Güncel |
Bediüzzaman Denizli’de özgürce dolaştı |
Denizli’de hapis hayatı yaşayan Bediüzzaman’ın nuru, tırımız vasıtasıyla bu şehirde hür bir şekilde dolaşmış, dün hapishaneleri aydınlatırken, bugün bütün haneleri ve gönülleri aydınlatmaya başlamıştı. Denizli’de günlük güneşlik ve şenlikli bir havayla karşılanan tırımız, adeta Bediüzzaman’ın bu hürriyetini teyid eder mahiyette ilanatta bulunuyordu... |
12.10.2010 |
Akşam sohbeti |
İSLAM Yaşar’ın ardından Yeni Asya gazetesi Denizli Temsilciliği adına Süleyman Delikanlı sözü alarak şehri ziyaret eden Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’na ve davete icabet eden Denizli halkına teşekkür etti. Konuşmaların sonunda tırın önünde bir hatıra fotoğrafı çekilirken, hemen ardından da Işık Doğudan Yükselir adlı sinevizyon gösterimi icra edildi. Daha sonra yazarımız İslam Yaşar okuyucularıyla sohbet ederek, kitaplarını imzaladı. Akşama doğru ise tırımız Denizli’nin meşhur Pamukkale’sine de götürülerek burada travertenler ile bir fotoğraf çekimi gerçekleştirildi. Akşam saat 20.00’de ise Yeni Asya gazetesi Denizli Temsilciliği Hizmet Binası’nda yazarımız İslam Yaşar ve koordinatörümüz Abdullah Eraçıkbaş’ın da iştirak ettiği ve bütün Denizlililerin davetli olduğu bir sohbet toplantısı gerçekleştirildi. Sabah saatlerine kadar Denizli’de konaklayan tırımız İzmir’e doğru yola koyuldu... |
12.10.2010 |
DENİZLİ’DE MEHTERLİ, İHTİŞAMLI KARŞILAMA |
TAMAMLANAN tanıtım programının ardından tırımız Burdur’dan hareket ederek Denizli’ye doğru yola çıktı. Denizli’de şehrin girişinde karşılanan tırımız, bir tur attıktan sonra İncilipınar Parkı önündeki alana vardı. Burada büyük bir sürprizle karşılaşıldı. Zira Denizlililer hem muhteşem bir karşılama hazırlamış, hem de programın yapılacağı meydanda adeta bir şenlik havası estirdi. Tırımız görünür görünmez önce alkış tufanı koptu. Sonra hoparlörlerden “Bediüzzaman Denizli’de” nidaları yükseldi. Ve hemen ardından ise “Allahu Ekber” sesleriyle Mehter Takımı insanları coşturan marşlarını okumaya başladılar... Sanki Bediüzzaman’ın şahsı meydana giriş yapıyormuş gibi bir hal vardı herkesin gözünde. Tam teşekküllü Mehteran Bölüğü bütün ihtişamlarıyla meydanı inletiyor, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı da seferden dönmüş muzaffer bir ordu ve başında muzaffer komutan Bediüzzaman varmış gibi bir halde meydana giriş yapıyordu. Bu hal bir süre daha böylece devam etti. Mehter Takımı önce meydanın ortasında yaptıkları gösterilerine, tırımızın hemen önünde devam ettiler. Denizli’nin en güzel ve büyük parkında yapılan bu programda çoluk-çocuk, genç yaşlı, kadın erkek Denizlililer ilgi gösteriyordu. Şüphesiz aralarında bir çok insan Bediüzzaman’ı ve Said Nursî’yi ilk kez görüyordu. Bu mânâda Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nın maksadı hasıl olmuş bulunuyordu. Programın yapılacağı parkta Denizlililerin hazırladıkları sürprizler bununla sınırlı kalmadı. Nitekim tam 2000’den fazla kişi için lokma tatlısı hazırlanmış, bir yandan pişiriliyor, bir yandan da kuyruğa girmiş vatandaşlara dağıtılıyordu. Böylece herkes tatlı yeyip, Bediüzzaman’ı konuşuyordu... Lokma tatlısı dağıtımı tırımız meydana gelmeden 1 saat öncesinden başlamış, program bitiminden bir kaç saat sonraya kadar devam etmişti. Bunun yanısıra ücretsiz dağıtılan yüzlerce broşür, kitapçık ve el ilanlarının yanısıra yüzlerce küçük Risâle kitabı, Zübeyr Gündüzalp’in “Nefis Muhasebesi” eseri ve daha nice eser ücretsiz olarak Denizlililere takdim edilmişti. Yeni Asya gazetesinin o günkü nüshasının yüzlercesi de bu eserlerle birlikte ücretsiz dağıtılmaktaydı. Denizlili gençler programdan bir kaç gün önce şehrin neredeyse bütün camilerinde programa dair binlerce el ilanı dağıtmış ve bunun tesiri olarak meydanı yüzlerce kişi doldurup boşaltıyordu... Yeni Asya Neşriyat standı da bu kalabalıktan nasibini aldı. |
12.10.2010 |
Nurun ilk kapısı |
BEDİÜZZAMAN Tanıtım ve Hizmet Tırı, Said Nursî’nin hayatında önemli yer teşkil eden nur menzillerindeki yolculuğuna devam ediyor. “Bediüzzaman Türkiye Yollarında” sloganıyla yola çıkan Bediüzzaman Hizmet Tırı, bir kaç duraktır hep Bediüzzaman’ın hayatında önemli yer teşkil eden beldelerden geçiş yapıyor. Barla ve Isparta’dan sonra Burdur ve Denizli’ye uğrayan tırımız burada hatıraların yâd edilmesine ve gayret ve iştiyakın artmasına yol açtı. Burdur, Bediüzzaman’ın ilk sürgün edildiği beldeydi... Onu yok etmek isteyenler askerî muhafızlar eşliğinde hiçbir suçu olmayan bu kahraman vatan evladını Burdur vilayetine sürerek, onu yalnızlığa terk etmeye çalışmışlardı... Ancak o yok edilebilecek bir insan değildi.. Nitekim nefyedildiği Burdur’da on üç dersten ibaret olan “Nurun ilk kapısı” adlı hakikatleri neşrediyordu... Bu tehlikeli (!) faaliyeti sebebiyle daha da yalnızlığa mahkûm edilmek istercesine Barla’ya sürgün edilecekti. Ancak geçen zaman sürgüncüleri değil, Bediüzzamanı haklı çıkaracaktır. Bediüzzaman Hizmet Tırı’nı karşılamaya gelen nurlu kalabalık bunun en güzel misaliydi. Nihayet