Güncel |
Açılım biterse şiddet artar |
Amerikalı Türkiye uzmanı Henri Barkey, Tokat’ta yedi askerin şehit edilmesi ve DTP’nin kapatılmasına rağmen demokratik açılımın devam etmesi gerektiğini söyledi. “Demokratik açılım kapanırsa şiddet artar. Açılımın başarılamamasının faturası çok pahalı olur” diyen Barkey, “Bu projeden dönerse halk AKP'ye niye oy versin?” diye sordu. Hükümet açılımın arkasında durmalı
AmerİkalI Türkiye uzmanı Henri Barkey, Tokat’ta yedi askerin şehit edilmesi ve DTP’nin kapatılmasına rağmen demokratik açılımın devam etmesi gerektiğini söyledi. Barkey, “Hükümet açılımın arkasında durursa, şiddet olayları biter” dedi Carnagie Endowment adlı düşünce kuruluşunda Türkiye uzmanı olarak görev yapan Barkey, DTP’nin kapatılmasını ve demokratik açılım sürecini değerlendirdi. Tokat’ta 7 askerin şehit edildiği saldırıyı eleştiren Barkey, “Bu saldırı kötü bir olay oldu. Bu, açılıma yapılan en büyük darbe bence. Bunun emrini kim niye verdi bilemeyeceğim. 1993’te de ayrı şey olmuştu, 33 er şehit edilmişti ve o da o zamanki açılımı kapatmıştı. Herhalde PKK’nın içinde savaşın devam etmesini isteyen elemanlar olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Barkey, şunları söyledi: “Bu sefer açılım çok daha ciddi. Bu kadar kolaylıkla açılımın kapatılacağını zannetmiyorum. Tabii DTP’nin kapatılması bu açıdan çok kötü bir olay. İkisinin (DTP’nin kapatılması ve Tokat’taki saldırı) bir araya gelmesi çok zor bir durum yaratıyor. Ama AKP’nin devam etmesi lazım. Yoksa halkın içinde, ‘açılım savaşın sona ermesine, çocukların ölmemesine sebep verecek’ diye büyük bir beklenti var. O beklenti çok önemli. Şimdi bu beklentiyi bir tarafa atmanın faturası bence çok yüksek olur.” DTP’nin kapatılması sonrası yaşanan şiddet olaylarını ve Muş’ta bir esnafın iki göstericiyi öldürmesi ile ilgili de değerlendirme de bulunan Barkey, “Böyle olaylar bir müddet devam edecek. İnsanların çok tedirgin, sinirli olduğu dönemlerde böyle olaylar maalesef olacak. Bu olayların ciddi olmadığını söylemek istemiyorum ama hükümetin yapması gereken şey, bu açılıma devam etmesi, mesaj yollaması. DTP kapatıldı, Reşadiye olayı gerçekleşti. Ama hükümetim bu açılımın içeriğinin önemli bir şey olduğunu ve buna inandığını ima eden bir şey söylemesi lazım. Bu açılımın arkasında durduğunu gösteren bir şey söylemesi lazım. Ancak bu şekilde bu şiddet ve gösterilerin önüne geçilebilir” ifadesini kullandı. Hükümet hiçbir şey demezse, ‘Tamam bu açılım buraya kadar geldi. Biz devamını getiremedik’ mesajı yollayacağını dile getiren Barkey, şöyle devam etti: “Halbuki, bu açılımın başka bir önemi var hükümet açısından. Şimdiye kadar hükümetin yaptığı ve önerdiği en büyük proje bu. Diğer bütün büyük projelere nazaran, en büyük en zor proje bu. Eğer bu projeden dönerse, millet niye bu hükümete oy versin? Bir şekilde mağlup olduğunu kabul edecektir. Kendi açısından da bu açılıma devam etmesi gerekiyor. Yani AKP kendi geleceği açısından bunu yapması lazım.”
