Fırat nehri üzerinde, Fındıklı ve Karkamış kademelerinin inşası ile, 500 kilometre içerisinde beş göl teşekkül etmiş olacaktır. Böylece, bir “göller merdiveni” meydana gelecektir. Birinin bittiği yerde öbürü başlayacaktır.
Peki, başka ne yapar? Burada 20 milyon dönüm arazi sulanır. Bu nedir? Bugün 30 milyon dönüm sulandığına göre, 20 daha sularsınız, 50 olur. 86’ya varmak için daha 36 milyonunuz var. Yapılmakta olan tesisler var. Onlar 10 milyon daha verecek. 60 milyon olur. Türkiye bu güzel toprakları imar etme, inşa etme, ihya etme, üstünde yaşayan insanları hayatından bezmiş olmaktan kurtarma merhalesinde bayağı mesafe alır.
Fırat Nehri, Keban Gölü’nde 845 kotundadır. Karakaya Gölü’nde 693 kotundadır. Atatürk Gölü’nde 542 kotundadır. Ve Atatürk Gölü’nün mansabında yeni göl olacak. Bu, Fındıklı Gölü olacaktır. Fındıklı Gölü de 380 kotundadır.
Demek ki, 845’den 380’e. Ondan sonra Karkamış Gölü teşekkül edecek. Karkamış Gölü’nün ucunda da 300 kotundadır. Demek ki, 845 metreden 400 kilometre içinde 300 metreye düşüyor. Nehir 400 kilometre. İçinde, 545 metre düşüyor. 545 metre düşen ne? 31 milyar metreküp su. Tabiî, Keban’da 31 milyar değil, artarak geliyor. Ama vasatisini alsanız, 20 milyar deyin. 20 milyar su 545 metre düşüyor. Fırat’taki elektrik hadisesinin özü budur.
SONUNU TEMİZ GETİRİN
Ne yapacağız? Bundan ne kadar elektrik çıkar? Burada, Keban’ın temel atma merasiminde 12 Haziran 1966 tarihinde benimle beraber olan arkadaşlar vardı. Bir fırtınalı günde, şantiyeyi kurmuş bulunan arkadaşlarımızın ve DSİ idaresinin bütün dikkatlerine rağmen, bir toz yığını çıkıp mikrofonlarını alıp götürdüğü, herşeylerini berbat ettiği bir günde, ben kürsüye çıkıp, “Bu başında böyle olur, ama siz bunun sonunu temiz getirin” diye bağladığımız ve üzerinden bugün yirmi yıl iki gün geçen bir inşaat hadisesi olan Keban, 1974 senesinden beri elektrik veriyor. Ve benim hesaplarıma göre, 50 milyar kilowatsaat elektrik üretilmiştir. Bugünkü rayiçle, bunun değeri 2 trilyondur. 2 trilyon Türk lirası değerinde bir hizmeti Keban zaten vermiş bize.
500 KM İÇİNDE 5 GÖL
Karakaya Barajı, Keban Santrali’nin 166 kilometre mansabındadır. 18 Ekim 1976 günü 6 adet türbin ve jeneratörden ibaret bulunan elektrik makina teçhizatı satın alınmıştır. Takriben 1 milyar dolar kredi, bu maksatla aynı yıl içinde temin edilmiştir. İnşaat 1980 sonrasında iki yıl kadar gecikmiştir. Karakaya Hidroelektrik Santrali, senede 8,5 milyar kilowatsaat elektrik üretecektir.
Karakaya’nın 180 kilometre mansabında Atatürk Barajı yapılmaktadır. 23 Temmuz 1980 tarihinde Resmî Gazete’de neşredilmiş bulunan 21 Temmuz 1980 tarihli Bakanlar Kurulu kararnamesi, 1980 yılı içinde tatbik edilebilse idi, tesis iki sene evvel tamamlanmış olurdu. 1982’de bu kararname özü ile tatbikata konulmuştur.
1984’te satın alınan teçhizat da, yine bu kararnamede kararlaştırılan firmalardan ve daha evvel angaje olunan kredi ile satın alınmıştır. Atatürk Barajı yılda 8,5 milyar kilowatsaat civarında elektrik üretecek ve 2 milyar 400 bin kilowatsaat tâkatında bir santral olacaktır. Fırat Nehri üzerinde, Fındıklı ve Karkamış kademelerinin inşası ile, 500 kilometre içerisinde beş göl teşekkül etmiş olacaktır. Böylece, bir “göller merdiveni” meydana gelecektir. Birinin bittiği yerde öbürü başlayacaktır.
KİMSE GÖRMEZDEN GELEMEZ
Urfa Tüneli’ne geliyorum. Urfa Tüneli’nin temelini attığım zaman söylediğim şey, dağların değil, çağların delinmesi idi. Tüneli kim olsa yapar, tüneli kim olsa deler; mesele o heyecanı duymaktır. Heyecanı hissetmenin bir yolu var. Niçin yaptık bunu? Çatlamış topraklarla mavi göğün arasında, bu havzada 5 milyon dönüm üzerinde yaşayan on binlerce vatandaşın fakr u zaruretini görmezlikten gelemezsiniz. Onun çektiği hayat çilesini, kendisi fark etmese bile, bu memleketi düşünen insanlar, aydınlar, mühendisler, siyasetçiler, velhâsıl memleket sözünü ağzına alan hiç kimse görmezlikten gelemez.
Urfa Tüneli 3 Nisan 1977 tarihinde delinmeye başlamıştır ve aşağı yukarı 26 kilometrelik bir tüneldir. Bakınız, nereden geliyoruz? Bu nehirlerin 6’şar milyar metreküp suyu var. Eğer bir sene bu Urfa tünelini çalıştırırsanız, aşağı yukarı 10 milyar metreküp su götürür. Bu, meselâ Kızılırmak’tan büyüktür. Binaenaleyh, bir nehir aktarıyoruz. Bu bir hasrettir. Fırat’ın Harran’a, Urfa’ya, Mardin’e, bu büyük ovalara olan hasretidir. Oradaki insanlara olan hasretidir. Bu hasreti gideriyoruz. Onun için 3 Nisan 1977 günü yine orada söylediğim şu idi:
“İnsanların sevinçten ağlayacağı olur. Eğer sevinçten ağlamak isterseniz sırası şimdi, geçirmeyin onu. Ağlayın, sevinç gözyaşlarınızla bu tüneli bu sudan evvel doldurun.”
DEVAM EDECEK