Burdur’da kalabalık bir grup tarafından karşılanan tırımız eskort eşliğinde Cumhuriyet Meydanı’na kadar geldi. Burada konaklayan tırımız Burdurluların ilgisiyle birlikte tanıtım programına başladı. Melih Atom’un sunduğu programda ilk konuşmayı tırımızın koordinatörü Abdullah Eraçıkbaş yaptı. Eraçıkbaş, Burdurlulara göstermiş oldukları ilgiden dolayı teşekkür etti. Bediüzzaman’ın yaygın eğitim modelinin en güzel örneği olan eserlerini talebelerine emanet ettiğini hatırlatan Eraçıkbaş, “Nurun ilk kapısı” olan Burdurluluların bu emanete sahip çıkmaları gerektiğini ifade etti. Daha sonra sözü devralan İslam Yaşar ise, Bediüzzaman’ın Burdur’a sürgün olarak gelmesine rağmen, kendi öz vatanında sürgünlüğü kabul etmediğini ve bu sebeple hergün gidip karakola isbat-ı vücud etmesi gerekirken, bunu red ederek yapmadığını anlattı. Bediüzzaman’ın bütün engelleme ve baskılara rağmen hakikati anlatmaktan geri durmadığına dikkati çeken İslam Yaşar, Burdur’da insanlarla görüşmesi yasak olmasına rağmen, insanlığı kurtarmak maksadıyla hareket ettiği için “Nurun ilk kapısı” olarak isimlendirdiği eserleriyle iman hakikatlerini neşretmeye devam ettiğini ifade etti. Yaşar, 6 bin sayfalık Risâle-i Nur Külliyatı’nın temellerinin “Nurun ilk kapısı” ile Burdur’da atıldığını hatırlatarak, Said Nursî ile Burdur’un yakınlığının bundan kaynaklandığını ve bugün tırımızın etrafında toplanan kalabalığın bu yakınlığı teyid ettiğini söyledi. İslam Yaşar’ın ardından Burdur Yeni Asya Temsilcisi Mesut Atasever, hemşehrileri Burdurlulara seslendi. Atasever, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nın 10.10.2010 tarihinde Burdur’a gelmiş olmasının latif bir tevafuk olduğuna dikkat çekerken, tır programına ilgi gösteren Burdurlulara ve tır ekibine teşekkür etti. Konuşmaların ardından sinevizyon gösterimi yapılırken, Yeni Asya Neşriyat standında İslam Yaşar okuyucuları ile buluşarak kitaplarını imzaladı.
UMUT YAVUZ / [email protected] BURDUR/DENİZLİ |
12.10.2010 |
Burdur’da askerlerin programa ilgisi |
BURDUR'DA günlerden Pazar olması hasebiyle sokaklar er ve erbaşlar ile dopdoluydu. Nitekim tırımız etrafında en çok kalabalık oluşturan gruplardan biri de askerlerdi... Bediüzzaman özellikle temsilî hikâyeciklerinde sık sık askerlere seslenir veya askerlerle ilgili misaller verir. Bu bakımdan Risâle-i Nur’un en önemli muhataplarından biri de askerlerdir. “Peygamber Ocağı” olarak bilinen ordumuzun mensuplarının Risâle-i Nur’a lakayt ve bigâne kalmaları beklenemez... Burdur’da büyük çoğunluğu bedelli askerlik yapan bir çok asker yarı sivil kıyafetler ile çıktıkları çarşı izinlerinde Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nı ziyaret ettiler. Bu askerlerden bir grubu, özellikle Almanya ve Hollanda’da işçi olarak çalışan gurbetçilerdi. Burdur 58’nci Piyade Eğitim Alay Komutanlığı’nda 28 günlük bedelli askerliğini yapan bu gurbetçiler, 14 gün sonra terhis olacaklardı. Bunlardan birisi tırımızı muhakkak Amsterdam’a da beklediklerini söyledikten sonra, “Orada da Risale-i Nur’a ilgi büyük. Bir çok insan Risâle-i Nur okuyor. Eğer bu projeyi dünyaya taşırsanız mutlaka Amsterdam’a da uğrayınız” dedi. Askerlerin bir çoğu Bediüzzaman’ı tanıdıklarını ve sevdiklerini söylediler. Nitekim programı başından sonuna kadar dikkatle izleyen er ve erbaşların da sayısı bir hayli fazlaydı. Askerlerin yanısıra Burdur Huzurevi’nde kalan iki ihtiyar dede de tırımızı ziyaret etmeye gelmişti. Yaşlı dedelere neden geldiklerini sorduğumuzda ise, “Huzur bulmaya” diye cevap verdiler. |
12.10.2010 |
Bediüzzaman’ı küçümsemek akıl dışıdır |
BURDUR'DAKİ tanıtım programının sonunda Burdur Belediye Başkanı Sabahattin Akkaya ile Burdur İl Milli Eğitim Müdürü Recep Yiğit de tanıtım tırımızı ziyaret etti. Belediye Başkanı Akkaya gazetemize şu açıklamada bulundu: “Büyük mütefekkir, büyük ilim adamı Bediüzzaman Said Nursî’nin kitaplarını, fikirlerini, eserlerini tanıtan bu tırın bugün Burdurumuza gelip, ziyarete açılması, Burdurlular için oldukça memnuniyet verici, güzel bir hizmettir. Bu hizmet için Yeni Asya Medya Grubu’na teşekkür ediyoruz. Said Nursî 20. ve 21. yüzyıllara mührünü basmış, eserleriyle, yetiştirdiği talebeleriyle gerçekten çok büyük bir yer kazanmış olan bir zâttır. Bu zâtı ve hizmetlerini küçümsemek insaf dahilinde bir davranış olmaz, akıl dışı olurdu... Zira insanlar eserleriyle yaşarlar. Demek ki Said Nursî büyük bir eser bırakmış ki bugün Türkiye’de ve dünyada ses getiren bir hareket haline gelmiştir” |
12.10.2010 |
Bediüzzaman’dan bütün insanlık faydalanmalı |
BURDUR İl Milli Eğitim Müdürü Recep Yiğit ile şu şekilde konuştu: Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin ilminden, irfanından bütün insanlığın faydalanması gerekiyor. Ondan alınacak olan dersler var. Elbette bu dersler onun külliyatı, yani eserleri okunarak elde edilebilir. Ben de bu tırın burada böyle bir faaliyeti Burdurlulara taşımış olmasından dolayı buna vesile olanlara teşekkür ediyorum.” |
12.10.2010 |
BEDİÜZZAMAN TIRI NE GÜN, NEREDE? |
