Programda konuşan Necmeddin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Ramazan Altıntaş, gençlerin mutlaka din eğitimi almaları gerektiğini ifade etti. Hazreti Peygamberin (asm) Cenâb-ı Allah tarafından âlemlere rahmet olarak gönderildiğini aktaran Altıntaş, “Cenâb-ı Allah’ın Âyet-i Kerimede ‘Ey Peygamberim Biz seni âlemlere müjdeleyici olarak gönderdik.’ 

Biz Peygamber Efendimiz aleyhisselâtu vesselâm’ı bugün sadece anmıyor. Aynı zamanda anlamaya da çalışıyoruz O’nun (asm) getirmiş olduğu değerler sistemini kavramaya ve hayatımıza taşıma mücadelesi veriyoruz” ifadelerini kullandı.

“Gençlik bahar mevsimine benzer”

Gençlik çağının çok önemli ve verimli bir çağ olduğunu ve bu çağın malayani işlerle kaybedilmemesi gerektiğini ifade eden Altıntaş, “Gençlik çağı dediğimiz çağ, bir mevsime benzer. Bahar ayları tabiatın canlandığı, çiçeklerin açtığı ve tabiatta güzel kokuların çevreye saçıldığı bir mevsimdir. Gençlikte böyledir, gençlik insan hayatının en kritik dönemidir. Ama aynı zamanda en problemli dönemidir de onun için Peygamberimiz aleyhisselâtu vesselâm bir Hadis-i Şerif’lerinde gençler ile ilgili şu tavsiyede bulunuyor ‘İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin kıymetini bilin.’ diyor. Biz unutmayalım geleceğimizi bu gençlik çağımızda kazanacağız ya da ya da kaybedeceğiz. Onun için bu dönemi en güzel bir şekilde anlayabilmemiz gerekiyor. Gençlerimizin mutlaka din ile diyanet ile tanışmaları gerekir” dedi.

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

“Peygamberimiz(asm), gençliğinde güvenin tesisi için çalışıyordu”

Hazreti Muhammed’in (asm) 21 yaşlarında iken henüz kendisine Peygamberlik gelmemiş olmasına rağmen, Mekke’nin içerisinde bulunduğu kaotik durumdan kurtulması için çaba harcadığını ve arkadaşlarıyla bir araya gelerek Hılfu’l Fudul teşkilâtını kurduğunu hatırlatan Altıntaş, sözlerine şöyle devam etti, “Diğer taraftan baktığımız zaman Hz. Peygamber aleyhisselâtu vesselâm Mekke’de O’nun (asm) yaşadığı dönemde İslâm öncesi dönemde karanlık bir çağrı yaşıyordu. Sokaklar güvenli değildi, Mekke’de hac ibadeti güvenlik içerisinde yapılmıyordu, kan dâvâları almış yürümüştü. Haksızlıklar yapılıyordu, malını mülkünü satan satıcılar müşterilerden ücretlerini alamıyorlardı.

Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu ve erkek kadın arasında cinsiyet ayrımcılığı yapılıyordu. Şimdi böyle bir dönemde Hazreti Peygamber (asm) Mekke’de temiz kalmış olan birkaç arkadaşıyla birlikte bir araya geldiler, Mekke’nin kalkınması, ilerlemesi güvenli bir yer olabilmesi için çalıştılar. Ticaretin, refahın sürdürebilmesi için güvenli bir ortamın olması lâzımdır. İşte Hazreti Peygamber (asm), bir vatandaş olarak kendi topraklarında güvenin tesisi için sorumluluk duyuyordu. Abdullah bin Cüda isimli temiz kalmış, saf, adalet ile idare eden, dürüst doğru olan o zatlar ile bir araya geliyor ve bir teşkilât kuruyor.”