Güncel |
Bankalar ‘kuruşu’nu bırakmıyor |
Adana’da bir banka, kart borcunu kapatan ancak, bozuk parası olmadığı için 1 kuruş bakiyesi kalan müşterisine, noter kanalıyla 4 yıl aradan sonra ihtarname göndererek, 7 gün içinde 45,81 TL masraf ve bir kuruşluk borcun ödenmemesi halinde icra işleminin başlatılacağını bildirdi. Merkez Sarıçam ilçesine bağlı İncirlik beldesinde yaşayan emekli Halil Ünal (54), yaptığı açıklamada, 4 yıl önce tamamını ödediğini düşündüğü kredi kartı borcunun kalan ‘’bir kuruşluk’’ bölümü için gelen ihtarnameyi şaşkınlıkla karşıladığını söyledi. Halil Ünal, o dönemde 765 TL olan kredi kartı borcunu kapatırken, 1 kuruşluk bakiye için bozuk parasının çıkmadığını belirterek, ‘’Banka görevlisi ‘önemli değil ağabey’ dedi. Daha sonra o kartı bir daha hiç kullanmadım ve hiçbir şekilde ödeme talebi gelmedi. Yani bir kuruşu insan yolda görse eğilip almaz. Ancak çoktan unuttuğum bir karttaki 1 kuruşluk bakiye için 4 yıl sonra ihtarname masrafları adı altında da 45,81 TL ve 1 kuruş ödemek zorunda kaldım’’ dedi. Bankanın 1 kuruşluk alacağını 4 yıl sonra hatırlamasını da garip karşıladığını ifade eden Ünal, ‘’Böyle bir uygulamayla karşılaşacağım aklıma bile gelmezdi. Ben yıllarca bu bankanın kartını kullandım, böyle bir uygulamayla karşılaşmak beni hem şaşırttı hem de üzdü’’ dedi.
“TÜKETİCİ MAĞDUR EDİLİYOR” Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, yaptığı açıklamada, tüketicilerin, kullandıkları kredi kartı, bireysel krediler ve ek hesaplarında kalan bir kuruşluk borçlar için gönderilen ihtarnamelerle mağdur edildiklerini ifade etti. Özellikle son dönemlerde tüketicilerin kapattıklarını zannettikleri çalışmayan banka hesabı yüzünden bir kuruş gibi oldukça komik borç ihtarnameleriyle karşılaştıklarını belirten Kaya, ‘’Bir kuruş için için gönderilen ihtarnamenin ücreti 45-60 lira arasında değişmektedir. Ödenmemesi durumunda faiz, vergi ve diğer masraflarda üzerine katılarak borcun tahsil edilmesi yoluna gidiliyor’’ dedi.
‘’KÂĞIT MASRAFINA DEĞMEZ’’ ‘’Bankaların, bir kuruşluk alacakları için tüketicilere ihtarname çekmesi, yaptığı kâğıt masrafına değmez’’ diyen Kaya, şunları kaydetti: ‘’Bankalar bu bildirimi posta yoluyla yapabilirler. Vatandaş zaten borçlu olmaktan korkuyor. Bir kuruşluk borcunu ödemek için mutlaka bankaya gider. Ancak, bankalar iyi niyetli değil. Bu tutumlarıyla tüketiciye adeta zarar vermeye çalışıyorlar. Zaten borç içerisindeki tüketicinin cebindeki son kuruşu da almanın yoluna bakıyor. Bir kuruş borcu için hesap işletim ve noter masrafı ödemek durumunda kalan tüketiciler, hakem heyetlerine giderek şikâyette bulunsunlar.’’ Kaya, tüketicilerden, bankalardaki hesaplarını kapatırken bir kuruşta olsa bırakmamalarını istedi. |
07.10.2010 |
Üniversitede ilk ders maden işçisinden |
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nin (ZKÜ) 2010-2011 akademik yılının açılışında ilk dersi veren Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Üzülmez Müessesesi işçisi Sertan Adıyaman ayakta alkışlandı. ZKÜ’nün yeni akademik yıl açılışı sebebiyle düzenlenen törende üniversitenin geleneksel açılış dersini TTK Üzülmez Müessesesi’nde pano ayak üretim işçisi olarak çalışan Sertan Adıyaman’ın verdi. Sertan Adıyaman’ın üniversite açılışında maden işçileri adına ilk dersi vermekten duyduğu mutluluğu belirterek başladığı konuşmasında, madenlerde sıkça yaşanan iş kazalara değindi. Adıyaman, Türkiye’nin iş kazalarında üst sıralarda olmasını, içine sindiremediğini söyledi. Taşkömürünün önemine değinen Adıyaman, TTK’nın daha çok, daha verimli üretir hale getirilmesi gerektiğini kaydetti. Dersi ayakta alkışlanan maden işçisi Sertan Adıyaman’a ZKÜ Rektörü Prof. Dr. Bektaş Açıkgöz, çiçek, plaket ve hediye verdi. |
07.10.2010 |
BM, İstanbul’u sevdi |
Kültürel Barış ve Ekonomi İnisiyatifi (CPEI) ile Birleşmiş Milletlerin (BM) Ticaret ve Gelişimin (UN-HABITAT) ortaklaşa düzenleyeceği panel, yarın İstanbul’da yapılacak. CPEI ve BM-HABITAT çalıştayı ikinci toplantısını bu yıl Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’da düzenledikten sonra Çin’i Şangay şehrinde 21-24 Ekim tarihleri arasında 4 gün sürecek olan zirve ile sonlandıracak. Bu iki kurum ilk çalıştayını geçtiğimiz Haziran ayında New York’ta gerçekleştirmişti. Türkiye’nin BM nezdinde artan faaliyeti yalnızca BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği ile sınırlı kalmayıp, Birleşmiş Milletler’in diğer birimlerinde de kendisini gösteriyor. Sel felâketi sebebiyle Pakistan’a BM tarafından yapılacak yardımların koordinasyonun bir Türk büyükleçisine verilmesinin ardından BM’nin de içinde olduğu bir panelin İstanbul’da yapılacak olması, bu kurumun Türkiye’ye olan bakışını göstermesi açısından anlamlı bulunuyor. |
07.10.2010 |
Lise öğrencilerinden minik öğrencilere destek |
İhsan Doğramacı Vakfı Özel Bilkent Lisesi öğrencileri, çeşitli faaliyetlerde topladıkları yardımla Tacettin Köyü İlköğretim Okulunun eksiklerini giderdi. Lise öğrencileri, kardeş okul olarak seçtikleri Beypazarı ilçesine bağlı Tacettin Köyündeki ilköğretim okulu için okullarında çeşitli faaliyetler düzenleyerek 15 bin lira topladı. Topladıkları yardımı köy okulundaki öğrencilerin daha iyi şartlarda eğitim-öğretim alması kullanan lise öğrencileri, okulun boya ve badana çalışmalarına da katıldı. Öğrencilerin katkılarıyla Tacettin İlköğretim Okulunun tuvaleti yenilendi su hatları döşendi. Lise öğrencilerine Beypazarı’na özgü güveç ve kıraç üzümleri ikram edildi. |
07.10.2010 |
Çocuklara uyku saatini televizyon hatırlatacak |
