24 Kasım 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

İDEOLOJİK EĞİTİM GELİŞMEYE ENGEL

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ziya Selçuk, Türkiye’de eğitimin devletin siyasî ve ideolojik bekasını sağlamak için kullanıldığını söyledi. Ülkemizde eğitimin ideolojik temele oturtulduğuna dikkat çeken Selçuk, bu durumun eğitimin gelişmesini önlediğini belirterek, eğitimin toplumsal mutabakata dayanması gerektiğini vurguladı.

ÖĞRETMENLER EĞİTİM SİSTEMİNDEN RAHATSIZ Bu arada eğitim sendikalarınca yapılan anketler, öğretmenlerin yüzde 75'inin eğitim sisteminden memnun olmadığını, yüzde 60'ının eğitim politikalarından ve eğitimin niteliğinden rahatsız olduğunu, yarıya yakınının psikolojik sıkıntı yaşadığını ve büyük çoğunluğun eğitimin geleceği hakkında karamsar olduğunu gösteriyor. GAZİ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ziya Selçuk, Türkiye’de eğitimin devletin siyasî ve ideolojik bekasını sağlamaya yönelik olarak kullanıldığını söyledi. Türkiye’de eğitimin ideolojik temele oturtulduğunu aktaran Prof. Dr. Selçuk, bu durumun eğitimin kendi kendine gelişmesini sağlamasını önlediğini belirtti. Ordu’da ‘21. Yüzyılda Türkiye’de ve Dünyada Eğitim’ konulu konferans verildi. Prof. Dr. Ziya Selçuk, Türkiye’de eğitimin devletin siyasî ve ideolojik bekasını sağlamayı yönelik olarak kullanıldığını söyledi. Türkiye’de eğitimin ideolojik temele oturtulduğunu aktaran Prof. Dr. Selçuk, bu durumun eğitimin kendi kendine gelişmesini sağlamasını önlediğini belirtti. Başarılı bir eğitim sisteminin arkasında toplumsal mutabakat olması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Selçuk, “Bundan 50 yıl önce okulda öğrenilenlerin yüzde 75’i hayatta kullanılabiliyordu. Bugün ise okulda verilen bilgilerin yüzde 2’si bile hayatta kullanılmıyor. Bu üzerinde durulması gereken konulardan biridir” dedi. Amerika tarafından dünyanın 21 ülkesinde yapılan bir araştırmanın ilginç sonuçlar da verdiğini aktaran Prof. Dr. Selçuk, “Bu araştırmaya göre öğretmenlerin maaşı artmış ama öğrenci başarısında bir değişme olmamış. Yine bu araştırmaya göre bir sınıftaki öğrenci sayısının 24’ün altına düşürülmesinin öğrenci başarısını arttırmadığı görülmüş. Bir sınıfta kullanılan eğitim teknolojilerinin artmasının öğrencilerin başarısını arttırmadığı aksine düşürdüğü görülmüş” diye konuştu. Öğretmenler de eğitim sisteminden memnun değil DEMOKRAT Eğitimciler Sendikası (DES) 24 Kasım Öğretmenler Günü sebebiyle “Türkiye’de Öğretmenlerin Durumu” başlıklı bir anket yayınladı. Sendikanın Ar-Ge Kuruluşu olan DESAM (DES Stratejik Araştırmalar Merkezi) tarafından İstanbul, Ankara ve İzmir’den bin 489 öğretmen üzerinden yapılan anket sonuçları Türkiye’de öğretmenlerin birçok konuda sıkıntılı olduğunu gözler önüne serdi. Ankete göre, öğretmenlerin yüzde 61.7’si 2011 yılında hayat standartlarında bir değişiklik beklemezken, yüzde 24.6’sı bir iyileşme olacağına inanıyor. Hayat standardında düşüş bekleyenlerin oranı ise yüzde 11.3’de kaldı. Öğretmenlerin yüzde 40.9’u eğitim sisteminden memnun değilken, yüzde 34.4’ü ise “hiç memnun” değil. Eğitim sisteminden memnun olan öğretmenlerin oranı yüzde 15.7, çok memnun olanların oranı ise yüzde 6.2 oldu.

ÖĞRETMENLER

GEÇİNEMİYOR

ÖĞRETMENLERİN yüzde 82.9’u maaşlarının, zorunlu ve zaruri ihtiyaçlarını dahi karşılamadığını açıkladı. Ankete göre öğretmenlerin yüzde 32.7’si banka kredisi alırken, yüzde 40.3’ü kredi kartı ile maaşlarını destekliyor. Öğretmenlerin yüzde 32.9’u ek iş yaparken yüzde 48.3’ü ise harcamalarını keserek maaşlarının yetmesini sağlıyor. Öğretmenlerin yüzde 86.9’u kamuda en düşük ücret alan grubun öğretmenler olduğunu söylerken, yüzde 47.7’si fırsat tanınması durumunda daha iyi ücret veren ve sosyal haklar tanıyan kamu kurumlarına geçmeyi istiyor.

Ankara / Fatih Karagöz

24.11.2010


 

İcradan satılık cami

Kahramanmaraş’ta hayırsever bir işadamı tarafından yaptırılan Uncular Camisi, icra yoluyla satılacak. Caminin, iş adamının iflâs etmesi üzerine alacaklıları tarafından icraya verildiği öğrenildi.

Kahramanmaraş’ta hayırsever bir iş adamı tarafından yaptırılan Uncular Camii, icra yoluyla satılacak. Yenişehir Mahallesi’nde bulunan ve 1990 yılında Uncular A.Ş.’nin sahibi Mehmet Uncu tarafından yaptırılan Uncular Camii’nin, Kahramanmaraş 1. İcra ve İflas Müdürlüğü tarafından açık artırma ile satılması kararlaştırıldı. 5 dönüm alan üzerine kurulan caminin tamamlandıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığına devrinin yapılmadığı ve arsasının hâlâ şirketin üzerinde gözüktüğü, iş adamının iflâs etmesi üzerine alacaklıları tarafından icraya verildiği öğrenildi.

Cami, 10 Aralık tarihinde 153 bin 288 TL bedelle satışa çıkarılacak. İbadete açık olan caminin yanında bulunan lojman ile altındaki iş yeri de satılacak. Bu arada, camiye gelen vatandaşlar caminin satışından haberlerinin olmadığını, caminin satılacağını düşünmediklerini belirttiler.

24.11.2010


 

İzmirli ilk hacı kafilesi döndü

MUKADDES topraklara gidip hacı olan İzmirli ilk kafileyi taşıyan uçak, Adnan Menderes Havalimanı’na iniş yaptı.

Hacılar, havalimanında kendilerini bekleyen yakınlarına sarılarak uzun süre hasret giderdi. Sevinç gözyaşları döken hacılar ve yakınlarının yaşadığı büyük mutluluk gözlerine yansıdı. Cidde’den kalkan Türk Hava Yolları’na ait uçaklarla Adnan Menderes Havalimanı’na gelen hacılar, havalimanında saatlerce bekleyen yakınları tarafından sevinç gözyaşları içinde karşılandı. Hac ibadetlerini tamamlamanın mutluluğunu yaşayan hacılar, kutsal topraklarda bulunmanın ve hacı olmanın çok farklı bir duygu olduğunu dile getirdi. Herkes için dua ettiklerini belirten hacılar, Türkiye’yi çok özlediklerini anlattı. Hacılar, kutsal topraklarda bulunmanın tarif edilemez bir duygu olduğunu dile getirerek, “Allah herkese bu duyguyu yaşatsın” dileğinde bulundu.