DÖRDÜNCÜ BÖLGE: 12 EKİM 2010 SALI, Saat: 10:00 Bayındır-Torbalı Konuşmacı: İslâm Yaşar
12 EKİM 2010 SALI, Saat: 15:00 Bornova / İzmir Cumhuriyet Meydanı Konuşmacı: İslâm Yaşar
BEŞİNCİ BÖLGE: 13 EKİM 2010, ÇARŞAMBA Saat: 10:00, Turgutlu Saat Kulesi yanı
13 EKİM 2010 ÇARŞAMBA, Saat: 13:00, Uşak. Belediye önü
13 EKİM 2010 ÇARŞAMBA, Saat: 17:00, Afyonkarahisar. Anıt Park önü
14 EKİM 2010 PERŞEMBE, Saat: 11:00, Eskişehir. Odunpazarı Meydanı
15 EKİM 2010 CUMA, Saat: 11:00, Sakarya. Kent Meydanı |
12.10.2010 |
Türkiye'nin AB'ye girişi hızlandırılmalı |
48. Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Genel Kurulu’nda, Avrupalı gazeteciler Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) girişinin hızlandırılması çağrısı yaptı. Avrupa Gazeteciler Birliği’nin (AEJ) 48. Genel Kurulu, Birliğin Türkiye Temsilciliği ve Ekonomi Muhabirleri Derneğinin ev sahipliğinde Ordu’da düzenlendi. EMD’den yapılan yazılı açıklamaya göre, ilk defa Türkiye’de ve Ordu’da yapılan Genel kurulda yapılan seçimlerde başkanlığa seçilen İrlandalı tanınmış televizyon haber sunucusu Eileen Dunne, Birliğin ilk kadın genel başkanı oldu. AEJ Türkiye Temsilcisi Doç. Dr. L. Doğan Tılıç’ın genel başkan yardımcısı seçildiği kongrede, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Başkanı Özlem Doğaner de Denetleme Kurulu üyesi oldu. Kongrede, Avrupalı gazetecilerce Türkiye’nin AB’ye girişinin hızlandırılması çağrısı yapıldı. Birliğin hayattaki tek kurucusu 91 yaşındaki efsane İtalyan gazeteci Marcello Palumbo, kongrede alkışlarla karşılanan çağrısında, ‘’21. yüzyılın başında Avrupa Birliği Türkiye’nin Avrupa kıtası ve geri kalan dünyayla olan ilişkilerinde uluslararası denge, istikrar ve olgunluk temel unsurunu oluşturduğu gibi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam haklarla girişi de yalnızca umut edilebilecek bir şey değil, Avrupa çerçevesini tamamlaması için gerekli ve elzem bir adımdır. Türkiye’nin katılımı birlik için anlamlı bir gençleşme işareti olurken, örnek niteliğinde taze enerji sokulmasını da sağlayacaktır. Bizim iletişim uzmanları ve gazete yazarları olarak çağrımız, girişinin hızlandırılmasıdır’’ ifadelerine yer verdi. “YENİ TÜRKİYE AVRUPA’DIR’’ AEJ Başkan Yardımcısı Yunan gazeteci Isaia Tsaousidou ise eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında fark olduğunu belirterek, ‘’Yeni Türkiye Avrupa’dır. Avrupa Türkiye’dir’’ dedi. Avrupalı gazeteci ve yazarların sürece desteği istenirken, Türkiye’de Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun cezaevindeki gazetecilerin derhal serbest bırakılması kampanyasına da destek kararı alındı. Kongre, ‘’Ordu’da toplanan 48. AEJ Kongresi, Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilerin derhal serbest bırakılması için mücadele eden Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun inisiyatif ve kampanyasını tüm gücüyle destekler’’ şeklinde bir karar da oy birliği ile alındı. |
12.10.2010 |
DARBECİLER DIŞLADI İLİMDE YILDIZ OLDU |
Yarım asırdır Almanya'da bulunan dünyaca ünlü bilim adamımız Prof. Dr. Fuat Sezgin, 1960 darbesinden sonra üniversitedeki görevine son verilen 147'liklerden biri olduğunu söyledi. Eğitim için gittiği Almanya'dan 1.5 yıl sonra, 1960'ta geri döndüğünde bazı maceracıların darbe yaptığını anlatan Sezgin, "Bir sabah gazeteden öğrendim ki, benim de üniversitedeki görevime son verilmiş” dedi. AĞABEYİM, DP MİLLETVEKİLİ SERVET SEZGİN'Dİ Bu listeye girmesinde ağabeyi Servet Sezgin'in DP milletvekili olmasının rolü olup olmadığını bilmediğini belirten Sezgin, “Darbeciler Menderes'i asmışlardı. Ağladığımı hatırlıyorum. Almanya'ya dönerken arkama bile bakmadım” diye konuştu. Sezgin o zaman küstüğünü, ama sonra MBK üyesi Mehmet Özgüneş'e “Beni atmasaydınız bu kadar çok şey öğrenemeyebilirdim” dediğini anlattı. DÜNYANIN önde gelen bilim tarihçilerinden Prof. Dr. Fuat Sezgin, 1960 darbesinden sonrası görevine son verilen meşhur 147’liklerden biri olduğunu söyledi. İstanbul Gülhane’de kurduğu İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nde Müslümanların icatlarını sergileyen dünyaca ünlü bilim adamı Prof. Dr. Sezgin, Sabah’taki mülakatında, 1960 darbesinden sonrası görevine son verilen meşhur 147’liklerden biri olduğunu söyledi. Prof. Sezgin, eğitim için gittiği Almanya’dan 1.5 yıl sonra geri döndüğünde bazı maceracıların darbe yapmış olduğunu kaydederek, “Bir sabah gazeteden öğrendim ki benim de üniversitedeki görevime son verilmiş. Hani 1960 darbesi sonrası görevine son verilen meşhur 147’likler var ya! İşte onlardan biri de bendim” dedi. Almanya’dan eğitim sonrası döndüğünde Başbakan Adnan Menderis’in asıldığını öğrenince ağladığını belirten Prof. Sezgin, “... Menderes’i asmışlardı. Ağladığımı hatırlıyorum. Almanya’ya dönerken arkama bile bakmadım” diye konuştu. Prof. Dr. Sezgin, Türkiye’ye küsüp küsmediğine dair bir soruya ise, “O zaman küsmüştüm. Çünkü benim gibi bir değeri kaldırdılar sokağa attılar. Ben Türkiye için yoktum! Ben Türkiye için bir şey değildim” karşılığını verdi.