Geç saatlere kadar televizyon izleyen çocuklara, uyku saatini artık televizyonlar hatırlatacak. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Televizyon Yayıncıları Derneğinin (TVYD) işbirliğiyle hazırlanan ‘’İyi Uykular Çocuklar Projesi’’ bugün hayata geçiriliyor. Alınan bilgiye göre, bütün televizyon kanallarında bugünden itibaren her akşam 21.30’da uyku saati uygulaması başlatılacak. RTÜK ve TVYD tarafından, 80’li yıllarda TRT ekranında yayınlanan ‘’Uykudan Önce’’ programının ‘’Masalcı Teyzesi’’, unutulmaz Tiyatro Sanatçısı Adile Naşit’ten masallar dinleyerek yetişen bir neslin anısına, çocuklara armağan edildiği belirtilen proje kapsamında, Akıllı İşaretler Sembol Sisteminin sevimli logosu ‘’Tele’’’nin, ekran başındaki çocuklara artık uyumalarını hatırlattığı üç canlandırma (çizgi animasyon) bütün kanallarda 21.30’dan itibaren bant reklam formunda ve sessiz olarak ekrana gelecek. Kanalların günlük yayın akışını kesmeden ekrana getirecekleri anlandırmalarda, sevimli logo ‘’Tele’’ uykuya dalarken, bantta ‘’İyi Uykular Çocuklar’’, ‘’Haydi Çocuklar Uykuya’’ ve ‘’Bugünlük Televizyon Yeter, Bütün Çocuklara İyi Geceler’’ yazıları belirecek. |
07.10.2010 |
Akdağ: Sezaryenle doğum önemli sağlık sorunu |
SağlIk Bakanı Recep Akdağ, sezaryenle doğum uygulamasının önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu belirterek, ‘’Bazı bölgelerde yüzde 40’a yakın -bazı bölgelerde bunu da aşan- sezaryenle doğum oranı var. Bu konuda çok ciddî bir program başlattık’’ dedi. TBMM Genel Kurulu’nda sözlü soruları cevaplandıran Akdağ, ‘’sezaryenle doğum uygulamasının önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu’’ vurguladı. Akdağ, şunları söyledi: ‘’Bazı bölgelerde yüzde 40’a yakın -bazı bölgelerde bunu da aşan- sezaryenle doğum oranı var. Bu konuda çok ciddî bir program başlattık. Bu yıl, sezaryenle doğum oranı artık artmadı. Hafif bir aşağıya dönüş de var. Bunun için bu programı sıkı bir şekilde takip edeceğiz. Sezaryenle doğum, bir normal doğum yöntemi değildir. Sezaryen bir ameliyattır, ancak ihtiyaç durumunda başvurulmalıdır. Böyle keyfekeder, ‘haydi sezaryenle doğum yapsın’ demek yanlış bir şeydir.” İhtiyaca bağlı olmayan sezaryen doğum yaptırma oranı yüksek hekimleri eğitime aldıklarını anlatan Akdağ, bugüne kadar 80 hekime bu eğitimin verildiğini ifade etti. YÖK’ün, sezaryen doğum oranı çok yüksek olan üniversite hastanelerinde inceleme başlattığını belirten Akdağ, doğumları sezaryen açısından dosya bazında da incelediklerini söyledi. |
07.10.2010 |
Çocuk ölümleri önlenebilir |
Osmanİye Sağlık İl Müdürü Dr. Mehmet Cingöz, Türkiye’de nüfusun yüzde 37’sini oluşturan 0-14 yaş çocuklarda ölüm sebepleri içerisinde beslenme yetersizliklerinin ilk sıralarda yer aldığını söyledi. Çocuk ölümlerinin büyük çoğunluğunun mevcut imkânlarla önlenebileceğine dikkat çeken Cingöz, bebek ve çocukların beslenmelerinin önemli olduğunu vurguladı. Cingöz, “BHiç şüphesiz anne sütü bebeğin en tabiî besinidir. Anne sütünün besin değerinin yüksek olmasının yanı sıra hastalıklardan korunmayı sağlayan özellikleri de vardır. Bu nedenle sadece anne sütü ile en az 6 ay beslenme gibi ucuz, basit bir yöntem, binlerce bebeğin sağlığını korur ve gelişimini sağlar. Bebeklere erken yaşta ek gıda verilmeye başlanması, ülkemizde bebek ölümlerine yol açan önemli sebeplerden biri olan ishal riskini arttıran faktörlerdendir” dedi. |
07.10.2010 |
Şanlı, Gazi, Kahraman Üstad |
BEDİÜZZAMAN Tanıtım ve Hizmet Tırı yolları aşmaya, insanlara ulaşmaya devam ediyor. Bediüzzaman’ın vefat ettiği Urfa’dan yeni bir diriliş ve enerjiyle ayrılan TIR'ımız Birecik, Gaziantep, Kahramanmaraş duraklarına uğrayarak Adana’ya kadar ulaştı. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’yu boydan boya kateden TIR'ımız, şimdi Akdeniz kıyılarında. Akdeniz kıyılarını iç kesimlerden kat edecek olan TIR'ımızın bir sonraki hedefi Ege olacak. Ege’de TIR'ımız en uçtaki memleket İzmir’e kadar durmayacak. Şanlıurfa’daki manidar programların ardından yine yollara koyulan TIR'ımızın ilk durağı Şanlıurfa’nın Birecik ilçesiydi. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Birecik’e ilk defa gelmiyordu aslında. Bundan tam 100 yıl önce de Bediüzzaman Birecikte’ydi. Hem de yaz ayının sonlarıydı. Tıpkı yaşadığımız bu günler gibiydi... Lâtif bir tevafuk eseri olarak neredeyse tamı tamına 100 sene geçtikten sonra Bediüzzaman yine Birecik’e geliyordu. 1910 yılı yaz mevsiminin sonlarıydı... O zamanlar Birecik Rüştiyesi’nde bir öğrenci olan Halil Sıtkı Sözmen, Bediüzzaman ile ilgili bir hatırasını şöyle anlatır: “Üzerinde hırka denen bir elbise, başında da siyah renkli sarığı vardı. Hocamızla birlikte dersimize geldiler. Hoca Efendi tahtaya, “Bugün mektebimize lebleri gülbar gelir/ Dili bülbül, yüzü gül, kakülü gülnar gelir” mısralarını yazdı. Talebelerinden bunu açıklamalarını istedi.” Evet “dili bülbül, yüzü gül” gibi olan Bediüzzaman Said Nursî, tam 100 sene sonra ona bu jestin yapıldığı mekâna yeniden geliyordu. TIR'ımızı rüştiyenin ve hemen yanındaki Bediüzzaman’ın kaldığı hanın önüne kadar getirdik ve burada hatıraları yad ettik. Birecikliler sabahın erken saatlerine vardığımız ilçelerinde bizi çok güzel ağırladılar. Bırakmak istemediler. Bir şehir turu attıktan ve Fırat Nehrini geçtikten sonra hareketimize devam ettik. Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR’ının bereketli Fırat nehri ile buluşması da oldukça manidardı. Güneşli ve güzel bir günde adeta Fırat’ın suyunun üzerindeki akisler Bediüzzaman’ın şahsı manevisine göz kırpıyor ve bu buluşmayla birlikte, gittiği her yeri bereketlendiren bu Nur, Fırat’ı da bereketlendiriyordu...
