Savaşların en önemli kurbanlarından biri de tabiat. Savaşta hayatta kalanlar, bu kez de tarım yapılamaması, su eksikliği ya da zehirli atıklar nedeniyle ölüyor. Barışın sağlanması da tabiatı kurtaramıyor.
ZEHİRLİ maddelerden yapılan bombalar, yeraltı sularına sızarak insanları hasta ediyor. Rafinerilere isabet eden füzeler toprağı petrolle kirletiyor. Savaşanlar, ormanları yok ederek, karşı tarafın temel hayat alanını ortadan kaldırıyor. DW Türkçe’nin haberine göre, savaşlarda, çevrenin korunmasının hiçbir önemi bulunmuyor. Ancak bunun uzun vadede, barış sağlandıktan sonra yeni sorunlara yol açabilecek önemli sonuçları olduğuna dikkat çekiliyor. Devletler hukuku uzmanı Prof. Manfred Mohr, “Savaş ve çevre birbirine uyumlu iki kavram değil” diye konuşuyor. Savaş ve askeri çatışmaların çevreye her geçen gün daha fazla zarar verdiğini söyleyen Mohr, yıllardır bilim insanları ve siyasetçilerin, tabiat ve canlı türlerinin savaşlardan nasıl korunabileceğini tartıştığına dikkat çekiyor.
Petrol, enkaz ve koku
Wim Zwijnenburg savaşın çevreye verdiği onarılmaz zararlara bizzat tanıklık etmiş biri. Hollanda merkezli barış örgütü PAX için çalışan Zwijnenburg, savaş dönemlerinde dünya genelinde tabiata verilen tahribatı inceliyor. Son olarak Suriye ve Irak’ta görev aldığını anlatıyor. Bilim insanı, Suriye’deki iç savaşın “çok karmaşık bir çatışma” olduğunu belirtiyor. Sekiz yıldan uzun bir süredir çatışmaların sürdüğü ülkedeki ölümlere dikkat çeken Zwijnenburg, yaklaşık 12 milyon kişinin de yaşadıkları yerleri terk ettiklerini hatırlatarak, savaşın ekosistem ve tarım üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu anlatıyor.
“Suriye’de çevreye verilen zararın birçok aşaması bulunuyor” diye konuşuyor. Suriye’deki petrol endüstrisinin, yoğun saldırıların hedefi olduğunu belirten bilim insanı, bazı bölgelerde petrol tabakaları oluştuğunu söylüyor. Bu tabakaların çevreye büyük zarar verdiğine dikkat çeken Zwijnenburg, “Üstelik Kuzey Suriye’de bu petrol nehirlere aktı. Neyse ki büyük rafineriler, yerleşim alanlarına yakın değil” diyor.
Temiz suya erişim yok
Zwijnenburg, Suriye’de petrol endüstrisinin yanı sıra su alt yapısının da büyük zarar gördüğünü ve bu zararın etkisinin sürdüğünü anlatıyor. Su arıtma tesislerinin de saldırılarda vurulduğunu belirten PAX yetkilisi, bu nedenle birçok kişinin temiz içme suyuna erişimi olmadığını söylüyor. Yine aynı gerekçelerle tarım için gerekli suyun da olmadığını hatırlatan bilim insanı, çiftçilerin daha az mahsul alabildiğini ve bunun da bölgedeki gıda üretimine sekte vurduğunu aktarıyor. Bunun yanı sıra Suriye’de artık devlet birçok alanda kontrolü sağlayamıyor. Çöpler toplanmadığı için sokaklar çöp yığınlarıyla dolu. Yıkılan binaların enkazlarının da nasıl kaldırılabileceğini kimse bilmiyor. Zwijnenburg, “Milyonlarca tonluk enkazların bir şekilde kaldırılması gerekiyor” diyor.
Ancak bu enkazlara çoğunlukla ağır metaller ve zehirli maddeler bulaşmış olduğunu ifade eden PAX yetkilisi, birçok kişinin çöplerini yakarak imha edebilecek durumda olduklarını söylüyor. Ancak bunun da faturası çevereye çıkıyor: Çünkü yine birçok kişi havanın kirlenmesinden ve yayılan kötü kokulardan şikâyet ediyor.”
Büyük devletler dikkate almıyor
Prof. Mohr aynı zamanda dünyadaki herkesin temiz bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu hatırlatarak, bu konuda çevre ve hayvanları koruyan çok sayıda düzenlemenin varlığına dikkat çekiyor. Ancak ne yazık ki tüm devletler bu düzenlemeleri dikkate almıyor. Örneğin 1991 yılındaki Körfez Savaşı sırasında Irak askerleri Kuveyt’teki 700’e yakın petrol kaynağını ateşe vermişti. Yangının söndürülmesi aylar almış ve çevre için büyük bir felakete yol açmıştı.