Güncel |
STATÜKOCULAR DA DARBEDEN ÜMİDİNİ KESTİ |
Doç. Dr. Tanel Demirel, asker-siyaset ilişkileri konusunda TSK'da yekpare bir düşünce olmadığını belirterek, ordu içinde statükocu eğilimler gibi, kontrollü değişimi savunanların da bulunduğunu söyledi. Demirel, ''Sistemin gerçek sahibinin TSK olduğunu düşünen statükocu eğilim, darbelerin orduya verdiği zarardan da haberdar. Bunun için 'Darbe yapmayalım, ama STK ve üniversiteleri de devreye sokarak siyasî parti gibi davranıp istemediğimiz partiyi iktidardan uzaklaştıralım' diye düşünüyorlar'' görüşünü savundu. KONTROLLÜ DEĞİŞİM TARAFTARLARI ESKİ ÇİZGİYİ SORGULUYOR
Kontrollü değişim çizgisinde olanların ise ''Dünya değişti, Türkiye de değişti. Artık TSK da eskisi gibi davranamaz'' görüşüne sahip olduğunu belirten Demirel, “TSK'nın 'kendi içinde bir temizlik hareketi yapması ve yargı mekanizmasını çalıştırması' gerektiğini düşünen bu çizgide, din siyaset ilişkisini ve Kürt meselesi konusundaki tavrı sorgulama eğilimi var. 'Eski çizgiyi sorgulamaya, yeniden düşünmeye hazırız' diye yaklaşıyorlar. 'Değişiyoruz, değişeceğiz. Bunu köklü bir kopuş olarak sürdürmeye niyetimiz yok' diyorlar. Çünkü sivillere güvenmiyorlar. 'Siviller istediği için değil şartlar farklılaştığı için değişiyoruz' ilkesiyle hareket ediyorlar” dedi.
TSK’da değişim sancısı
ÇANKAYA Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tanel Demirel asker-siyaset ilişkileri konusunda Türk ordusunda yekpare bir düşünce olmadığını belirterek, ordu içinde statükocu eğilimler olduğu gibi, kontrollü değişimi savunanların da bulunduğunu söyledi. Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı tarafından düzenlenen ‘’2000’li yıllarda asker ve vesayet’’ konulu panelde konuşan Doç. Dr. Tanel Demirel, ‘’Sistemin gerçek sahibinin TSK olduğunu düşünen statükocu eğilim, darbelerin orduya verdiği zarardan da haberdar. Bunun için ‘darbe yapmayalım, ama STK’lar, üniversiteleri de devreye sokarak bir siyasî parti gibi davranalım ve istemediğimiz siyasî partiyi iktidardan uzaklaştıralım’ diye düşünüyorlar’’ görüşünü savundu. Kontrollü değişim çizgisinde olanların ise ‘’Dünya değişti, Türkiye de değişti. Artık TSK da eskisi gibi davranamaz’’ görüşüne sahip olduğunu ifade eden Demirel, ‘’TSK’nın ‘kendi içinde bir temizlik hareketi yapması ve yargısal mekanizmayı çalıştırması’ gerektiğini düşünen kontrollü değişim çizgisinin, ‘geçmişten de keskin bir kopuş olmadan bu yıpranma dalgasını olabildiğince az hasarla atlatalım’ düşüncesine sahip olduğunu’’ söyledi.
DİN - SİYASET İLİŞKİSİNİ SORGULAMA EĞİLİMİ VAR
Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: ’’Bu çizgide, din siyaset ilişkisini ve Kürt meselesi konusundaki çizgiyi sorgulama eğilimi var. ‘Eski çizgimizi sorgulamaya yeniden düşünmeye hazırız’ diye yaklaşıyorlar. Emekli subayların yargılanmasına ses çıkarmıyorlar, ama onları ziyarete de gidiyorlar. Kozmik odada arama yapılmasına izin veriyorlar, ancak hakkında ciddî iddialar olanları görevden almıyorlar. TSK’da kontrollü değişim çizgisini savunanlar, ‘Değişiyoruz, değişeceğiz. Bunu köklü bir kopuş olarak sürdürmeye niyetimiz yok’ diyorlar. Çünkü sivillere güvenmiyorlar. ‘Siviller istediği için değil koşullar farklılaştığı için değişiyoruz’ ilkesiyle hareket ediyorlar.’’ Bu dönemde sivillere de büyük görevler düştüğüne işaret eden Demirel, TSK’yı eleştirirken onlara yönelik politikalar üretirken sivillerin de bu yapıyı göz önüne alması gerektiğini söyledi.
KIRMIZI ÇİZGİLERİ TARTIŞMALIYIZ Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Köker, Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini ifade eden Köker, NATO üyesi ve AB’ye tam üyelik yolundaki Türkiye’nin kırmızı çizgilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi. Panelde konuşan Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Köker, ‘’askerin, çok partili hayata geçildikten sonra Demokrat Parti’nin yaptıklarına tepki olarak siyasette yer almak istediği’’ söyledi. Asker ve sivil bürokrasinin, sahip olduğu iktidarı 1950-1960 arası ‘’burjuva sınıfı, derebeyi kalıntıları ve eşrafla’’ paylaşmak zorunda kaldığını ve bundan hoşlanmadığını ifade eden Köker, ‘’Askerî sivil bürokrasi ‘toplumdan gelenlerle iktidarı paylaşacaksam kontrol mekanizmaları kurulmalı’ diye düşündü. 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlüklerin yanında Anayasa Mahkemesi, Millî Güvenlik Kurulu gibi yapılanmalarla siyaset üzerinde oluşturduğu kontrol mekanizmalarıyla da dikkat çekicidir’’ diye konuştu. Köker, ‘’Türkiye’nin çağdaş dünyada yerini bulabilmesi için bu kırmızı çizgileri tartışmak zorundayız’’ değerlendirmesinde bulundu.
KIŞLALI, DARBELERİ SAVUNDU
GAZETECİ Mehmet Ali Kışlalı da gerek yurt içinde gerek yurt dışında ‘’TSK siyasî vesayet uyguluyor’’ görüşüne hakim olanlar bulunduğunu belirterek, bu fikri oldukça yadırgadığını dile getirdi. TSK’ya Atatürk’ün temellerini attığı bir düzeni muhafaza etme misyonu yüklendiğine dikkati çeken Kışlalı, ‘’Bu Cumhuriyeti hem içte hem de dışta savunmak için yasalardan aldıkları görevleri uygulamaya koyuyorlar’’ dedi. Askerin ancak ‘’ülke içinden çıkılmaz bir hal aldığında ve yönetilemez duruma geldiğinde yönetime el koyduğunu’’ savunan Kışlalı, ordunun müdahalelerle iktidarı eline aldığında siyasî iktidarlar gibi ‘’çıkar çevresi yaratmadığını’’ ifade etti.
|
21.02.2010 |