DTP AÇILIMIN BİR PARÇASI OLMADI
DTP, CHP ve MHP’ye yönelik de eleştirilerde bulunan Barkey, şöyle konuştu: “Şimdiye kadar DTP bu açılımın bir parçası olmadı. Hükümet DTP’siz yapmaya çalıştı. Artık DTP ya da Barış ve Demokrasi Partisi’ni bu işin bir parçası yapması gerekiyor. Bu zor olacak. Maalesef Türkiye’de muhalefet, muhalefetin ne olduğunu anlamayan iki partiden oluşmuş durumda. Yani birisi siyah derse, adam beyaz diyor. Beyaz derse, siyah diyor. Bu muhalefet değildir.” CHP’nin demokratik açılımlarla ilgili daha önce ortaya koyduğu önerilere sırf muhalefet yapmak için sahip çıkamadığını öne süren Barkey, “Belki bu noktada Başbakan’ın halka seslenip, biraz da bu açılımın ne olduğunu anlatması lazım. Bu bir süreç zor bir süreç acı bir süreç. Bu sürecin başındayız. Bazen iki adım ileri atılacak bir adım geri, bazen iki adım geri. Ama önemli olan üç adım geri atılmaması” diye konuştu. Barkey, hükümetin DTP’li milletvekillerinin katılması durumunda Barış ve Demokrasi Partisi’ni bu işin içine sokması gerektiğini vurguladı. MEDYA İYİ ROL OYNAMADI Henri Barkey, terör örgütü PKK üyelerinin Türkiye’ye gelmesindeki gösterilerle ilgili olarak da bu noktada medyanın “iyi bir rol” oynamadığını belirterek, “Medya bunu sanki savaş kazanılmış gibi gösterdi ama güneydoğuda insanların en çok istediği şey, evlâtlarının dağdan inmesiydi ve bu onlar için bir coşku sebebiydi, bunu öyle anlamak lazım, biraz müsamaha göstermek lâzım” dedi. |
17.12.2009 |
PROVOKATÖRLERE ASLA FIRSAT VERMEYELİM |
Yakın zamanda İzmir'le başlayıp başka illerde devam eden, DTP hakkındaki kapatma kararının ardından İstanbul başta olmak üzere birçok yerde yaygınlaşma istidadı gösteren ve son olarak Muş'un Bulanık ilçesinde iki kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylar kaygıyla izlenirken, gerginliğin daha ileri boyutlara taşınmasını önlemek için, olayları kışkırtan provokatörlere fırsat verilmemesi ve halka yönelik kardeşlik, sağduyu, kaynaşma mesajlarının yoğunlaştırılması gerekiyor. TUZAKLARI, YİNE KARDEŞLİK BİLİNCİYLE BOZABİLİRİZ
Şimdiye kadar birçok çetin ve zorlu sınavı başarıyla verip sayısız fitne tezgâhını boşa çıkarmamızı sağlamış olan “bin yıllık kardeşlik” bilincinin son olaylarla bir kez daha sınandığına dikkat çekilirken, ülkemizin demokrasi, hukuk ve gelişme yolunda ilerlemesini engellemek için pusuda bekleyen karanlık mihrakların tuzaklarını bozacak formülün yine bu kardeşlik bağı olduğu vurgulanıyor ve şu günlerde bu mânâyı işleyecek telkinlere yine büyük ihtiyaç olduğu hatırlatılıyor. |
17.12.2009 |
GÖSTERİCİLERE BİBER GAZI VE TAZYİKLİ SU |
Muş’un Bulanık ilçesinde meydana gelen olaylarda hayatını kaybeden Necmi Oral’ın (19) cenazesi İnönü Mezarlığında toprağa verildikten sonra polisle göstericiler arasında olaylar çıktı. Cenaze dönüşü taşlarla polise ve basın mensuplarına saldıran göstericileri dağıtmak isteyen güvenlik güçleri biber gazı atıp tazyikli su sıktı. Esnaf olayların ardından kepenklerini açmadı. Bu arada Oral’ın cenazesine, kapatılan DTP’nin Muş milletvekilleri Sırrı Sakık ve Nuri Yaman ile Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Malazgirt Belediye Başkanı Nuri Balcı, Bulanık Belediye Başkanı Ziya Akkaya, çevre il ve ilçelerin DTP’li yöneticileri ile partililer katıldı. Bulanık’ta cenaze evinde olaylar çıktı
Muş’un Bulanık ilçesinde dün meydana gelen olaylarda ölen Necmi Oral (19)’ın cenazesi İnönü Mezarlığı’nda toprağa verildikten sonra polisle göstericiler arasında olaylar çıktı. Cenaze dönüşü taşlarla polis ve basın mensuplarına saldıran göstericileri dağıtmak isteyen güvenlik güçleri biber gazı atıp tazyikli su sıktı. Ara sokaklara dağılan göstericiler eylemlerine devam etti. Bu arada Oral’ın cenazesine kapatılan Demokratik Toplum Partisi (DTP)’nin Muş milletvekilleri Sırrı Sakık ve Nuri Yaman ile Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Malazgirt Belediye Başkanı Nuri Balcı, Bulanık Belediye Başkanı Ziya Akkaya, çevre il ve ilçelerin kapatılan DTP’li yöneticileri ile partililer katıldı. Sessiz bekleyişin hakim olduğu ilçede güvenlik tedbirleri üst seviyeye çıkarıldı. DTP’nin kapatılmasını protesto için düzenlenen olaylı yürüyüşün ardından ilçede İstanbul, Bitlis ve Bingöl’den gelen çevik kuvvet ekipleri görevlendirilirken, esnaf ise kepenk açmadı.