Bediüzzaman Demokrasi Meydanı’nda Birecik’ten sonraki durağımız Gaziantep idi. Gaziantep’te hedefimiz Demokrasi Meydanı’ydı... Bizi şehrin girişinde karşılayan bir konvoy eşliğinde TIR'ımız Demokrasi Meydanı’na konakladı. Bediüzzaman Said Nursî daha demokrasinin adı “meşrûtiyet” iken, “meşrûtiyeti şeriat namına alkışlamış”, “Ben dindar bir cumhuriyetçiyim” diyerek de cumhuriyeti hoşamediyle karşılamıştı. Dolayısıyla bu erken dönemde yaptığı yol göstericilik ile, Bediüzzaman, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine en çok katkısı bulunan fikir önderiydi. Her halde son 100 yıl içinde Anadolu coğrafyasında yapılacak bir sosyo-kültürel araştırma gösterecektir ki, Anadolu insanının demokrasi bilinci kazanmasında Bediüzzaman Said Nursî’den daha fazla fikrî katkı sağlayan başka ikinci bir isim bulunamaz. Bu bakımdan Gaziantep’teki Demokrasi Meydanı’nda yapılan tanıtım programı oldukça manidardı. Bediüzzaman daha evvel çok kısa bir vakit dinlenmek üzere Gaziantep’e gelmişti... Muhtemelen dinlendiği bu memlekette, Gaziantep halkına da duâ etmişti... Şimdi yine buradaydı ve Antepliler Bediüzzaman’ı bağırlarına basıyordu...
TIR'ımız ağızları da tatlandırdı Demokrasi Meydanı’nda programdan hemen önce katılanlara kitap, broşür ve gazetenin yanı sıra bir başka ikram hazırlanmıştı. TIR'ımızı ziyaret eden herkese tatlı servisi yapıldı. Tatlılarıyla meşhur Gaziantepliler kendilerine yakışanı yaparak, TIR'ımız nuruyla ruhları doyururken, onlar da insanların ağızlarını tatlıyla tatlandırıyordu... Antep’te Melih Atom’un sunuculuğunu gerçekleştirdiği program Yeni Asya Medya Grup Genel Müdürü Recep Taşcı’nın konuşmasıyla başladı. Türkiye’nin en büyük probleminin eğitim olduğunu vurgulayan Recep Taşcı, Bediüzzaman’ın yaygın eğitim modelinin en önemli örneklerinden biri olan eserleriyle milyonları aydınlatmaya katkı sağladığını hatırlattı. Taşcı, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ının 17 Eylül’de başlayarak il il bütün Türkiye’yi dolaşmasıyla bir uyanışa ve dirilişe vesile olduğunu ifade etti.
Yaşar: Üstad demokrasiye hizmet etti Taşcı’dan sonra sözü devralan “Bediüzzaman Beşlemesi” yazarı İslâm Yaşar, Bediüzzaman’ın daha evvel dinlenmek üzere Gaziantep’e uğradığını hatırlattı. O zamanlar Bediüzzaman’ın Antep’e geleceğinden pek kimsenin haberdar olmadığını belirten Yaşar sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer onun Antep’e geleceği duyulsaydı talebeleri buraya gelir, etrafını kuşatır ve bırakmazdı. Zira o zaman eserleri Nurunu neşretmeye başlamıştı. Fakat Said Nursî aceleyle Urfa’ya gidecekti. Bu sebeple Antep’te kaldığı o kısa zamanda hiçbir talebesi haberdar edilmemişti bu ziyaretten. Said Nursî Urfa’da hakkın rahmetine kavuştu, bir süre sonra ihtilâl oldu. Demokrasiye ara verildi ve ülke karanlık günler yaşamaya başladı. Aradan 50 yıl geçti. Said Nursî yine Gaziantep’te... Gaziantep’te Demokrasi Meydanı’nda sizlerle beraber. Demokrasinin etrafına tel örgülerin çekildiği, keyfi idarelere cumhuriyet namının verildiği bir zamanda Said Nursî, bu milletin vicdanına ve aklına “gerçek cumhuriyeti” hatırlatmıştı. Demokrasinin ne olması gerektiğini ders vermişti. Onun vermiş olduğu ders ile 50 yıl sonra gönüllere ekilen tohumlar neşvü nema bulmaya başladı. Vefatından 50 yıl sonra Antep’e gelen Said Nursî’nin, Demokrasi Meydanı’nda ağırlanıyor olması, onun gerçek demokrasi için verdiği mücadelenin bir nev'î inikasıdır, kaderi tecellisidir demek mümkün. O gün Said Nursî’nin etrafında “Sen Isparta’dan çıkamazsın” diyen emniyet güçleri, bugün şehrin girişinden itibaren Demokrasi Meydanı’na güvenle gelmesini sağlıyorlar. Bu kolay olmadı. Said Nursî’nin vefatından 50 yıl sonra bu meydana gelmek, yıllarca çekilen acıların, ıztırapların, kederlerin neticesidir. Antep de bunun pek şanlı mücadelesini verdi. Burada da pek çok şanlı Nur kahramanı yetişti. Bu ülkeye hakkın ve hakikatin, İslâm’ın gerçek değerlerinin ve demokrasinin gelmesine zemin hazırladı. Aradan geçen onca zaman Bediüzzaman’ı bir kere daha teyid etti. Bu ülke ve bu insanlar İslâm’sız ve demokrasisiz olmaz. Bugün burada Said Nursî ile birlikte olmamız bunun teyididir. Bu, “Said Nursî ve Risâle-i Nur bu ülkenin değeridir, biz bu değere sahibiz. Biz bu değerin yanındayız. Bu değerler bu ülkenin değerleridir ve yaşayacaktır” mânâsına gelmektedir.”