24.11.2010


 

Ormanlık alanlarımız artıyor

ÇEVRE ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Finlandiya Tarım ve Orman Bakanı Sirkka Liisa Anttila’yı kabul etti.

Çevre ve Orman Bakanlığındaki kabulde konuşan Bakan Eroğlu, Türkiye’de ağaçlandırmaya önem verdiklerini, büyük bir ağaçlandırma seferberliği başlattıklarını belirtti. Türkiye’nin AB’ye üye olmasının, AB için de bir şart, gereklilik arz ettiğini dile getiren Eroğlu, AB ile sürdürülen müzakereler çerçevesinde çevre faslının açıldığını, Bakanlık olarak bu konuda ellerinden geleni yaptıklarını söyledi. Koruma alanları ve milli parkların sayısını artırdıklarını, ağaçlandırma çalışmalarında Türkiye’nin Çin ve Hindistan’dan sonra 3. sırada bulunduğunu anlatan Bakan Eroğlu, ‘’Orman alanları artan nadir ülkelerden biriyiz, dünyada orman alanları azalıyor, bizde artıyor’’ dedi. Orman yangınlarına müdahale konusunda Akdeniz bölgesinde en başarılı ülkenin Türkiye olduğunu belirten Eroğlu, orman yangınlarıyla mücadele konusunda çeşitli ülkelerle işbirliği yaptıklarını kaydetti.

24.11.2010


 

KPSS’de ‘şeffaf şişede’ su izni

ÖĞRENCİ Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), 28 Kasım Pazar günü ortaöğretim ve ön lisans mezunlarına yönelik yapılacak Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) adayların yanlarında ‘’şeffaf şişede su’’ getirmelerine izin verdi.

Temmuz 2010’da yapılan KPSS’deki iddialar sebebiyle ertelenen sınavlardan biri olan KPSS Ortaöğretim/Önlisans Sınavı iki yılda bir yapılıyor. Gelecek Pazar günü yapılacak KPSS, 2 milyon lise ve yaklaşık 500 bin ön lisans mezunu adayın katılımıyla Pazar günü sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki ayrı oturumda gerçekleştirilecek.

24.11.2010


 

Kurban Bayramında yollara düştük

DOKUZ günlük Kurban Bayramı tatilinde hava ve karayolu taşımacılığında talep patlaması yaşandı.

İşletmeler, seyahat talebini karşılamak için rekor düzeyde ek sefer gerçekleştirdi. Türkiye’deki havayolu şirketleri, tatil süresince yurt içi, yurt dışı ve charter uçuş olmak üzere toplam 665 ek sefer yaparken, karayolunda faaliyet gösteren Metro Turizm tatil süresince 755 bin yolcu taşıdı. Bayram tatilinde Türk Hava Yolları 245, Pegasus 121, Atlasjet 110, Onur Air 32, Sun Express 38, Corendon 21, Saga 34, Free Bird 35, Sky 4 ve Tailwind 25 ek sefer yaptı. Böylece Ramazan Bayramında 200 civarında ek seferin düzenlendiği Türk sivil havacılığında rekor sayıda ek sefer yapılmış oldu. Havayolu işletmeleri, 9 günde toplam 665 ek sefer gerçekleştirdi.

24.11.2010


 

EGM, trafikteki bilânçoyu açıkladı

KURBAN Bayramı tatilinde meydana gelen 98 ölümlü trafik kazasında toplam 122 kişinin vefat ettiği, 247 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Emniyet Genel Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, Kurban Bayramı tatili süresince ülke genelinde polis ve jandarma sorumluluk bölgelerinde 98 ölümlü trafik kazası meydana geldiği belirtildi. Açıklamada, bu kazalarda 122 kişinin olay yerinde vefat ettiği, 247 kişinin de yaralandığı kaydedildi.

24.11.2010


 

Güzel şehir Medine

Dünyanın dörtbir yanından hac görevini yerine getirmek üzere Suudi Arabistan’a gelen yaklaşık 4 milyon hacı adayı, Mekke’de görevini yerine getirmenin yanı sıra Medine’deki kutsal yerleri de görme fırsatı buluyor.

Bazı hacı adaylarının hac görevini yerine getirmeden önce, bazılarının ise hacı olduktan sonra geldikleri Medine’de, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (asm) kabrinin bulunduğu Mescid-i Nebi ile Kuba Mescidi, Mescid-i Cuma, Mescidü’l Kıbleteyn, Cennetü’l Baki gibi kutsal yerleri de ziyaret ediyor. Uhud ve Hendek Savaşlarının yapıldığı alanlara da giden hacılar, buradaki şehitler için duâ ediyorlar.

İSLÂMDA İLK MESCİT

Peygamberimizin (asm) Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında devesinin durduğu yere yapılan Kuba Mescidi, yapılan ilk mescit olarak biliniyor. Müslümanlarla birlikte bizzat Peygamber Efendimizin de taş taşıyarak yaptığı Kuba Mescidi, Kur’ân-ı Kerim’de ‘’Takva Mescidi’’ olarak geçiyor. Peygamber Efendimizin Mekke’den hareket edip Kuba Köyüne ulaşması, İslâm tarihi için dönüm noktası ve Müslümanlar için de yeni bir devrin başlangıcı oldu. Kuba Mescidi, İslâm tarihinde yapılan ilk mescit olduğu gibi nurlu bir devrin de abidesi konumunda. Abdest alarak namaz kılmak amacıyla Kuba Mescidi’ne giden bir kişinin umre yapmış gibi sevap kazanacağı, hadisi şeriflerde yer alıyor.

KIBLENİN KÂBE’YE DÖNDÜRÜLMESİ

KIblenİn, Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a dönüşmesi, Mescidü’l Kıbleteyn’de gerçekleşiyor. İslâm’ın ilk yıllarında kıble olarak Mescid-i Aksa’ya durularak namaz kılınması, bir öğle namazı sırasında inen ayet üzerine kıble Kâbe’nin bulunduğu Mescid-i Haram olarak değiştiriliyor. Namazın ikinci rekâtı kılınırken Cebrail (a.s) tarafından Peygamber Efendimize ‘’Yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. Ey Mü'minler siz de nerede bulunursanız namazda yüzünüzü oraya doğru çevirin’’ mealindeki vahiy iletildi. Bunun üzerine Peygamberimiz ve cemaat Kudüs’ten Kabe istikametine döndü. Namazın iki rekâtı Mescid-i Aksa’ya, son iki rekâtı da Kâbe’ye doğru kılındığı için bu mescit ‘’iki kıbleli mescit’’ anlamına gelen Mescid-i Kıbleteyn ismiyle anılıyor. Mescid-i Nebi’nin doğu tarafında bulunan Cennetü’l Baki Kabristanında, yaklaşık 10 bin sahabenin yattığı rivayet ediliyor. Peygamberimizi görme şerefine nail olan, sesini duyan, onunla namaz kılan, İslâmiyet uğrunda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen 10 bin civarında sahabe bu kabristana defnedilmiş durumda.

İLK CUMA

Peygamberİmİz (asm) ilk defa Cuma Namazı kıldığı ve cemaate kıldırdığı Mescid-i Cuma’da, ilk kez Cuma hutbesi okuyor. İlk hutbesinde, insanların iyilik yapmasına, yarım hurma tanesi kadar dahi iyilik yapacak gücü ve imkânı bulunmayanlara, tatlı dil ve güler yüzlü olmalarını isteyen Peygamber Efendimiz (asm), bir hayra karşı 700 katına kadar sevap ve mükafat verileceğini müjdeliyor. Hutbede ayrıca, bu dünyada ahiret için hazırlık yapılması isteniyor.

