Yılbaşından bu yana yurtiçi ve bölgesel belirsizliklerin de etkisiyle dolar karşısında yüzde 36’dan fazla değer kaybeden TL'nin yurtdışı döviz kredi yüksek ve ithalata bağımlı inşaat, ulaştırma ve gayrimenkul gibi sektörleri ciddi çıkmaza sokmasından korkuluyor.
Net döviz açık pozisyonu hâlihazırda 200 milyar doları aşan olan özel sektör üzerinde baskı artarken durumdan en çok etkilenen alanlar arasında hammadde ve doğrudan ithalat yapmak zorunda olan firmalar da var.
Son 15 yıllık dış ticaret performansı incelendiğinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yaklaşık yüzde 65 seviyelerinde. Bir diğer deyişle, Türkiye bu dönemde 65 dolarlık mal satışı karşısında 100 dolarlık ithalat gerçekleştirmiş durumda.
Bir yandan dolar cinsiden borcu olan büyük firmalar peş peşe borç yapılandırmaya giderken, işin KOBİ boyutu da pek iç açıcı değil. Zira azalan ciro ve gitgide pahalı halen gelen ithalat karşısında küçük ve orta ölçekli işletmeler ilk çareyi fiyat atışına gitmekte ve kar marjlarını kısmakta görüyor. Bir sonraki aşamada, liradaki kaybın devam etmesi halinde piyasada ardı ardına işten çıkarmalarla karşılaşılabilir.
ABD ile yaşanan krizi ekonomiyi tehdit ediyor
Merkez Bankası'nın faiz artırımına gitmemesi, Türk Lirası'nın dolar karşısındaki düşüşünü hızlandırırken, Çarşamba günü resmiyete dökülen ‘rahip Brunson krizi‘ ve iki Türk bakana uygulanan yaptırımlar hâlihazırda kırılgan olan Türk ekonomisini iyiden iyiye tehdit ediyor.
Geçen haftaki ABD yaptırım kararının ardından hızla inişe geçen piyasalar yeni haftaya 5.19 gibi tarihi bir dolar/TL rekoruna uyanırken, Borsa İstanbul’un yılbaşından bu yana kayıpları yüzde 20’ye ulaştı ki bu küresel piyasalardaki en kötü performans olarak kayıtlara geçmiş durumda.
Döviz açık pozisyonları tehlikeli hal almaya başladı
Borsa İstanbul’da (BIST) işlem gören büyük ölçekli şirketlere bakıldığında en yüksek döviz açık pozisyonuna sahip olanlar arasında başı iletişim, gıda, inşaat, enerji ve ulaşım firmalarının çektiği görülebilir. Bu sektörler aynı zamanda ekonomik büyümeye en yüksek katkı sağlayan alanlar arasında.
Türk Telekom, Anadolu Grubu, Torunlar GYO, Akenerji, Türk Hava Yolları ve TOFAŞ BIST’te başı çeken yüksek döviz borçlu devler. Bunlardan Türk Telekom, Akenerji ve THY ilk çeyrekte zarar açıklamıştı.
Bir diğer soru işareti ise borç yapılandırma noktasında yerli ve yabancı kreditörlerin ne denli insaflı davranacağı. Örneğin, Türk Telekom'un yönetimi, çatı şirketi Otaş'tan kredi alacağını tahsil edememesi yüzünden bankaların eline geçmek üzere.
Geçtiğimiz günlerde Bloomberg, Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) liradaki değer kaybı nedeniyle sorunlu kredilerdeki artışa daha hızlı çare bulabilmek için yeni bir çalışma başlattığını yazmıştı. Bu da içerideki bankaların riskli krediler noktasında sabrının taşmakta olduğunun bir göstergesi.
Ayrıca Merkez Bankası Salı günü yayınladığı üç aylık enflasyon raporunda ‘döviz kredisi kullanan firmaların yaşayabileceği maddi sıkıntılara’ dikkat çekmişti. Türk Telekom ve Yıldız Holding dâhil büyük şirketler toplamda 20 milyar dolardan fazla borcun yapılandırılması için başvuruda bulunduğu biliniyor.
İnşaat en çok etkilenen sektörler arasında
Geçtiğimiz yıl yüzde 8.9’luk büyüme ve 2 milyonun üzerinde istihdamla Türk ekonomisini sırtlayan inşaat bu yıl döviz kur baskısını en ciddi hisseden sektörler arasında.
İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Yönetim Kurulu Üyesi Kubilay Salihvatandaş’a göre son bir yılda elektrik, mekanik, alüminyum ve demir gibi ithal inşaat hazır ve hammadde ürünlerinde yüzde 30 ila yüzde 50 arasında bir artış yaşandı.
Bu durumda inşaatta kur maliyetinin kârları aştığını çok açık görebiliyoruz. Sonuç olarak konut fiyatları da yükselmeye devam ediyor, diyen Salihvatandaş bu Ağustos ayı da zor geçecek gibi göründüğünü sözlerine ekledi.
Salihvatandaş bir diğer ilginç ayrıntıya daha dikkat çekti: "Sektör dövizdeki artışlardan dolayı ihracata dayalı çalışmaya başladı. Piyasa aktörleri kur baskısından kaçmanın yolunu yabancıya döviz üzerinden konut ve hammadde satışında görüyor. Örneğin demirin yüzde 70’i şu anda ihracata gidiyor.
Siyasi ve yapısal sorunlar kırılganlığı artırıyor
Bundan beş yıl önce `Kırılgan Beşli´ olarak adlandırılan gelişmekte olan ülkeler listesine dâhil edilen Türkiye geride kalan sürede listeden çıkanlar olmasına rağmen kendi durumunu düzeltemedi. İlk başta Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye olarak belirtilen kırılganları S&P son olarak Türkiye, Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar olarak güncellemişti.
Analistler, Türkiye‘nin kendi iç politik riskleri, yüksek cari açık ve dış dalgalara karşı kırılganlık gibi yapısal sorunları nedeniyle diğer dört ülkeden negatif ayrıştığını belirtiyor. OHAL sonrası ülkeye gelecek olan ya da yerleşik yabancı yatırımcıya yeterli yasal güvencenin sağlanamaması ve sıcak paraya karşı devam eden yüksek duyarlılık en güncel sorunlar olarak masada duruyor.
Özel sektörün değişik alanlarında farklı kur krizi senaryoları çizilirken, iş dünyasının önde gelen temsilcileri liranın aşırı değer kaybı sonrası peş peşe alarm sinyalleri vermeye başlamış durumda.
Euronews Türkçe