Güncel |
Trafik kazası mağdurları haklarını biliyorlar mı? |
Bir bayramı daha geride bıraktık. Ama acaba ‘kurban‘ bu bayramın mı, yoksa trafikte verdiğimiz canların mı adıydı? Bayram süresince trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı 200’e yaklaştı. Yaralılar ise bu rakamın çok üzerinde. Yaralı derken ‘’Zaman içinde nasılsa iyileşirler‘’ diye düşünmemek lâzım. Çünkü bu yaralıların önemli bir kısmı daha sonra ya vefat ediyor ya da ömürleri boyunca belli oranlarda sakat kalıyorlar. Geçen Ramazan Bayramında da durum bundan farklı değildi. En son Ramazan Bayramında meydana gelen 1527 kazada 97 vefat, 3455 yaralı var. Ne kadar tedbir alınırsa alınsın bu acı durum ne yazık ki değişmiyor. Şimdi bu tabloyu yıllık olarak ve rakamlarla daha da büyütelim. Halen trafiğe kayıtlı yaklaşık 15 milyon adet araç var. Ülkemizde her sene ortalama 1 milyon civarında trafik kazası meydana geliyor. Örneğin 2009 yılında bu rakam 1.034.435’dir. Yani her 15 araçtan biri kazaya karışmış. Bu kazalarda yaklaşık 8.000-10.000 insanımız vefat ederken bunun neredeyse 20 katı kadar da yani 200.000 kişi civarında insanımız ise yaralanıyor. Bu yaralıların ise hatırı sayılır bir miktarı ömürleri boyunca çeşitli derecelerde tam veya kısmi sakat kalıyor. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 11’i özürlü vatandaşlarımızdan oluştuğunu düşünürsek her sene bu sayıya trafik kazaları sebebiyle ciddî bir katılımın olduğunu söylemek mümkün. Yine acı verici bir başka tespit de trafik kazalarında her yıl kaybettiğimiz insan sayısının 10 yılda ortalama bir ilçe, hatta bir ilimizin nüfusuna denk düştüğü gerçeğidir. Yasalardaki eksiklikler, hükümete, emniyet güçlerine, sürücü ve vatandaşlara düşen görevlerin neler olduğu, ne gibi tedbirlerin alınması gerektiği konuları ise ayrı bir yazı konusu olduğundan şimdilik bu konuya girmeden kaza mağdurlarının cezaî ve maddî haklarına değinelim.
CEZAÎ HAKLAR BAKIMINDAN DEĞERLENDİRME: 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu trafik kazası sonucunda ölüme veya yaralanmaya sebebiyet verme fiilini kasten işlenen bir suç değil taksirle işlenebilecek bir suç olarak öngörmüş ve düzenlemiştir. Peki bu ne demek? Bunun anlamı aslında şudur: Kazaya sebep olan sürücü kaç kişinin vefatına veya yaralanmasına yol açmış olursa olsun aslında çok da yüksek miktarda ceza almayacak demektir. Meselâ kazaya yol açan sürücü, bir veya birden fazla kişinin ölümüne ve /veya bir veya birden fazla kişinin de yaralanmasına sebebiyet vermiş ise yargılanacağı ceza miktarı 2 yıldan 15 yıla kadar olacaktır. Hakim, sürücünün bu fiili bilinçli taksirle (kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesi hali) işlediği kanaatindeyse arttırılabilecek miktar üçte birden yarıya kadar olabilecektir en fazla. Demek ki onlarca kişinin ölümüne de yol açsa bir araç sürücüsünün alabileceği ceza en fazla 22,5 yıl olacaktır. Peki kaza sonucu sürücü sadece bir kişinin ölümüne yol açmış ise ne olacak? Bu durumda istenecek ceza miktarı 2 yıldan 6 yıla kadar olacaktır. Sadece yaralanma halinde ise dâvâ açılması şikâyete tabi olup, mağdurun 6 aylık süre içinde savcılık veya polise şikâyetçi olduğunu bildirmesi gerekiyor. Gazetelerde, televizyonlarda gördüğümüz pek çok haberde kaza mağdurları veya yakınlarının mahkeme kararlarına karşı isyanlarının sebebi de aslında işte bu. Uygulamada verilen cezaların hiç de tatminkâr olmadığı acı bir gerçek. İyi hal indirimi, para cezasına çevrilip erteleme vs gibi suçlu lehine yorumlarla genelde cezalar alt sınıra yakın (2 yıl veya daha az) verilmekte ve bu durum kamu vicdanını rahatsız etmektedir. Mahkemelerin en azından kaza sonrası sürücüyü belli bir sürede olsa tutuklamaları, alt sınırdan değil üst sınıra yakın ceza takdir etmeleri, bu suçu taksirle ölüme sebebiyet verme değil olası kast veya en azından bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme olarak değerlendirmeleri halinde verilecek ceza miktarları artabilir ve bir nebze olsun mağdur yakınlarının acısını dindirebilir. KAZA MAĞDURLARININ MADDÎ HAKLARI Trafik kazalarında yaralanan, sakat kalan veya vefat eden kişilerin mirasçılarının ne gibi maddî hakları olduğu konusundan da kısaca bahsedelim. Bu hususta en önemli yasal dayanak 13.10.1983 tarih 