UHUD ve HENDEK

HacIlar, Uhud ve Hendek Savaşlarının yapıldığı alanlara da ilgi gösteriyor. Medine’deki kutsal mekânları ziyaret ederek, mescitlerde ikişer rekât namaz kılıp duâ eden hacılar, bu mekânlarda bolca hatıra fotoğrafı çekiliyor.

İÇİNDE CENNET BAHÇESİ VAR— Peygamberimizin (asm) defnedildiği Kabr-i Saadet’e, Ravza-ı Mutahhare de deniliyor. Burada, Hazreti Ebu Bekir ile Hazreti Ömer’in de kabri bulunuyor. Medine’ye gelemeyip de gelecek olanlarla selâm gönderilen bu mekân, hacıların daha fazla namaz kılmakta birbiriyle yarıştıkları yer. Hacılar, ‘’Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir’’ hadisi şerifi doğrultusunda, ‘’yeşil halı’’ adı verilen bölgede en az iki rekât namaz kılmanın mücadelesini veriyor.

24.11.2010


 

Haiti’ye yeni hastane

Kimse Yok Mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Ocak ayında yaşanan deprem felâketinin ardından şimdi de sağlıksız hayat şartları dolayısıyla koleranın vurduğu Haiti’de hastane yaptırıyor.

Deprem sebebiyle Haiti’ye yardım elini uzatan Kimse Yok mu Derneği, artık ülkede kalıcı projelere yönelirken hastane inşaatı için temel atma töreni 10 Aralıkta yapılacak.

Temiz su sıkıntısı çekilen ülkede kolera dolayısıyla bin 200’ün üzerinde kişinin öldüğü ve 20 bin kişinin koleradan tedavi gördüğü bildiriliyor. Derneğin yapacağı hastane 40 yatak kapasiteli olacak. Kimse Yok mu Derneği Haiti Sorumlusu Murat Tosun, depremin ardından ülke nüfusunun büyük bir kesiminin hayatlarını çadır şehirlerde sağlıksız şartlarda sürdürdüğünü belirtti.

Şehirde temiz su sıkıntısının olduğuna işaret eden Tosun, yeterli hastane de bulunmadığına ve depremden sonra hayat şartları ağırlaşan insanların tedavi olmadıklarına dikkat çekti. Tosun, Haiti’nin başşehri Port-au-Prince’in Croix des Bouquets ilçesinde belediyenin kendilerine yaklaşık 30 bin metrekare yer tahsis ettiğini ifade erek, ‘’Arazi üzerinde İnşallah kısa bir dönemde hastane inşaatı projemiz var. Şu anda projemizin hazırlık aşamasındayız. Arsamızın düzenlemesini yapıyoruz. Bir hafta içinde temel kazımına başlayacağız. Ondan sonra da Aralık ayının 10’unda temel atma töreni gerçekleştireceğiz’’ dedi. Haiti’de depremzedelerin sığındığı içme suyu ve elektriği olmayan çadır şehirlerdeki sağlıksız hayat şartları hastalığın yayılmasını kolaşlaştırıyor, 10 bin kişinin ölmesinden endişe edildiği bildirildi.

ÖLÜ SAYISI 1344’E ÇIKTI— Haiti’de kolera salgınında ölenlerin sayısı 1344’e çıktı. BM İnsanî İşler Koordinasyon Bürosu’ndan yapılan açıklamada, salgında 23 bin 377 kişinin hastaneye kaldırıldığı, 1344 kişinin öldüğü belirtildi. Bilgilerin, Haiti hükümetinden alındığı ve 19 Kasıma kadar olan süreyi ihtiva ettiği kaydedildi.

24.11.2010


 

Dünyanın en büyük incisi

Çİn’İn güneyindeki Haynan eyaletinin Vınçang şehrinde dünyanın en büyük incisi sergilenmeye başladı. China Daily gazetesi, 6 tonluk dev gece incisinin değerinin 2,2 milyar yüen (yaklaşık 440 milyon TL) olduğunu duyurdu.

Çin basını, incinin ülkenin kuzeyindeki İç Moğolistan Özerk Bölgesi’nde bulunduğunu ve dünyada şimdiye kadar keşfedilmiş en büyük inci olduğunu açıkladı. Turkuaz ve yeşil karışımı bir renkte olan gece incisi 1,6 metrelik çapı sebebiyle dev bir top görünümünde.

24.11.2010


 

Mostar’da sonbahar

Her yıl binlerce turistin ziyaret ettiği Bosna Hersek’in Mostar şehri, sonbaharda ayrı bir güzelliğe büründü.

Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından 1566 yılında 456 kalıp taş kullanılarak inşa edilen ancak 1992-1993 yıllarında savaş sırasında tamamen yıkılan ve aslına uygun olarak yeniden inşa edilen Mostar Köprüsü, çevresindeki tabiat ile bütünleşince ortaya adeta tablo gibi görüntü çıkıyor. Birçok ressama ilham veren şehirde, sonbahar dolayısıyla renk cümbüşü yaşanıyor. Köprünün altından akan Neretva Nehri, çevredeki tarihi yapılar ve ibadethanelerin tabiatla bütünleşmesiyle seyrine doyumsuz bir manzara yaşanıyor.

24.11.2010


 

İklim değişikliğinde Cancun Zirvesi ümidi

BM Genel Sekreteri’nin siyasi planlamadan sorumlu yardımcısı Robert Orr, Meksika’nın Cancun şehrinde düzenlenecek BM İklim Değişikliği Konferansında ‘’ciddî ilerleme sağlamanın mümkün olduğunu’’ söyledi.

Orr, geçen yıl bu zamanlarda Kopenhag İklim Değişikliği zirvesinden çok şey beklendiğini, ancak Aralık 2009’da düzenlenen Kopenhag Konferansında bütün ülkeleri bağlayıcı bir metin üzerinde anlaşmaya varılamadığını hatırlattı. Orr, ‘’Bu kez Cancun’da, iklim değişikliğiyle mücadelede bütün sorunların üzerinde bir anlaşmaya varılmasını beklemiyoruz. Ancak Cancun’da ciddî ilerleme sağlanması mümkün’’ diye konuştu. BM üst düzey yetkilisi Orr, özellikle daha yoksul ülkelere iklim değişikliğiyle mücadelelerinde temiz enerjiye yönelmeleri, ormanlarını daha iyi korumaları konusunda fon sağlanması konularında Cancun’da ilerleme sağlanabileceğini söyledi.

24.11.2010


 

Yaban hayvanlarına ilk yardım aracı

Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünce hizmete sokulan ‘’yaban hayvanlarına ilk yardım ve nakil aracı’’ Ekim ayı boyunca 20 yaralı hayvanın yaralarını sardı.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, vatandaşların ihbarını değerlendiren ekiplerin, Arap tavşanı, benekli su yelvesi, peçeli baykuş, kızıl şahin, yılan kartalı, arı şahini, delice doğan, boz ayı, gri balıkçıl, su tavuğu gibi çok sayıda yaralı hayvanın tedavilerini yaptığı belirtildi. Türkiye’de ilk kez Müdürlük Av ve Yaban Hayatı Dairesi Başkanlığı uzmanları tarafından hayata geçirilen bu uygulama sayesinde ülkenin her bölgesinden gelen ihbarlara cevap verildiği, yaban hayvanlarına gerekli bakım ve iyileştirme hizmetinin sunulduğu ifade edilen açıklamada, duyarlı vatandaşların ‘’www.milliparklar.gov.tr’’ adresinden ihbarlarını yapmalarının beklendiği bildirildi.