Eylem öncesinde yakalandılar
AğrI’dakİ operasyonda, 8 kişi çok sayıda molotofkokteyli malzemesi ile yakalandı. Aldıkları bir ihbarı değerlendiren Ağrı Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, gözaltına alınan 8 kişinin, DTP’nin kapatılmasını protesto bahanesiyle yapılan izinsiz gösteriler kapsamında faaliyet yürüttüklerini, şehir merkezinde ‘’kepenk kapatmamakta’’ direnen birçok iş yerine molotofkokteylli saldırı hazırlığı içinde olduklarının tespit edildiğini belirtildi. |
17.12.2009 |
Türk’ten sağduyu çağrısı |
KapatIlan DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk, Muş’ta meydana gelen olaylarla ilgili sağduyu çağrısı yaptı. Cnn Türk’te yer alan haberde Türk, elde ettikleri bilgilere göre, Muş’taki saldırıyı yıllardan beri derin devlet ve JİTEM’le içice olan bir şahsın gerçekleştirdiğini söyledi. Diyarbakır’dan kapatılan DTP’nin 8 milletvekili ile dün gece Ankara’ya dönen Ahmet Türk uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı. Türk, “Esnafımıza, insanımıza zarar vermeyecek bir tavrı, tutumu gerçekleştirmek zorundayız. Bu nedenle daha sağduyulu, demokratik, gerçekten demokrasi ölçüleri içinde bir tepkinin de olması gerekiyor” diye konuştu. Ahmet Türk ayrıca elde ettikleri bilgilere göre Muş’taki saldırıyı yıllardan beri derin devlet ve JİTEM’le içice olan bir şahsın gerçekleştirdiğini söyledi. “Bize oy veren bölge halkı üzgün” Türk, kendilerine oy veren bölge halkının Meclis zeminini terk etmelerinden dolayı üzgün olduğunu da belirtti. Ahmet Türk, “Halk Parlamento’yu terk etmemizi istemiyor. Ama siyasetçinin görevi halka öncülük etmektir” dedi. |
17.12.2009 |
Almanya Büyükelçisi: DTP üyeleri destek vermeli |
Almanya’nIn Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz, yeni kurulan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) partisinde görev alacak DTP üyelerinin demokratik açılıma destek vermesi gerektiğini söyledi. Gündeme ilişkin konuları değerlendiren Cuntz, “demokratik açılım” konusunda “Bizim tamamen desteğimizi gören bir açılımdır” dedi. “Demokratik açılım”ın Tokat’taki terör saldırısıyla zarar gördüğünü belirten Cuntz, şunları kaydetti: “Bu tür saldırılar açılıma hiçbir şekilde destek sağlamayacaktır hatta geri adım atılmasını sağlayacaktır. DTP’nin kapatılması da bir geri adımdır. Bunun ciddi bir şekilde kritik edilmesi gerekir. Bunu AB de bu şekilde ifade etti, ben de ifade ediyorum. Demokratik Partilerin de buna DTP de dahil, terörden ve şiddetten uzaklaşması gerekiyor. DTP üyelerinin burada bir sorumluluk taşıdığını ifade etmek istiyorum. Yeni bir partinin kuruluşu oldu, yeni partide görev alacak DTP üyelerinin de yeni partide sorumluluk duyguları içinde demokratik açılıma destek vermeyi iyi değerlendirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Burada pozitif bir gelişme söz konusuydu ve bunun devam etmesi için herkesin duyarlı ve sorumluluk taşıması gerektiğini düşünüyorum.” Büyükelçi Cuntz, İsviçre’de minarelerin yasaklanması ve benzer bir yasağın Almanya’da getirilmesi ihtimali ile ilgili olarak da Almanya’da 2 bine yakın cami olduğunu ve bunların 160’a yakınında minare bulunduğunu belirterek, İsviçre’de ortaya çıkan bir olayın başka ülkelerde de uygulanabileceği söylemenin çok gerçekçi olmadığını ve bunun yapılamayacağını ifade etti. |
17.12.2009 |
DTP’li vekiller istifa ederse oylamada salt çoğunluk aranmayacak |
Meclİs, DTP’nin kapatılmasının ardından bağımsız kalan milletvekillerinin istifası halinde yeni bir durumla karşı karşıya kalacak. DTP’nin kapatılmasının ardından bağımsız kalan 19 milletvekilinin istifa etmesi ya da Meclis çalışmalarına bir ay içinde beş kez mazeretsiz olarak katılmaması durumunda Mecliste izlenecek prosedür farklılık gösteriyor. Anayasanın ‘’milletvekilliğinin düşürülmesi’’ni düzenleyen 84. maddesi ve TBMM İçtüzüğünün ‘’üyelikten istifa’’yı düzenleyen maddelerine göre, istifa eden milletvekilinin istifasının geçerli olduğu, TBMM Başkanlık Divanı tarafından 7 gün içinde incelenerek tespit edilecek. Başkanlık Divanı, istifa dilekçelerinin bu milletvekillerine ait olup olmadığına bakacak. Daha sonra, konu görüşmesiz olarak Genel Kurulun oyuna sunulacak. Bu istifaların oylanmasında salt çoğunluk olan 276 aranmıyor, oylama işari olarak yapılıyor. İstifa, Genel Kurulda toplantı yeter sayısı (184) bulunması şartıyla basit çoğunlukla kabul edilmiş olacak. TBMM’de halen 6 üyelik boş bulunuyor. Kapatılan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un milletvekilliklerinin Anayasa Mahkemesi tarafından düşürülmesi ve bağımsız kalan milletvekillerinin istifasının kabulü halinde, Mecliste boşalan sandalye sayısı 27’ye yükselecek. |