Şanlı, Gazi, Kahraman Üstad İslâm Yaşar’ın bu konuşmasının ardından Işık Doğudan Yükselir adlı sinevizyon filminin gösterimi yapıldı. Film gösteriminin ardından Gaziantep Yeni Asya Temsilciliği adına Abdülkadir Menek bir teşekkür konuşması yaptı. Menek şunları söyledi: “Bediüzzaman son yolculuğunda Antep’ten geçti. Islahiye’den buraya geldi. Ve aynen şu önümüzden geçen caddeden şehre girdi. Yine bir Salı günüydü... Bundan tam 50 yıl önceydi... Şimdi ise 50 yıl sonra Bediüzzaman’ı temsilen buraya gelen Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR’ını şehrimizde ağırlamaktan dolayı büyük bir mutluluk duyuyoruz. Bu hizmette emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Bundan sonraki güzergâhlarında yolları açık olsun.” DEMOKRASİ Meydanı’nda yapılan programda Yeni Asya Neşriyat standı da kurulurken, İslâm Yaşar da program sonunda okuyucularıyla buluşarak, kitaplarını imzaladı. Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ı Gaziantep’te gerçekleşen programın ardından hiç durmadan Kahramanmaraş’a doğru yoluna devam etti. Bugün Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ı için çok manidar bir gündü. Zira Şanlıurfa’dan yola çıkan tır, Gaziantep’e ve Kahramanmaraş’a gidiyordu... Millî mücadelenin üç güzide ve önemli şehriydi bunlar.. Binlerce kahramanın, veli zatın yetiştiği topraklardı... Bu güzel tevafuk Birinci Cihan Harbi’ne ve millî mücadeleye önemli katkılarda bulunmuş olan Bediüzzaman’ın şahsı manevisi ile güzel bir tevafuk oluşturuyordu. Zira Bediüzzaman da, “Şanlı, Gazi ve Kahraman” idi... O, ünü dünyaya yayılmış “Şanlı” bir İslâm âlimi, Birinci Cihan Harbi “Gazisi” ve vatan ve milletinin imanını kurtaran eşsiz bir “Kahramandı”... Böylece onun şahsı manevisi de Şanlı’dan ve Gazi’den geçerek Kahraman’a ulaşıyordu... Nitekim Maraşlılar, Bediüzzaman’ın şahsı manevisini bir kahraman gibi karşıladılar. TIR'ımızı karşılamak için şehrin girişine büyük bir konvoyla gelen onlarca Maraşlının ellerinde karanfiller vardı. TIR ekibimize ve Bediüzzaman’ın şahsı manevisine birer karanfil hediye ettiler. Karanfilleri sallayarak karşıladıkları TIR'ımızın etrafında halelenerek, şehrin içinde bir tur yapıldı. Turun en önündeki araçtan büyük anfilerle Bediüzzaman’ın Kahramanmaraş’a geldiği duyuruluyordu. Şehir turunun ardından Maraş’ın en büyük caddesi olan Trabzon caddesinde, yine Maraş’ın en yüksek binası olan Özel İdare İş Merkezi’nin önünde konakladı TIR'ımız... Bilenler bilir... Kahramanmaraş ve Trabzon kardeş şehirlerdir... Dolayısıyla Maraş’ın en işlek caddesinin adı Trabzon, Trabzon’un en işlek caddesinin adı da Maraş’tır... Üçüncü bölge turumuzun Trabzon’dan itibaren başlamıştı. Şimdi de sonlarına gelirken Trabzon caddesinde konaklıyor ve böylece kat ettiğimiz uzun yoldan geriye doğru şöyle bir bakıyorduk şimdi... Nihayet binlerce kişinin bir sel gibi aktığı Trabzon Caddesi’ne konaklayan TIR'ımız tanıtım programı için hazırlıklara başladı. Bu sırada Maraşlılar gelen geçen bütün insanlara karanfiller, çikolatalar ikram ettiler, bunun yanı sıra kitap, broşür ve gazete dağıtımı da gerçekleştirildi. Kurulan Yeni Asya standı da büyük ilgi görüyordu. Caddenin kenarında Bediüzzaman’ın muhteşem bir portresini içeren bez afiş dalgalanıyor, TIR'ımızın önünde hazırlamış olduğu bir pankartla sürekli bir Maraşlı dolaşıyordu. Bu pankartın iki yüzünde de yazılar vardı ve şu ifadeleri taşıyordu: “Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini Tanıtım ve Hizmet TIR'ı Şehrimize Hoşgeldiniz... Okuyun çocuklarımız, gençlerimiz okuyun.. Vatanımız, milletimiz, insanlık için okuyun... Dünya barışı, dostluk, kardeşlik için okuyun... Uyuşturucudan, haramdan, kötülüklerden uzak durun... Said Nursî’nin eserlerini de okuyun...” Bu ifadelerin altına da Bediüzzaman’ın iki ilkokul öğrencisine nasihatte bulunurken tasvir edilmiş bir resim de çizilmişti... Gençliği nurlarından Risâle-i Nur Eserlerinin okunmasına ve böylece gençliğin kurtuluşuna yapılan pankartlı ve anlamlı bir çağrıydı bu... Cennetasa baharlar geliyor Oldukça renkli geçen Maraş programında, Kahramanmaraş Yeni Asya İl Temsilciliği adına açılış konuşmasını Mehmet Diken yaptı. Diken konuşmasına Bediüzzaman’ın fikirlerini her yere yaymak hususunda düzenlediği organizasyonlar ile öncülük eden Yeni Asya misyonuna şükranlarını sunarak başladı. Bediüzzaman’ın “cennetasa baharlar” müjdesini hatırlatan Diken, “Evet Üstadım, bu hizmet TIR'ının ulaştığı her yerde senin ektiğin Nur tohumlarının, Nur çiçekleri açtığını görüyoruz. Evet Üstadım, Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş olduğunu göstereceğim diye yola çıktın. 130 parça eserlerinle bunu ispat ettin ve gösterdin. Bizler de İnşallah bu eserleri bütün insanlığa ulaştırarak, sana talebe olmak şerefine erişiriz” sözleriyle konuşmasını noktaladı. “Vatan sathını mektep yapıyoruz” Diken’in ardından Yeni Asya Medya Grup Genel Müdürü Recep Taşcı, Maraşlılara seslendi. Taşcı, “Bediüzzaman Said Nursî ve Risâle-i Nur Külliyatını tanıtım çerçevesinde düzenlediğimiz bu etkinliğe hoşgeldiniz” sözleriyle başladığı konuşmasında, Yeni Asya misyonunun ‘vatan sathını bir mektep yapmak’ maksadıyla hizmet ettiğini söyledi. Taşcı’dan sonra Yeni Asya yazarı İslâm Yaşar söz aldı. Yaşar, Said Nursî’nin ömrü boyunca Maraş’a gelmediğini ancak şimdi Maraş’ta olduğunu belirtti. Bediüzzaman’ın Maraş gibi maneviyat önderlerinin bol olduğu bu şehre gelemeyişini gördüğü baskı ve zulümlere bağlayan Yaşar, “Eminim eğer özgürce seyahat hakkı olsaydı, Maraş’a defalarca gelirdi” dedi. Yaşar konuşmasına şöyle devam etti: “Bediüzzaman Talebeleriyle ve eserleriyle Maraş’a çok önceden gelmişti aslında. İnsanlar eserleriyle yaşarlar. Maraşlılar bu hakikati çok iyi bilir. Said Nursî de Maraş’ta bulunan bir çok maneviyat önderi gibi eserleriyle, talebeleriyle ve tasarrufuyla Maraş’tadır, aramızdadır...” Bu konuşmanın ardından sinevizyon filminin gösterimine geçildi. Yeni Asya Neşriyat standı yine oldukça ilgi gördü. Bunun yanı sıra bir çok dünya diline çevrilmiş olan Risâle-i Nur Eserlerinin yabancı dildeki nüshaları da Maraş’taki standta satılmaktaydı. Program sonunda İslâm Yaşar kitaplarını imzalarken, Maraşlılar TIR'ımızın önünde hatıra fotoğrafı çektirdiler. TIR'ımız Akdeniz bölgesi sınırlarında Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ı Maraş’taki programını tamamlamasının ardından ikinci defadır gece saatlerinde yolculuk yapmak suretiyle 2 gece 1 gün konaklayacağı Adana’ya doğru yola çıktı ve Adanalıların karşılamasının ardından TCDD Garı önünde program yapacağı mekâna yerleşti. Böylece Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu turlayarak Akdeniz bölgesi sınırlarına kadar ulaşmış oldu.