24.11.2010


 

Alman ordusunda dine saygı

Askerlerİn maneviyatına özel önem veren Alman Ordusu amirleri, orduda görev yapan farklı dine mensup askerler için din adamı tahsis ediyor.

Müslüman askerlere ise ‘inançları bireysel olarak ele alındığı’ için imam tahsis edilmediği açıklandı. Alman Ordusu, özellikle yurt dışındaki birlikleri için din adamları bulundurmayı ihmal etmiyor. Federal Savunma Bakanlığı Yetkilisi Dr. Kai-S. Schlolaut, Müslüman askerlerin inançlarının bireysel olarak ele alındığını söyledi. Alman Ordusu’nda yaklaşık bin 300 Müslüman askerin olduğunu ifade eden Dr. Schlolaut, “Özel Bilgilerin Gizliliği Yasası nedeniyle tam rakamı veremiyoruz” dedi. “Alman Ordusu’nda Müslüman din adamı yok” diyen Federal Savunma Bakanlığı yetkilisi, “Müslüman askerlerin din özgürlüğü bireysel olarak dikkate alınıyor. Bu konuda yetkili bir kurum yok. İsteyen Müslüman askerler dinî günlerinde tatil alabiliyor. Yemekleri de Kur'ân esaslarına göre hazırlanıyor. İbadetlerini yerine getirmek isteyenlere de gerekli izin veriliyor” açıklamasını yaptı. Dr. Schlolaut, askerlerin hangi inanç esasından geldiğine bakılmadan inançlarını yaşama imkânının sağlandığını kaydetti. Alman Ordusu bünyesinde Afganistan başta olmak üzere yurtdışı birliklerinde ne kadar Müslüman asker olduğu sorusuna “Yasal olarak bu konuda bir rakam söyleyemeyiz” cevabını veren Dr. Schlolaut, “Yurtdışı birliklerinde görevli Müslüman askerler var” demekle yetiniyor.

24.11.2010


 

1111 taneli tespih,1281’den beri çekiliyor

Kayseri’de tarihî bir camide bulunan 1111 taneli dev tespih, 729 yıldır cami cemaati tarafından halka oluşturularak çekiliyor.

Develi ilçesinde bulunan Sivasi Hatun Camii (Ulu Cami), ilginç bir tespih ile tanınıyor. Camide bulunan 1111 taneli dev tespih, halka oluşturularak çekildiği için yörede ‘’halaka’’ adıyla anılıyor. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Sivasi Siti Hatun tarafından yaptırıldığı bilinen camideki andız ağacından yapılmış tespih, cemaat tarafından caminin yapıldığı 1281 yılından beri her Perşembe günü sabah namazında çekiliyor. Tespih çekme geleneğini nesilden nesile sürdürme gayretinde olan cemaat, cami duvarında asılı bulunan tespihi duâlarla bulunduğu yerden alarak, ibadet sonrası tekrar duâlarla yerine koyuyorlar. Hacı Mehmet Doğaner (74), atalarından miras kalan bu geleneği devam ettirmek istediklerini belirtti.

24.11.2010


 

FBI’dan hoşgörü raporu

ABD’de, ırk, din ve cinsel kimlikle ilgili geçen yıl 8 bin 300 saldırı düzenlendiği bildirildi.

ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından yayımlanan verilere göre, bu saldırıların 4 bini ırkçı, bin 600’ü ise dini sebeplerle işlenmiş. Kurbanların arasında siyahlar ve Yahudilerin başta geldiği belirtiliyor. Yine FBI verilerine göre geçen yıl aynı sebeplerle işlenen suçların oranının ise 9 bin 700 olduğu belirtildi. FBI’a göre, siyahlar, Yahudi ve diğer ırklara mensup kişilerden sonra ırkçı veya dinî sebeplerden saldırıya uğrayanlar ise, listenin çok altında yer alan yüzde 8’lik bir oranla Müslümanlar.

24.11.2010


 

Dilek kutuları açılıyor

Bağcılar Belediyesi’nin örnek bir proje olarak başlattığı ‘Bir Dilek Bir Gelecek’ projesinde sona geliniyor. 8 Kasımda ilçedeki bütün okullara ve 35 ayrı noktaya konulan dilek kutuları, 25 Kasımda açılacak.

Bir kurul tarafından değerlendirilecek tekliflerden gerçekleştirme ihtimali olanlar hayata geçirilecek. Bağcılar Belediyesi’nin vatandaşların, nasıl bir Bağcılar görmek istediklerine dair düşüncelerini öğrenebilmek için başlattığı çalışma yoğun ilgi görmüştü. Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, “Sabırsızlıkla kutuların açılmasını bekliyoruz. Ben, bizim şimdiye kadar düşünemediğimiz pek çok orijinal fikirlerin kutudan çıkacağını düşünüyorum” diye konuştu.

24.11.2010


 

12 pille 500 kilometre

Japonya’da, iki ay önce Tokyo’dan yola çıkan ‘Evolta’ adlı küçük robot, 500 kilometrelik yolculuğunun ardından Kyoto’ya vardı. ‘Tokaido’ adı verilen tarihî bir güzergâhı takip eden robotu Kyoto’da coşkulu bir kalabalık karşıladı. Japon elektronik devi Panasonic’in ürettiği uzaktan kumandalı robot, firmanın Evolta cinsi pilleriyle çalışıyor. 23 Eylül’de yolculuğuna başlayan Evolta’ya robotu dizayn eden Tomotaka Takahashi ve ekibi eşlik etti. Evolta’nın gelişmiş pilleri, yol boyunca durduğu 53 istasyonda şarj edildi. 15 x 40 x 20 santimetre boyutlarındaki robotun ana gövdesi plâstik ve karbon fiberden oluşuyor. Robot saatte 3 ila 5 kilometre arasında hız yapabiliyor.

24.11.2010


 

Türkiye zirvenin özel nesnesi değildi

ABD’nin NATO nezdindeki daimî temsilcisi Büyükelçi Ivo Daalder, NATO Füze Kalkanı zirvesi ile alâkalı olarak, “Türkiye’nin ya da başkalarının zirvenin özel bir nesnesi olduğunu düşünmüyorum. 28 müttefik olarak bir araya geldik. ‘27 artı 1’ ya da ‘26 artı 2’ şeklinde değil” diye konuştu.

Zirvede Türkiye ‘özel nesne’ değildi ABD’deki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nde Lizbon Zirvesi’nin değerlendirildiği toplantıda konuşan ABD’nin NATO nezdindeki daimi temsilcisi Büyükelçi Ivo Daalder, bir soru üzerine, “Türkiye’nin güçlü görüşler ifade ettiği konuların tümünün, aslında zirveye daha gidilmeden ele alınmış olduğunu” söyledi. Daalder, “Türkiye’nin ya da başkalarının zirvenin özel bir nesnesi olduğunu düşünmüyorum. 28 müttefik olarak biraraya geldik. ‘27 artı 1’ ya da ‘26 artı 2’ şeklinde değil de, 28 müttefik olarak biraraya gelmemiz memnuniyet vericiydi” diye konuştu. İttifak’ın bu konularda bütün olarak hareket etmesinin iyi bir gelişme olduğunu kaydeden Daalder, Türkiye’nin de tartışmaların merkezi parçalarından biri olduğunu belirtti. Daalder, “Tabii ki Türkiye’nin de, NATO içindeki birçok ülkenin de kendi görüşleri var. Bu görüşleri ifade etmek ve duyurmak, müttefiklerin yaptığı birşey. Bunu NATO Konseyi içinde yaptık ve günün sonunda hepimizi tatmin eden bir uzlaşıya varmaya çalıştık. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bu zirvede bunu başardığımızı kabul ettiğini düşünüyorum” dedi.

