30 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kültür-Sanat

 

İnsanı en aktif eden gizli telkinlerdir

Son yıllarda çekim yasası ile ilgili kitaplar oldukça revaçta. Bunlardan biri de Kubilay Aktaş’ın “Gizli Telkinle Kur’ân Terapisi” kitabı. Diğerlerinden farkı ise, Kur’ân, Cevşen ve Celcelutiye üçlüsü ile hazırlanan telkinlerin kaydedilerek bilinçaltına gönderilmesi. Aktaş, Ördekli Kültür Merkezinde düzenlenen seminerde konuyla ilgili yaptığı çalışmalarını dinleyicilerle paylaştı.

Konuşmasında sesin insan üzerindeki öneminden bahsederek, gizli mesajların algılayamadığımız bir frekansla kaydedilip, bilinçaltına iletildiğini söyleyen Aktaş, “Kur’ân’da sayha (ses) kavramı geçiyor. Bir sayha ile bir kavim yok edilebildiği gibi, İsrafil’in Sur’a üflemesiyle çıkan sesten, insanlık yeniden diriltilebiliyor. Bu yüzden ses çok önemlidir. Günümüzde filmlerin, çizgi filmlerin ve müziklerin altında şeytanı öven âyetler var. ‘Ey şeytan sen bizim tanrımızsın’ gibi. Geçenlerde bir deney yapılmış. Bir mağazanın önünde içinde babaannem, eski pardösü, yaşlılık, 70’li yıllar, sonbahar gibi sözler içeren bir müzik çalınmış. Mağazanın önünden geçenlerin on metre sonra omuzları çöküyor. Kasavet havasına bürünüyorlar. Seslerden, sözlerden etkileniyoruz. Ben kitabımda bu konuya dikkat çekmek istedim” şeklinde konuştu.

KUR’ÂN-I KERİM’İ DİNLEMEK

Farkında olmadan bilinçaltımıza giren âyetlerin, zihne direkt ulaştığını, bunun da bütün yaşayışımızı etkilediğini ifade eden Aktaş, “Kur’ân’ı bol bol dinlemek çözüm olabilir. Kısık sesle, duymakla duymamak arasında kulak vermeli. Edilgen olan benim, etken olan Allah’tır görüşüyle dinlemeli. Dinlediklerinden bir beklentin olursa, Üstad’ın dediği gibi ihlâs kırılır” dedi. “İnsanı en aktif eden strateji gizliden verilmiş olan telkinlerdir. Çünkü bilincin sınırlılıklarına dokunmuyor, bilincimizde şekillenmiyor” diyen ve sahabenin de bilinç sınırlılığıyla dinlemediğini kaydeden Aktaş, “Bir saray düşünün, sarayın kapısında bir bekçi var, bu bekçi bizim bilincimiz. Sadece tanıdıklarımızı içeri alıyoruz. Hz. Musa (as) Hz. Hızır’ı biraz zor içeriye aldı. Çünkü onun verileri Hz. Musa’ya çok tanımlı gelmiyordu. Hz. Mevlânâ Şems’i biraz zor içeriye aldı. Çünkü onun saptamaları Mevlânâ’ya çok uymuyordu. İşte subliminaller (gizli telkinler) de, bilinç düzeyinde alınamayan mesajları, bilinçaltı düzeyde telkin eder” diye konuştu.

Aktaş, “Sen içeri almıyorsun, ama yıllarca ‘Ey Rabbim hakikati bana göster’ diye duâ etmişsin” sözlerine ek olarak, “Rabbin her defasında geldi, ama sen korktun, çünkü tanımadığın şekilde geldi. Subliminaller (gizli telkinler) ile âyetleri hiç genetiğiyle oynamadan, zihnin bulaşıklıklarına dokundurmadan, saf bir şekilde alabilirsin” diyerek bilinçaltına direkt gönderilen âyetlerin etkisini anlattı.

GÜLE GÜBRE ATMAK,

MUSÎBETE MARUZ KALMAK

Gülün üstüne gübre atılmasının, gülü öldürmek için değil, daha güzel koku versin diye olduğunu söyleyen ve başımıza gelen sıkıntılı olaylara da, gözlemci konumuyla, geniş açıdan bakmak gerektiğini tavsiye eden Kubilay Aktaş, böyle düşünen insanın ferahlayacağını anlattı. Aktaş, “Yaşadıklarının başka kimsenin başına gelmemesi seni o kadar özel kılıyor ki… Musîbet, isabet kökünden gelir. İsabet, özellikle ‘sana atılan ok’ demektir. Fakat ok, her halükârda Rabbinden geliyor. Kula bir musîbet gelir, Haktan olduğunu bilirse rahmete dönüşür. Bunun yolu izlemektir, farkında olmaktır. Gözlemci konumuna gelirsen merkezde olursun. Merkezin özelliği şudur; zihne aittir, zamana ve mekâna ait bir şey yoktur. Gözlemci konuma geçen insan etkilenmeyen, etkileme potansiyeline gelendir. Birilerinin övmesi veya sövmesi seni etkilemez. Çünkü sen merkezsin, kendine karşıdan bakabiliyorsun. Yanlış varsa bu benim eksikliğim dersin. Çünkü Allah, Sübhan'dır” dedi.