UMUT YAVUZ BİRECİK- GAZİANTEP- KAHRAMANMARAŞ |
07.10.2010 |
BEDİÜZZAMAN TIRI NE GÜN, NEREDE? |
ÜÇÜNCÜ BÖLGE: 7 Ekİm 2010 Perşembe, Saat: 11:00, Nevşehir
7 Ekİm 2010 Perşembe, Saat: 14:00, Kayseri-Mimar Sinan Kurşunlu Camii yanı Konuşmacı: İslâm Yaşar
DÖRDÜNCÜ BÖLGE:
8 Ekİm 2010 Cuma, Saat: 10:00 Aksaray Somuncubaba Camii karşısı Konuşmacı: İslâm Yaşar
8 Ekİm 2010 CUMA, Saat: 14:00 Konya Kültür Parkı Konuşmacı: İslâm Yaşar
9 EKİM 2010 CUMARTESİ, Saat: 14:00, Isparta İYAŞ Parkı karşısı Konuşmacı: İslâm Yaşar
10 EKİM 2010 PAZAR, Saat: 10:00, Burdur Cumhuriyet Meydanı Konuşmacı: İslâm Yaşar
10 EKİM 2010 PAZAR, Saat: 15:00, Denizli İncilipınar Parkı önü Konuşmacı: İslâm Yaşar
11 EKİM 2010 PAZARTESİ, Saat: 10:00, Tire Portakal Pazarı mevkii Konuşmacı: İslâm Yaşar
11 EKİM 2010 PAZARTESİ, Saat: 15:00, Ödemiş Hükümet Konağı önü Konuşmacı: İslâm Yaşar
12 EKİM 2010 SALI, Saat: 10:00 Bayındır-Torbalı Konuşmacı: İslâm Yaşar
12 EKİM 2010 SALI, Saat: 15:00 Bornova / İzmir Konuşmacı: İslâm Yaşar
BEŞİNCİ BÖLGE:
13 EKİM 2010, ÇARŞAMBA Saat: 10:00, Turgutlu Saat Kulesi yanı
13 EKİM 2010 ÇARŞAMBA, Saat: 13:00, Uşak. Belediye önü
13 EKİM 2010 ÇARŞAMBA, Saat: 17:00, Afyonkarahisar. Anıt Park önü
14 EKİM 2010 PERŞEMBE, Saat: 11:00, Eskişehir. Odunpazarı Meydanı
15 EKİM 2010 CUMA, Saat: 11:00, Sakarya. Kent Meydanı |
07.10.2010 |
Maraş’ta ilginç simalar |
ÖTE YANDAN TIR'ımızı baştan sona kadar takip eden ilginç bir sima da bulunuyordu. Kahramanmaraş’ın en uzun bıyıklı adamı da Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ının tanıtım programını merak etmiş ve takip etmeye gelmişti... Maraş’ın köyünden şehre gelen Dede Akgül adlı bir başka kişi de, “Bu Bediüzzaman Hoca ne zaman çıkıp konuşacak” diye soruyordu. Bediüzzaman’ın hâlâ yaşadığını düşünen bu sevimli Maraşlıya durumu izah ettik ve programı takip etmesini tavsiye ettik. Program sonunda yanına tekrar gittiğimiz Dede Akgül kendine has şivesiyle, “Ben ilk defa tanıdım bu zatı... Filmi izlerken vallahi gözlerim yaşardı. Ne muhteşem bir hayatı var... Allah sizden razı olsun. İyi ki kalıp, izlemişim ve tanımışım. Verdiğiniz kitapları torunlarıma ve çocuklarıma da okutacağım” diyerek memnun ve huzurlu bir şekilde oradan ayrıldı... Yine alanda bulunan Mehmet Çemberlitaş da nedense hiç yabancı gelmiyordu. Meğer Çemberlitaş, ta Çorum Sungurlu’dan bu yana Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ının gittiği bazı duraklarda hep bizimle beraber programı takip ediyormuş. Bölgede gidilen yerlere elinden geldiğince iştirak ediyormuş. Tıpkı Samsunlu Şeref Çetintaş abimiz gibi o da Bediüzzaman’ı her yerde takip ediyormuş... Maraş’ta böyle çok renkli görüntüler yaşanıyordu. Maraş’ın yaşmaklı, ihtiyareleri de Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ına ilgi gösteriyor ve merakla programı izliyordu. Maraş’ta bu yaşmağa, çarşafa Fransız askerleri tarafından yapılan çirkin saldırıya tepki Sütçü İmam ile birlikte bir çığıra, direnişe ve kurtuluşa dönüşmüştü. Bediüzzaman’ın Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesine canlı şahit olan 84 yaşındaki Maraşlı Zekeriya Bağrıaçık da, TIR'ı ziyaret edenler arasındaydı. Bağrıaçık 1950-60 yılları arasında Demokrat Parti Maraş İl başkanlığı yapmış bir isimdi. Bediüzzaman’ın mücadelesini görmüş ve Risâle-i Nurları da okumaya gayret gösteren bir isimdi. Bağrıaçık o günlerde CHP idaresinin dine ve dindarlara yaptığı baskıları anlattı ve Menderes ile birlikte ilk Arapça ezan okunduğu gün insanların gözyaşlarıyla camilere akın ettiğini ve kurbanlar kestiğini ifade etti. |
07.10.2010 |
Üniversiteler, bir dönem enerjilerini boşa harcadı |
CumhurbaşkanI Abdullah Gül, bir dönem üniversitelerin aslı görevleri dışında enerjilerini, önceliklerini başka konulara verdiklerini belirtti. Uzun bir dönem durgunluk yaşandığını aktaran Abdullah Gül, “Üniversiteler artık kendi asli görevlerinin ve önceliklerinin ne olduğunun farkına vardılar ve büyük bir yarış içerisine girdiler” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin 2010-2011 akademik yılı açılış törenine katıldı. Törende konuşan Abdullah Gül, üniversitelerin Türkiye’nin kalkınması için çok önemli olduğunu aktardı. Türk eğitim sistemine de, bilgi üretimine katkıda bulunduklarını söyleyen Abdullah Gül, üniversitelerin eğitim dışında teknoloji üretimiyle de ilgilenmesi gerektiğini aktardı. Eğitimin ortaöğretim ve öncesinde de verildiğini ifade eden Gül, “Öğretim üyelerinin yüklerini aslında sadece eğitim ve sorumluymuş gibi sınırlamamak gerekiyor. Bunu YÖK yönetimiyle de konuştuğumuzda söylüyorum. Sadece eğitim korumu haline gelirse üniversiteler, ancak bilgiyi transfer eden kurumlar olur. Bilgi, teknoloji üretmeliyiz ve başkasına transfer etmeliyiz. Bu konuda ne yazık ki uzun bir dönem durgunluk dönemi yaşadığımızı itiraf etmeliyiz. Üniversitelerimiz enerjilerini, önceliğini başka konulara verdiler. Bu konular birazcık o ortam, iklim oluşmadığı için başarılı olamadık. Onun için kendi aslî görevlerinin ve önceliklerinin ne olduğunu farkına vardılar ve büyük bir yarış içerisine girdiler.” diye konuştu. Üniversiteler arası rekabetin sadece Türkiye’de değil, küresel bir rekabet haline geldiğine değinen Gül, devlet