KOMUTA KARMAŞASI YOK

KOMUTA ve kontrol konusunu ise şu andan itibaren ele alacaklarına işaret eden Daalder, şöyle devam etti: “Öncelikle, NATO’nun, balistik füzelere karşı topraklarını savunacak kapasiteyi edinip edinmeyeceğine yönelik temel büyük soruyu ele almalıydık ve bu sorunun cevabı ‘evet’ oldu. Bu çok çok önemli bir karardı, NATO bunu daha önce hiç yapmamıştı. NATO daha önce hiçbir zaman, hedefinin, balistik füze saldırısı girişimlerine karşı topraklarını savunmak olduğunu ve şimdi bunu yapmak için kapasiteyi edineceğimizi söylememişti. Bu nedenle bu çok çok önemli bir karardı. Bu sistemin komuta ve kontrolü konusu ise şimdi ele alacağımız bir konu. Ancak bu o kadar karmaşık bir konu değil. NATO yıllardır tek bir komuta ve kontrol altında, NATO komuta ve kontrolü altında sistem yürüttü. On yıllardır, Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanlığı’nın (SACEUR) idaresinde, tek bir komuta ve kontrol altında yürütülen entegre bir hava savunma sistemimiz var. Füze savunma sistemi de, sistemi yürüten komutanların hangi koşullar altında savunma yapabilecekleri üzerinde anlaşacağımız, entegre hava savunma sistemininkine çok benzer kuruluma sahip bir sistem olacak.”

ABD'nin NATO nezdindeki daimî temsilcisi Büyükelçi Ivo Daalder, "Türkiye'nin ya da başkalarının zirvenin özel bir nesnesi olduğunu düşünmüyorum. 28 müttefik olarak bir araya geldik. '27 artı 1' ya da '26 artı 2' şeklinde değil de, 28 müttefik olarak biraraya gelmemiz memnuniyet vericiydi" dedi.

24.11.2010


 

Bahçeli: Zirve kararları tatmin edici değil

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Lizbon’da yapılan NATO Zirvesi’nde alınan kararların Türkiye için tatmin edici olmadığını söyledi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, NATO’nun Lizbon zirvesinden sonra ‘’Türkiye’nin tezlerinin belirleyici olduğu ve bu yönde sonuç bildirgesinin hazırlandığı gibi yanlış ve aldatıcı bir bilgi verilmeye çalışıldığını’’ savundu. ‘’Türkiye, NATO içinde bugün itibarıyla en büyük tehdit kaynağının İran olduğu konusundaki değerlendirmelere katılmış, füze savunma sisteminin bu temelde geliştirilmesine onay vermiştir’’ diyen Bahçeli, AKP’nin bundan sonra komşularıyla ‘’sıfır sorun’’ politikasını nasıl yürüteceğini ve bu konuda ne kadar ‘’samimi olacağını’’ merak ettiklerini söyledi. Bahçeli, şunları kaydetti: ‘’Türk milletinin aklı ve idrakiyle alay edercesine ‘hiçbir komşumuzu tehdit ve hedef tanımlaması içinde göremeyiz’ diyen Başbakan Erdoğan’a buradan sormak isterim; siyasi hesaplarla kendinizin gitmeye cesaret edemediği Lizbon zirvesinde Cumhurbaşkanı tarafından onay verilen füze savunma sistemi İran’a karşı değilse, hangi potansiyel tehdit kaynağı ülkeye karşıdır? Bu sorunun cevabı açıktır. Başbakan’ın bu konuda tevil ve takiye yapması artık mümkün değildir. NATO Lizbon zirvesi kararları Türkiye için tatmin edici olmaktan çok uzaktır. Ve ortada ne bir başarı diye sunulacak gelişme ne de zafer diye yutturulacak diplomatik netice vardır.”

24.11.2010


 

Kurtulmuş: Komşularla ‘sıfır sorun’ tezi iflâs etti

HALKIN Sesi Partisi (HAS Parti) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, kurulacak Füze Kalkanı Projesi ile hükümetin komşularla ‘sıfır sorun’ politikasının tezat oluşturduğunu belirterek, “Türkiye’nin komşularıyla sıfır sorun dış politika tezi iflas etmiştir” dedi.

Kurtulmuş, haftalık basın toplantısını, Kuruculular Kurulu üyelerinin yoğun katılımıyla parti genel merkezinde yaptı. Şu anda Türkiye gündeminin Füze Kalkanı Projesi olması gerektiğini, hükümetin bu proje konusunda çok başarılı bir halkla ilişkiler çalışması yürüttüğünü belirten Kurtulmuş, projenin, hükümetin bir başarısıymış gibi lanse edildiğini kaydetti. Kurtulmuş, Füze Kalkanı Projesi konusunda muhalefet partilerinin sessiz kalmasını da eleştirdi. Kurtulmuş, Türkiye’de konunun bir magazin konusuymuş gibi algılandığını ve bununda düşündürücü olduğunu ifade ederek, projenin hayata geçirilmesiyle birlikte Türkiye’nin yeni düşmanlarının ortaya çıkacağını kaydetti. ‘’Konuştuğumuz füze kalkanı bizim bildiğimiz kılıç kalkanı oyunundan ibaret değildir’’ diyen Kurtulmuş, bu proje ile birlikte NATO’nun da nitelik değiştirme işlemini tamamlayacağını savundu. Füze Kalkanı Projesi’nin ABD, İngiltere ve İsrail’e kafa tutacak herkesi hedef alan bir proje olduğunu ileri süren Kurtulmuş, kurulacak Füze Kalkanı Projesi ile hükümetin komşularla ‘sıfır sorun’ politikasının tezat oluşturduğunu da belirtti. Kurtulmuş, hükümetin Füze Kalkanı Projesine en başta ‘hayır’ demesi gerektiğini belirterek, ‘’Türkiye’nin komşularıyla sıfır sorun dış politika tezi iflas etmiştir. Bu projeyi kime karşı hangi komşumuza karşı kullanacağız. Bu bir göz boyamasıdır. Marifet Davos’taki otel lobisinde ‘one munite’ demek değildir. Marifet Lizbon’daki NATO karargahında ‘one munite’ demektir’’ dedi.

24.11.2010


 

CHP-BDP platonik aşk yaşıyor

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “CHP ve BDP’nin platonik bir aşk yaşadıkları ortaya çıktı” dedi.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, şimdiki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere daha 6 ay öncesine kadar CHP üst yönetiminin ‘’Kürt meselesi, Doğu-Güneydoğu meselesine nasıl baktığının tüm Türkiye tarafından gayet iyi bilindiğini’’ belirtti. Eski Genel Başkan, şimdiki Genel Başkan ve parti sözcülerinin demokratikleşme adımları karşısında uzlaşmaz ve saldırgan tutum izlediklerini, bunun Meclis’in kayıtlarında yer aldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ‘’Arkadaşlarımızın zaman zaman BDP ile görüşmelerine nasıl tepki verdiklerini, bizi nelerle itham ettiklerini, hangi iftiraları bize yakıştırdıklarını yaşadık ve gördük. Öte yandan, BDP’nin CHP’nin bu tutumu karşısındaki duruşunu da hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Biri statükonun en büyük savunucusu, diğeri statükodan en çok dert yanan partilerden biri. Biri Kürt meselesini derinleştiren siyasî zihniyetin siyasi temsilcisi, diğeri bu sorunu dilinden düşürmeyen siyasi parti. Bu iki ucun aslında platonik bir aşk yaşadıkları bayram ziyaretlerinde ve Sosyalist Enternasyonal toplantısında ortaya çıktı. Esasen bu platonik aşkın ilk emareleri 12 Eylül halk oylamasında görülmüştü.”

