Mevlânâ Hazretleri’nin her Cuma bu camide vaaz verdiği ve Şems-i Tebrizi ile ilk burada karşılaştıkları söyleniyor.
Anadolu’nun merkezindeki konumuyla Konya, üzerinde hüküm süren devletler için vazgeçilmez bir ilim-kültür merkezi oluyor. Tarihin içinde kaybolduğunuz bu şehir, birçok camiye medreseye ev sahipliği yapıyor. Şehrin tarihi sokaklarında adımlarımızı atarken karşımıza çıkan diğer bir cami ise İplikçi Camii oluyor. Cami Osmanlı Devleti’nin ilk medresesi olarak tarihte yerini almış durumda. Selçuklu mimarisini yansıtan cami sade bir iç tasarıma sahip. Tarihe kısa bir göz gezdirdiğimizde ise Mevlânâ Hazretleri’nin her Cuma bu camide vaaz verdiği ve Şems-i Tebrizi ile ilk burada karşılaştıkları söyleniyor.
Orijinal hali bozulmuş durumda
Caminin iç ve dış mimarisine baktığımız zaman, enine dikdörtgen planlıdır. Kuzey cephe ortasında, doğu ve batıda köşelere yakın olmak üzere üç kapısı vardır. Plan kuruluşu Emevi tipi denen, mihrap duvarına paralel sahınları ortada dik kesen yüksek sahınlı camileri hatırlatıyor. Burada dik orta sahının üzerinde üç elips kubbe bulunuyor. Yapının restarosyonlarla orijinal planının bozulduğu görülüyor. Caminin bugünkü minaresi yenidir. Ayrıca güney duvarına doğu kesiminde kubbeli bir oda bitişiktir. Bu mekânın eski İplikçi Medresesi’nin bir bölümü olduğu düşünülüyor.
Şadırvandaki akustik dikkat çekiyor
Avlunun içindeki şadırvan da gelen ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor. Bakıldığında sıradan bir şadırvan gibi görülse de incelendiğinde farklı olduğu ortaya çıkıyor. Şadırvanı 8 adet mermer sütun ayakta tutuyor. Şadırvanı farklı yapan da bu sütunlar. Karşılıklı iki sütuna, sırtınızı vererek yaptığınız konuşmalar, mikrofondan geliyormuş gibi duyuluyor.
Fakat şadırvan İplikçi Camii kadar tarihi bir geçmişe sahip değil. Kaynaklarda İplikçi Camii’nin 1948 yılında yapılan onarımında şadırvanın olmadığı belirtiliyor. Şadırvanın yapım tarihi 1960’lı yıllardan sonraya dayanıyor. Şadırvanın bu özelliği ilginç gelse de bu özelliğe sahip farklı yapılar da bulunuyor. Bu akustiğin, betonarmenin içerisinde bulunan boşluktan sesin yankı yaptığı tahmin ediliyor.
Harcında İplik var
Cami ile ilgili araştırmalarımızı yaparken yapının yapılışı ile ilgili farklı bir rivayete denk geliyoruz. Camiyi bir adam “Ben kimseden yardım almadan yaptıracağım. Sevabı sadece benim olacaktır” diye yaptırmaya başlıyor. Bu arada bir kadın gelerek, “Ne olur, benim şu paramı da alın camiye harcayın” diyor. Ama yaptıran adam ustalara, “Kimseden bir şey almayın” diye tembihlediği için ustalar o kadının parasını almazlarmış. Kadın her gün gelerek, parayı vermeye çalışırmış, ama almazlarmış. Kadın ise geçimini iplik bükerek sağlarmış. Onun için de kadına iplikçi derlermiş. Bir gün kadın büktüğü iplikleri kırparak, gece gizlice iplik kırpıklarını caminin duvarının örüldüğü harca karıştırmış. Ertesi gün ustalar hiçbir şeyden haberleri olmadığı için kadının iplik karıştırdığı harcı duvar yapmada kullanmışlar. Bir gün camiyi yaptıran sevabı bana olacak diyen adam, rüyasında bir “pir” görmüş. O pir, “O caminin sevabı sana yazılmadı. Harçlara ipliğini karıştıran kadına yazıldı” demiş. Bu yüzden caminin adı İplikçi Camii olarak kalmış.
-DEVAM EDECEK-