17.12.2009 |
Kömür, işçiden daha değerli |
Bursa’da meydana gelen maden ocağı faciası ile ilgili yeni iddialar ortaya atılıyor. İşçilerden Yusuf Aydın, ocakta bir gün önce de göçük yaşandığını ve ilgililerin gerekli tedbirleri almadığını söylerken, işçi Hamza Başkurt da bir el arabası kömürün işçiden değerli tutulduğunu söyledi. Kömür, insandan değerli tutuluyor
Bursa’nIn Mustafakemalpaşa ilçesinde meydana gelen maden ocağı faciasında 19 arkadaşının cesedinin çıkarılması çalışmasına katılan Hamza Başkurt, bir el arabası kadar kömürün işçiden değerli tutulduğunu iddia etti. 19 kişinin vefat etmesiyle sonuçlanan maden ocağı faciasının ardındaki ihmaller gün yüzüne çıkıyor. Göçükteki kurtarma çalışmalarına ‘usta’ olarak katılan Hamza Başkurt, yaşadıklarını anlattı. Olay günü 00.00-08.00 mesaisine gitmek için evinde istirahat ettiğini söyleyen Başkurt, şunları söyledi: “Telefonum çaldı ve acı haberi aldık. Kurtarma çalışmaları için ocağa gittim. Aşağıya indik. Uzun süren tüneli onardık. Sonra arkadaşlarımıza kendi aramızda seslendiğimiz şekilde bağırdık. Diğer kurtarma ekipleri bize ‘Arkadaşlar artık bağırmayın, bunlar öldü’ dedi. İleriye doğru gittik. Önce Ali Kazan ile birlikte İzzet Kuşoğlu’na ulaştık. Uzun zaman sürdü çıkarmamız. Göçükte takibat yaparak 8 arkadaşımıza ulaştık. Sonraki gün ise diğerlerinin cesedini bulduk.” Bazı cesetlerin tanınmayacak hale geldiğini dile getiren tecrübeli maden işçisi, “Yusuf Karaca’nın elinde direk vardı. Dinamitçimiz Ramazan Baştepe, üçüncü patlamayı yapacağı zaman makine kendiliğinden patladı, öyle tahmin ediyoruz. Bir arkadaşım ayağını uzatmış oturur vaziyetteyken ölmüş, ağzına burnuna kömür dolmuş. Bazı arkadaşlarımın parçalara dağılmış cesedini topladık” dedi. Kurtarma çalışmaları için madene girdiklerinde gaz kokusunun insanı etkileyecek kadar fazla olduğunu aktaran Başkurt, şu bilgileri verdi: “Hayatımda sigara, içki içmedim. Kolay kolay yorulmam. Ama dam sökümü yaparken kesildim, bittim. Bir gece önceden gaz birikmesi vardı. Başımızda yetkili vardı, çavuş vardı. Çavuşumuza da söyledik, hava yetersizdi. O akşam da çekilmedi. Demek ki gündüz vardiyası devam etti. Daha sonra 16.00-24.00 vardiyasında olay patlak verdi, hepsinin canı yandı.”
BİR EL ARABASI KÖMÜR BİZDEN DEĞERLİYDİ
Bazı vardiyalarda detektör görmediğini kaydeden Hamza Başkurt, genellikle işçilerin gazı ölçtüğünü söyledi. ‘Ramazan Baştepe’nin işi bilen bir dinamitçi olduğunu vurgulayan Başkurt, ihmal nedeniyle arkadaşlarının öldüğünü ileri sürdü. Başkurt, “Güvenlik önlemleri yetersizdi. Gaz maskesi bile yoktu. Pis havayı alıp tekrar çalıştığımız yere veriyordu makine. Her zaman pis havayı soluyorduk. Havalandırma bacaları yetersiz. Nefesin olduğu yerler çok uzun yerler. Bir yırtık olsa onarılmıyordu, yeniden yenisi çekilmiyordu. Kömür diye diye arkadaşları öldürdüler. Bir el arabası kömür bizden değerliydi, Kimse konuşamıyordu, çünkü işten atılma korkusu vardı” diye konuştu. Kendisinin de daha önce iki kez göçük altında kaldığı bilgisini veren Başkurt, sözlerini şöyle tamamladı: “Arkadaşlar beni kurtardı. Ama bu kez çok acı oldu. Yıllarca birlikte çalıştığımız arkadaşların cesedine ulaştık, onu yaşayan bilir. Şu anda bir şey düşünemiyorum, uyuyamıyorum. Dün psikologa gittim, sakinleştirici hap verdiler. Kendi kendime ağlamaya başlıyorum. Çocuklarımı sevemiyorum.” |
17.12.2009 |
‘Amirallere suikast’te 1 tutuklama istemi daha |