24.11.2010


 

Milletle ittifak yapacağız

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, BDP ile ittifak tartışmalarına ilişkin “Tek hedefimiz vardır: İttifak ise biz milletle ittifak yapacağız” dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ‘’Türkiye’nin önemli bir süreçten geçtiğini’’ ifade ederek, şunları söyledi: ‘’CHP üzerinde ciddî oyunlar oynanıyor. Sağ medyaya asla inanmayın. AKP yandaşı olan medyaya asla inanmayın. Tutturmuşlar bir ‘ittifak’ diye. Ne ittifakı Allah aşkına... Kim konuşuyor, kim yapıyor? Günlerdir tartışılıyor. Ben bile hayretle izliyorum ‘bunlar uzayda mı yaşıyor’ diye. Çıkmışız böyle bir şeyin olmadığını söylemişiz. Hiçbir CHP’li bu tuzağa düşmez. Ne söylersek biz söyleriz. Birileri bizim adımıza konuşmasın. Tek hedefimiz vardır: İttifak ise biz milletle ittifak yapacağız. İşçisiyle, çiftçisiyle, memuruyla, emeklisiyle çalışacağız; böyle yola çıkacağız. Bize inanan, Cumhuriyete inanan, laik demokratik sosyal hukuk devletine inanan, ezilmişlerden, emekten yana olan, ülkesini seven, ülkesinin onurunu koruyan, örgütlü toplumdan yana olan herkesin... İster Doğu’da, ister Batı’da, ister Güney’de, ister Kuzey’de olsun CHP’nin çatısı altında yeri vardır.’’

24.11.2010


 

Polise askerlik muafiyeti gelecek mi?

MİLLİ Savunma Bakanı Vecdi Gönül, polislerin askerlikten muaf tutulması konusundaki çalışmayla ilgili olarak ‘’Henüz İçişleri Bakanlığımızdan bize görüş bildirebileceğimiz teklif gelmedi ama dün (önceki gün) akşam dahi beraber fikri çalışma yaptık, görüş alışverişinde bulunduk, ama henüz yazıya dökülmüş değil’’ dedi.

Gönül: Görüştük, yazıya dökmedik Bakan Gönül, Millî Savunma Bakanlığında Kongo Demokratik Cumhuriyeti Ulusal Savunma ve Eski Muharipler Bakanı Charles Mwando Nsimba ve beraberindeki heyetle görüşmesi sırasında basın mensuplarının askerlikle ilgili çalışmalara ilişkin sorularını cevapladı. Polislerin askerlikten muaf tutulmasına yönelik çalışmayla ilgili son durumun sorulması üzerine Bakan Gönül, ‘’Henüz İçişleri Bakanlığımızdan bize görüş bildirebileceğimiz bir teklif gelmedi ama dün (önceki gün) akşam dahi beraber fikri çalışma yaptık, görüş alış verişinde bulunduk ama henüz yazıya dökülmüş değil. Tabii bir kanun olabilmesi için bir metin çıkması lazım, bakanlıkların görüşlerinin alınması lazım’’ diye konuştu.Bakan Gönül, sözleşmeli er uygulaması konusundaki soruya ise ‘’Bir tasarı ortaya çıktı fakat meclis gündemi sebebiyle bunu biraz daha kısaltmaya çalışıyoruz. Çünkü meclisin gündemi çok yoğun. Çok uzun maddeler vardı, onları biraz daha kısaltarak meclisin gündemine uygun hale getirmeye çalışıyoruz’’ cevabını verdi.

Hükümet “kırmızı kitabı” onayladı

DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, (Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nin) bugün Bakanlar Kurulu’nda kabul edildiğini bildirdi. Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Bakanlar Kurulu toplantısında Millî Güvenlik Siyaset Belgesi konusunun ele alındığını söyledi. Anayasa’nın 117. ve 118. maddesinin, Millî Güvenlik Kurulu Teşkilat Yasası’nın 2. ve 4. maddelerinin Millî Güvenlik Siyaset belgesinin hazırlanmasıyla ilgili bir kısım hükümleri ihtiva ettiğini ifade eden Çiçek, bir ülkede milli güvenliğin sağlanmasından TBMM’ye karşı Bakanlar Kurulu’nun sorumlu olduğunu belirtti. Çiçek, bu siyasetin belirlenmesi, tesbiti ve uygulanmasından doğrudan doğruya hükümetin sorumlu olduğunu vurgulayarak, ‘’Çağdaş uygulaması da olan ve bizim de bu konuda epey çaba sarfettiğimiz bir yasa tasarısıdır. Dolayısıyla bugün (önceki gün) bunu kabul etmiş olduk’’ dedi.

24.11.2010


 

Ödevlerimize odaklanmalıyız

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, Türkiye’nin dünyadaki artan önemini sürdürebilmek, hatta pekiştirmek için kendi iç ev ödevlerine odaklanması gerektiğini belirtti.

TÜSİAD ile Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) kalkınma ajansları ile iş dünyasının gönüllü temsil örgütleri arasındaki işbirliğini güçlendirmek amacıyla düzenlediği toplantı serisinin dördüncüsü Edirne’de gerçekleştirildi. Boyner, ‘’Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü’’ başlıklı toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye için hem kendi ekonomik konumu, hem demografik fırsat penceresi, hem siyasî konjonktür açısından önünde çok önemli bir fırsatın, bir eşiğin mevcut olduğunu vurguladı. Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Türkiye dünyadaki artan önemini sürdürebilmek, hatta pekiştirmek için kendi iç ev ödevlerine odaklanmalıdır. Eğitimde, üretimde, teknolojide, alt yapıda ve tabiî demokrasisinde ve iç huzurundaki problemlerini Türkiye’nin çözmesi gereken bir dönemdeyiz. Genel seçimlere kadar uzanan önümüzdeki süreci siyasî partilerimizin vatandaşların önüne programlarını koymaları için çok değerli buluyoruz. Bizim gibi sivil toplum örgütlerine de hem mikro, hem makro bazda hem sosyal, hem siyasî konularda çözüm üretmek ve hem siyasilerle hem kamuoyu ile paylaşma ve farkındalık yaratma görevi düşüyor.’’

“SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ, SİYASÎ PARTİLERE EŞİT

UZAKLIKTA DURMALI’’

SİVİL toplum kuruluşlarının örgütlü, bilinçli ve katılımcı bir toplum oluşturulmasında öncülük üstlendiklerini düşündüklerini de vurgulayan Boyner, ‘’Sivil toplumun gönüllü olmasını, idarî ve malî yönden bağımsız olmasını, şeffaf, hesap verebilir, siyasî partilere eşit uzaklıkta durabilmesini aramamız gerekiyor. Ancak bu yapıdaki bir sivil toplum örgütü, sürdürülebilir gerçek bir temsil niteliği taşıyabilir, katılımcı demokrasi açısından etkili olabilir ve o ölçüde de amaç ve hedeflerine ulaşılabilir’’ diye konuştu.