üniversiteleri ve vakıf üniversitelerin arasında da bir yarış olduğunu kaydetti. Bu rekabetin çok iyi sonuçlar doğuracağını söyleyen Gül, Teknoparklar oluşturuldu. YTÜ teknoparkının da bittiğini öğrendim. Birçok firmanın orada faaliyete geçtiğini anlattılar. Burada öğretim üyelerine çağrıda bulunmak isterim. Öğretim üyelerinin bir ayağı orada olmalı ve öğrencilerini de teşvik etmeli. Mezun olmadan küçük firmalar kurularak hayatın içerisine hızlı şekilde girmeleri sağlanmalıdır. Bu neticede Türkiye’ye çok iyi kazanç sağlayacaktır.” ifadesini kullandı. Türkiye’nin büyük bir değişim içerisinde olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı, yapılan reformlarla ülkenin önemli gelişim kaydettiğini vurguladı. Konuşmaların ardından Yüksek tarafından Gül’e plâket verildi. Daha sonra YTÜ’nde ilk 3’e giren öğrenciler Abdullah Gül tarafından tebrik edildi. |
07.10.2010 |
Tezkere meclise sunuldu |
TSK unsurlarının, Irak’ın kuzeyine sınır ötesi harekat düzenlemesi konusunda hükümete verilen yetkinin 17 Ekim’de bir yıl daha uzatılmasını öngören Başbakanlık Tezkeresi TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Tezkerede, Irak’ın kuzey bölgesinde yuvalanan PKK terör unsurlarından kaynaklanan ve Türk halkının huzur ve güvenliğiyle, ülkesinin milli birliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yöneltilmiş terörist saldırılar ve açık tehdidin devam ettiği belirtildi. Türkiye’nin, ‘’dost ve kardeş ülke’’ olarak tanımlanan Irak’ın, toprak bütünlüğünün, milli birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem verdiğine işaret edilen tezkerede, şunlar kaydedildi: ‘’Türkiye, PKK teröristlerinin Irak’ın kuzeyindeki mevcudiyetine ve terörist saldırılarına son verilmesini sağlamak amacıyla askeri faaliyetlerini başarıyla yürütmekte, siyasi ve diplomatik girişimlerini, uyarılarını sürdürmektedir. Türkiye’ye yönelik olarak devam eden terörist saldırılara ve tehdide karşı, terörizmle mücadelenin bir parçası olarak uluslar arası hukuk çerçevesinde gerekli tedbirleri almak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükümetçe belirlenecek şekilde, TSK unsurlarının, Irak’ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin, saldırılarının bertaraf edilmesi amacıyla, sınır ötesi harekât ve müdahalede bulanmak üzere, Irak’ın PKK teröristlerinin yuvalandıkları kuzey bölgesi ile mücavir alanlara gönderilmesi, görevlendirilmesi için Genel Kurulun 17 Ekim 2007 tarihli, 903 sayılı kararıyla Hükümet’e verilen ve son olarak 6 Ekim 2009 tarihli ve 948 sayılı kararıyla 1 yıl uzatılan izin süresinin, 17 Ekim 2010’dan itibaren 1 yıl daha uzatılması için Anayasa’nın 92. maddesi uyarınca TBMM’den izin istenilmesi Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmıştır.’’ |
07.10.2010 |
Erdoğan:Bizi oyalamayın |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda “Eğer Türkiye’yi istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın. Bizi oyalamayın” dedi. Erdoğan, İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 14. Uluslararası İş Forumu (IBF) Kongresindeki konuşmasında, foruma başarılar dileyerek, 5 kıt'adan, 65 ülkeden bu fuar ve forum için Türkiye’ye, İstanbul’a gelen tüm misafirleri selamladığını, bu uluslar arası organizasyonu başarıyla yürüten, doğu, batı, kuzey ve güneyi her yıl büyük bir coşkuyla İstanbul’da buluşturan MÜSİAD’a, onun başkanına, yönetim kurulu üyelerine şahsı, ülkesi ve milleti adına şükranlarını sunduğunu ifade etti. Erdoğan, büyük ve güçlü ekonomisiyle, istikrar ve güven zeminindeki politikalarıyla, barışçı ve aktif dış politikasıyla Türkiye’nin, yatırımcılara, girişimcilere eşsiz fırsatlar sunduğunu söyledi. Erdoğan, “Demokratikleşme yolunda attığımız adımlar, Avrupa Birliği ile sürdürdüğümüz katılım müzakereleri, kabul ederler ya da etmezler hiç önemli değil. Kendilerine de söylediğim için rahat rahat söylüyorum. Ama Türkiye’nin muhalefeti olayı farklı farklı değerlendirmenin gayreti içerisinde. Biz yere sağlam basıyoruz. Kendilerine de söylüyorum eğer bizden cevap bekliyorsanız boşuna bekliyorsunuz. Eğer Türkiye’yi istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın. Bizi oyalamayın. Hayır biz sizi oyalamıyoruz demek suretiyle kendilerine bazı formüller uyduruyorlar. Biz de şu anda süreci böyle işletiyoruz. Ancak bölge ülkeleriyle kurduğumuz dostluk ilişkileri, Türkiye’nin gelecek vizyonunu daha da genişletiyor. “Başbakan Erdoğan, 12 Eylül’de halkın takdiriyle gerçekleşen Anayasa değişikliğinin, demokratikleşme noktasındaki önemiyle paralel olarak, ekonominin önünün ve ufkunun açılmasında da farklı bir dönemin başlangıcı olacağıhı söyledi. |
07.10.2010 |
21 dokunulmazlık dosyası daha |
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 21 milletvekiline ait dokunulmazlık dosyası, TBMM Başkanlığına sunuldu. Kılıçdaroğlu, CHP’nin Ankara milletvekilleri Önder Sav ve Yılmaz Ateş, Konya Atilla Kart, İstanbul Milletvekili Bayram Meral, AKP Kütahya Milletvekili Soner Aksoy, MHP Kocaeli Milletvekili Cumali Durmuş ile BDP’li Diyarbakır milletvekilleri Demirtaş ve Gültan Kışanak, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, Mardin Milletvekili Emine Ayna, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Siirt Milletvekili Osman Özçelik, Batman milletvekilleri Bengi Yıldız ve Ayla Akat Ata, Van milletvekilleri Fatma Kurtulan ve Özdal Üçer, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, Şırnak milletvekilleri Sevahir Bayındır ve Hasip Kaplan, Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkındaki Başbakanlık Tezkereleri, TBMM Anayasa-Adalet Karma Komisyonuna sevk edildi. Bu dosyalarla birlikte TBMM’ye ulaşan dokunulmazlık dosyası sayısı 703’e ulaştı. |
