Kültür-Sanat |
İnsanı en aktif eden gizli telkinlerdir |
Son yıllarda çekim yasası ile ilgili kitaplar oldukça revaçta. Bunlardan biri de Kubilay Aktaş’ın “Gizli Telkinle Kur’ân Terapisi” kitabı. Diğerlerinden farkı ise, Kur’ân, Cevşen ve Celcelutiye üçlüsü ile hazırlanan telkinlerin kaydedilerek bilinçaltına gönderilmesi. Aktaş, Ördekli Kültür Merkezinde düzenlenen seminerde konuyla ilgili yaptığı çalışmalarını dinleyicilerle paylaştı. Konuşmasında sesin insan üzerindeki öneminden bahsederek, gizli mesajların algılayamadığımız bir frekansla kaydedilip, bilinçaltına iletildiğini söyleyen Aktaş, “Kur’ân’da sayha (ses) kavramı geçiyor. Bir sayha ile bir kavim yok edilebildiği gibi, İsrafil’in Sur’a üflemesiyle çıkan sesten, insanlık yeniden diriltilebiliyor. Bu yüzden ses çok önemlidir. Günümüzde filmlerin, çizgi filmlerin ve müziklerin altında şeytanı öven âyetler var. ‘Ey şeytan sen bizim tanrımızsın’ gibi. Geçenlerde bir deney yapılmış. Bir mağazanın önünde içinde babaannem, eski pardösü, yaşlılık, 70’li yıllar, sonbahar gibi sözler içeren bir müzik çalınmış. Mağazanın önünden geçenlerin on metre sonra omuzları çöküyor. Kasavet havasına bürünüyorlar. Seslerden, sözlerden etkileniyoruz. Ben kitabımda bu konuya dikkat çekmek istedim” şeklinde konuştu.
KUR’ÂN-I KERİM’İ DİNLEMEK Farkında olmadan bilinçaltımıza giren âyetlerin, zihne direkt ulaştığını, bunun da bütün yaşayışımızı etkilediğini ifade eden Aktaş, “Kur’ân’ı bol bol dinlemek çözüm olabilir. Kısık sesle, duymakla duymamak arasında kulak vermeli. Edilgen olan benim, etken olan Allah’tır görüşüyle dinlemeli. Dinlediklerinden bir beklentin olursa, Üstad’ın dediği gibi ihlâs kırılır” dedi. “İnsanı en aktif eden strateji gizliden verilmiş olan telkinlerdir. Çünkü bilincin sınırlılıklarına dokunmuyor, bilincimizde şekillenmiyor” diyen ve sahabenin de bilinç sınırlılığıyla dinlemediğini kaydeden Aktaş, “Bir saray düşünün, sarayın kapısında bir bekçi var, bu bekçi bizim bilincimiz. Sadece tanıdıklarımızı içeri alıyoruz. Hz. Musa (as) Hz. Hızır’ı biraz zor içeriye aldı. Çünkü onun verileri Hz. Musa’ya çok tanımlı gelmiyordu. Hz. Mevlânâ Şems’i biraz zor içeriye aldı. Çünkü onun saptamaları Mevlânâ’ya çok uymuyordu. İşte subliminaller (gizli telkinler) de, bilinç düzeyinde alınamayan mesajları, bilinçaltı düzeyde telkin eder” diye konuştu. Aktaş, “Sen içeri almıyorsun, ama yıllarca ‘Ey Rabbim hakikati bana göster’ diye duâ etmişsin” sözlerine ek olarak, “Rabbin her defasında geldi, ama sen korktun, çünkü tanımadığın şekilde geldi. Subliminaller (gizli telkinler) ile âyetleri hiç genetiğiyle oynamadan, zihnin bulaşıklıklarına dokundurmadan, saf bir şekilde alabilirsin” diyerek bilinçaltına direkt gönderilen âyetlerin etkisini anlattı.
GÜLE GÜBRE ATMAK, MUSÎBETE MARUZ KALMAK Gülün üstüne gübre atılmasının, gülü öldürmek için değil, daha güzel koku versin diye olduğunu söyleyen ve başımıza gelen sıkıntılı olaylara da, gözlemci konumuyla, geniş açıdan bakmak gerektiğini tavsiye eden Kubilay Aktaş, böyle düşünen insanın ferahlayacağını anlattı. Aktaş, “Yaşadıklarının başka kimsenin başına gelmemesi seni o kadar özel kılıyor ki… Musîbet, isabet kökünden gelir. İsabet, özellikle ‘sana atılan ok’ demektir. Fakat ok, her halükârda Rabbinden geliyor. Kula bir musîbet gelir, Haktan olduğunu bilirse rahmete dönüşür. Bunun yolu izlemektir, farkında olmaktır. Gözlemci konumuna gelirsen merkezde olursun. Merkezin özelliği şudur; zihne aittir, zamana ve mekâna ait bir şey yoktur. Gözlemci konuma geçen insan etkilenmeyen, etkileme potansiyeline gelendir. Birilerinin övmesi veya sövmesi seni etkilemez. Çünkü sen merkezsin, kendine karşıdan bakabiliyorsun. Yanlış varsa bu benim eksikliğim dersin. Çünkü Allah, Sübhan'dır” dedi.
HAYATIMIZDA TESADÜF YOK Tesadüfi hiçbir şeyin yaşayışımızda yer almadığını, sadece seçtiklerimizi hatırlamadığımızı ifade eden Aktaş, konuşmasını şöyle tamamladı: “Hiçbir şey tesadüf değildir. Şu anki anne babamız bile tesadüf değildir. İçinde bulunduğunuz hayat, hiçbiri tesadüf olamaz. Çok derin bilinçaltıdır. Öte âlemde yaptığın şeyler var, ama hatırlamıyorsun. ‘Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var’ deniyor âyette. Taleplerinizle varsınız. Taleplerinizle ölecek, taleplerinizle yeniden diriltileceksiniz. İstekleriniz dışında size bir şey verilmiyor.” |
ELİF NUR KURTOĞLU / BURSA 30.12.2009 |