Karıncalar |
Zeynep, ekmek almış eve dönüyordu. Dönerken yerde karıncaların tıpkı bir araba yolu gibi düzenli bir yol oluşturdukları, gidiş ve dönüşün birbirine karışmadan yiyecek götürüp, bulmaya gittiklerini gördü… Hayvanların aklı yoktu, bizim gibi düşünemiyorlardı ama o kadar düzenli bir şekilde görevlerini yerine getiriyorlardı ki, aklı olan bir insan bile görevlerini aksattığı halde küçük bir yaratılmış kendisine biçilen görev onun kaç katı da olsa yapmaya çalışıyordu. Bir tek zorluğu bu da değildi. Yolda gelip, giderken ölme ihtimali de çok yüksekti… Karıncalara bakarken bunları düşünen Zeynep, onların bu azimle çalışmalarına hayran kaldı. “Rabbim sizleri ne kadar güzel yaratmış küçük şekerler” dedi. Eve gidip ekmekleri kutusuna yerleştirirken, arkaya düşen ve görünmeyen bir ekmek parçası gördü. Fark edilmediği için sertleşmişti. Dedesi yanına gelip, ekmeği görünce; “Demek ki bu bize nasip değilmiş güzel torunum” dedi. İlk önce anlamadı, bunu gören dedesi; “Rabbimiz yarattığı nimetlerin üzerine isimlerini de yazarmış. Yani bir elma yaratıldığı zaman üzerinde ismin yazıyor ve zamanı gelince sen de onu yiyorsun” diyerek anlattı. Zeynep bunu öğrenince Rabbinin kullarını çok sevdiğini bir kere daha onayladı. Ekmek kime nasip diye düşünürken karıncalar aklına geldi. Ekmeği eli ile ufalayıp, küçük kırıntılar yaptı. Bir kâğıdın üzerine koyup karıncaların yollarının üzerine bıraktı. Ekmeğin kokusunu alan küçük şeker şeyler, ekmeği evlerine götürmek için çalışmaya başladılar… Bugün nasibin bir diğer çeşidini öğrendi ve Rabbine olan şükrü bir kat daha arttı. Karıncalar yemeklerini yerken, Zeyneb ellerini açıp: “Allah’ım, Sen her yarattığına yiyeceği nimeti de her zaman verirsin. Küçük karıncalar bile görevlerini bu kadar düzenli yapıyorlarsa, bizler de onlardan örnek alıp; Sana ibadetlerimizi bu kadar düzenli yapmalıyız. Sen her zaman bizi güzel örneklerle kendimize getir ve sorumluluklarımızı hatırlat… (Âmin)” dedi.
MERVE İRİYARI |
31.08.2010 |