“MÜSLÜMANLARI AŞAĞILIK DUYGUSUNDAN KURTARMAK İSTEDİM” Müslümanların icatlarını günyüzüne çıkartıp sergilemenin en büyük hayali olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sezgin, “Tek derdim, Avrupalıların aslında boşu boşuna böbürlendiğini anlatıp, Müslümanları aşağılık duygusundan kurtarmak” diye konuştu. İstanbul Gülhane Park’ında kurduğu İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’ni insanımızın ilgi göstermediğine çok üzüldüğünü belirten Prof. Dr. Sezgin, “Merak yok! ‘Gidip bakalım Müslümanlar neler icat etmiş’ diyen yok! Çok kızıyıorum buna. Üzülüyorum. İstiyorum ki özellikle çocuklar ve gençler görsün İslam bilim adamları nelere icat etmiş” dedi.
DARBECİ BAKANA: BİR ŞEYİ DOĞRU YAPTINIZ
Prof. Dr. Sezgin, Yeni Şafak’a verdiği mülâkatında ise “Bir gün darbeyi yapan bakanlardan Mehmet Özgüneş’in yanına gittim. Ona şunu söyledim: ‘Size karşı muhaliftim. Siz her şeyi yanlış yaptınız, fakat içlerinde sadece bir şeyi doğru yaptınız... Bu da beni bu ülkeden dışarı çıkarmış olmanız’ dedim. Çünkü o çıkarmasaydı bu kadar çok şey öğrenemeyebilirdim” dedi. |
12.10.2010 |
HSYK’da 7 istifa |
HSYK’dan 4’ü asıl, 3’ü yedek toplam 7 üye istifa etti. Başkanvekili Kadir Özbek ile üyeler Musa Tekin, Ayşe Albayrak Doğan, H. Ceyda Keyman, Suna Türkoğlu, Fatma Anıl Genç, Orhan Cem Erbük, ‘Gündemi belli olmayan, görev yaptırılmayan kurulda daha fazla kalmanın bir anlamı yok’ diyerek istifa ettiler. Başbakan Erdoğan ise, HSYK üyeliğinin kendi yasal çerçevesi olduğunu belirterek, mevzuata göre görev süresi dolanların ayrılacağını, yerlerine gelecek olan üyelerin yeni anayasa paketinde belirlendiğini ve bu üyelerin yeni düzenlemeye göre seçilip görevlerine başlayacağını kaydetti. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, kurul üyelerinden 7’sinin istifa ettiğini açıkladı. Özbek, basın toplantısında, HSYK’nın kendisine anayasa ve yasalarla verilen görevleri yerine getirdiğini söyledi. Özbek, şöyle konuştu: “Hiçbir önyargı ve art niyeti olmadan kanunların kendilerine verdiği yetkilere sahip çıkarak, 17 Ağustos 2010’dan itibaren fiilen çalıştırılmamaktadır. bu husus adalet bakanlığına defalarda iletilmiş, yapılamayan her toplantı için tutanak tutularak, durum ilgili makamlara iletilmiş olmasına rağmen hiçbir sonuç alınamamıştır.” Özbek, kendisi dahil 7 üyenin istifa ettiğini açıkladı. Diğer üyeler şöyle: Orhan Cem Erbük, Suna Türkoğlu, Musa Tekin, Fatma Anıl Genç, Ceyda Kerman, Ayşe Albayrak Doğan.