07.10.2010 |
Fakıbaba da SP’den istifa etti |
Saadet Partisi’nde Genel Başkan Numan Kurtulmuş’un istifasının ardından il ve ilçe teşkilâtlarında da istifalar devam ediyor. Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba ve 3 ilçe belediye başkanı ile il ve ilçe teşkilât başkanları da Saadet Partisi’nden istifa etti. Saadet Partisi Sivas İl Başkanı Halil İbrahim Karademir ile il ve ilçe teşkilâtından bazı yöneticiler istifalarını açıkladı. Nevşehir Merkez İlçe Başkanı Mustafa Koçak da yaklaşık 17 aydır yürütmekte olduğu görevinden ve partisinden istifa ettiğini söyledi. Eskişehir İl Başkanı Mustafa Özkan, 50 kişilik il yönetiminden yaklaşık 30 kişi ile Mihalıççık ve Çifteler ilçeleri hariç tüm ilçelerin istifa ettiğini bildirdi. |
07.10.2010 |
Erteleme samimiyetsizlik |
BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, “yeni anayasayı seçim sonrasına ertelemenin samimiyetsizlik olacağını” öne sürdü. Yıldız, beraberinde partisinin bazı milletvekilleri ile düzenlediği basın toplantısında, referandumda AKP’nin “evet”, CHP’nin “hayır”, BDP’nin ise “boykot” çağrısında bulunduğunu hatırlattı. Yıldız, referandumda çıkan sonuca bakıldığında, “evet” diyenlerin, “hayır” diyenlerin ya da “boykot” edenlerin buluştuğu ortak noktanın, yeni bir anayasa olduğunun görüleceğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de Meclisin yeni yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada bu değişikliğin önemini vurguladığını belirten Yıldız, “Toplumda oluşan bu kadar olumlu havaya rağmen yeni anayasayı seçim sonrasına ertelemek samimiyetsizliktir” dedi. Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Yıldız, televizyon kanallarındaki bazı dizilerin, Kürtleri topluma düşman olarak gösterdiğini, toplumu tekleştirmeye çalıştığını iddia etti. Yıldız, söz konusu dizilerle ilgili RTÜK’e başvuracaklarını söyledi. |
07.10.2010 |
YASAK UTANCI ARTIK BİTSİN |
Üniversitelerin çağdaş dünyada, bilim, teknoloji ve icatlar üretmekle yarıştığını, her türlü düşünceyi özgürce tartıştığını ifade eden Demokrat Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, Türkiye'deki üniversitelerin bu yarıştan geri kalmasının ve genç kızların giysileriyle uğraşmasının büyük bir talihsizlik olduğunu belirterek, buna artık son verilmesi gerektiğini vurguladı. YASAKLAR YERİNE ÖZGÜRLÜK VE BİLİM ÜRETİMİ “Bizler üniversitelerin yasaklarla değil, gelişmiş toplumlara yaraşır biçimde, özgürlüklerle ve bilim üretimiyle anılmasını istiyoruz” diyen Memur Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Cengiz Özbay da, eğitim ve öğretimde her türlü kısıtlama ve dayatmaya karşı olduklarını bildirerek, “Üniversite özgür olmalıdır, özgür kalmalıdır ve her türlü dayatmalar son bulmalıdır” dedi. Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, üniversitelerin çağdaş dünyada, bilim, teknoloji ve icatlar üretmekle yarıştığını, her türlü düşünceyi özgürce tartıştığını ifade ederek, Türkiye’deki üniversitelerin bu yarıştan geri kalmasının ve genç kızların giysileriyle uğraşmasının büyük bir talihsizlik olduğunu, buna artık son verilmesi gerektiğini vurguladı. Avcı, yaptığı yazılı açıklamada, YÖK’ün İstanbul Üniversitesi’ne gönderdiği yazıyı demokratik ve insan onuruna yakışır bulduklarını belirtti. ‘’YÖK’ün siyasi partilerin çözemediği başörtüsü sorununu uygulamada çözdüğünü’’ ileri süren Avcı, ‘’Şimdi sıra siyasilerimizdedir. Öğrenciyle öğretim görevlisini karşı karşıya getirmeyecek, üniversitelerimizde çatışma ve kargaşa ortamı oluşturmayacak bir düzenlemeye acilen ihtiyaç vardır. İktidar ve ana muhalefet partileri başta olmak üzere tüm siyasi partilerimizden 21. Yüzyıl Türkiyesine yakışmayan başörtüsü yasağının son bulmasıyla ilgili samimi adımlar atmasını bekliyoruz’’ ifadesini kullandı. Üniversitelerin çağdaş dünyada, bilim, teknoloji ve icatlar üretmekle yarıştığını, her türlü düşünceyi özgürce tartıştığını ifade eden Avcı, Türkiye’deki üniversitelerin bu yarıştan geri kalmasının ve genç kızların giysileriyle uğraşmasının büyük bir talihsizlik olduğunu vurguladı. Avcı, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: ‘’Yükseköğretim ile ilgili onca sorunumuz varken enerjimizin büyük bölümünü başörtüsü tartışmalarında harcıyor olmamız ne kadar büyük bir üzüntü kaynağıdır. Üstelik sadece yükseköğrenim öğrencilerine kılık kıyafette sınırlandırma getirilmemektedir. Üniversite bünyesinde halka yönelik kurslarda da aynı engel devam etmektedir. Demokrasi ve özgürlükler alanında çıtasını yükseltmenin en büyük kalkınma nedeni olacağını kavrayan Türkiye, siyasal tarafsızlığını en başta üniversitelerinde kanıtlamaya mecbur ve mahkumdur. Türkiye, üniversitelerinde başörtüsü sorunuyla uğraşmamalıdır.’’