24.11.2010


 

Katliam emrini verenler yargılansın

F Tipi cezaevlerini protesto için başlatılan ölüm oruçlarına son vermek amacıyla Aralık 2000’de yapılan ve 12 mahkûmun ölümüyle sonuçlanan ‘Hayata Dönüş Operasyonu’nda yakınlarını kaybedenler, açılan dâvâda, olayın 39 kişinin üzerine yıkılmaya çalışıldığını belirterek, asıl sorumluların ‘katliam emrini’ verenler olduğunu bildirdiler.

‘Hayata Dönüş’ dâvâsı başladı Bayrampaşa Cezaevindeki ‘’Hayata Dönüş Operasyonu’’ sırasında görev sınırlarını aşarak 12 kişinin ölümüne sebep oldukları, 29 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri öne sürülen dönemin 39 jandarma görevlisinin yargılanmasına başlandı. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya 26 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmada bazı müştekiler ile taraf avukatları da hazır bulundu. Duruşma sebebiyle adliye binasında ve çevresinde yoğun güvenlik tedbiri alındığı gözlendi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanıkların 19 Aralık 2000’de Bayrampaşa Cezaevinde düzenlenen operasyonda görevli jandarma birliklerinde görev aldığı belirtiliyor. Sanıkların görev sınırlarını aşarak aşırı güç ve silah kullanıp faili belli olmayacak şekilde 12 kişinin ölümüne sebep oldukları 29 kişiyi de öldürmeye teşebbüs ettikleri ileri sürülen iddianamede, özellikle görev sınırları ve silâh kullanma yetkilerinin aşılıp aşılmadığına, orantılı veya aşırı güç kullanılıp kullanılmadığına ilişkin delillerin değerlendirilmesinin mahkemeye ait olduğu ifade ediliyor. İddianamede, suç tarihinde jandarma görevlisi olan sanıkların ölen 12 kişi için ayrı ayrı 20 ile 25’er yıl arasında hapis cezası öngören ‘’görevin ifası sırasında kasten adam öldürme’’ ile 29 mağdur için ayrı ayrı 9 ile 15’er yıl arasında hapis cezası içeren ‘’görevin ifası sırasında kasten adam öldürmeye teşebbüs’’ suçlarından cezalandırılması isteniyor.

KATLİÂM EMRİNİ

VERENLER YARGILANSIN

Operasyonlarda vefat edenlerin yakınları, duruşma öncesi Bakırköy Adliyesi önünde eylem yaptı. Yapılan basın açıklamasında, olayın 39 kişinin üzerine yıkılmaya çalışıldığını belirterek asıl sorumluların ‘katliâm emrini’ verenler olduğunu belirtildi. Yaşanan feci olayda Bayrampaşa Cezaevi’nde bulunan ve basın açıklaması yapan eski hükümlü Mehmet Güvel, “Olayın asıl sorumluları dönemin Hükümeti ve Adalet Bakanıdır. Ecevit Hükümeti ve dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de hesap vermelidir. Yapılan bir katliâmdır. Bu olay aylar öncesinden planlanmış ve MGK tarafından karar verdirilmiştir. Katillerin cezalandırılmasını istiyoruz. Katledilen arkadaşlarımızın katillerinin bir an önce adalet önüne çıkarılmasını istiyoruz” dedi.

24.11.2010


 

Yüksekova’da kaza: 4 ölü

HakkÂrİ’nİn Yüksekova ilçesinde, iki minibüsün çarpıştığı trafik kazasında 4 kişi öldü, 16 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Nurettin Demir yönetimindeki 34 DC 6495 plâkalı minibüs, Yüksekova-Van karayolunun Köprücük Köyü mevkiinde karşı yönden gelen Ümit Yavuz idaresindeki 34 Z 0448 plâkalı minibüs ile çarpıştı. Kazada sürücülerden Demir (43) ile Muğdat Kaya, Selman Yavuz (16) ve İrem Genç (4) vefat etti. Diğer sürücü Ümit Yavuz (19) ile Cağfer Demir (45), Tevfik Demir (35), M. Salih Anuş (46), Fazıl Adıgüzel (34), Nihat Anuş (33), Bayram Bilin (36), Abdurrahman Adıgüzel (61), Zübeyit Caner (51), Aslan Örnek (37), Sabahattin Örnek (32), Şükriye Genç (34), Ömer Genç (4), Nurcan Adıgüzel (22), Cemile Örnek (49) ve Enver Demir (52) yaralandı. Yüksekova Devlet Hastanesine kaldırılan yaralılardan 4’ü, hayatî tehlike kaydıyla Van ve Hakkâri’ye sevk edildi.

24.11.2010


 

Başbakan Erdoğan Lübnan yolcusu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin dâvetlisi olarak resmî bir ziyarette bulunmak üzere bugün Lübnan’a gidecek.

Başbakanlık Basın Merkezinin internet sitesinde yayımlanan açıklamada, Başbakan Erdoğan’ın Lübnan ziyaretine ilişkin bilgi verildi. Açıklamada, Erdoğan’ın, Hariri’nin dâvetlisi olarak 24-25 Kasımda Lübnan’a ziyarette bulunacağı belirtilerek, Başbakan Erdoğan’ın Beyrut’ta Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Sleiman, Lübnan Milli Meclisi Başkanı Nabih Berri ve Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile bir araya geleceği, ayrıca Lübnan’ın önde gelen diğer bazı siyasî şahsiyetleriyle de görüşmelerde bulunacağı kaydedildi.

24.11.2010


 

Erzin’de 29 kaçak Gürcü yakalandı

Hatay’In Erzin ilçesinde, Türkiye’ye yasa dışı yollardan girdikleri belirlenen Gürcistan uyruklu 29 kaçak yakalandı.

Alınan bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Bahçeli Evler Mahallesi’ndeki iki evde arama yaptı. Evlerde, narenciye toplama işinde çalıştırılmak üzere yasa dışı yollardan Türkiye’ye girdiği belirlenen Gürcistan uyruklu 14’ü kadın toplam 29 kişi yakalandı. Yetkililer, kaçakların, sorgularının ardından sınır dışı edileceklerini bildirdi.

24.11.2010


 

Ahırda, 6 el bombası bulundu

Kayseri’de bir ahırda 6 adet el bombası bulundu. Alınan bilgiye göre, jandarma ekipleri, ihbar üzerine, Özvatan ilçesi Küpeli beldesine bağlı Şahintepesi mezrasındaki Ahmet Büyükşahin’e (30) ait ahırda arama yaptı.

Ahırda bir torbada 6 adet savunma tipi el bombası ele geçirildi. Yetkililer, bombaların menşesinin belirlenemediğini, soruşturmanın sürdürüldüğünü kaydetti. Gözaltına alınan, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığı bildirilen Ahmet Büyükşahin tutuklandı.

24.11.2010


 

Gazeteciler ağır cezada yargılanmaya devam ediyor

“Ergenekon” ve “Balyoz” soruşturmalarında tutuklanan şüphelileri tahliye eden hakimler hakkında haber yapan gazetecilerin, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmalarına devam ediliyor.