HSYK ÜYELERİNİN İSTİFA HABERİ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı HSYK üyelerinin yeni atamalara tepki olarak istifa etmelerine ilişkin açıklamalarını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, ‘’Öncelikle HSYK ile ilgili konu bizimle ilgili bir konu değil’’ dedi. HSYK üyeliğinin kendi yasal çerçevesi olduğunu anlatan Erdoğan, sürecin mevzuat çerçevesinde işleyeceğini ifade etti. Mevzuata göre görev süresi dolanların ayrılacağını belirten Erdoğan, yerlerine gelecek olan üyelerin de yeni Anayasa paketinde belirlendiğini ve bu üyelerin yeni düzenlemeye göre seçilip görevlerine başlayacağını kaydetti. Erdoğan, ‘’Açıklanmamış bir şey üzerinde konuşmam doğru değil. Ben sadece bir ilke tespitini sizlerle paylaşmış oluyorum. Atamalar noktasında, kimin nereye nasıl atandığı hususunda da polemiğe girmeme gerek yok. Bu konuda da muhatabımız değiller’’ diye konuştu. |
12.10.2010 |
Bedelli için söz vermedim |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bedelli askerlikle ilgili bir taahhütte bulunmadığını belirterek, ‘’Pişmemiş aşa kimse su katmasın’’ dedi. Bu konuda TSK'nın yaklaşımının kendileri için önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, konunun teknik boyutunun tamamıyla TSK’ya ait olduğunu ve konuyu TSK ile müzakere edebileceklerini kaydetti. BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, bedelli askerlikle ilgili taahhütte bulunmadığını belirterek, ‘’Pişmemiş aşa kimse su katmasın’’ dedi. Erdoğan, tek tip askerlik konusunda da TSK’nın çalışmasını bitirdiğini veya bitirmek üzere olduğunu belirterek, büyük ihtimalle önümüzdeki hafta alacağı brifingin ardından nasıl bir düzenleme yapılacağına ilişkin kararı açıklayacaklarını bildirdi. Suriye’ye hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda açıklama yapan Erdoğan, daha sonra gazetecilerin sorularını cevapladı. Başbakan Erdoğan, bedelli askerlikle ilgili bir gazetede kendisine atfen yer alan ifadelerin hatırlatılması üzerine, gazete başlığının yanlış olduğunu söyledi. ‘’Bir defa benim ne böyle bir taahhüdüm olmuştur, bunu halk oylamasından önce de söylüyorlardı; böyle bir taahhüdüm olmadı’’ diyen Erdoğan, hiçbir zaman böyle bir şey söylemediğini ifade etti. Başbakan Erdoğan, ‘’Pişmemiş aşa kimse su katmasın. Ortada pişmiş aş varsa bunu beraber milletçe paylaşırız ama böyle bir şey söz konusu değil’’ dedi. Bu konuda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaklaşımının kendileri için önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, konunun teknik boyutunun tamamıyla TSK’ya ait olduğunu ve konuyu TSK ile müzakere edebileceklerini kaydetti. |
12.10.2010 |
Parti içinde sorun yok |
CHP lideri Kılıçdaroğlu, üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasıyla ilgili, “Parti içinde bir sorun yok” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, Süleyman Demirel Üniversitesi’nin (SDÜ) akademik yılı açılış törenine katılmak üzere karayoluyla Isparta’ya geldi. SDÜ Rektörü Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar’ı makamında ziyaret eden Kılıçdaroğlu, bu sırada bir gazetecinin ‘’Türkiye gündemine ilişkin soruları yanıtlayacak mısınız?’’ şeklindeki sorusu üzerine, ‘’Arkadaşlar Türkiye’nin gündemini biliyorum. Onu daha sonra değerlendiririz’’ karşılığını verdi. Aynı soruyu soran gazetecinin, ‘’Başörtüsü sorununun çözümüne yönelik bir çıkış yaptınız. Bu çıkışınız kamuoyunda ciddi destek gördü ancak parti içinde ciddi bir dirençle karşılaştınız’’ şeklindeki sözleri üzerine de Kılıçdaroğlu, ‘’Kim söyledi ciddi bir dirençle karşılaştığımızı?’’ dedi. CHP Lideri, gazetecinin bu haberlerin basında yer aldığını belirtmesi üzerine, ‘’Doğru değil. Parti içinde bir sorun yok. Sorunu belli çevreler sorun olarak yansıtıyorlar. Biz de o tuzağa düşmemeye özen gösteriyoruz’’ diye konuştu. Kılıçdaroğlu, ‘’Nedir efendim formülünüz?’’ yönündeki soruya da, ‘’Formülü önce sayın Başbakan’a sorun bakalım. Nedir formül?’’ cevabını verdi. |
12.10.2010 |
Meclisteki 3 parti sörf yapıyor |
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, milletin meselelerinin çözülmesi gereken yer Meclis olmasına rağmen, TBMM’deki üç partinin millet meseleleri üzerinde sörf yaptığını söyledi. BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, Denizli Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlediği basın toplantısında, ülkenin vatandaş gündemiyle örtüşmeyen bir gündemle karşı karşıya olduğunu belirtti. 2002 seçimlerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendisine başörtüsünü sallayan kızlara dönerek ‘’gözüme bakın anlarsınız’ dediğini hatırlatan Topçu, şöyle konuştu: ‘’Yani dedi ki ‘beni iktidar yapın ben bu çağdışı anlayışı, bu ideolojik zulmü, bu insan haklarına yapılan tasallutu ortadan kaldıracağım’ dedi. Adalet ve Kalkınma Partisi 367 sandalye sayısıyla Meclis’e geldiğinden buyana 8 yıl geçti. Hala daha bu benim bireysel hak ve özgürlükler olarak gördüğüm, bir insan hakkı olarak gördüğüm, bir din ve vicdan özgürlüğü olarak tanımladığım bu mesele siyasi partilerimizin genel başkanları arasında adeta top çevirme taktiğiyle döndürülüyor, dolaştırılıyor, ısıtılıyor, toplumun önüne tekrar tekrar koyuluyor. Bunun üzerinden siyasi ahlakla bağdaşmayan politika yapılıyor?’’ İnançların önünde, bireysel hak ve özgürlüklerin önünde adeta birilerinin kanun yoluyla yasak koyduğunu söyleyen Topçu, ‘’Bir diğerleri bunun üzerinden siyaset yapıyor. Neticede ortada bir top gibi çevriliyor. Milletin meselelerinin çözülmesi gereken yer Meclis olmasına rağmen, Meclis’teki üç parti bu mesele üzerinde sörf yapıyor’’ diye konuştu. |