ÖZBAY: ÜNİVERSİTELER ÖZGÜRLÜKLERLE ANILSIN
Memur Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Cengiz Özbay, halen bu çağda insanların kılık-kıyafetiyle uğraşılmasının enerji kaybından başka bir işe yaramadığını söyledi. Özbay, “Bizler Üniversitelerin yasaklar ile değil, gelişmiş toplumlara yaraşır biçimde, özgürlüklerle ve bilim üretimiyle anılmasını istiyoruz” dedi. Eğitim ve öğretimin değişim ve gelişimin önünü açtığını vurgulayan Özbay, bu alanda her türlü kısıtlama ve dayatmaya karşı olduklarını açıkladı. Özbay, “Üniversite özgür olmalıdır, özgür kalmalıdır ve her türlü dayatmalar son bulmalıdır” diye konuştu. Eğitim ve öğretimin bireyin toplum içinde etkili bir yer bulabilmesinin en temel şartı olduğunu vurgulayan Özbay, şunları kaydetti: “Devlet, vatandaşlarının eğitim ve öğretimini yalnızca üstlenmekle kalmamış, aynı zamanda vatandaşları arasında fırsat eşitliğini sağlamak, bu görevini tam bir adalet ve eşitlik içinde yerine getirmeyi de yüklenmiştir. Bu noktada özgür eğitim ve öğrenim, bütün insanların yararı için, eşit olarak sağlanmalıdır. Bireylere eşit şans verilmesi ve eşit imkân sağlanması esastır” diye konuştu. |
07.10.2010 |
Ek yerleştirmede son gün 11 Ekim |
Ünıversıtelerdekı boş kontenjanlara yapılacak ek yerleştirme için başvurular dün başladı. Adaylar, 11 Ekim tarihine kadar başvuru yapabilecek. Üniversite için şansını yeniden denemek isteyenler, 2010-2011 eğitim-öğretim yılı için merkezi yerleştirmede boş kalan, yerleştirilen adayların kayıt yaptırmaması nedeniyle boşalan ve 2010-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu yayımlandıktan sonra açılan kontenjanlara başvurabilecek. Adaylar, 2010-ÖSYS ek yerleştirme tercihlerini, 11 Ekime kadar başvuru merkezleri aracılığıyla veya internet üzerinden bireysel olarak kendileri yapacak. 2010-ÖSYS merkezi ilk yerleştirmede tercih işlemi yapılabilen tüm ortaöğretim kurumu müdürlükleri ve ÖSYM sınav merkezi yöneticilikleri ÖSYS’de başvuru merkezi olarak görev yapacak. Başvuru süresi kesinlikle uzatılmayacak. Adaylar, 2010-ÖSYS Ek Yerleştirme Kılavuzu ile Tercih Formu’na, başvuru süresi içinde ÖSYM’nin ttp://www.osym.gov.tr’’ internet adresinden ulaşabilecekler. Kılavuz dağıtımı ve satışı yapılmayacak. |
07.10.2010 |
Hacı adaylarına aşı şartı |
Suudı Arabistan Sağlık Bakanlığı, bundan böyle hac ve umre için bu ülkeye gideceklere, kendi ülkelerinde bazı aşıları yaptırma zorunluluğu getirdi. Sağlık Bakanlığı sözcüsü Halid El Maghalani, Saudi Gazette gazetesine yaptığı açıklamada, hac veya umre için Suudi Arabistan’a gelmek isteyenlerin, bulaşıcı olan sarı humma, menenjit, çocuk felci ve grip gibi hastalıklara karşı aşı yaptırmak zorunda olduklarını bildirdi. Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın halindeki bu hastalıklarla ilgili özellikle Afrika, Asya ve Güney Amerika ülkelerinde aldığı önlemleri çok yakından izlediklerini ve buna göre karar aldıklarını kaydeden sözcü, özellikle yaşlıların ve hamile kadınların salgın hastalıklara ve kuş gribi ile domuz gribine karşı aşı yaptırmaları gerektiğini, vize taleplerinde aşı yapıldığına ilişkin belge isteneceğini belirtti.Suudi Arabistan Sağlık Bakanlığı tarafından alınan bu kararın, ülkenin dış temsilciliklerine bildirildiği de ifade edildi. |
07.10.2010 |
Türkiye AİHM’de mahkûm |
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), iki vatandaşının açtığı davada, Türkiye’nin ‘’ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine’’ hükmetti. Mahkeme, Erdal Ölmez ve Ali Turgay’ın açtığı dâvâda, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesini ihlâl ettiğine karar verdi. Türkiye karar gereği başvuru sahiplerine 4 bin 800 avro tazminat ödeyecek. Erdal Ölmez ve Ali Turgay, sahipleri oldukları 5 haftalık dergiye, 2008 ve 2009 yıllarında ‘’bölücü terör örgütü propagandası yaptıkları’’ gerekçesiyle yayın yasağı getirilmesinin ardından, AİHM’e şikayet başvurusunda bulunmuşlardı. |
07.10.2010 |
Baransu beraat etti |
Yazdiği haberlerle ‘’devletin güvenliğine ve siyasi yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklamak’’ suçunu işlediği iddiasıyla yargılanan Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, beraat etti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz olarak yargılanan sanık Mehmet Baransu katıldı. Duruşmada savunması sorulan Baransu, ‘’Suçsuz olduğum inancındayım. Ortada 17 askerin şehit edilme olayı, bir ihmal vardır. Böyle bir olay olsa yine yazarım. Bu tür ihmallerin ortaya çıkmasını sağlarım’’ dedi. Suç işleme kastının olmadığını belirten Baransu, beraatına karar verilmesini talep etti. Baransu’nun avukatı Yelda Bilal da müvekkilinin beraatına karar verilmesini istedi. Mahkeme heyeti, ‘’devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklamak’’ suçundan hakkında kamu dâvâsı açılan Baransu’nun, suça konu olan Taraf Gazetesinin 13 Nisan 2009 tarihli sayısındaki haberlerinde yer alan ve Genelkurmay Başkanlığında tutulan anlık kayıtların, yasada tanımlanan anlamda devletin gizli kalması gereken bilgilerden olmadığının anlaşıldığını belirtti. Mahkeme heyeti, bu nedenle Baransu’nun beraatına karar verdi. |
07.10.2010 |
Arif Doğan adliyede |
“Ergenekon” dâvâsı sanığı olan ve eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümüyle ilgili ses kaydı internete düştüğü için hakkında inceleme başlatılan emekli Albay Arif Doğan, başka bir soruşturma kapsamında ifade vermek üzere Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine geldi. Hakim ve savcıların giriş yaptığı kapıdan adliye binasına alınan Doğan, bir soruşturma kapsamında yazılan talimat doğrultusunda ifade vermek üzere İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık’ın odasına çıktı. |
07.10.2010 |
Buldukları cisim ellerinde infilâk etti |
Şirnak’in Güçlükonak ilçesinde buldukları bir cismin patlaması sonucu 2 çocuktan 1’i öldü, diğeri yaralandı. Alınan bilgiye göre, Fındık beldesi Gümüşyazı Köyünde Ahmet İmre (12) ile Ramazan İlhan (12), köy yakınlarında buldukları bir cisimle oynarken, patlama meydana geldi. Patlama sonucu İmre, olay yerinde vefat etti. Yaralanan İlhan, Güçlükonak Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Soruşturma sürüyor. |
07.10.2010 |
Kışlada iki şüpheli ölüm daha |
Datça Hava Radar Mevzi Komutanlığı Alarm İskân Tesislerinde vatanî görevini yapan er A.K. (20), cinnet geçirerek, aralarında anlaşmazlık bulunan üst devre erler Ömür Canca (21) ve Tevfik Cebeci'yi (21) gece koğuşta uyudukları sırada G-3 piyade tüfeğiyle vurarak şehit etti. Muğla’nin Datça ilçesindeki Hava Radar Mevzi Komutanlığında bir askerin ateş açması sonucu 2 asker vefat etti. Alınan bilgiye göre, dün sabah Datça’daki Hava Radar Mevzi Komutanlığı Alarm İskan Tesisleri’nde vatanî görevini yapan Konya nüfusuna kayıtlı er A.K. (20), cinnet getirerek, aralarında anlaşmazlık bulunan üst devre erler Rize’nin Pazar İlçesi doğumlu er Ömür Canca (21) ve Antalyalı er Tevfik Cebeci’yi (21) gece koğuşta uyudukları sırada G-3 piyade tüfeğiyle vurdu. Ömür Canca başına ve omuzuna, Tevfik Cebeci ise kalbine ve karnına isabet eden ikişer mermiyle olay yerinde vefat etti. A.K. ise gözaltına alındı. Datça Cumhuriyet Savcılığı olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı. A.K.’nın gece nöbet yerini terk ederek olayı gerçekleştirdiği belirtildi. |
07.10.2010 |