Saf saf Mescİd-ı Haram’a gıttıler |
Hz. Ömer (ra) “Kaç kişiyiz?” diye sordu. “Seninle 40 olduk,” dediler. Ömer (ra): “O halde ne duruyoruz? Hemen çıkalım, Harem-i Şerîf’e gidelim” dedi. Bütün Müslümanlar toplu halde Kâbe’ye gittiler. Kureyş, sonucu merak içinde beklemekteydi. Müslümanların toplu halde Harem-i Şerîf’e ilerlediğini görünce: “İşte Ömer, hepsini önüne katmış getiriyor..." dediler. Ömer (ra), Kureyşlileri görünce “Beni bilen bilsin, bilmeyen öğrensin, Ben Hattab oğlu Ömer’im. İşte Müslüman oldum...” dedi ve Kelime-i Şehâdet getirdi. Ömer’in (ra) Müslüman olduğunu gizlemesi söz konusu değildi. Daha sonraki yıllarda bu olayı şöyle anlatacaktır: “O gece İslâm’a girdiğimde kendi kendime şöyle düşündüm: Mekke’de Allah’ın Resulüne en düşman olan kim, gidip ona Müslüman olduğumu söyleyeyim? Hemen aklıma gelen cevap Ebu Cehil idi. Ertesi sabah kalkıp Ebu Cehil’in evine gittim kapısını çaldım. Kapıyı açtığında, ‘Hoş geldin ey kardeşimin oğlu, seni buraya getiren ne?’ dedi. Şu cevabı verdim: ‘Allah’a, Resulüne ve onun getirdiklerine inandığımı sana söylemek için geldim!’ dedim. ‘Allah belânı versin!’ dedi, ‘Getirdiğin haberlere de lânet olsun!’ Daha sonra kapıyı yüzüme kapadı.” Resulullah (asm) ve ashabının, müşriklerden gizlendikleri sıralarda, Ömer (ra) Müslüman olunca, “Ya Resulullah! Biz ölü olsak da, diri olsak da, hak ve gerçek din üzerine değil miyiz?” dedi. Peygamberimiz (asm), “Evet! Varlığım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, siz ister ölü olun, ister diri olun, Hak din üzerindesiniz!” dedi. Ömer (ra): “O halde, ne diye gizleniyoruz? Seni Hak din ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, hiç çekinmeden, korkmadan, oturup İslâmiyet’i açıklamadığım bir küfür meclisi kalmayacaktır! Seni Hak din ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, huruc edeceğiz. İslâmiyet’i açığa vuracağız!” dedi. Müslümanlar iki saf halinde Erkam’ın evinden çıktılar. Önde Resul-i Kibriya (asm) Efendimiz, saflardan birisinin başında Hamza, diğerinin başında Ömer (ra) vardı. Müslümanlar vakur adımlarla yerin topraklarını un gibi tozuta tozuta Mescid-i Haram’a girdiler. Peygamber Efendimizin başını bekleyen müşrikler, gördükleri karşısında şaşkına döndüler. Kureyş müşrikleri, şaşkın ve ürkek bakışlarla bir Ömer’e, bir Hamza’ya bakıyorlardı. Onlar o güne kadar, bir benzerine daha uğramadıkları bir musîbete uğradılar. Müşrikler bir ara cesaretlenip “Ey Ömer! Arkandaki ne?” dediler. Ömer, “Lâ ilahe illallah Muhammedü’r-Resulullah ile geldim. Eğer sizin herhangi biriniz kımıldarsa, onu kılıcımla yere sererim!” dedi. Söyleyecek bir söz bulamadılar. Resul-i Ekrem (asm) serbestçe Beytullah’ı tavaf etti. Öğle vakti, açıktan namaz kıldıktan sonra yanındakilerle birlikte Erkam’ın evine döndü. O zaman, Resulullah (asm) “Hak ve gerçek olanla, batıl ve boş olanın arasını ayırdı” diye Ömer’e Faruk adını taktı.
AHMET ÖZDEMİR |
05.09.2010 |