12.10.2010 |
Ceza dâvâsı düşünce tazminat kararı geldi |
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın şikâyeti üzerine Bakırköy (eski) Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, çizerimiz Özdabak hakkında 1 Mayıs 2009 tarihli Yeni Asya’da yayınlanan karikatürü için “kamu görevlisine neşren hakaret” iddiasıyla dâvâ açtı. Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 18 Mayıs 2010'daki duruşmada, süresi dışında açıldığını bildirerek dâvâyı düşürdü. Kaçmaz, aynı iddiayla ve 20 bin TL manevî tazminat talebiyle Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesine de dâvâ açtı ve bu mahkeme Özdabak’ı 5 bin lira tazminata mahkûm etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Kayıp Trilyon” soruşturmasında yargılanması için işlem yapan hâkim olarak tanınan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz’ın şikâyeti üzerine Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ali Çakır, çizerimiz Özdabak hakkında 1 Mayıs 2009 tarihli Yeni Asya’da yayınlanan karikatüründe “kamu görevlisine neşren hakaret” iddiasıyla dâvâ açmıştı. Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 18 Mayıs 2010 tarihindeki duruşmasında, davayı süresi dışında açıldığını bildirerek düşürmüştü. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz, aynı iddiayla 20 bin TL manevî tazminat talebiyle Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne de dâvâ açmıştı. Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen ve Özdabak’ın 5 bin lira tazminata mahkûm olduğu davanın gerekçeli kararı açıklandı. Kararda, davalılar vekilinin mahkemeye verdiği cevap dilekçesine yer verilerek, davalı müvekkillerinin İstanbul’da bulunması, dâvâ dayanağı olan haksız fiilin İstanbul’da basın yolu ile işlenmesi ve gazetenin Sincan’da satılan bir gazete olmaması sebebiyle öncelikle yetkisizlik kararı verilmesini ve dosyanın yetkili Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini istedikleri belirtildi. Kararda, Özdabak’ın avukatı Kadir Akbaş’ın mahkemeye verdiği savunmada, davacının davasını herhangi bir yerde ikame edebilecek iken özellikle Adalet Komisyonu Başkanı ve Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sıfatı ile görev yapmakta olduğu Asliye Hukuk Mahkemesinde ikame etmesinin etik bulmadıklarını bildirdiği kaydedildi. Kararda, davacı vekilinin savunmasında, dava konusu karikatürde davacı veya başka bir kişinin tasvir edilmediği, militer yargı anlayışının eleştiri konusu yapıldığı, Sincan ve yürüyen tank betimlemesinin post modern darbe olduğu ifade edilen 28 Şubat sürecinin sembolleri olduğu, dava konusu karikatürde maluliyet unsurunun gerçekleşmediği, müvekkilinin kamuoyunu bilgilendirme ve ötesinde kamuoyu oluşturma hakkı çerçevesinde dava konusu karikatürü çizdiğini ve yayınlattığını, basın özgürlüğünün Anayasa’nın 28. maddesi ile Basın Yasası ile düzenlediğini, bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığını, dâvâ konusu karikatürde hiç bir şekilde davacının hedef alınmadığını, bu sebeplerle dâvânın reddine karar verilmesini talep ettiği dile getirildi. Davaya konu karikatürde kürsüdeki hâkimin tankla Sincan Bulvarı ve Ergenekon’a yöneldiği gösterildiği hatırlatılan garekçeli kararda, bu olaydan uzun zaman önce Sincan’da tankların yürümüş olmasının hafızalardan silinmediği ifade edildi. Kararda, davalının çizdiği bu karikatürle bunu hatırlatmak istediği, ancak tankı kürsü şeklinde çizmek suretiyle davacının verdiği kararla bağlantı kurulmasını amaçladığı iddia edildi. Kararda, şöyle denildi: “Somut olay değerlendirildiğinde; manevî tazminat isteminin dayandırıldığı karikatürde tahrik edici, kamuoyunda husumet ve kararın ideolojik olabileceği konusunda kuşku yaratıcı, yargıya güveni zedeleyici bir vurgunun yapıldığı açıkça görülmektedir. Bu durumda dâvâcının kişilik haklarına saldırıldığının ve dâvâcı lehine mânevî tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulü zorunludur.” Kararda, ekonomik şartlar itibariyle mânevî tazminat dâvâsının 5 bin TL.’Iik kısmının kabulüne karar vermek gerektiği kanaatine varıldığı bildirildi. |
12.10.2010 |
Kaçmaz’dan İnal’a da suç duyurusu |
