu hâlâ bilmezler mi?” (Tevbe-104)
Dedim: Defalarca tövbe edip tövbemi bozdum, artık yüzüm kalmadı.
Dedin: “Allah aziz ve bilendir, o günahları bağışlayan ve kullarının tövbesini kabul edendir.” (Mü’min-2/3)
Dedim: Bunca günahım var, hangisinin tövbesini yapayım?!
Dedin: “Allah bütün günahları bağışlayandır.” (Zümer-53)
Dedim: Yani yine gelsem, yine beni bağışlar mısın?
Dedin: “Allah’tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur.” (Âl-i İmran-135)
Dedim: Ne kadar güzelsin Allah’ım! Bilmiyorum, bu sözlerin karşısında niçin böylesine içim içime sığmıyor ve erimeye başlıyorum, seni çok seviyorum.
Dedin: “Şüphesiz ki Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever.”
Birden, “İlâhım ve Rabbim, benim Senden başka kimim var?” dedim.
Sen de: “Allah kuluna yetmez mi?” dedin. (Zümer-36)
Dedim: Sen ki beni bu kadar çok seviyorsun ve bana karşı bu kadar iyisin, ben ne yapabilirim?
Dedin: “Ey inananlar! Allah’ı çokça zikredin. Ve O’nu sabah-akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir. (Ahzab-41/43)
Kendi kendime dedim: Allah’ım seni çok seviyorum.
KÂİNATTAKİ GÜZELLİKLER
Bu kâinatta görünen bütün güzellikler öyle bir güzelden geliyor ki, bu mütemadiyen değişen ve tazelenen kâinat, bütün mevcudatiyle âyinedarlık dilleriyle, o güzelin cemâlini tavsif ve tarif eder.
Bediüzzaman
Said Nursî,
Şuâlar, s. 76
OKUDUKÇA / SELİM GÜNDÜZALP