“Amİrallere suikast planı” iddiasıyla ilgili gözaltına alınan teğmenlerden 2’si serbest bırakılırken, 1’i tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. İstanbul ve Gölcük’te eş zamanlı düzenlenen operasyonla ilgili 3 teğmen, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Sivil plakalı bir araçla adliyeye getirilen teğmenler, hakim ve savcıların giriş yaptığı bölümden binaya alındı. Cumhuriyet Savcısı Süleyman Pehlivan tarafından sorgulan teğmenlerden 1’i tutuklanma istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilirken, 2’si serbest bırakıldı. Soruşturma ‘’amirallere suikast’’ ile ‘’operasyon kapsamında ele geçirilen TNT kalıpları ve uyuşturucu maddeleri bulundurma’’ yönündeki iddialar konusunda yürütülüyor. Soruşturma kapsamında şu ana kadar 10 kişi tutuklanmıştı. |
17.12.2009 |
GDO yasası Meclis’te |
Hükümet, GDO ve ürünlerinin Türkiye’ye “kontrollü girişini” bu kez yasa ile düzenledi. Biyogüvenlik yasa tasarısı, Meclis’e sevkedildi. Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) yasa tasarısı belli bir eşik değere kadar GSO içeren ürünlere izin veriyor. Eşik değeri aşan GDO’lu ürünlerde “etiketleme” zorunluluğu getiriliyor. Kural ihlalinde on yıla kadar hapis cezası da öngörülüyor. Tasarının ana hatlarında şu maddeler var; GDO veya ürünlerinin ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, piyasaya sürülmesi ile genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların kapalı alanda kullanımına, bilimsel esaslara göre yapılacak risk değerlendirmesi sonrasında karar verilecek. Ürün, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmeyecek. Üretici ve tüketicinin tercih hakkını ortadan kaldırmayacak. GDO ve ürünlerinin çevreye yayılma riski bulunmayacak. Biyolojik çeşitliliğin devamını tehlikeye düşürmeyecek. GDO denetimi için dokuz kişiden oluşan Biyogüvenlik Kurulu oluşturulacak. Kurul kararlarına aykırı olarak GDO ve ürünleri kullanılamayacak. Genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvan üretilemeyecek. GDO ve ürünlerinin piyasaya sürülmesinden sonra şartlara uyup uyulmadığı kontrol edilecek. Usulsüz kullanımlarda on yıla varan hapis cezaları ve para cezaları uygulanacak. Belirlenen eşik değerin üstünde GDO içeren ürünlerin etiketinde GDO içerdiği açıkca belirtilecek. |
17.12.2009 |
ABD: Türkiye, Batıya sırtını çevirmedi |
ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu üst düzey yetkilisi Philip Gordon, “Türkiye’nin on yıllardır NATO, ABD ve Avrupa ile sürdürdüğü işbirliğine sırtını çevirdiğini düşünmenin yanlış bir izlenim olduğuna inandığını” söyledi. Gordon, Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Avrupa Alt Komitesi’nde komite üyelerinin sorularını cevapladı. Kongre’deki Türk Dostluk Grubu’nun eşbaşkanı, Demokrat Parti Florida milletvekili Robert Wexler’in ABD’nin Türkiye ile olan ilişkilerinin durumuna ve “Türkiye’nin siyasetinin yön değiştirdiği” iddialarına ilişkin görüşüne Gordon, “Türkiye’nin, NATO, ABD ve Avrupa ile on yıllardır sürdürdüğü işbirliğine sırtını çevirdiğini bir şekilde düşünmenin yanlış bir izlenim olduğuna inanıyorum” dedi. |
17.12.2009 |
Güneydoğu'da töre ve kan dâvâsı bitiriliyor |
ŞanlIurfa’nIn Viranşehir ilçesinde, “Başlık parası, töre cinayetleri, kız çocukları erken yaşta evlendirilmesine son” projesi kapsamında doktor, hemşire, müftü ve imamlardan oluşan ekip köy köy gezerek vatandaşı bilgilendiriyor. Şanlıurfa Valiliği koordinasyonluğunda Türk Diyanet Vakıf-Sen ve İlçe Müftülüğü tarafından yürütülmekte olan, Devlet planlama teşkilatı SODES programı kapsamında finanse edilen proje kapsamında çalışmalara doktor, hemşire, müftü ve imamlardan oluşan 9 kişilik ekip katılıyor. Oluşturulan 9 kişilik ekip, şehir merkezi ve 50 köye giderek, orada köy halkına bilgiler verdi. Başlık parası, töre cinayetleri, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi, berdelin bölgede yaygın olan bu tür örf ve adetlerin yanlış olduğunu ve bu konuda neler yapılması gerektiği köylülere anlatıldı. Proje koordinatörü Türk Diyanet Vakıf-Sen Viranşehir temsilcisi Mehmet Ülgen, yapılan bu projenin amacının bölgede yaygın olan başlık parası, töre cinayetleri, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi, berdel gibi töre adetlerin artık yaşanmayacağını vurgulayarak 21. yüzyılda bunların yaşanmasını geri kalmışlığın göstergesi olduğunu vurguladı. Mehmet Ülgen, “120 bin nüfuslu Viranşehir ilçemizdeki yaygın olan başlık parası ve berdelin kalkması için aileleri bu konuda bilinçlendirmeyi hedefliyoruz. Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmemesi konusunda ilçe merkez başta olmak üzere yaklaşık 50 köyde başlatmış olduğumuz konferans ve seminerler düzenleyerek vatandaşlarımızı bilgilendiriyoruz. Törenin ülkemizde zihniyet açısından Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görülen, fakat uygulanması açısından bütün Türkiye’yi kapsayan 21. yüzyılda belki de Türkiye’nin hiç durmayan, devamlı kanayan yarasıdır. Bunların bitirilmesi için çalışmalarımızı tüm hızıyla sürdürüyoruz” dedi. Proje kapsamında gidilen köylerde çalışmalar yürüten ekip, köy halkı tarafından sıcak karşılanıyor. Bazı köy halkı bu projenin geç kalındığını söyledi. Köydeki bazı vatandaşlar artık kan davalarından bıktıklarını ve bunların yaşanmamasını istedi. |
17.12.2009 |
Levy’i protesto eden öğrencilere dâvâ |
İsraİl’İn Ankara Büyükelçisi Gaby Levy’i Karadeniz Teknik Üniversitesi’ni (KTÜ) ziyareti sırasında protesto ettikleri iddiasıyla 31 öğrenci hakkında, ‘’Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçundan dava açıldı. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında 31 öğrencinin, Büyükelçi Levy’i, 4 Kasım 2009 günü KTÜ Rektörlüğü’nü ziyareti sırasında protesto ettikleri gerekçesiyle haklarında başlatılan soruşturma tamamlandı. Söz konusu öğrencilerin, Levy’in rektörlüğü ziyareti sırasında rektörlük önünde toplanarak Levy’nin rektörlük binasına girişini slogan ve yumurta atarak engelledikleri ve defalarca uyarılmalarına rağmen gösterilerine devam ettikleri belirtildi. Şüphelilerin izinsiz olarak yasak yer sayılan kamu binasına ait eklentide kanuna aykırı olarak gösteri yaptıkları belirtildi. Şüphelilerin 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettikleri gerekçesiyle, yargılanmalarına önümüzdeki günlerde Trabzon 3 Asliye Ceza Mahkemesinde başlanacak. Öte yandan söz konusu 31 kişi hakkında, savcılıkça, ‘’görevli memura mukavemet’’ ve ‘’kamu malına zarar vermek’’ suçlarından ayrı bir soruşturma yürütüldüğü öğrenildi. |
17.12.2009 |
‘Mustafa’ya takipsizlik kararı kaldırıldı |
Sİncan 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, gazeteci Can Dündar hakkında, ‘’Mustafa’’ belgeseli nedeniyle yürütülen soruşturmada verdiği ‘’takipsizlik’’ kararını kaldırdı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise mahkemenin kararının kanun yararına bozulması istemiyle Adalet Bakanlığına başvurdu. Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin ‘’takipsizlik’’ kararında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Can Dündar tarafından senaryosu yazılıp yönetilen ‘’Mustafa’’ belgeseli nedeniyle, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun ile 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’a muhalefet suçları kapsamında yürüttüğü soruşturmada ‘’kovuşturmaya yer olmadığına’’ karar verdiği hatırlatıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının kararına Ali Behram Şahbudak’ın itirazda bulunduğu hatırlatılan kararda, dosyanın mütalaa için Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdi edildiği kaydedildi. Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararında da atılı suçtan dolayı kamu davası açılması gerekirken, ‘’kovuşturmaya yer olmadığına’’ dair karar verilmesinin yersiz olduğu belirtilerek, ‘’takipsizlik’’ kararına karşı yapılan itirazın kabulüne karar verildiği ifade edildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının kanun yararına bozulması istemiyle Adalet Bakanlığına başvurdu. |
17.12.2009 |
Türkiye-Suriye balayında |
ABD’nİn saygın gazetelerinden New York Times, Türkiye ile Suriye arasında gelişen ilişkilerin, Suriye’de ülkenin geleceğiyle ilgili yeni umutlar doğurduğunu yazdı. Gazetenin Halep mahreçli haberinde, Türkiye ile Suriye’nin geçen Eylül ayında karşılıklı olarak vizelerini kaldırmalarının ardından pek çok Türk turistin Suriye’nin kuzeyinde bulunan Halep kentine geldiğini, Halep’in sokak satıcılarının turistlere Türkçe seslendiklerini ve iki ülke arasındaki sınır ticaretinin bir anda arttığını bildirdi. İki ülke arasındaki ilişkilerinin ‘’balayında’’ olduğunu ve iki ülke liderlerinin birbirleri hakkında uzun zamandır görüşmeyen arkadaşlar gibi konuştuklarını yazan gazete, Türkiye ile gelişen bu yeni yakınlığın ikili ticaretin de ötesinde olduğu ve bu yeni gelişmenin ‘’petrol, doğalgaz, din ve İsrail ile barış’’ gibi alanları da içeren Suriye’nin gelecekteki yönü hakkında yeni umutların doğmasına yolaçtığını kaydetti. |