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, İbrahim Özdabak’ın avukatı Balıkesir Barosu eski başkanlarından Turgut İnal'dan da, 26 Mayıs 2010'da gazetemizde yayınlanan “Kaçmaz tazminat tüccarlığı yapıyor” başlıklı haberde “şahsına haksız iddialarda bulunduğu” iddiasıyla şikâyetçi oldu. İnal, “Kaçmaz Cumhuriyetten bugüne değin tüm hâkim ve savcıların açtıkları dâvâların toplamının üstünde açtığı tazminat dâvâlarıyla rekor kırmıştır” dedi. Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçamaz, İbrahim Özdabak’ın avukatı Balıkesir Barosu eski başkanlarından Turgut İnal hakkında 26 Mayıs 2010 tarihinde gazetemizde yayınlanan “Kaçmaz tazminat tüccarlığı yapıyor” başlıklı haberde “şahsına haksız iddialarda bulunduğu” iddiasıyla şikâyetçi oldu. Turgut İnal, yaptığı savunmada, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın TC cumhurbaşkanlarının da sorumlu olacağına dair verilen bir takipsizlik kararının kaldırılmasına dair verdiği kararın kendisince cesur ve yürekli bulunduğunu belirterek, “Bu şikâyetten 9-10 ay evvel Balıkesir Radyo BRT’de yazdığımız yazıda kendisi tarafımızdan takdir ve saygıyla karşılanmıştır. 22.11.2009 tarihli BRT Haber dergisinde bu haber bulunmaktadır. Kendileri tarafımızdan böyle takdir edilirken, şimdi onun tarafından sanık durumuna sokulmuş bulunmaktayız” dedi. Şikâyetçi Kaçmaz’ın Sincan’da Ağır Ceza Reisi olarak çalışırken şimdi medyanın yıldızı haline geldiğini ifade eden İnal, “Bunu kendisi özellikle yaratmıştır. Osman Kaçmaz, devrin cumhurbaşkanı hakkında ceza davası, devrin başbakanı hakkında ceza ve tazminat dâvâsı açmış, her bir davada 10 bin TL istemiştir. Kaçmaz, bunlarla da yetinmeyerek şimdiye dek ulusal basında 48 gazete hakkında dava açmış, bu rakamın bugün 170’e çıktığı yazılmıştır. Bunların bir kısmını da görev sürdürdüğü Sincan Adliyesi’nde açmıştır. İnanıyoruz ki Cumhuriyet’ten bugüne değin bütün hâkim ve savcıların açtıkları dâvâların toplamının üstünde açtığı tazminat dâvâlarıyla rekor kırmıştır. Bu rekoru hiçbir hukuk adamı şimdiye kadar kıramamıştır” dedi. Turgut İnal, Özdabak davası devam ederken bu dâvânın savunmanı olarak, söyledikleri sözler ve yazılardan sorumlu tutulamayacağı ilkesinin çiğnendiğini belirterek, şunları kaydetti: “Böyle bir dâvâda ifademizin alınması ve tahkikat açılması için Adalet Bakanlığı’ndan izin alındığına dair bir emare yoktur. Bu eksiklik tamamlanmadan bu tahkikat nasıl yürütülebilir. Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/90 E sayılı tutanakta bizi suçlayan hiçbir kelime yoktur. Sincan Ağır Ceza Başkanı neyle suçluyorsa açıklamalıdır. Bu dâvâ dolayısıyla adli tatilde soruşturmanın sürdürülmesi yasal değildir. Bize savunma için 3 gün mehil verilmesi de usuli ve adil değildir.”İnal, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı 200 kişi hakkında ceza ve tazminat dâvâsı açtığını araştırılırsa bu rakamın artacağına inanıdığını ifade ederek, “Bir hukuk adamı kamuoyunda açtığı dâvâlar, hakkını koruma konumu ve inancım yitirmiş ve bu kişi itibarını yitiren duruma girmiştir” dedi. |
12.10.2010 |
CHP’den Dursun için iptal talebi ve dâvâ |
CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, TBMM’nin Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçtiği Hicabi Dursun’un seçim işleminin geçersiz sayılması için TBMM Başkanlığına başvurdu. CHP’li Mengü de İdare Mahkemesinde dava açtı. Genç, Anayasa değişikliği gereği Sayıştay Genel Kurulunun belirlediği 3 aday arasından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Dursun’un üye seçilmek için gerekli şartları taşımadığını öne sürdü. Genç, başvuru dilekçesinde, seçime dayanak olan Anayasa değişikliğinin, üye seçilebilmek için 45 yaşını doldurma şartını getirdiğini ileri sürerek, Dursun’un 20 Ekim 1965 doğumlu olduğunu ve 45 yaşını doldurmadığını ifade etti. Yine seçime dayanak olan Anayasa değişikliğine göre, ‘’en az 20 yıl kamu hizmetinde çalışma’’ koşulunun da bulunduğunu belirten Genç, 1991 yılında Sayıştay’da göreve başlayan Dursun’un durumunun bu koşula uyup uymadığının da belli olmadığını kaydetti. Genç, TBMM İçtüzüğüne göre TBMM Başkanlık Divanının konuyu görüşerek seçim işlemini geçersiz sayması gerektiğini savunarak, Başkanlık Divanında bu yönde karar alınarak, Genel Kurulun tasvibine sunulmasını talep etti. CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise Anayasa değişikliği gereği oluşan Sayıştay kontenjanından Anayasa Mahkemesi üyeliği için bu kurumda yapılan aday belirleme seçiminin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle İdare Mahkemesinde dava açtı. |
12.10.2010 |
Eymür dinlemeleri şikâyet etti |
Eskı MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, ‘’Devrimci Karargah Örgütü’’ soruşturması kapsamında ifade verdi. Eymür, dinlemelerle ilgili şikayetçi olduğunu söyledi. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinde, ‘’Devrimci Karargah Örgütü’’ soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık’a bir süre ifade veren Eymür, ifadesinin ardından adliyeden ayrıldığı sırada basın mensuplarının sorularını cevapladı. Basın mensuplarının ‘’Dinletilen kayıtlarda neler vardı?’’ sorusuna karşılık, ‘’Valla o kadar çok var ki. Eski kayıtlar’’ dedi. Kayıtlarla ilgili şikayetçi olduğunu belirten Eymür, ‘’Kayıtlar neyle ilgili?’’ sorusunu da,’’Özel konular da vardı onun için ifade verdim. 1998 yılında falan, eski’’ diye cevapladı. Bir gazetecinin, ‘’Hanefi Avcı’nın iddiası var; ‘Gözaltına alınmayı bekliyordum kesinlikle bende ses kaydı yok. Görevimden, makamımdan 23 gün önce ayrıldım’ diye. Sizce birileri bu kasetleri, Avcı görevden ayrıldıktan sonra ofisine bırakmış olabilir mi?’’ diye sorması üzerine Avcı, ‘’Onu bilemiyorum. Tabii iş benim işim değil’’ dedi. Eymür, ‘’İfade vermeniz için Başbakanlık ve MİT’ten izin var mı?’’ sorusunun sorulması üzerine, ‘’Benim mi? Böyle bir şey için MİT’ten niye izin alacağım ki? Onu yanlış biliyorsunuz’’ cevabını verdi. Gazetecilerin ‘’Hanefi Avcı ile kendisi arasında olan gerginliği’’ hatırlattığı ve ‘’Barıştınız mı?’’ diye sorduğu Eymür, ‘’Evet barıştık’’ diye konuştu.