nur toruna verİlen İsİm |
Abdülmuttalib’in emriyle Kâinatın Efendisinin (asm) doğumunun yedinci gününde akika kurbanları kesilecekti. Ziyafette develer, davarlar kesilerek üç öğün ziyafet verilecekti. Ayrıca, Mekke’nin her mahallesinde develer kestirilip onlardan insanların, kurtların, kuşların serbestçe faydalanmaları sağlanacaktı. Abdülmuttalib’in emri yerine getirildi. Kurbanlar kesildi, ziyafetler verildi. Mekkeliler, ziyafetten sonra, “Ey Haris’in babası! Çocuğa ne isim taktın?” dediler. Dede şu cevabı verdi: “Muhammed!” Tekrar sordular: “Ne için atalarının isimlerinden birini beğenip takmadın da Muhammed taktın?” Abdülmuttalib, “Muhammed adını verdim. Dilerim ki, gökte Hak, yeryüzünde halk onu hayırla yâd etsinler...” dedi. Annesi de “Ahmed” dedi. (Muhammed, üstünlük ve meziyetleri anılarak çok çok övülüp senâ edilen; Ahmed de Cenâb-ı Hakk’ı yüce sıfatları ile öven, hamdeden kimse demektir.) Belki dedesi ve annesi, doğan çocuğun âlemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber olduğunu bilmiyorlardı. Ama gördükleri ve yaşadıkları bir kısım alâmetlerden en azından diğer çocuklardan farklı ve gelecekte hayırla yâd edilecek bir çocuğun dünyaya geldiğini anlamışlardı. Gerçekten, yeryüzünde Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) Allah’ın, insanların ve meleklerin övgüsüne mazhar olmuş tek kişidir. Çünkü o, medihlerin, sevgilerin, saygıların ve ilgilerin en güzeline lâyıktı.
AHMET ÖZDEMİR |
22.08.2010 |