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KYTK) dur. Bu kanun gereği motorlu araç sahibi herkes aracı için her yıl Zorunlu Malî Mesuliyet Sigorta Poliçesi düzenlemek zorundadır. Bu poliçenin yaptırılmaması durumunda araç bağlanır ve trafik cezası kesilir. Ancak poliçenin asıl önemi kaza vukuunda araç sahibi ve kusurlu sürücüsünü yüz binlerce TL tazminat külfetinden korumasıyla ortaya çıkıyor. Bu arada kaza durumunda aracın kendi maddî hasarını tazmin etme amacına dönük olan Kasko poliçeleri ile bahsettiğimiz zorunlu trafik poliçesini de ayırmak gerektiğini hatırlatalım. Zorunlu Malî Sorumluluk Sigorta Poliçelerinde düzenlenmiş olan 3 temel koruma teminatı vardır: Vefat, malûliyet ve tedavi. Bu her üç teminatların limitleri de 01. 03. 2010 tarihi itibarıyla kişi başına 175.000 TL’ye yükseltilmiştir. Şimdi bir örnekle nasıl bir korunma sağlandığını izah etmeye çalışalım: Bir aracın şarampole devrilmesi sonucu araç içinde yolcu olarak seyahat etmekte olan Mustafa vefat etmiş, Mehmet ise ağır yaralanmıştır. Mustafa evli ve iki küçük çocuk babasıdır. Mehmet ise 25 yaşında olup herhangi bir işte çalışmamaktadır. Bu durumda Ahmet’in yasal mirasçıları olan eşi ve iki küçük çocuğunun aracın (ZMMS) Trafik poliçesini düzenleyen sigorta şirketinden destekten yoksunluk tazminatı talep etme hakkı vardır. Bu miktar, aktüer denilen hesap uzmanlarınca yapılacak hesaplamanın ardından tespit edilecek bir meblâğ olup 175.000 TL’ye kadar ödeme yapılması mümkündür. Mehmet ise aylarca süren tedavinin ardından yüzde 40 oranında malûl (sakat) kalmıştır. Bu durumda Mehmet’in yine sigorta şirketinden 175.000 TL’ye kadar tedavi masraflarını talep etme hakkı olduğu gibi, yine yapılacak aktüerya hesabı sonunda 175.000 TL’ye kadar da ayrıca malûliyet tazminatı alma hakkı vardır. Yine hem Mustafa’nın mirasçılarının, hem de Mehmet’in, 175.000 TL’nin üzerindeki maddî zararlarını ayrıca açacakları bir dâvâ ile kusurlu araç sürücüsü veya araç sahibinden talep etme hakkı olduğu gibi manevî tazminat da isteyebilirler. Manevî tazminat talebi sigorta poliçesinin kapsamı dışında olup sigorta şirketince ödenmez. Tekrarlayacak olursak trafik kazasında yaralanan herkes— kusurlu sürücüler hariç—istediği özel veya devlet hastanesinde her türlü ameliyat ve tedavi hizmetini 175.000 TL’ye kadar hiçbir ücret ödemeden alabilir. Meselâ 2005 yılında Samsun’da meydana gelen bir kazada sol ayağı ciddî bir şekilde kırılan bir mağdura İstanbul’da özel bir hastanede 4 defa 15’er gün özel odada refakatçi eşliğinde tedavi uygulatmış, bir ortopedi profesörüne de 2 defa ameliyat yaptırmıştık. Bu ameliyat ve tedaviler için mağdurun cebinden hiç para çıkmamıştı. Halkımızın olduğu gibi medyanın da çokça karıştırdığı bir hususa daha kısaca değinelim. Garanti Fonu olarak bilinen ve 14. 06. 2007 tarih, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile Güvence Hesabı adını alan bu kurum, yukarıda sıraladığımız poliçelerdeki teminatları yine mağdurlara tanımaktadır. Ancak bazı şartlarla; Şayet aracın zorunlu trafik poliçesi yok ise veya araç çalıntı ise ya da aracın poliçesini düzenleyen şirket iflas etmiş ise gibi. Ancak Güvence Hesabı yaptığı ödemeyi poliçe yaptırmayan araç sahibi veya sürücüye rücu ederek talep eder. Trafikteki yaklaşık 15 milyon araç sahibinin yüzde 20 kadarı halen daha bilerek ya da bilmeyerek zorunlu trafik poliçesi yaptırmamakta, unutmakta, süresini geçirmektedir. Oysa sadece 200-300 TL ödeyerek birkaç yüz bin TL’lik tazminat tehlikesinden kurtulabilmek söz konusudur. Son olarak bu taleplerin de bir zamanaşımı süresine tabi olduğunu belirtmekte fayda var. Mağdurların, hak kaybına uğramaması için taleplerini süresi içinde ilgili şirket veya kuruma iletmesini tavsiye ederiz. Ülkemizde meydana gelen kazalardan dolayı geride kalan pek çok mağdur insanımızın eş ve çocukların oldukları bu haklardan habersiz bir şekilde mağduriyetlerinin devam ettiği bir gerçek. Kazalarda vefat eden kardeşlerimize Cenâb-ı Hak’dan rahmet, yaralılara şifa, geride kalan yakınlarına ise sabır ihsan etmesini duâ ediyoruz.
Av. ALİ OTAY İstanbul Barosu Sigorta Hukuku Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi (Sorularınız için: 0 [212] 660 15 00) (E-Mail: [email protected] ) |
23.11.2010 |