‘’Konuşmalar niçin kaydolmuş?’’ sorusuna, ‘’Onlar eski, o zaman zaten bunun davası bile oldu’’ diyen Eymür, ‘’Kimle konuşmuşsunuz, karşınızdaki kim?’’ sorusuna da, ‘’Emniyet müdürleri bile var kayıtlarda’’ şeklinde cevapladı. Eymür, dinleme kayıtlarında şaşırdığı birilerinin de olduğunu sözlerine ekledi.Gazeteciler Mehmet Ali Birand ve Fatih Altaylı da aynı soruşturma kapsamında daha önce Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine gelerek, soruşturma savcısı Kadir Altınışık’a, ‘’mağdur’’ sıfatıyla bir süre ifade vermişti. Bu arada, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı ve merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, ‘’Devrimci Karargah Örgütü’’ soruşturması kapsamında Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine gelerek ifade verdi. Adliyeye Çırağan Caddesi’ndeki savcı ve hakimlerin kullandığı kapıdan giriş yapan Özal, Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık’ın odasına çıktı. |
12.10.2010 |
Saadet Partisi'nde istifalar sürüyor |
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ertan Yülek, Başkanlık Divanı üyeleri olarak yarın Ankara’da düzenleyecekleri basın toplantısında istifalarını açıklayacaklarını söyledi. Yülek, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde (ÇGC) geçtiğimiz günlerde partisinin il başkanlığı görevinden istifa eden Sıtkı Cengil ile basın toplantısı düzenledi. Yülek, partideki istifa furyasının sürdüğünü ve istifaların büyük ihtimalle yarın tamamlanacağını ifade etti. Kendisinin de bu yönde karar aldığını belirten Yülek, ‘’Başkanlık divanı üyeleri olarak büyük olasılıkla Çarşamba günü Ankara’da düzenleyeceğimiz basın toplantısı ile istifalarımızı açıklayacağız. İstifaların tamamlanmasının ardından Yeni Medeniyet Siyaseti hareketinin kuruluşunu ay sonuna kadar tamamlayarak seçimlere hazır hale geleceğiz’’ diye konuştu. Bu arada Saadet Partisi’nin Sakarya’da görev yapan 1 Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi, 7 ilçe teşkilatı başkanı ve yönetim kurulu üyeleri partilerinden istifa ettiklerini açıkladılar. |
12.10.2010 |
THY uçağı türbülansa girdi |
Türk Hava Yolları’nın (THY) İstanbul-Tunus seferini yapan yolcu uçağı türbülansa girdi. Türbülans bazı yolcu ve mürettebatın yaralanmasına sebep oldu. Alınan bilgiye göre, Tunus’a gitmek üzere İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan 230 yolcusu ile havalanan TK 661 sefer sayılı Airbus 330 tipi yolcu uçağı, inişine az bir süre kala türbülansa girdi. Bir anda savrulan uçakta kemerleri bağlı olmayan 4 yolcu ile 4 mürettebat çeşitli yerlerinden yaralandı. Yaralanan yolcu ve mürettebata uçak Tunus’a indikten sonra hastanede müdahale edildi. Yaralı kabin görevlilerinden birinin omuzunun çıktığı, bir diğerinin başından darbe aldığı, 2 kabin görevlisinin ise uçabilir raporu aldığı öğrenildi. Hastanede tedavi altına alınan 4 yolcunun sağlık durumlarının iyi olduğu bildirildi. |
12.10.2010 |
Emeklilerin gözü Başbakan'da |
Çalişma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın bugün işçi ve esnaf emekli maaşlarına yapılacak 2011 yılı zamlarını açıklayacağını söyledi. Orta Vadeli Ekonomik Programın açıklaması sonrası soruları cevaplayan Ömer Dinçer, emekli maaş promosyonlarıyla ilgili soruya, "Emeklilerle ilgili karar verecek keşke ben olsaydım. Konuyla ilgili görüştüğümüz bankalarla olumlu netice edecek karar çıkmadı. Son görüşmeyi yapmadık. Önümüzdeki yılın emekli maaşlarıyla ilgili sorun bekliyor. Gelecek yılın maaşları. Grup toplantısında açıklamayı yapacak. Emekli maaşlarıyla ilgili" cevabını verdi. Detaylandırılması istendiğinde Dinçer, "Memur emeklileri dışında işçi ve Bağ-Kur emeklisinin 2011 yılı için ocak ve temmuz ayında yapılacak zammı açıklayacak" dedi. |
12.10.2010 |
Tuzla'da bir işçi ölümü daha |
Tuzla Tersaneler bölgesinde denizde bir işçinin cesedi bulundu. Alınan bilgiye göre, Çiçek Tersanesi’nde işçi olarak çalışan Zülfikar Uysal’a (24) ait olduğu belirlenen ceset, dün sabah saatlerinde su üzerinde görülerek denizden çıkarıldı. Uysal’ın cesedi, yapılan incelemelerin ardından Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. 7 Ekim Perşembe gününden beri kayıp olduğu öğrenilen Uysal’ın ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma sürüyor. |
12.10.2010 |
Teröre 10 gözaltı |
Gazıosmanpaşa ve Beyoğlu’nda düzenlenen operasyonlarda, terör örgütü PKK adına molotofkokteylli saldırılarda bulunarak 1 polis memurunu yaraladıkları öne sürülen 10 kişi gözaltına alındı. Alınan bilgiye göre, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasını protesto bahanesiyle Beyoğlu Hacı Ahmet Mahallesi ve Gaziosmanpaşa Karayolları Mahallesi’nde terör örgütü lehine sloganlar atarak, izinsiz gösteri yapan ve molotofkokteylli saldırıda bulunarak 1 polis memurun yaralanması olayına karıştıkları öne sürülen terör örgütü PKK mensubu 10 kişi gözaltına alındı.Bu kişilerin üzerlerinde ve bulundukları adreslerde yapılan aramalarda, çok sayıda örgütsel doküman ile dolu ve boş olarak hazırlanmış molotofkokteylleri ele geçirildi. Olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü kaydedildi. |
12.10.2010 |