Zaman gazetesi yargı muhabiri Metin Arslan, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Balyoz dâvâsı tutuklularını tahliye eden 3 hakimle ilgili yaptığı “Toplu tahliyelerin temeli korsan kararnameyle atıldı” başlıklı haberle ilgili ifade verdi. Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Erol Tatar tarafından ifadesi alınan Arslan, yargı muhabiri olması sebebiyle HSYK’nın yaptığı atama, tayin, terfi ve yetkilendirme kararlarının görev alanına girdiğini ifade etti. Arslan’ın avukatı Özlem Özer ise Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bir kararında, herkesçe bilinen bazı görevlilerin adlarının geçiyor olmasının Terörle Mücadele Kanunu’ndaki “terörle mücadelede görev alan kişileri hedef gösterme” suçunu oluşturmayacağını belirtti. Talimat duruşmasının ardından kısa bir açıklama yapan gazeteci Arslan, “Açılan davalar gazetecilere baskı aracına dönüştü. Yasa dışı oluşumları, darbe girişimlerini kamuoyuna duyuran gazetecileri cezalandırarak demokrasimizi ilerletemeyiz. Türk Ceza Kanunu’nda gazetecileri ilgilendiren adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve soruşturmanın gizliliğini ihlal maddeleri, Anayasa’daki basın ve ifade hürriyeti ile AİHM kararları doğrultusunda bir an önce yeniden düzenlenmeli” diye konuştu.

24.11.2010


 

Madımak Oteli kamulaştırıldı

Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te meydana gelen olaylarda 37 kişinin vefat ettiği Madımak Oteli’nin kamulaştırılma bedelinin tesbitiyle ilgili açılan dâvâda, bilirkişi raporu doğrultusunda otelin 5 milyon 601 bin lira bedel ile kamulaştırılmasına karar verildi.

Madımak Oteli’nin kamulaştırma bedeliyle ilgili olarak taraflar arasında yaşanan anlaşmazlık üzerine açılan dâvânın ikinci duruşması Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görüldü. Basın mensuplarının alınmadığı duruşma yaklaşık 50 dakika sürdü. Varislerin avukatları Oktay Özberk ve Nazif Acarlı ile İl Özel İdaresi’nin avukatı Makbule Ünal Baş’ın katıldığı duruşmada, Madımak Oteli’nin bilirkişi raporu doğrultusunda 5 milyon 601 bin lira bedel ile kamulaştırılmasına karar verildi. Otelin varislerinin avukatı Oktay Özberk, duruşma sonunda basın mensuplarına yaptığı açıklamada, dâvânın bittiğini belirterek, arsa sahipleri olarak Yargıtay’da temyize gideceklerini söyledi. Kararın şu an kesin olmadığını ifade eden Özberk, bilirkişi raporu doğrultusunda otelin kamulaştırma bedelinin belirlendiğini, her iki tarafın da temyiz hakkının bulunduğunu belirtti.

24.11.2010


 

En büyük muallim Hz. Muhammed (asm)

Hâlıkımız, bize en büyük muallim ve en mükemmel üstad ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı tayin etmiş ve en son elçi olarak göndermiş.

Hem madem Hâlıkımız, bize en büyük muallim ve en mükemmel üstad ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı tayin etmiş ve en son elçi olarak göndermiş. Biz dahi, ilmelyakîn mertebesinden aynelyakîn ve hakkalyakîn mertebelerine terakkî ve tekemmül etmek üzere, her şeyden evvel bu Üstadımızdan, Hâlıkımızdan sorduğumuz suâli sormaklığımız lâzım geliyor. Çünkü o zât, Hâlıkımız tarafından herbiri birer nişane-i tasdik olan bin mû’cizâtıyla, Kur’ân’ın bir mû’cizesi olarak, Kur’ân’ın hak ve kelâmullah olduğunu ispat ettiği gibi; Kur’ân dahi, kırk nev’î i’câz ile o zâtın bir mû’cizesi olup, onun doğru ve Resûlullah (asm) olduğunu ispat ederek, ikisi beraber, biri âlem-i şehadet lisanı (bütün hayatında, bütün enbiya ve evliyanın tasdikleri altında) diğeri âlem-i gayb lisanı bütün semâvî fermanların ve kâinat hakikatlerinin tasdikleri içinde binler âyâtıyla iddia ve ispat ettikleri hakikat-i haşriye elbette güneş ve gündüz gibi bir kat’iyettedir. Evet, haşir gibi, en acip ve en dehşetli ve tavr-ı aklın haricinde bir mes’ele, ancak ve ancak böyle harika iki üstadın dersleriyle halledilir, anlaşılır.

Eski zaman peygamberleri ümmetlerine Kur’ân gibi izahat vermediklerinin sebebi, o devirler beşerin bedeviyet ve tufûliyet devri olmasıdır. İptidaî derslerde izah az olur.

Elhâsıl: Madem Cenâb-ı Hakkın ekser isimleri âhireti iktiza edip isterler; elbette o isimlere delâlet eden bütün hüccetler, bir cihette âhiretin tahakkukuna dahi delâlet ederler.

Ve madem melâikeler âhiretin ve âlem-i bekanın dairelerini gördüklerini haber veriyorlar; elbette melâike ve ruhların ve ruhaniyetin vücut ve ubudiyetlerine şehadet eden deliller, dolayısıyla âhiretin vücuduna dahi delâlet ederler.

Ve madem Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın bütün hayatında vahdaniyetten sonra en daimî dâvâsı ve müddeâsı ve esası âhirettir; elbette o zâtın nübüvvetine ve sıdkına delâlet eden bütün mû’cizeleri ve hüccetleri, bir cihette, dolayısıyla âhiretin tahakkukuna ve geleceğine şehadet ederler.

Ve madem Kur’ân’ın dörtten birisi haşir ve âhirettir ve bin âyâtıyla onun ispatına çalışır ve onu haber verir; elbette Kur’ân’ın hakkaniyetine şehadet ve delâlet eden bütün hüccetleri ve delilleri ve bürhanları, dolayısıyla âhiretin vücûduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delâlet ve şehadet ederler.

İşte bak, bu rükn-ü imânî ne kadar kuvvetli ve kat’î olduğunu gör.

Asâ-yı Mûsâ, s. 36

***

Yedinci Reşha:

İşte, bak: Şu cezîre-i vâsiada vahşî ve âdetlerine mutaassıb ve inadcı muhtelif akvâmı, ne çabuk âdât ve ahlâk-ı seyyie-i vahşiyânelerini def’aten kal’ ve ref’ ederek bütün ahlâk-ı hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi. Bak, değil zâhirî bir tasallut, belki akılları, ruhları, kalbleri, nefisleri feth ve teshîr ediyor. Mahbub-u kulûb, muallim-i ukùl, mürebbî-i nüfûs, sultan-ı ervâh oldu.

Sözler, 19. Söz, s. 374

***

Âlimlerden sonra muallimler risâleye ihtiyaçlarını hissetmeye başladıklarını çok emareler var.

Emirdağ Lâhikası, s. 115

LÜGATÇE

ilmelyakîn: Yakîn ile bilme, bir şeyi ilim ve delil ile kesin olarak bilme.

aynelyakîn: Gözle görür derecede inanma; bir şeyi görerek ve seyrederek bilme.

hakkalyakîn: Marifet mertebesinin en yükseği; bir şeyi yaşayarak, içine girerek, doğruluğundan şüpheye asla yer bırakmayacak biçimde kesin olarak bilme.

i’câz: Mû’cizelik.

tufûliyet: Çocukluk, küçüklük.

iptidaî: İlkel, basit. İlk mektep, ilkokul.

delâlet: İşaret.

ubudiyet: Kulluk.

nübüvvet: Peygamberlik.

mahbub-u kulûb: Kalplerin sevgilisi.

muallim-i ukùl: Akılların öğretmeni.

mürebbî-i nüfûs: Nefislerin terbiye edicisi.

sultan-ı ervâh: Ruhların sultanı.

24.11.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.