17.12.2009 |
YÖK Genel Kurulu bugün toplanıyor |
YÖK Genel Kurulu, Danıştay’ın katsayı ile ilgili kararının ardından yarın toplanacak. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan başkanlığında YÖK’te gerçekleştirilecek toplantıda, yeni uygulamanın nasıl olacağı görüşülecek. |
17.12.2009 |
‘Güven Timleri’ güven verdi |
İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın projesiyle yaklaşık 5 ay önce hizmete giren ve kalabalık noktalarda, büyük alışveriş merkezlerinde, çarşı, hastane ve semt pazarlarında seyyar satıcı, simitçi, satış elemanı veya alışveriş yapan vatandaş gibi faaliyet gösteren ‘’güven timleri’’, vatandaşların güvenini kazandı. 10 Ağustos 2009 tarihinde faaliyete geçen ‘’Güven Timleri’’ 5 ayda yaklaşık 7 bin 437 olaya müdahale etti. Bu olaylarla ilgili gözaltına alınan 9 bin 191 kişiden 522’si, sevk edildikleri mahkemelerce tutuklanarak cezaevine konuldu. İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü bünyesinde yer alan ve suça, suç öncesi müdahale amacıyla başlangıçta 10 rütbeli personel, 7 kadın polis, toplamda 406 personeli ile göreve başlayan ‘’Güven Timleri’’nin sayısı, her geçen gün artarak 500 personele ulaştı. |
17.12.2009 |
Trenler eylemle durdu |
TÜRKİYE Ulaştırma Hizmet Kolu Kamu Görevlileri Sendikası (Türk Ulaşım-Sen) ve Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Adana şubelerinin işten uzaklaştırılan 16 TCDD çalışanının görevlerine iadesi amacıyla yaptığı iş bırakma eylemi sebebiyle dün çok sayıda sefer gerçekleştirilemedi. Alınan bilgiye göre, dün gece 24.00’de başlayan eylem sonucunda, Ankara’dan Adana’ya gelen yolcu treni Niğde Ulukışla, Malatya’ya gidecek tren Gaziantep Fevzipaşa, Malatya’dan gelecek tren Kahramanmaraş Narlı ilçesinde durduruldu. Kayseri’den gelecek Erciyes Ekspresi ile Elazığ’a gidecek Fırat Ekspresi, kent garlarında hareket etmedi. TCDD yetkilileri, yolcuları içindeyken duran seferlerin yolcuları için otobüs ayarladı. Hergün binlerce kişinin kullandığı Adana-Mersin arasındaki 48 seferin de bugüne kadar gerçekleştirilmediği belirtildi. Öte yandan BTS Şube Başkanı Gök, 25 Kasımda gerçekleştirdikleri eylemin ardından, hiçbir gerekçe göstermeyerek 4’ü Adana’da olmak üzere 16 çalışanın görevden uzaklaştırıldığını, buna karşı tepkilerini sendikal hakları doğrultusunda göstereceklerini söyledi. |
17.12.2009 |
Millî Eğitim, 9 bin 820 öğretmen atadı |
MİLLÎ Eğitim Bakanlığı (MEB), 10 bin kadroya 9 bin 820 öğretmen atadı. Öğretmen atamaları dolayısıyla MEB Başöğretmen Salonunda tören düzenlendi. Törende konuşan Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, eğitim sistemine giren her öğretmenin bakanlık olarak varmak istedikleri hedeflere bir adım daha yaklaşmaları sebebiyle anlam ve önem taşıdığını vurguladı. Dünyanın büyük bir hızla değiştiğini belirten Çubukçu, bu süreçte bilgi çağının kendine özgü şartlarının kritik düşünebilen, sorun çözmede farklı yaklaşımlar getirebilme becerisi kazanmış bireyler yetiştirilmesini gerekli kıldığını ifade etti. MEB’e bağlı resmî eğitim kurumlarında 542 bin 231’i kadrolu, 68 bin 647’si sözleşmeli toplam 610 bin 878 öğretmenin görev yaptığını belirten Çubukçu, 2003 ve 2009 yılları arasında 227 bin 702 öğretmen ataması yapıldığını anlattı. Çubukçu, şöyle devam etti: ‘’Bakanlığımız öğretmen ihtiyacına yönelik olarak 2010 yılında da öğretmen atamalarına devam edecektir. Bakanlığımızın 2010 yılı öğretmen ihtiyacının giderilmesine yönelik çalışmaları sürmektedir. 2010 Bütçe Kanunu’nun 22. maddesindeki yüzde 25 oranının yüzde 100’e çıkarılması için Maliye Bakanlığı nezdinde girişimler devam etmektedir. Yine 22. maddedeki rezervden ayrılan kadrolar ile öğretmen ihtiyacının karşılanamaması durumunda Bakanlığın ilave kadro kullanımını sağlayacak bir düzenlemenin Bütçe kanunu kapsamına alınması teklifinde bulunulacaktır. Böylece 2010 yılı öğretmen ihtiyacının büyük oranda karşılanması planlanmaktadır.’’ Bu arada, taban puanlar, okul öncesi öğretmenliğinde 70.021, sınıf öğretmenliğinde 80.766, Türkçe öğretmenliğinde 84.6, Müzik öğretmenliğinde 60.294, Sosyal Bilgiler Öğretmenliğinde 81.8 olarak gerçekleşti. Atama sonuçları Bakanlığın ‘’www.meb.gov.tr’’ adresinden öğrenilebilecek. Öte yandan kendilerini ‘’Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’’ olarak adlandıran bir grup Bakanlık binası önünde atamaları protesto etti. Grup adına yapılan açıklamada, ‘’atamaların yetersiz olduğu ileri sürülerek, kadrolu, güvenceli istihdam ve KPSS’nin kaldırılması’’ istendi. |
17.12.2009 |
Esenler’in nüfusu, 61 il’i geride bıraktı |
Kamuoyundaki yanlış “Esenler algısı” anlayışını değiştirmek için mücadele veren Esenler Belediye Başkanı M. Teyfik Göksu, köşe yazarları ile bir toplantı yaparak bu konuda yardım istedi. 1966 Gölbaşı Adıyaman doğumlu olan M. Teyfik Göksu, ilköğrenimini Gölbaşı'nda, ortaöğrenimini 1980-1985 yılları arasında İstanbul Gaziosmanpaşa İmam Hatip Lisesi'nde tamamladı. Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü'nden 1990 yılında mezun oldu. Refah Partisi kökenli olduğunu ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın il başkanlığı döneminde yardımcısı olduğunu belirten mühendis-sosyolog başkan Göksu, konulara hakimiyeti ile dikkatimizi çekti. Göksu'nun verdiği bilgilere göre Esenler 500 bin nüfusu ile İstanbul'un en büyük ilçelerinden biri. Bir bakıma 61 ilimizi nüfusta geride bırakıyor. Son yerel seçimde seçmen sayısı 300 bine yükseldi. AKP'nin İstanbul'da en çok oy aldığı bir bölge. Öyle ki, diğer partilerle arasındaki oy farkı yüzde 50'ye çıkmış. Bir bakıma her iki kişiden biri seçimde AKP'ye oy vermiş. Türkiye'nin fotoğrafını Esenler'de görmek mümkün. İlçede her ilden insanlar yaşıyor. Hemşehri derneklerinin sayısı 400'e ulaşmış. Sadece Kastamonu'luların kurduğu dernek sayısı 30'un üzerinde. Dinî değerleri çok olan bir ilçe. Vakit namazlarında bile camiler dolup taşıyor. İlçe 1 Ocak - 31 Ekim döneminde 20 bin nüfus göç almış. Buna rağmen İstanbul'un en az suç işlenen bölgesi. Günde polise bildirilen vakıa sayısı 15'i geçmiyor. Belediyenin "Anadolu Kardeşliği" projesinde her hafta 3 şehrin dernekleri aynı salonda toplantı yapacak, Meselâ, Rizeliler Bingöl ve Siirtlilerle, Trabzonlular Sivas ve Malatyalılarla birlikte bir gece düzenleyecek. Aynı gecede horon da tepilecek, halay da çekilecek. Hamsi de yenecek, çiğ köfte de. Böylece insanlar arasında bir dostluk, bir kaynaşma olacak. İlçenin en büyük sıkıntısı Karabayır mahallesi. Burada uyuşturucu ticaretini önlemek ve gençleri topluma kazandırmak için "Eğitim Dönüşüm Projesi" başlatılacak. Esenler'de henüz denizi görmeyen çocukların sayısı İstanbul geneline göre yüzde 40 civarında. Belediye her hafta 1000 çocuğu gemiye bindirip, boğaz gezisi düzenleyecek. İlçede 47 park olmasına karşılık, bilhassa kadınlar tinerci saldırısı korkusu yüzünden buralarda oturamıyor. Bunun önüne geçmek için zabıtalar sürekli olarak parklarda kontrollere başladı. Belediye her yoksula ayda 150 ile 500 lira arasında yardımda bulunuyor. Ayrıca yoksullar için geliştirilen bir kartla "Bizim Market" adı verilen markette bu kartla bir evin ihtiyacı olan her şey satın alınabiliyor. Şu anda ilçede 500 aileye bu tip yardım yapılıyor. Belediye-İşkur işbirliği ile 4 bin gence kurs verildi. Kurs döneminde gençlerin hepseni maaş bağlandı. "Kimsesizlerin Kimsesi" ve "Yalnız Değilsiniz" gibi projelerle yoksul vatandaşların evlerine gidilerek onlara hem yardım ypılıyor, hem de sohbet edilerek destek veriliyor. Bu proje önümüzdeki günlerde ünlü kişiler dâvet edilerek devam ettirilecek. |
17.12.2009 |
Hakkâri’de bir terörist teslim oldu |
HAKKÂRİ’NİN Yüksekova ilçesinde terör örgütü PKK’dan kaçan bir terörist, güvenlik güçlerine teslim oldu. Jandarma yetkililerinden alınan bilgiye göre, terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki kampından kaçan bir terörist, silâhsız olarak Yüksekova Jandarma Komutanlığına geldi. Teslim olan ve pişmanlık yasasından yaralanmak isteyen teröristin, ifadesinin ardından savcılığa çıkarılacağı öğrenildi. |
17.12.2009 |