HAYATIMIZDA TESADÜF YOK

Tesadüfi hiçbir şeyin yaşayışımızda yer almadığını, sadece seçtiklerimizi hatırlamadığımızı ifade eden Aktaş, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Hiçbir şey tesadüf değildir. Şu anki anne babamız bile tesadüf değildir. İçinde bulunduğunuz hayat, hiçbiri tesadüf olamaz. Çok derin bilinçaltıdır. Öte âlemde yaptığın şeyler var, ama hatırlamıyorsun. ‘Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var’ deniyor âyette. Taleplerinizle varsınız. Taleplerinizle ölecek, taleplerinizle yeniden diriltileceksiniz. İstekleriniz dışında size bir şey verilmiyor.”

ELİF NUR KURTOĞLU / BURSA

30.12.2009


 

En eski tarihli ansiklopedi bizde, dünyanın haberi yok

ATATÜRK Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Çöğenli, ilk ansiklopedinin 1690’da Paris’te yayınlandığının bilindiğini ancak daha eski tarihlerde yazılan ansiklopedinin ellerinde olduğunu söyledi.

Atatürk Üniversitesi Mavi Salon’da ‘Müftü-Müderris Sakıp Danışman’ı anma toplantısı düzenlendi. Çok sayıda öğretim üyesi ve öğrencinin katıldığı toplantıda konuşan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu ise müftü -müderris isimlerine dikkat çekti. Müderrisin günümüzde profesöre denk geldiğini hatırlatan Müftüoğlu, “Bu iki ismin kullanılması çok önemlidir. Müderris profesör demektir bugünkü anlamıyla. Merhum Müftü-Müderris Sakıp Danışman Efendi, insan yetiştirmeye kendisini hasr etmiştir. Hakkında yazılan eserlere baktığınızda Sakıp Efendi ilmiyle amil, mükemmel bir alimdi. İşi karşılıksız okutmaktı. Biz az veya çok o nesle kavuştuk” diye konuştu. Arap Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Çöğenli de Erzurum’un yetiştirdiği şeyhülislâmlara ve bunların kütüphanesine değindi. Erzurumluların muazzam kütüphaneler vakfettiklerini dile getiren Çöğenli, Erzurum’un ilk yetiştirdiği Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin kütüphanesinde şu ana kadar hiç bilinmeyen bir ansiklopedi bulunduğunu vurguladı.

İlk ansiklopedinin Paris’te 1690 yılında yayınlandığına dair bilgiler bulunduğu hatırlatan Çöğenli, Feyzullah Efendi’nin kütüphanesinde bulunan ansiklopedinin daha eski dönemlere ait olduğunu açıkladı. Ansiklopedinin tarih ve muhteva bakımından dünyada tek olduğunun altını çizen Çöğenli, ansiklopedinin dünyaca bilinmediğini ve yetkililerden neşredilmesi için devreye girmesi gerektiğini kaydetti.

Çöğenli ansiklopediyle ilgili şunları söyledi: “Müellifimiz milâdî 1415’te doğmuş 1501’de vefat etmiştir. Bu ansiklopedimiz 60 cilttir. Bir kişi yazmıştır. Kaf harfine kadar gelmiştir, bitirememiş ve vefat etmiştir. Her bir cildi 200 varaktır, yani günümüzde 400 sayfadır. Bu kitabı, 62 cildi doktora ve yüksek lisans talebeleriyle neşre kalksak 180 sene lâzım. İnternete girildiğinde bu ansiklopediden bahsedilmiyor. 1690 yılındaki yazılan ansiklopediden bahsedilir. Bizim neşrettiğimiz İSAM’ın ansiklopedisinde de bu kitabın adı yok. Dünyanın haberdar olmadığı bu 62 ciltlik kitabımızın en azından ofseti yapılıp, 100 nüsha çoğaltılmak suretiyle hem Arap hem dünya âlemine faydalanması için neşredilmesi gerekir. Burada yetkililerin devreye girmesi gerekiyor.” Erzurum / cihan

30.12.2009


 

Kalemler ve fırçalar hijyen için

İLKÖĞRETİM öğrencileri arasında hijyen ve bulaşıcı hastalıklara dikkati çekmek amacıyla resim ve kompozisyon yarışması düzenledi. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan İzmir’deki bütün ilköğretim öğrencileri bu yarışmaya katılmaya dâvet etti. Konak Belediyesi’nin desteklediği, Bulaşıcı Hastalıkları Önleme Derneği (BUHASDER), İzmir İl Millî Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Sağlık Müdürlüğü ilköğretim öğrencilerine yönelik “Hijyen” konulu resim yarışması ve bulaşıcı hastalıklardan korunma konulu kompozisyon yarışması düzenliyor. 22 Ocak 2010 tarihine kadar İzmir sınırlarında bulunan ilköğretim okulu öğrencileri yarışmaya katılabilecek. İzmir / iha

30.12.2009


 

Yeni yılda Avrupa Edebiyatının ilk durağı Antakya

AVRUPA Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından finanse edilen “Kültür Köprüleri” programı çerçevesinde Goethe Enstitüsü’nün, Türkiye’nin 24 kentinde ve 8 Avrupa ülkesinde yürütmeye başladığı “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türk Edebiyatı Avrupa’da” adlı geniş kapsamlı kültür projesi; 4 – 8 Ocak 2010 tarihleri arasında Antakya’da olacak. 2009 yılının Mayıs ayında başlayan “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türk Edebiyatı Avrupa’da” projesi; yoluna Antakya ile devam ediyor. Antakya’da gerçekleşecek faaliyetlerde Alman gençlik kitabı yazarı Anja Tuckermann ve Avusturyalı yazar Barbara Frischmuth, gençlerle söyleşiler gerçekleştirecek. Kültür Sanat Servisi

30.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl